‘Orada toplumsal, siyasal talep var’

21 Aralık 2015 tarihinde gerçekleşen MYK toplantımızın ardından Parti Sözcümüz ve Kars Milletvekilimiz Ayhan Bilgen bir basın toplantısı düzenledi. Ayhan Bilgen’in basın toplantısı konuşmasının metni şöyle:

MYK toplantımızın iki önemli gündemi vardı. Birincisi her zaman olduğu gibi ve ne yazık ki barış talebi ve demokratik çözüm beklentisine rağmen sokağa çıkma yasağı ve bunun ortaya çıkardığı tablo. Biz kimin ölüğünden ve kim tarafından öldürüldüğünden bağımsız olarak ifade ediyoruz ki sadece son dört günde Cizre’de 8 kişi yaşamını yitirdi 14 yaralı var. Nusaybin’de 1 ölü, onlarca yaralı ve Silopi’de 10 ölü, onlarca yaralı. Sağlık nedeniyle tedavi edilemediği için, hastaneye yetiştirilemediği için hayatını kaybeden çocuk ve kadınlar bu rakamların dışında.

‘Operasyonlarda sivillerin gözetildiğini söylemek mümkün değil’

Biraz önce bazı basın organlarına düştü. Cizre’de sağlık meslek lisesinin bombalanma görüntüleri, geçmişte Gazze’de gördüklerimizden, Halep’te, Şam’da ya da Kobane’de gördüklerimizden farklı olmayan görüntüler. Ama ne yazık ki sadece bombalamakla kalmayıp şehirleri boşaltmayı doğrudan anons ederek, fiilen evlere girerek, evlerdeki sivilleri dışarı çıkartıyorlar. Silopi’den az önce aldığımız bilgidir. Çoğunluğu çocuk ve kadın 400 kişi toplama kampı gibi stadyumda toplanmış bulunuyor. Bu görüntülere ve rakamlara bakınca, operasyonun sivillerin güvenliği, özgürlüğü, huzuru için gerçekleştiğini söylemek çok mümkün değil. Bizim şehirlerin boşalmaması gerektiği, herkesin yaşadığı yerde özgürce barış içerisinde yaşaması gerektiğine yönelik yaptığımız çağrı galiba hükümeti rahatsız ediyor. Şehirleri boşaltma çaba ve girişimi tıpkı 1930’ların iskan kanunu düzenlemeleri gibi, 1990’ların köy boşaltmaları gibi bir plana dayanıyor. Buna yönelik eleştiri ve uyarılarımız büyük bir tepkiyle karşılanıyor. Açıkça okulların cephe haline, mevzi haline getirildiğini, güvenlik güçlerinin okulların içerisinde, Silopi’de boşaltma kararı aldıkları hastaneden çatışmayı devam ettirdiklerini görüyoruz.

‘Orada toplumsal, siyasal talep var’

Bizim hendekleri meşrulaştırdığımızı söylüyor hükümet temsilcileri. Hendek kazanların bizim meşruiyet söylemlerimize ihtiyacı yok. Ona ihtiyaç duymuyorlar. Daha önemlisi güvenlik güçlerinin uygulamaları hendekleri meşrulaştırmaya yetiyor. Çözüm asla bu şehirleri boşaltmakta, insansızlaştırmakta değil. Çözüm aksine bu şehirlerde bir an önce normal yaşama dönme koşullarını, ortamını oluşturmakta aranmalıdır. Bu konuda önümüzdeki hafta sonu Demokratik Toplum Kongresi bir genel kurul yapacak. Bu genel kurulda bütün bu yaşanan sürecin sebebiyle ilgili yeni bir tutum belgesi açıklanacak. Sorunun bazılarının ayaklarına bazılarının diline doladıkları hendekler olmadığı, ortada toplumsal, siyasal bir talebin olduğu tartışılacak ve bu talebi doğru okumak, halk ne istiyor, halk neden yana, halkın korkusu kaygısı nedir sorularına cevap aranacak. Bunu esas alan bir siyasetin Türkiye politikasına egemen olması için bundan sonrasına dair bir çalışma planını DTK hazırlayacak, tartışmalarını yapacak. Partimiz de, HDK de, bu konuda söz söylemek isteyen meslek örgütleri, sivil toplum örgütleri bütün kamuoyunun da bu tartışmaya katılması için hem şiddetin, çatışmanın bir an önce son bulması, hem de olağan beklenen adımların atılması için çağrılar yapılacak.

