Partimiz ile Alevi kurumları buluştu: Birbirimizin Hızır’ı olmak zorundayız

Eş Genel Başkanımız Mithat Sancar başkanlığında Eş Genel Başkan Yardımcılarımız Tülay Hatimoğulları, Alican Önlü, milletvekilimiz Ali Kenanoğlu, eski milletvekilimiz Turgut Öker ve PM Üyemiz Leman Kiraz’dan oluşan heyetimiz Alevi kurumlarını ziyaret etti. 

“Herkes İçin Adalet” kampanyası kampanyasında Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Genel Merkezinde yapılan görüşmeye Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Sekreteri Ali Aktaş, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Genel Başkanı ve ABF Genel Başkan Yardımcısı Gani Kaplan, Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Genel Başkanı Ercan Geçmez katıldı. Açıklamada konuşan Sancar ve Alevi kurum temsilcileri şöyle konuştu:

Mithat Sancar: Adalet bütün toplumsal kesimleri ilgilendiren en yakıcı meseledir

Çok teşekkür ederiz değerli başkanlarım, görüşme isteğimizi kabul ettiğiniz için de ayrıca teşekkürlerimizi sunarım. 10 gün önce “Herkes İçin Adalet” adı altında bir kampanya başlattık. Bu kampanya ile her alanda yaşanan adaletsizliklere karşı olabildiğince en geniş biçimde hem mücadele etmek hem de bu adaletsizlikleri aşacağımız yolları birlikte bulmak gibi bir amacımız var. Adaletsizlik, bu toplumun en temel sorunudur. Çünkü farklı boyutlarda da olsa toplum kesimlerinin neredeyse tamamını ilgilendiren bir meseledir. Farklı alanlarda karşımıza çıkan yakıcı bir meseledir. Adaletsizliğin en temel sebeplerinden ve göstergelerinden biri ayrımcılıktır. Ayrımcılığa karşı mücadele de temel ilkemizdir. Yol göstericimiz ise eşitlik ilkesidir. 

Aleviler de Kürtlerle birlikte bu ülkede en fazla ayrımcılığa maruz kalan toplum kesimidir

Birçok toplum kesimi ayrımcılığa maruz kalıyor, eşitlik ilkesinden uzak bir yaşama mahkum ediliyor. Bu toplum kesimlerinden en önemlisi Alevi toplumudur, Alevilerdir. Kürtlerle birlikte bu ülkede en fazla ayrımcılığa maruz kalan toplum kesimlerini oluşturuyor. İnançlarını yaşama konusunda, hatta hayatlarını koruma konusunda ciddi tehditlerle karşı karşıya kalıyor Alevi toplumu. 

Alevilere yönelik saldırılar rutin ve sıradan hale gelmeye başladı

Neredeyse Alevilere yönelik doğrudan ya da dolaylı tehditler rutin olaylar olarak algılanır hale gelmiştir. Alevilerin evlerine işaret konması sanki sıradan önemsiz bir olay gibi sunulabiliyor; ama toplumsal hafızası özellikle Alevilerin hafızası bu konuda son derece hassas ve canlıdır. Bizim temel mesele olarak gördüğümüz konulardan biri de şudur. Eğer bir insan topluluğu, toplum haline gelmek istiyorsa öncelikle çoğulculuğu korumak zorundadır. 

Toplumu çözmeyi istiyorlar çünkü itiraz edecek sesleri ortadan kaldırmayı amaçlıyorlar

Toplumun çoğulculuğuna, farklı inançlarına, yaşam tarzlarına tahammül etmeyen anlayışlar toplum fikrine de düşmandırlar. Çoğulculuğu ortadan kaldırmak, tekçiliği dayatmak esasen toplumu çözmekle aynı anlama gelir. Toplum çözüldüğü zaman geriye bir insan yığını kalır. Bu insan yığınını yönetmek, suçlara ortak etmek muktedirler için çok daha kolaydır. O nedenle kim ki suçlarla, günahlarla ülkeyi yönetiyorsa, çeşitli suçlar işleyerek iktidarını sürdürüyorsa toplumda çoğulculuğu yok etmeyi de temel politika olarak benimser. Çünkü çoğulculuğu yok ettiğiniz zaman itiraz edecek güçleri ve sesleri ortadan kaldırmış olursunuz. 

