
Grup Başkanvekilimiz Saruhan Oluç, genel merkezimizde basın toplantısı düzenleyerek yargı paketi ve güncel gelişmeleri değerlendirdi. Oluç, şöyle konuştu:
Dün akşam saatleri itibariyle yargı paketi ile ilgili bilgiler ve paketin kendisi bizim Meclis Grup Müdürlüğümüze, AKP Grup Müdürlüğü tarafından iletildi. Pakete ilişkin hızlı bir değerlendirme yaptık. Daha önce basına da sızdırılmış olan haberlerin önemli bir kısmının doğru olduğunu gördük. Pakete ilişkin birkaç şey söylemek istiyorum:
Yargıya olan güven ciddi anlamda aşağılara düşmüş durumda
Birincisi, bu tartışma Türkiye açısından çok önemli bir tartışmadır. Biz hep vurguluyoruz, “yargıda tuz koktu” diyoruz. Türkiye’deki yargı mekanizması, taraflı ve bağımlı bir mekanizma haline gelmiş ve toplumda yargıya olan güven çok büyük ölçüde kırılmıştır. Kamuoyu araştırmaları yapılıyor bu konuda ve ‘en güven duyulan kurumlar’ araştırmalarında yargı aşağılara düşmüş durumda. Toplum yargıya güvenmiyor. Sadece siyasi davalarda değil, ticari ve adli davalar da dahil genel olarak yargıyla ilgili böyle bir durum var.
Türkiye evrensel ve demokratik hukuk ilkelerine uygun bir reformu gündemine almalıdır
Bunu sadece biz söylemiyoruz. Bakın dün Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Engin Yıldırım, İstanbul’daki bir konferansta yaptığı konuşmada “Yargı sistemine güven son derece düştü” cümlesini kullandı. Ve o da çeşitli kamuoyu araştırmalarından elde edilmiş olan sonuçları ve yargının içine düştüğü durumu değerlendirdi. Yani AYM Başkanvekilinin bile tespit ettiği bir durumla karşı karşıyayız. Böyle bir durum varsa, olması gereken de gerçekten Türkiye’nin evrensel ve demokratik hukuk ilkelerine uygun olan ve gerçekten demokratik bir yargı reformunu gündeme almasıdır.
Gelen paket için reformdan söz edemeyiz
Ama maalesef bize iletilmiş olan ve önümüzdeki hafta Meclis’te önce komisyonda ve sonra Genel Kurul’da görüşülecek olan yargı paketi demokratik bir yargı reformu nitelemesini hak edecek bir paket değildir. Burada bir reformdan söz etmek mümkün değildir. Toplumun ihtiyacına cevap verecek düzenlemeler bu pakette ne yazık ki yer almamıştır. Bu paketle yapılacak değişiklikler sonucunda Türkiye’de toplumun yargıya olan güveninin artmasını beklemek ne yazık ki mümkün değildir. Yapılan açıklamalarda da görüyoruz, “Dağ fare doğurdu” deniyor. Yani bu tanımlama da uygun olabilir, makyaj tanımlaması da kullanılabilir; fakat bu paketin ihtiyaca cevap vermediğini ve bir yargı reformu nitelemesine uygun olmadığını çok net olarak vurgulamış olalım.
Yargı Reformu Strateji Belgesi geçtiğimiz aylarda Cumhurbaşkanı tarafından açıklandığında biz ilk olarak demiştik ki, Yargı Reformu Strateji Belgesi, aslında Türkiye’de yargının ne kadar vahim bir durumda olduğunu ortaya koyan bir belgedir. Ve o zamanki değerlendirmemizde şunu vurgulamıştık; umarız demiştik, yargının bu vahim durumu saptandıktan sonra gündeme gelecek değişiklikler, gerçekten bu durumu ortadan kaldıracak nitelikte ve ağırlıkta olur. Ama değil.