‘Parlamento yürütmenin denetlendiği, hesap verdiği yerdir’

Biz bu konuda sadece bir şeyi hatırlatmak istiyoruz. 2004 yılında bugünkü iktidar partisinin parlamentodan çıkardığı 5277 sayılı yasa, dönemin Cumhurbaşkanı Sezer tarafından veto edilmişti. Bu şehirlerdeki taleplerin şehirlerdeki özyönetim eksenli girişim ve arayışları peşinen kriminalize edenler, suç kategorisinde ele alıp, sorunun sonucunu sorunun sebebiymiş gibi tarif edenler, sonra arkasında durmadıkları Sezer’in vetosuyla askıya alınan kendi düzenlemelerini hatırlamaya davet ediyoruz. Sayın Başbakan partimize mecliste ders vermekten bahsediyor. Meclis ders alma, ders verme yeri değil. Biz Başbakan’ın sözlerinin gençlerin coşkulu ortamında sarf edilmiş söylemler olmaktan ibaret kalmasını umut ediyoruz, bunu temenni ediyoruz. Hukuk devletinde, parlamenter sistemde parlamento ders alınan ders verilen bir yer değil. Parlamento yürütmenin denetlendiği, hükümetin politikalarının sorgulandığı, hesaba çekildiği, hükümetin de yaptıklarından dolayı siyasi partilere, parlamentoya hesap verdiği bir mekanizmadır. Dolayısıyla eğer yüzde 90’ların üzerinde oy almış bir partinin parlamentoda ders verilmesi yoluyla tehdide ve baskıya tabii tutulması, bugün sokağa çıkma yasağı uygulanan, hastanelerine el konulan, evleri boşaltılan halkın parlamentoyla başka hiçbir bağı kalmamasına yol açacaktır. Bu bağı kesmeye dönük girişimler hangi sonuçları doğurur galiba bunu stratejik derinlik konusunda kafa yoranların tahmin edebileceğini düşünüyoruz.

‘Demokratik çözüme zorlayacağız’

Başbakan özellikle ifade ettiği için altını çizerek biz de bir bilgi paylaşımında bulunmak istiyoruz. Hacı Birlik’le ilgili sayın Başbakan o manzaranın sorumlularının, ilgili güvenlik görevlilerinin cezalandırıldığını söylüyor. Ama bize ulaşan bilgiler Hacı Birlik’in cenazesinin bir akrebin arkasına bağlanarak sürüklenmesi dolayısıyla görevden alınmış hiçbir polis olmadığı yönünde. Görüntülerde 30’a yakın polis görünmesine rağmen şimdiye kadar ilgili emniyet müdürlüğü savcılığa sadece 6 polisin kimlik bilgilerini ulaştırmış ve ifadesi alınan yok. Görevden alınan 2 polis ise görüntüye çekerek paylaşan polisler. Dolayısıyla fiilin kendisi bir suç oluşturmuyor, bir soruşturma nedeni olarak görülmüyor ama bu fiilin kameraya alınması, görüntünün paylaşılması cezalandırılmaya değer görülüyor. Bu konuda ya Başbakan yanıltılıyor ya da Başbakan toplumu yanıltıyor. Sonuç itibariyle gerçeği bilmek toplumun hakkı. Genelgelerle sadece Anadolu Ajansı’nı, sadece TRT’yi görevlendirerek daha önce yayınlanmış, İçişleri Bakanlığı marifetiyle gönderilmiş, aslında medyaya ayar çekmeye çalışan, dış basını uyarma hakkını kendinde gören, sosyal medyayı tehdit eden bu genelgelerle toplumun algısını şekillendireceğini sananlar kamuoyu önünde de bu kadar açık yanlış bilgileri paylaşabiliyorlar. Hacı Birlik’le ilgili tartışma belki kamuoyunun yanıltılabileceği bilgilerle manipülasyona zemin oluşturabilir ama videosu mahkemeye sunulan Dilek Doğan’la ilgili görüntüyü eğer bir İçişleri Bakanı izlemişse, yani annesinin babasının gözü önünde bir genç kızın infaz edilişinin görüntüsünü izlemişse bulunduğu koltuktan, makamdan utanması gerekir diye düşünüyoruz doğrusu. Bunun gibi başka isimler de var ama tek tek hepsini saymaya imkanımız, fırsatımız yok. Ama bir kez daha ifade ediyorum ki partimiz, demokratik mücadelede, siyasal çözümde ısrarlıdır ve meclis platformlarını da meclisi de diğer sivil, siyasal her türlü ortamı da demokratik çözüme zorlayacak çabaların içerisinde olacaktır.

