
Van Milletvekilimiz Bedia Özgökçe, TBMM Plan Bütçe Komisyonunda, Ekonomi Bakanlığı bütçesi üzerine söz aldı ve hükümeti işçi karşıtı olmakla eleştirdi. Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi’ye “ekonomimiz coşuyor” ifadesini ve işsizlik, enflasyon rakamlarını anımsatan Özgökçe, şöyle konuştu:
Hükümetten ve ilgili bakanlıklardan hemen her gün ekonomide her şeyin yolunda olduğu, ekonomimizin coştuğuna yönelik açıklamalar geliyor. Evet, ülkede bir şeylerin coştuğu, çığ misali bir şeylerin büyüyerek geldiği ortadadır. Ancak rakamlar ekonominin pozitif anlamda coştuğuna yönelik hiçbir emare göstermemektedir.
Sıfır sorunlu coşmuş bir Türkiye ekonomisinde yüzde 10.7’de seyreden işsizlik oranını; yüzde 11.20’ye çıkan enflasyon rakamını; 4 liraya yaklaşmış bugün itibariyle 3.86 lira olan doları nereye koymaktasınız merak ediyoruz.
Türkiyeyi yüksek enflasyonla büyümeye zorluyorsunuz
Bugünkü enflasyonun sebebi bu anlayıştır. Oysa dünyada uzun yıllar yüksek enflasyonla gelişmiş bir tane bile gelişmekte olan ülke örneği yoktur. Büyüme rakamları açıklıyorsunuz, şirketler çeyrek dönemlik devasa karlarını açıklıyorlar ama ortada işsizlik var, maaşlarını alamayan işçiler, grev yapmaları yasaklanmış işkolları var. Koç Holding’in 2017’nin üçüncü çeyreğinde net kârını yüzde 31,5 arttırdığına mı bakalım; yoksa bu şirketin bünyesindeki Türkiye’nin en büyük sanayi kuruluşu TÜPRAŞ’ta göz göze gelen işçi ölümlerine mi bakalım?
ŞİŞECAM’ın da kârı sizin deyiminizle coşmuş vaziyette; 3. çeyrekte onlar da %70 kâr açıklamışlar, bunu mu konuşacağız yoksa ŞİŞECAM’ın, işçilerinin emeklerinin karşılığı olan maaşlarını ödemediğini; Bakanlar Kurulu’nun ŞİŞECAM’da grev yapmayı yasakladığını mı konuşalım. Tablo ortada bu devasa kârların hangi şartlarda kimin desteğiyle yapıldığı gayet açıktır.
OHAL patronların lehine uygulanmaktadır
ŞİŞECAM emekçilerinin çalışma koşulları dolayısıyla eylemde olduğu dönemde, ŞİŞECAM yetkilileri Yenişehir, Eskişehir ve Mersin'de yeni fırın yatırımları planladıklarını açıklıyor, Kuzey Amerika'da cam ev eşyası, Kazakistan'da cam ambalaj yatırımı için fizibilite çalışmaları yürütüyor, Mısır'da ve İtalya’da fabrika satın alıyordu. Mesele bu şirket de değil burada temel sorun hükümetin kimin yanında olduğudur. Herkes biliyor genel başkanınız OHAL’i patronlar için, onların lehine uygulandığını söylemedi mi?
AKP, kaynakları emekçiye değil sermayeye vakfetmektedir. Sadece 2017 yılının ilk 6 ayında uluslararası sermaye için tam 187 adet Yatırım Teşvik Belgesi düzenlenmiştir. Buna paralel olarak Hükümetin son dönemde emekçiler lehine yaptığı tek düzenleme olan asgari ücret artışından işverenlere yansıyan ek maliyetin yüzde 57si ise hazine tarafından karşılanmaktadır. Benzer şekilde, Devletin bankaların işletmelerin alacaklarına kefil olduğu Kredi Garanti Fonu ise Kasım 2017’de süresiz olarak uzatıldı. Özellikle genç ve kadın girişimcileri teşvik hedefi ile kurulduğu söylenen KGF’den 2017 yılında faydalanabilen kadın ve genç yok denecek düzeydedir. KGF 2016 Faaliyet Raporu’nda bu konuda tek bir veri bulunmamaktadır. Hazine ve Maliye Bakanlığı arasında dahi mutabakat sağlanamamaktadır.