Biz yol temizliği için 27 kalemden oluşan bir çalışma yaptık
Bunu maalesef göremedik. Biz o zaman temel bir çalışma yaptık. Elimizde var olan hazırlıklarımızı güncelledik ve yaz aylarının başlarında yargı reformu strateji metnimizi, “Yol temizliği” adını verdiğimiz strateji metnimizi önce Adalet Bakanlığı’na, daha sonra siyasi partilere ve son olarak da görüştüğümüz bütün sivil toplum kuruluşlarına ilettik. 27 kalemden ve birçok maddeden oluşan bir yol temizliği metnidir bu. Ve bu metinde özellikle hangi TCK ve TMK maddelerinin değiştirilmesi ya da ortadan kaldırılması gerektiğini özellikle vurguladık ve bunları anlattık.
3 temel anlayış üzerinde yükseliyor bu strateji metnimiz. Önümüzdeki hafta Adalet Komisyonunda, ardından da Genel Kurul’da yapılacak tartışmalarda da esas itibariyle bu çerçevede madde madde değişiklik önerilerimizi hem muhalefet hem de iktidarla paylaşacağız, tartışacağız. Ve bu doğrultuda değişiklikler yapılması için mücadele edeceğiz. Dediğim gibi 3 temel eksene oturuyor ve bir anlayışı temel alıyor. Bu temel anlayıştan başlayalım.
Yargı tarafsız ve bağımsız olmalıdır
Yargının yitirdiği tarafsızlığını ve bağımsızlığını yeniden kazanabilmesi için ciddi bir yargı reformuna ihtiyacı vardır. Bunun yolu da yürütmenin, yani siyasi iktidarın yargı üzerindeki baskısını ve tehdidini, yönlendirmesini kaldırması ve yargının yürütmeye bağımlı ve taraflı bir halde olmaktan uzaklaşmasıdır. Bu bağlamda HSK’nin yapısının ve işleyişinin temel olarak değiştirilmesi gerekiyor, temel konumuz budur.
AİHM 2018 yılında 146 davada Türkiye’yi mahkum etti, bunların 41’i adil yargılama ile ilgili
3 eksene gelecek olursak; birincisi adil yargılanma hakkıdır ve bu hak Türkiye’de ihlal edilmektedir. İkincisi, düşünce ve ifade özgürlüğü hakkı, özellikle Terörle Mücadele Kanunu kapsamında Türkiye’de ihlal edilmektedir. Üçüncüsü de, varolan infaz yasası çok büyük eşitsizlikler barındırmaktadır, standardizasyon gereklidir.
Adil yargılanma hakkı ihlalleriyle ilgili çok örnek vermek mümkün. Bakın AİHM’de 2018 yılında Türkiye hakkında toplamda 146 karar verilmiştir. Bu 146 kararın 41’i adil yargılama hakkının ihlal edildiğine dairdir. Demek ki, AİHM de Türkiye’de adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini çok net olarak saptamaktadır. Demek ki, adil yargılama konusunda değişiklikler yapılması gerekmektedir. Bu değişiklikler sadece yasalarla ilgili değildir, bazı anayasal değişiklikleri de içermek durumundadır.
TMK, Türkiye hukuk sisteminin bir ayıbıdır
Kararlarda ikinci durumda olan ise 41 kararla düşünce ve ifade özgürlüğü ihlalidir. Demek ki, TMK ve TCK’de düşünce ve ifade özgürlüğü ihlalleri açısından çok ciddi değişiklikler yapılmak zorundadır. Bize sorarsanız, TMK’nin toptan kaldırılması gerekir. Türkiye hukuk sisteminin bir ayıbıdır. Üstelik de oradaki maddeler zaten TCK içerisinde de vardır.
İktidarın TMK’yi kaldırma gibi bir cesareti ve isteği yok
Fakat bu siyasi iktidarın, AKP-MHP ittifakının TMK’yi kaldırmak gibi bir siyasi cesareti ve iradesi olacağını düşünmüyoruz. Bu durumda ise talebimiz ve ısrarımız, TMK’nin 1. ve 2. maddeleri başta olmak üzere genel anlayışının Avrupa standartlarına, AİHM içtihatlarına AİHS’ye uygun hale getirilmesidir. Ne yazık ki, yargı paketinde buna ilişkin de gerekli hazırlıkların olmadığını görüyoruz. TMK 7’ye ilişkin bir değişiklik önerisi var, fakat bu değişiklik önerisi hiçbir ihtiyaca cevap vermez. Ne AB ile yaptığımız vergi muafiyeti tartışmalarındaki talebe karşılık verir, ne de AB ile müzakereler konusunda yargı faslının açılması ihtiyacına cevap verir.