Nefret ve düşmanlık politikası partimizi hedef almış gibi görünse de hedefi bütün Türkiye’dir

Altını bir kez daha çizmek isterim son günlerde partimiz üzerinden, partimizle bağlantılı olarak Kürtler üzerinden yürütülen nefret ve düşmanlık kampanyasının hepiniz farkındasınız. Bu nefret ve düşmanlık politikası belki bizi hedef almış gibi görünüyor ama asıl hedefi bu ülkedir. Çoğulculuğu yok etmek, tekçiliği dayatmak böylece otoriter yönetimi daha da tahkim etmektir. Farklı düşünenlerin, farklı inananların ve yaşayanların nefes alamayacağı bir ortam yaratmaktır. Buna karşı birlikte mücadelenin önemini hatırlatmama bile gerek yok. HDP olarak bizler mücadelemizi sürdürüyor. Nefret diline aynı şekilde karşılık vermek kesinlikle bizim ilkelerimiz ve tercihlerimiz arasında yer almaz; tam tersine nefret ve düşmanlık politikalarına karşı biz birlikte yaşamayı, eşitlik içinde bir arada var olmayı sağlayacak ilkeleri savunuyoruz. Bu ilkeler etrafında siyaset yürütüyoruz. 

İktidarın nefret ve düşmanlık dili acizliğinin, paniğinin de göstergesidir: Kaybettikçe hırçınlaşıyorlar

Bu buluşmalarımızın bir nedeni toplumda mazlumların, mağdurların, dışlanmamak ve ezilmek istemeyenlerin birlikte mücadelesine katkı sunmaktır. Tepkimizi, itirazımızı ortaya koymaktır. Bunu farklı toplum kesimlerine, farklı örgüt ve kuruluşlara ve siyasi partilere bir çağrı olarak sürekli yöneltiyoruz, bu çağrıyı yineliyoruz. Karşı karşıya olduğumuz tehlike gerçekten büyüktür. Ancak bu tehlikeyle baş etme gücü bu toplumda vardır. Bu toplumun inançlı, kararlı, vicdanlı kesimlerinde ve temsilcilerinde vardır. Yeter ki bu gücü ortaya çıkarmayı hep birlikte başarabilelim. Bizler bunu başarabileceğimize inanıyoruz. Nefret dilini en çok yükselten ve yoğun bir şekilde düşmanlık politikalarını işleyen iktidar ve onun küçük ortağı bir acizlik bir panik yaşıyor. Kaybediyorlar! Kaybettikçe daha fazla hırçınlaşıyorlar ve ellerinde kullanabilecekleri tek sermaye nefret, düşmanlaştırma, kutuplaştırma ve çatışma politikasıdır. Bu politikayı bu toplum mutlaka alt edecektir, bundan şüphe duymuyoruz. Her gün yeni tehditler savuran iktidar ortağı, tehdit üzerine varlığını inşa etmiş bir iktidar bu toplumun hak ettiği bir iktidar değildir. 

Alevi toplumunun sorunları ve talepleri bizim sorunlarımız ve taleplerimizdir

Alevi toplumunun sorunlarını ve taleplerini elbette biliyoruz. Bunlar bizim sorunlarımız ve taleplerimizdir. Demokratik bir ülkede iktidarların görevi farklılıkları tanımak ve güvenceye bağlamaktır. İnançları eşit bir şekilde güvenceli bir yasal statüye kavuşturmak demokratik bir düzenin vazgeçilmezidir. İktidar, tanımak yerine tanımlamayı bir politika olarak yürütüyor. Yani Alevilerin ne olduğuna kendisi karar veriyor. Tanımlamayı kendine hak gören iktidarlar faşist zihniyeti temsil ediyorlar, tekleştirici dayatmacı bir anlayışı temsil ediyorlar. Yapmamız gereken şey birbirimizi farklılıklarımızla tanımaktır. 

