
Ankara Milletvekilimiz Sırrı Süreyya Önder, genel merkezimizde düzenlediği basın toplantısında Pazar günü yapılacak kongremize ve kongre öncesinde devam eden gözaltı ve tutuklama furyasına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Gazetecilerin Türk Tabipler Birliği ve Türkiye Barolar Birliğinin isimlerindeki “Türk” ve “Türkiye” ifadelerinin kaldırılmasına ilişkin sorusunu da yanıtlayan Önder, şöyle konuştu:
Ankara il örgütümüz bu kongrenin ev sahibi ve ev sahibi olmanın hakkını, görevli diğer arkadaşlarımızla birlikte gerçekten tarihe geçecek bir organizasyonu fedakarlıkla yürütüyor.
Savaş koşullarındayız, bu savaşı başka başka adlarla ve dünyanın her yerinde bilindik basit propaganda yöntemleriyle meşrulaştırmaya çalışıyorlar. Mutlak bir Kürt düşmanlığı etrafında örgütlüyorlar. Bunu yaparak savaşın vahşetini gözlerden uzak tutmaya çalışıyorlar.
Kongremize katılımın 30 bini aşmasını beklilyoruz
Bu kurultay savaşa karşı barışı, zulme karşı özgürlüğü, hoyratlığa karşı vicdanı yükseltmenin dönüm noktası olacak. Bu anlamda yürüttüğümüz çalışmalar esnasında gördüğümüz ilgi, tahminlerin katbekat fazlası bir misafir ile karşılaşacağımızı gösteriyor. Salon 20 bin kişilik ama bizim çıkardığımız sonuç bu sayının 30 bine yaklaşacağını gösteriyor. Her zorluğumuz böyle olsun.
Anlaşılan kitlesel katılımı bizim gibi hükümet de önemsiyor
Kongrenin kitlesel ve coşkulu geçmesi, bu şartlar altında bu kurultayı gerçekleştirmek, geleceğe dair umut olacak bir yol haritası etrafında birleşmek, mutabakata varmak gibi bir gündemimiz ve sorumluluğumuz var. Bu anlamda kitlesel katılımı biz önemsiyoruz. Anlaşılan o ki hükümet de önemsiyor.
Bir kurultayı engelleme hiç bu kadar hoyratça yapılmamıştı
15 gündür bütün vekillerimiz ve il ilçe eşbaşkanlarımız fiilen STK, kurum, ev ziyaretlerine başladılar. Gittiğimiz her kuruma ve HDP’nin bütün bileşenlerine dönük amansız bir tutuklama furyası başladı. Bir kurultayı engelleme hiç bu kadar hoyratça yapılmamıştı. Devlet de eskiden daha ince çalışırdı. Artık bu kaygıyı gütmüyor bile. Bu, bizi bir parça üzer, eksiltir ama öte yandan kararlılığımızı çoğaltır ve ne kadar doğru yolda olduğumuzun kanıtı olur.
Diz çökmeyeceğimizi artık anlamış olmalılar
Özellikle bu sabah HDK bileşenlerine dönük operasyonun son bulmasını istiyoruz. Bununla diz çökmeyeceğimizi artık anlamış olmalılar. Ama devlet dediğiniz şey biraz da aptallıkla bezelidir. Anlamıyorlar ama anlatacağız. Bu kongre onlara da cevap olacak.
Güvenlik için yoldaşlarımız sorumluluk üstlenecek
Vilayetle koordinasyonu yürüten ekibimiz var. Devlet güvenlik önlemi alacak ama salonun içinde, yerinde eğitim verdiğimiz gönüllülerimiz, yoldaşlarımız, kardeşlerimiz sorumluluk üstlenecekler.
Savaşın bir yol olmadığını, toplumsal maliyet üretmekten başka sonuç üretmeyeceğini düşünen herkesi şenlik havası içindeki kurultayımızda yan yana durmaya davet ediyorum
Soru: Gözaltılara ilişkin sayı vermek mümkün mü?
Neredeyse saniye saniye değişen rakamlar söz konusu. Gözaltı rutin prosedürleri de gözetilmiyor. Kriminalize etmeye çalışılarak, hoyratça, her biri kamuoyunda bilinen, kovsalar bile bu ülkeden gitmeyecek olan, ülkenin en saygıdeğer insanları bu muameleye maruz kalıyor.
Soru: Meslek örgütlerinden “Türk” adının silinmesine ilişkin değerlendirmeniz ne olur?
İyi olmuş dersem hükümet hemen vazgeçer, o yüzden söylemiyorum…
“Karınca kanat takınca zevali yakın olur” diye bir söz var. Hükümet öyle bir güvensizliğin içerisinde ki bunu da o kadar belli ediyor ki bunu en son TTB’ye dönük geliştirdiği şeyde bunu görüyoruz. Buradan çıkacak sonuç tahammülsüzlüğünün göstergesidir. Milliyetçiliği ırkçılık temeline oturtup kendi tekellerine almak istiyorlar. TTB yönetimini selamlıyoruz. Fakat Barolar Birliği Başkanının itiraz ediş metnini okumanızı öneririm. Demokratik şuurdan uzak. Bu yapılanın Türklüğe değil demokrasi alanına yapılan müdahale olduğunu fark edememiş. İçindeki Kürt nefreti ile konuşup duruyor. Matruşka gibi açıyorsun içinden her şey çıkıyor, bir tek hukuk çıkmıyor.
Bu ülkede Türklük hacir altında. Kürt direnmeyi, özgürleşmeyi çok ağır bedeller ödeyerek gerçekleştirdi. Baskı sadece bugünün meselesi değil. Kürt siyasal mücadelesi başladığı günden beri baskıların birinci elden muhatabı oldu. Ama Türklük öyle bir kuşatılmış ki bu ırkçı anlayış tarafından önünde sadece Kürtlüğe düşmanlık var. Türk’sen “ekonomi yoksullaşmayı artırıyor” diyemezsiniz, basit bir ekonomik eleştiri getiremezsiniz. Milliyetçilik diye bize satılmaya çalışılan, resmi olan Türk milliyetçiliği değil bu. Bu devlet milliyetçiliği. Kadın cinayetleriyle ilgili, geleceksizleştirilmiş gençlikle ilgili, demokrasi ile ilgili bir şey söyleyemezsiniz Türkseniz. Ama Kürt’e istediğinizi söyleyebilirsiniz Türklük böyle hacir altında. Onun için Barolar Birliği başkanının varsa aklı oturup 3 dakika da bunu tefekkür etmesini öneriyorum.
9 Şubat 2018