Mevcut TCK’de ‘Hakkını kullanan hiç kimse cezalandırılamaz’ maddesi var
Zaten var olan bir konuyu tekrardan TMK’nin içine bir cümle olarak yazmak ihtiyacı karşılamaz. Yani orada yazılan cümleye baktığımızda, “Haber ve eleştiri hakkını kullananlar bu yargılamayla karşı karşıya kalmaz”’ denmiş, bunu anlatan bir cümle yazılmış.
Baktığımızda zaten TCK’nin 26. maddesi der ki “Hakkını kullanan hiç kimseye ceza verilemez.” Haber ve iletişim hakkı vardır. Özgürlüktür bu. Evrenseldir. Keza eleştiri özgürlüğü bir evrensel haktır.
Düşünce ve ifade özgürlüğünü kullandığı için çok sayıda insan mağdur edildi
Düşünce ve ifade özgürlüğü hakkı içindedir her ikisi de. Çok temel bir evrensel haktır. Dolayısıyla bu hak kullanıldığından dolayı ceza verilmeye kalkışılması zaten Türkiye’nin başlı başına bir ayıbıdır. Çok sayıda insan, binlerce insan bundan dolayı mağdur durumdadır. Bir kısmı cezaevindedir, bir kısmının davası sürmektedir. Neden? Düşünce ve ifade özgürlüğü hakkını kullanmış olmalarından dolayıdır karşı karşıya kaldıkları suçlamalar.
Sorun esas olarak zihniyette ve uygulamadadır
Sorun yargıç ve savcıların zihniyetindedir esas itibariyle. Yargıç ve savcılar, var olan Anayasa’yı, uluslararası demokratik sözleşmeleri uygulamaktan uzaktırlar. Zihniyetleri bundan uzaktır ve esas sorun da burada düğümlenmektedir.
Herhangi bir hakimin haber yapma hakkını ve özgürlüğünü, düşünce ve ifade özgürlüğünü kısıtlamaya kalkışması zaten hukukla ilgili çok ciddi bir sorun olduğunu göstermektedir.
Hem Adalet Komisyonu’nda hem de Meclis Genel Kurulu’nda tüm bunları enine boyuna tartışacağız, çok ciddi bir tartışma sürecini sürdüreceğiz. Burada özellikle evrensel hukuk ilkelerine uygun davranılacak çözümler bulunması için mücadele edeceğiz.
Paket bu haliyle geçerse Türkiye’deki adaletsizlik duygusu derinleşir
Hem iktidar partilerine yönelik bu taleplerimizi ve önerilerimizi anlatacağız ve elbette ki hem de Meclis’teki muhalefet partileriyle önerilerimizi ortaklaştırmak için elimizden geleni yapacağız. Bu şekilde çıkacak bir yargı paketi, değişiklik yapılmadan çıkacak bir yargı paketi, Türkiye’deki adaletsizlik duygusunu, yargıya olan güvenin azalması duygusunu daha da derinleştirecektir. Yani pozitif bir rol ne yazık ki oynamayacaktır.
Bu konuda herkesin duyarlı davranacağına, iktidar ve muhalefet partilerinin Türkiye’de yargının bağımlı ve taraflı hale gelmesi ile ilgili konularda adım atma tartışmasını layıkıyla yapacağına inanmak istiyoruz.
Yürütme yargı üzerinde baskı kuramaz, emir veremez
Yürütmenin, Cumhurbaşkanı’nın özellikle, siyasi iktidarın yargı üzerinde siyasi baskı kurmasının, tehdit ve direktifle yargıyı iktidara bağımlı ve taraflı bir hale getirme baskısını sürdürmesinin bir an evvel sona ermesi konusundaki net fikrimizi bir kez daha vurgulamış olalım. Yürütme yargı üzerinde baskı kuramaz, yargıya emir veremez, aynı şekilde yasama üzerinde baskı kuramayacağı ve emir veremeyeceği gibi.
25 Eylül 2019