İktidarın yaptığı gibi farklılıkları tanımak yerine tanımlamaya çalışmak faşizmdir: Birbirimizi tanırsak özgür bir ülke yaratabiliriz

Eğer bir birimizi bu şekilde tanımayı başarabilirsek, eşitlik temelinde özgür bir ülke ve yaşam kurarız. O zaman görürüz ki acıların da üstesinden gelmek mümkündür. Bu politikaların yarattığı derin kırılmaları onarmak mümkündür, bu politikaların bu ülkenin yoksullarına ve bu ülkeye dayattığı açlığı, sefaleti aşmak mümkündür. Otoriter iktidarlar sürekli düşmanlaştırma ve nefret diliyle, savaş politikalarıyla bu gerçeği bir şal gibi örtmeye çalışırlar. Halkın ekmeğini aşını, işini düşünmezler; savaşla ayakta kalmak için ülkenin kaynaklarını silaha yatırırlar, şiddet politikalarına yatırırlar. Böylece yoksulluğu derinleştirirler, yandaşları güçlendirirler. 

Hak ve adalet mücadelesi veren Aleviler, Kürtler ve diğer toplum kesimlerinin ortak mücadelesi bizleri başarıya ulaştırır

Şimdi bizim çağrımız bu savaş politikalarına karşı barışı, dayatmalara ve tekçiliğe karşı çoğulculuğu, yalana karşı hakikati, zulme karşı adaleti birlikte savunacak en geniş demokrasi ittifakını kurmaktır. Bu yolda Alevi toplumunun ve onun değerli temsilcilerinin özel bir konumu ve rolü olduğuna bütün yüreğimle inanıyorum. Bugüne kadar bu ülkede hak ve adalet mücadelesinin yükünü ağır bir şekilde omuzlamış ve bedellerini ödemiş toplum kesimlerinin başında gelen Aleviler ve onların temsilcilerinin ve yine bu yükü büyük bedellerle omuzlamış ve onun mücadelesini veren Kürt halkının ve temsilcilerinin yine diğer kesimlerin ve temsilcilerinin bir araya gelerek yürütecekleri demokrasi ve adalet mücadelesi mutlaka başarıya ulaşacaktır. Kimsenin karamsarlığa kapılmasına gerek yoktur; hep birliktte güçlüyüz ve mutlaka kazanacağız. Partim ve heyetim adıma teşekkürlerimi sunuyorum. Bu görüşmeden değerli sonuçlar çıkaracağımıza inanıyorum.

Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Genel Başkanı Ercan Geçmez

Mücadelemiz eşit yurttaşlık mücadelesidir

Bugün Türkiye’nin içinde bulunduğu şartlar gittikçe daha ağırlaşıyor. 13 vatandaşın ölümünden sonra Türkiye’de nefret dili daha yaygınlaştı. Türkiye’nin bu tablolarla karşılaşmaması lazım. Sayın Başkanın belirttiklerine katılmamak mümkün değil. Bizim yıllarca yürüttüğümüz mücadele, eşit yurttaşlık mücadelesi ve çoğulculuğun korunması mücadelesidir. Kimi bizim inancımızı, kimi etnik yapımızı sorguladı, kimi bizim bölücü ve terörist olduğumuzu sorguladı. Biz hiçbir zaman Anadolu’nun çoğulculuğundan vazgeçmedik. Hızır ayındayız. Ülkemizin insanları dardadır, aslında her yönüyle dardadır. Hem halkı yoksullaştırıyor hem de bir nefret diliyle birbirine karşı sıkıntı yaratmaya çalışıyorlar. Bizim sorunlarımız, Alevilikten kaynaklanan sorunlar değil. Türkiye’nin demokrasi ve anayasa sorunu olduğunu, bu sorunların haliyle bizi vurduğunun farkındayız. Kendisine “laikim” diyen bir devlette bir Diyanet İşleri Başkanlığı var ve bu Diyanet İşleri Başkanı hem siyaseti hem de sosyal hayatı dizayn ediyor. Biz Diyanet İşlerinin kaldırılmasından yanayız. 7 bakanlıktan daha büyük bir bütçe ile finanse edilmesine karşıyız.

