TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA

Paris katliamı gelinen noktada Türkiye’de Kürt sorununun çözümünü ve müzakere sürecinin geleceğini etkileyecek bir olaydır. AKP Hükümetinin Kürt sorunu çözümü ve müzakerelerin ilerlemesi konusunda bir an önce atması gereken adımlarla birlikte, vakit kaybetmeden, tüm bağlantıları ortaya çıkaracak şekilde bu katliamı aydınlatması gerekmektedir. Paris katliamı tüm bulgularıyla, Hükümetin geçiştireceği bir olay olmanın ötesinde bir hal almıştır ve aydınlatılmadığı sürece, Türkiye’de savaşın ve çatışmanın derinleşmesine ve daha büyük acıların yaşanmasına yol açacaktır. Bu bağlamda, Paris’teki katliamın uluslararası ve ulusal tüm boyutlarıyla araştırılıp ortaya çıkarılması amacıyla bir araştırma komisyonu kurulması amacıyla Anayasa’nın 98. ve içtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince “Meclis Araştırması” açılmasını saygılarımla arz ederim.

Sebahat TUNCEL
İstanbul Milletvekili



GEREKÇE

Türkiye’de 90 yıllık süregelen Kürt Sorununun demokratik ve barışçıl çözümüne dair uzun soluklu çabalar tarih boyunca olmasına rağmen ne yazık ki sonuç yine savaş konseptine dönmek olmuştur. Kürt halkının eşitlik ve özgürlük mücadelesindeki ısrarı, inkar, imha ve asimilasyon politikalarını boşa çıkarmıştır. Gelinen aşamada Türkiye halklarının geleceği Kürt sorununun çözümüne bağlı hale gelmiştir. Devletin geleneksel çözümsüzlük politikaları yerine belki de ilk kez müzakere ve çözümü esas alan bir politikanın kapısı aralanmıştır. PKK Lideri Sayın Abdullah Öcalan ile İmralı’da hem devlet yetkilileri hem de BDP milletvekilleri ile görüşmeler başlamıştır. Ümitlerin yeşerdiği bu süreçte 9 Ocak 2013 tarihinde Paris’te Kürt Hareketinin önemli isimlerinden Sakine Cansız ile Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez Paris’te katledilmiştir. Bu güne kadar bu katliamın arkasındaki güç odakları açığa çıkartılmış değildir. Kürt hareketi ve kadın özgürlük mücadelesi açısından çok önemli bir noktada duran Sakine Cansız ve iki arkadaşının katledilmesi çözüm sürecine engellemek isteyen uluslararası güçlerin bir komplo ve katliam olarak değerlendirilmiştir. Bu katliamın sıradan olmadığı, organize bir şekilde, uluslararası güçlerin içinde olduğu bir katliam olduğu defalarca Kürt Hareketi sözcüleri tarafından dile getirilmiştir. Olayın hemen sonrasında çözümden yana olan tüm taraflar ve özellikle Kürt hareketi bu katliamın bir an önce aydınlatılması gerektiğini, katliamın arkasında çözümü istemeyen karanlık güçlerin olduğuna dair uyarıları olmuştur.

Paris katliamının üzerinden bir yıl geçmesine rağmen katliam aydınlatılmadığı gibi tek sanık olarak tutuklanan Ömer Güney hakkında ciddi iddialar ortaya atılmıştır. Ömer Güney’ın sesi olduğu iddia edilen ve basın tarafından yakını 6 kişiye sorulan ve kendi sesi olduğu doğrulanan kayıtlarda çok vahim iddialar mevcuttur. Hemen ardından MİT belgesi olarak ortaya atılan bir belgede MİT’in Sakine Cansız’ın öldürülmesi için 6 bin Avro verdiği yazılmaktadır. MİT hem ses kaydını hem de belgenin çözüm sürecine karşı ortaya atılan iddialar olduğunu yazılı açıklamayla kamuoyu ile paylaşmıştır. Basında oluşan algı ses kaydının Cemaat tarafından ortaya atıldığıdır. Bu iddia doğru bile olsa ses kaydındaki iddialar çok vahimdir ve mutlaka şeffaf bir şekilde araştırılmalıdır. Ses kaydından Ömer Güney MİT için çalıştığını hatta daha önce ailesinde MİT için çalışanlar olduğu çıkarılmıştır. MİT’in işsiz olan ve sıkça İstanbul’a gidip gelen Ömer Güney’ın masraflarını karşıladığı, özel bir telefon verdiği ve en önemlisi de bu görüşmenin Ankara’da olduğu ses kaydından çıkarılan diğer bulgulardır. Ankara’da MİT ile yapıldığı iddia edilen bu görüşmenin hükümetin bilgisi olmadan gerçekleşme şansı yoktur. Dolayısıyla iddialar doğru ise hükümetin bu bilgiye sahip olmasına rağmen katliamı aydınlatmak için irade ortaya koymadığını göstermektedir. Fransız basınına yansıyan habere göre, Fransa emniyeti Ömer Güney için “Türk ajanı” olma ihtimalinin yüksek olduğunu dile getirmektedir. Diğer yandan Mart 2013 tarihinde Fransa’dan olayla ilgili dosyanın istenmesine rağmen halen Adalet Bakanlığı’na gönderilmemiştir. Türkiye ile eşit sorumluluğa sahip Fransa’nın da katliamı aydınlatma yönünde geri durduğunu söylemek mümkündür. Bu tutum katliamın uluslararası güçlerin de içinde olduğu bir yapı tarafından gerçekleştiği ihtimalini artırmaktadır.

Kürt sorunun çözüm olanakları ortaya çıksa da müzakere sürecinin ilerlemesi karşılıklı güven verici adımların atılması ile mümkün olacaktır. Ancak hükümetin bu süreci ilerletme konusunda üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmediği gibi, mevcut uygulamalarıyla ile güvensizliği derinleştirmiştir. Başlayan diyalogun bir müzakereye dönüşmesi, yasal güvencelerin sağlanması, yeni demokratik bir anayasanın yapılması sürecin sağlıklı yürüyebilmesi için bağımsız gözlemci bir heyetin oluşturulması konusunda üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmemiştir. En son Paris katliamına ilişkin ortaya çıkan ses kaydı ve belge -eğer doğru ise- durumun ne kadar vahim olduğunu gözler önüne sermektedir. Bir yandan çözüm için görüşmeler yapılırken diğer yandan aynı ekibi katliamın planlanmasında rolünün olma ihtimali güvensizliği daha da derinleştirmekte ve çözüm sürecini tehlikeye sokmaktadır. Paris katliamı tüm bulgularıyla, Hükümetin geçiştireceği bir olay olmanın ötesinde bir hal almıştır ve aydınlatılmadığı sürece, Türkiye’de savaşın ve çatışmanın derinleşmesine ve daha büyük acıların yaşanmasına yol açacaktır. Bu bağlamda, Paris’teki katliamın tüm şeffaflığıyla aydınlatılması amacıyla bir araştırma komisyonu kurulmasını önermekteyiz.