‘Birileri halk diplomasisi kavramı ile tanışsa iyi olur’

İktidar partisi sözcüsü, Eş Genel Başkanımızın Rusya gezisi ile ilgili bir polemik içerisinde girdiği için ifade etmek istiyorum. Biz istişare yolunu bilen ve bunun elden geldiğinde uygulamaya çalışan bir partiyiz. Dış ilişkilerden sorumlu başkan yardımcımız bu ziyaret öncesinde Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı yetkilileriyle görüşerek bu geziyle ilgili hem bilgilendirme hem de onların bir talepleri varsa onları alma çabası içerisindedir. Bunu daha önceki yurt dışı ziyaretlerinde de parti temsilcilerimiz yapmıştır. Ama bize hassasiyet uyarısı yapanlara aynı hassasiyeti hatırlıyoruz. Rusya ile ilişkilerde yaşanan krizle ilgili muhalefet partilerini sağlıklı bilgilendirme ihtiyacı duyuyorlar mı duymuyorlar mı? Eğer bizden bir sorumluluk, yurtseverlik, duyarlılığı bekliyorlarsa bunu önce kendilerinin demokratik kültürün gereği olarak sergilemeleri gerekiyor. Uçağı düşürürken hassasiyet göstermeyenler, sonuçlarının ne olacağını öngöremeyenler, kestiremeyenler şimdi başkalarına hassasiyet uyarısı yapmasın. Eş Genel Başkanımız oraya, oradaki mağdur çalışanların talep ve ihtiyaçlarına çözüm geliştirme talepleriyle gidiyor. Daha önceden planlanmış Rusya yetkilileriyle, Dışişleri Bakanı ile görüşme planı var. Bu tabloyu, bu ziyareti Türkiye Cumhuriyeti’nin sorun yaşadığı ülkelerle ilişki kurmaya çalışmak şeklinde tarif etmek siyasal ahlaktan yoksun bir tavırdır. Eğer biz Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin sorun yaşadığı ülkelerle özel bir temasa girme arayışı içinde olsaydık zaten hiçbir iyi ilişki içinde olduğu komşu kalmadığı için bunun için özel bir çabaya ihtiyaç olmazdı. Çünkü önümüzde günlerde göreceğiz ki Türkiye Cumhuriyeti’nin İsrail’den başka Ortadoğu’da hiçbir dostu kalmayacak. Biz bu konuda çok netiz. İlkesel, etik yaklaşımımız son derece net. Biz hiçbir zaman devletler arası yaşan krizlerin, sorunların, bedelinin faturasının halklara ödetilmesini doğru bulmuyoruz. Bunun en az maliyetle, zaiyatla çözülmesi için diyalog yolunun doğru bir yöntem olduğunu bir kez daha ifade ediyoruz. Ama birileri halk diplomasisi kavramı ile tanışsa iyi olur. Muhalefet partilerinin de ülke çıkarları için, halkların çıkarları için diplomasi yapabildiğini bilse, öğrense iyi olur diye düşünüyoruz.

‘Üniversitelerde gerilimi tırmandırmak ülke barışına katkı sunmaz’

Son olarak üniversitelerdeki çatışma, saldırılar ve gerilime, yeni yasaklara dikkat çekme ihtiyacı hissediyorum. Belli bir bölgede yoğun biçimde yürütülen sıkıyönetimden, savaş halinden, olağanüstü halden geri olmayan uygulamaların bir süre sonra, ilk örneklerini gördüğümüz Türkiye’nin batısında da uygulanacağının kaygılarını paylaşmak istiyorum. Üniversitelerdeki üst aramalarına dair uygulama, giriş çıkışlara dair denetim ne üniversitenin kendi özgün ve özgür ortamına yakışacak niteliktedir ne de oranın güvenliğine hizmet etmektedir. Oradaki demokratik eylemlere, oradaki öğrenci etkinliklerine müdahale edip kışkırtma ve çatışmayla gerilimi tırmandırıp, karşıt görüşlü gruplar çatışıyor diyerek orada sıkı gündelik politikaları uygulamak, geçmişten de biliyoruz ki ülke barışına katkı sunmadı.

‘Siyasetin tıkanması bütün ülkeye zarar verir’

Kongre ile ilgili planlamalarımızı bir kez daha gözden geçirdik. Partimiz 24 Ocak’ta Genel Kurul’unu yapacak. Bu Genel Kurul öncesinde de daha önceden planladığımız gibi 50’nin üzerinde il merkezinde onun öncesinde de ilçelerde, mahallelerde halk toplantıları, konferanslar yapılacak. Ocak ayının ortasında Ankara’da da iki günlük merkezi bir konferans yapılacak. İl ve ilçelerde yapılan konferansların sonuçları, talepler, beklentiler değerlendirilecek. Bizim açımızdan genel kurulumuz Türkiye’de sorunların siyasal zeminde çözülmesi, toplumun demokratik çözüm, diyalog, müzakere beklentisinin boşa çıkartılmaması açısından son derecede önemli. Siyasi partilerin hedef haline getirilip birer suç örgütü gibi tarif edilerek, sadece bir partinin, siyasi temsilcilerin yıpratılması değil doğrudan doğruya siyasetin tıkanması, siyasetten beklentinin tüketilmesinin bütün ülkeye zarar vereceği kaygısını taşıyoruz.

21 Aralık 2015