Zorunlu din dersleri Alevi çocuklarına yönelik bir psikolojik işkencedir

İnsanlar inançlarını yaşamak konusunda serbest kalmalılar, kamuda en fazla ayrımcılığa uğrayan toplum kesimlerinden biriyiz. Ertuğrul Günay’ın konuşmaları hala kulağımızda: “Biz bakanlığa hiç Alevi almadık” dediler. “HSYK’da bütün Alevileri temizleyeceğiz” diyen kişi bugünün cumhurbaşkanı, ki o zaman HSYK’da bir tane Alevi vardı. Şimdi acaba hocalar HSYK’sı olduğu için mutlular mı, bunların tamamı bu ülkeye zarar veren şeyler. Zorunlu din dersleri hala psikolojik bir işkence olarak devam ediyor. Alevi çocukları psikolojik işkence görüyor. Biz “zorunlu din dersi kaldırılsın” dediğimizde hükmedenler Alevi inancını sorgulamaya başladı ve 5 tane seçmeli ders getirdiler. O da yetmiyormuş gibi köy okullarının tamamını kaldırdılar, yatılı okul açtılar. Burada büyük bir psikolojik işkence var. Ramazan ayı geldiğinde Alevi çocuklarına oruç tutturuluyor, namaz kıldırılıyor. İnanmadıkları ne kadar şey varsa bu çocuklara öğretilmeye çalışıyor. Çocuklar ailelerinin yanına gittiğinde çelişki yaşıyor.

Cami olmadığı için Alevi köylerine hizmet götürülmüyor

Şarkışla’da bir köyde tarihi bir bina camiye çevrilerek bölge tamamen Alevi olmasına rağmen orada cami yapılmaya çalışılıyor. Kaymakamlar Alevi muhtarlara zor kullanıyor. “Hizmet istiyorsanız köyünüze önce cami talebinde bulunun” deniyor. Son dönemde hukuki olarak en çok uğraştığımız konulardan birisi kaymakamların davranışları. Alevi geleneğinde cami yoktur, cemevleri vardır. Zoraki cami yaptırıyorlar ve ondan sonra hizmet yapıyorlar. Yasalar ayrımcılığı teşvik ediyor. Basit bir örnek vereyim Köy Kanunu Yasasında camisi olan, okulu olan yerleşim yerlerine köy denilir deniyor. Kaymakamlar Alevi köylerine zor kullanıyorlar. Yasalar ciddi bir şekilde ayrımcılık yapıyor. Yani Alevilerin köyleri köy olarak kabul edilmiyor cami olmadığı için. Şu gördüğünüz Ankara'da şehir planlanırken camilere yönelik planlama yapılıyor ama 2 milyona yakın Alevi nüfusu varken cemevlerine yönelik bir planlama yapılmıyor.

Alevilerin isteği toplumsal bir barıştır

Maraş, Çorum, Sivas katliamlarıyla yüzleşmeyi istedik ama sanki bunları biz yapmışız gibi bizi suçluyorlar. Maraş’a gidemiyoruz, gittiğimizde binlerce polis bizi karşılıyor. Oysa bizim isteğimiz toplumsal bir barıştır. Bu ülkeye toplumsal barış gelmezse acılarımızın büyüyeceğini söylüyoruz. Madımak’taki müze talebimizin bir insanlık talebi olduğunu, modern dünyada bunun nasıl yapıldığını örneklerle gösterdik. Almanya’nın Nazi katliamından sonra kendi meclisinde çıkardığı yasaları örnek gösterdik. 

HDP’nin daha çok insan hakları ile ilgili bir parti olduğunu biliyoruz. Alevilerin sorunları Türkiye’nin diğer sorunlarından bir farkı yoktur. Bu sorunlar diğer sorunlarla birlikte eşitlikçi bir zemin üzerinden çözüldüğünde Türkiye ne bir savaşa ne bir yoksulluğa ve ayrımcılığa mahkum kalır. Bu ülkenin vicdanlı insanlarına inanıyorum. Siyaset yapanlar, nefret dilinden uzaklaşırsa Türkiye daha iyi bir yere gidecektir.