Ekonomi Bakanlığı temel bir bakanlıktır. Bakanlığınız geçen yılki orta vadeli programda, 2017 yılı için yüzde 6 enflasyon tahmininde bulunmuştu. Şimdi ise bu yıl sonunda enflasyon oranın yüzde 9,5 olacağı belirtiliyor. Hedeften sapma yüzde 50’nin üzerinde! Maliye Bakanlığı ise bütçenin yıl sonunda açık hedefini tutturamayacağını açıkça 2017 yılı Mali Durum ve Beklentiler Raporu’nda resmen kabul etmiştir! Raporda bütçe başlangıçta 46,8 milyar TL açık verecek şekilde tahmin edilmişken, Maliye Bakanlığı bunu şimdiden 61,6 milyar TL açık verecek şekilde revize etmiştir. Hazine ve Maliye Bakanlığı arasında dahi mutabakat sağlanamamaktadır. Bu rakamlar ortadayken bir yandan da büyüme gerçekleşiyorsa borçlanarak büyüdüğümüz çok açıktır.
Türkiye ekonomisi uluslararası sermaye hareketlerine bağlı hale gelmiştir
Kamu mali disiplininden son dönemde çeşitli gerekçelerle kopulduğunu hemen herkes ifade etmektedir. Bu anlamda hükümetiniz uzun vadeli daha ciddi adımlar atmak yerine vatandaşa alış-veriş yapın, döviz bozdurun, altınlarınızı bize verin; sanayici ve iş adamına yatırım yapın gibi ricalarda bulunarak ekonomiyi düzeltme çabası içindedir. Tasarruf oranları yüksek ülkelerin ortak özelliği ihracat odaklı büyüme sağlamış ülkeler olmasıdır. Türkiye’nin 2001’de yüzde 18.41 olan tasarruf oranı 2017 itibariyle yüzde 14’tür. Ayrıca TÜİK 2016 yılındaki değişiklikle, başka ülkelerdeki uygulamalara uyma arayışında daha önce tüketim kabul edilen bazı harcamaları tüketimden çıkararak yatırıma aktarması sonucunda hane halkı ile devletin tüketim harcamaları azalır görünmesiyle brüt tasarruf oranları TÜİK eliyle artırılmıştır. Bu nedenle tasarruf oranlarının gerçekte daha da düşük olduğu kabul edilmektedir. Tasarruf oranlarındaki düşüş, Türkiye ekonomisini dışsal tasarruflara, yani uluslararası sermaye hareketlerine bağlı hale getirmiştir. Türkiye’deki tasarruf oranı ile dünya tasarruf oranı seyrinin grafiği, Türkiye oranının 2010 yılından sonra dünya ortalamasından koptuğunu göstermektedir.
Ülke yatırımlarının başlıca kaynağı ülke tasarruflarıdır. Bu anlamda tasarruflar ve sabit sermaye yatırımları arasındaki ilişkiye bakmak önem taşımaktadır. Sabit sermaye yatırımları dayanıklı malların üretilmesi için yapılan harcamalar olduğundan büyük önem taşımaktadır. 2018 bütçesine baktığımızda sabit sermaye yatırımlarının GYSH içindeki payının 30,9 olması öngörülmektedir.
Ancak sabit sermaye yatırımlarının bileşiminde yabancı teknolojiye bağımlılığın yüksek olması cari açığın esas kaynağıdır. Bu durum Türkiye'nin büyüme modelinin sadece nicelik artışı sağlamasından; katma değer oluşumuna, istihdam ve verimliliğin artırılmasına katkısı hep sınırlı kalmasından kaynaklanmaktadır. Tasarruflar/yatırımlar dengesinin kurulamaması Türkiye’yi cari açık dar boğazına sokmuştur.
Kürtler bu ülkenin eşit haklara sahip yurttaşlarıdır
AKP Hükümeti yakın dönemde Cazibe Merkezleri programını gündeme getirmiştir. Bizler hükümetin zaten vergisini veren Kürt halkına bu paketi bir lütuf olarak sunmasını eleştiriyoruz, doğu ve güneydoğuda yaşayan insanlar da bu ülkenin eşit yurttaşıdır, buna göre hareket edilmelidir. Esas olarak, 2010 yılından bu yana uygulanan “Cazibe Merkezlerini Destekleme Programı” da 12 kent merkezini içine alan bir program olarak denendi. Aralık 2014’de hazırlanan Bölgesel gelişme ulusal stratejisinde (2014-2023) benzer öneriler yer aldı. Şimdi yeniden hazırlanan paket, daha önceki paket ve programların beklenilen sonuçları vermediğinin resmen kabulü anlamına gelmektedir.
9 Kasım 2017