Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink, katledilişinin 8. yılında onbinlerce kişi tarafından vurulduğu yerde anıldı.

Gezi Parkı'nın Divan Otel tarafında toplanan onbinler, Agos Gazetesi'nin önüne yürüdü. Ermenice, Kürtçe, Türkçe, Lacza ve başka dillerde "Hepimiz Hrant'ız, hepimiz Ermeniyiz" yazılı dövizler taşıyan Aleviler, Lazlar, Çerkesler, Kürtler, Türkler, tüm ezilenler, soykırımdan geçirilen Ermeni halkının 100 yıllık acısını paylaştı, Hrant'ı "Buradayız ahparig", "Hepimiz Hrant'ız, hepimiz Ermeniyiz" sloganıyla andı.

Dink'i anma yürüyüşüne HDP Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş, HDK Eş Sözcüleri Sebahat Tuncel ve Ertuğrul Kürkçü, HDP milletvekilleri Erol Dora, Ayla Akat, Sırrı Süreyya Önder, Levent Tüzel, Nursel Aydoğan, Mardin Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Februniye Akyol, DİSK Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu, Gülten Kaya katıldı.

Gezi direnişi sırasında katledilen Berkin Elvan, Ethem Sarısülük ile askerde öldürülen Ermeni Sevag Balıkçı'nın ailesi, Dink ailesini yalnız bırakmadı.

ON BİNLER TEK SES: HRANT İÇİN ADALET İÇİN

Bugün sesleri Hrant Dink, sözleri ise vicdan, adalet, eşitlik ve barış olan on binler, devlet tarafından Lice'de, Cizre'de, Diyarbakır'da katledilen çocukları da unutmadı, "Katil devlet hesap verecek" sloganını attı.

Agos gazetesinin önüne ulaşan Dink'in arkadaşları, katliamın gerçekleştiği saat 15.05'te, Dink'in sevdiği parça olan Sarı Gelin ezgisi eşliğinde saygı duruşunda bulundu. Rakel Dink, O'nun katledildiği yere ellerindeki karanfilleri bıraktı.

Saygı duruşunun ardından, Murathan Mungan, Dink'in arkadaşları adına açıklama yaptı.

'MİLYONLARIN KALBİN EVLADI OLAN HRANT İÇİN...'

8 yıldır, her 19 Ocak’ta olduğu gibi, yine Hrant için adalet için toplandıklarını söyleyen Mungan, "Ölümünden sonra milyonlarca kalbin evladı olan Hrant Dink için..." dedi.

"Dilsizliğin her çeşidinin yaşandığı bu ülkede ölenler, öldürülenler, katledilenler biz onlardan sonra birkaç kelime daha fazla söyleyebilelim, diye öldüler. Dilimizdeki kilitler çözülsün diye, dilsizi olduğumuz hakikatler içimizi daha fazla kavurup yakmasın diye..." diyen Mungan, bugünü gidenlerin hatırasına borçlu olduklarını söyledi.

Mungan, baskıcı iktidarların korkunun bulaşıcı olduğunu bildikleri için toplumun korkularını sürekli diri tutmaya çalıştıklarını belirtti, "Onların bilmediği cesaretin de bulaşıcı olduğudur" dedi.

'YERİNİ BULMAMIŞ ADALET, KATİLLERİNİ VE KURBANLARINI ÇOĞALTIR'

8 yıldır, Dink’in ölüsünün, gerçek hikâyesinin aydınlatılmadığını, bir cinayetin kurbanı olarak hâlâ vurulduğu yerde yattığını kaydeden Mungan, şunları söyledi: "Yerini bulmamış bir adaletin sancısı yüreklerde zonklamasını sürdürüyor; vicdanları sızlatmayı, aklımızı acıtmayı sürdürüyor. Dahası, o günden bu yana adlarını tek tek sayamayacağım her yeni kurban ve her yeni ölümle birlikte, Hrant Dink bir kez daha burada, bu kaldırımda vurulup öldürülüyor. Yerini bulmamış adalet, katillerini ve kurbanlarını çoğaltır. Çünkü tetiği çeken parmaklar değişse de, cinayetin arkasındaki en büyük örgüt aynı. İktidarlar ve koltuk sahiplerinin maskeleri değişse de hiç değişmeden süren merkezi despot devlet geleneğinin elleri her seferinde gene aynı karanlık oyunu tezgâhlıyor. 1938’te Dersim kıyımını, 1978’te Maraş katliamını yapanlar, 1955’te 6-7 Eylül olaylarını başlatanlar, 1993’te Madımak Oteli’ne sığınan canları yakanlar, 2011’de Roboski’yi bombalayan kişiler ve zihniyetler aynı. 500’ü aşkın haftadır Galatasaray’da diz çürüten Cumartesi Annelerinin bağırlarını yakanlar da aynı. Adında 'adalet' sözcüğünü taşıyan bir partinin on iki yıldır iktidarda olduğu bir ülkede yıllardır adalet bekliyoruz. Gelmiyor!"

'HRANT'LA BİRLİKTE BARIŞ VE KARDEŞLİK DİLİ ÖLDÜRÜLMEK İSTENDİ'

Hrant Dink'in egemenlerin anlamadığı Türkçe'yle, bilmediği bir Ermenice'yle konuştuğunu, tüm halkların eşitliğine ve kardeşliğine inandığını vurgulayan Mungan, Dink'in, laf olsun diye edilmiş temenni türünden bir barışın değil, sahici, kalıcı ve sürekli kılınmasını istediği bir barışın diliyle konuştuğunu, insanları hınç bilemeye, ödeşmeye, intikam almaya değil, geçmişiyle, şimdisiyle ve kendiyle yüzleşmeye çağırdığını söyledi. Dink'in, Türkleri ve Ermenileri “ebedi düşman” rolüne kapatıp kindarlığa kilitleyen tüm politikalara karşı çıktığını söyleyen Mungan, "Bu nedenle Hrant, Ermeniliğiyle 'öteki', diliyle 'yabancı'ydı onlara. Hrant’la birlikte öldürülmek istenen işte bu dildi. Bir türlü hazmedemedikleri bu barış dili, dünyayı kardeşliğe çağıran bu insancıl dil... Bugün belki de her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyduğumuz bir dil" dedi.

Dink'in katledilen gazeteciler listesindeki 62. kişi olduğunu söyleyen Mungan, Dink'in sadece Ermeni halkının değil, tüm Türkiye halklarının, ezilenlerin sesi olduğunu belirtti.

Dink'in, Ermeni sorununun çözümü için yeni bir dil ve her iki tarafın da ezberlerinin dışına çıkan yeni bir yaklaşım gerektiğini düşündüğünü hatırlatan Mungan, şöyle devam etti: "Ermeni sorununu, emperyal güçlerin uluslararası masalarda Türkiye’ye karşı elinde tuttuğu bir koz olmaktan çıkaracak olan şeyin, halkların kendi arasında geliştireceği bu diyalog zemini olacağına inanıyordu. Ölülerimizin sadece hatıralarına değil, rüyalarına da sahip çıkmamız gerekir. İşte bugün Türkiye-Ermenistan kapısının açılması, pek çok şeyin kapısının da açılması demek olacaktır. O kapının açılması, yüzyıldır Ararat dağının doruğuna çöken sisin dağılması olacaktır. O kapının açılması 2015 yılına çok yakışacaktır."

Ermeni Soykırı'nın üzerinden 100 yıl geçtiğini hatırlatan Mungan, "Ermeni soykırımının reddi, inkârı Türkiye’nin yüzyıllık yalnızlığıdır. Tarihte, hafızada, akılda, vicdanda ve dünyadaki yalnızlığıdır" dedi, Türkiye'nin bu yalnızlığına son vermek için tarihiyle yüzleşmesi gerektiğini söyledi.

'DEMOKRASİNİN KARİKATÜRÜNÜ DEĞİL, KENDİSİNİ İSTİYORUZ'

"Biliyoruz ki, mücadele edilmesi gereken halklar, uluslar değil, zihniyetlerdir" diyen Mungan, devlet yetkililerinin sistemli olarak toplumsal kutuplaşmalar yaratarak, düşmanlığı körüklemeye çalıştığını söyledi, "Bizzat devleti yönetenler şiddet amigoluğu yapıyor" dedi. "'Edirne'den Ardahan’a bölünmez' dedikleri vatan, Susurluk’tan Roboski’ye parça parça edildi, ediliyor." diyen Mungan, işte tam da bu nedenle, 8 yıldır Hrant için, adalet için haykıranlar olarak, artık demokrasinin karikatürünü değil, kendisini istediklerini vurguladı.

Mungan, acil demokrasi ve koşulsuz ifade özgürlük istiyoruz dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü: "Kapalı kapılar ardında tezgâhlanan karanlık oyunların göstermelik demokrasisini değil, günışığı demokrasisi istiyoruz. Laiklikten ödün vermemiş bir demokrasi istiyoruz. Kimsenin kimsenin kanına, canına susamadığı bir toplumda, kurban almadan ve kurban vermeden yaşamak istiyoruz. Hemen her gün bir kadın cinayetinin işlenmediği, transların, eşcinsellerin öldürülmediği, çocukların devlet kurşunlarıyla katledilmediği bir ülkede yaşamak istiyoruz. Etnik, kültürel, dinsel, cinsel her çeşit ayrımcılığın ortadan kalktığı, kimsenin kimsenin yaşam biçimine, diline, dinine, mezhebine, inancına ya da inançsızlığına karışmadığı, herkesin eşit haklara sahip yurttaşlar olduğu, demokratik olgunluğa erişmiş bir toplumda barış, kardeşlik ve dayanışma içinde yaşamak istiyoruz."

"Bugün burada basın özgürlüğünü savunmak için 'Je suis Charlie Hebdo' diyorsak, kimilerinden farklı olarak 1994’te İstanbul’da 'Özgür Ülke' gazetesi bombalandığında sokaklara çıkmış olmanın gönül rahatlığıyla diyoruz" diyen Mungan, katliamları kınadı. Mungan, Dink'in dördüncü çocuğu olarak tanımladığı Agos'u herkese emanet bıraktığını söyledi, "onun emanetine de sahip çıkmamız gerekiyor" dedi.

Mungan, sözlerini şöyle tamamladı: "Dilerim, Hrant Dink ve benzerlerinin uğruna öldükleri doğrular, çok uzak olmayan bir gelecekte, günışığı görmüş bir demokraside, barış içinde bir arada yaşayan bir toplumda gündelik hayatın sözü bile edilmeye değmeyecek sıradan gerçekleri olur! Yakın bir gelecekte adalet yerini bulur, sonraki yıllarda burada toplanacak olanlar, hâlâ sonuçlanmamış bir hak ve adalet arayışı için değil, sadece Hrant’ı ve hatıralarını yâd etmek için bir araya gelirler."

Anma, Sarı Gelin ezgisinin hep birlikte söylenmesini ardından sona erdi. Agos'un önünde toplanan onbinler, uzun süre ellerindeki karanfilleri Dink'in katledildiği yere bırakmak için bekledi.

20.01.2015