ABF Genel Sekreteri Ali Aktaş

Kamudaki Aleviler ya işten çıkarılıyor ya sürülüyor ya da işe alınmıyor

Bu ülkede en çok katliama uğrayan Aleviler ve Kürtlerdir. Ne yazık ki Aleviler de Kürtler gibi hep ötekileştirildi. Ne yazık ki kamuda bir tane alevi yurttaşımız yok, bir hademe dahi yok. Onlar da ya sürüldü ya çıkarıldı ya da işe alınmıyor. Son günlerde gündem değiştiriliyor. Önce uzay yolculuğu gündeme getirdiler, daha önce milli damat uzaya 4 şeritli yol yapsak vatandaş inanır demişti. Bir anayasa konusu çıktı. Bu anayasa ile size gelirlerse AKP’nin yanında onlarla birlikte hareket eder misiniz? Bu konuda ne düşünüyorsunuz? Siz 13 kişinin katledilmesinden sonra çok anlamlı bir açıklama yaptınız. Sanki bu katliamı birileri yaptı izlenimine kapıldık. Siz “otopsi yapılsın” dediniz bu konuda bildiğiniz bir şey varsa açıklayabilir misiniz? 

Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Genel Başkanı Gani Kaplan:

Aleviler, Kürtler ve toplumun darda olanlarıyla birbirimize Hızır olmalıyız

Sevgili Turgut (Öker) Başkanının heyetin içinde olması HDP’nin Alevi toplumuna daha da yakınlaştığını gösteriyor. Alevi örgütlerini bilen bir arkadaşımızın orada olması bizim elimizi ayağımızı güçlendiriyor. Hızır ayındayız. Aleviler, Kürtler HDP ve bizler hep birbirimizin Hızır'ı olmak zorundayız. “Herkes İçin Adalet” toplantısına biz de katıldık, oradaydık, gerçekten çok önemliydi. ‘Herkes İçin Adalet’in alt başlığı için çalışma yapmak gerekir. Alevilere, Kürtlere, gençlere yani toplumun tüm kesimlerine adalet için çalışmak lazım. 

Bu ülkeyi yönetirken ortalığı kasıp kavuranlara da adalet lazım olacak

Tarihimize baktığımız zaman bu ülkede 10 yıl diktatör gibi yöneten ve sonra giden Menderes dönemine de adalet lazımdı. İktidarda oldukları zaman ülkeyi kasıp kavuranlar için de adaletin gerekli olduğunu gördük. 10 binlerce insanı gazlarla katleden Saddam’a da adalet lazımdı. Bugün bu ülkeyi yönetenler için de adalet lazım olacak, onlar için de adalet diyeceğiz. Adalete en fazla ihtiyacı olanlar bana göre bu ülkeyi yönetenler. Bunlar gidecekler ve bunlar giderken geri dönüşü mümkün olmayan tahribatlar bırakmadan gitsinler. 

HDP’ye yapılanlar hangi partiye yapılsaydı ayakta kalamazdı

Cumhurbaşkanı makamı her zaman başımızın üstünde ama bu konum bir partinin mekanı haline gelince bunu reddederiz. Bu ülkenin cumhurbaşkanının dili, hiçbir cumhurbaşkanına yakışmaz. Bir partinin başkanını düşmanlaştırıcı dil ile halkın önüne atmak vicdan meselesidir. Türkiye tarihine baktığımızda; son 5-6 yıldır HDP’ye yapılan operasyonlar Türkiye’de hangi partiye yapılsa ayakta kalması mümkün değildi. HDP çok iyi kadro yetiştirmiş. 

Adaletsizliğe en fazla karşı çıkması gerekenler Alevilerdir

Adaletsizliği yapanlar ülkeyi yönetenlerse buna en fazla karşı çıkması gereken Aleviler’dir. Aleviler her zaman adaletten, barıştan yana olanlardır. Hünkar Hacı Bektaş Veli aslan ile ceylanı bir araya getirmiştir. En uç kesimleri bir araya getirilebilirse sorunlar çözülür. Konuşmamız lazım. HDP’nin 31 Mart seçimlerinde kazandığı hemen hemen bütün belediyelerine kayyım atandı, biz dedik ki bu bir gasptır. CHP’ye çağrı yaptık bugün HDP’yi vuruyor yarın sizi de vuracak dedik. Bugün ana muhalefete de gelmiş durumda. Alman papazın durumuna hiçbir şekilde düşmemek lazım. 

Cemevlerimizin duvarlarını yıkamadılar ama cemevlerimize girme cürretini gösteriyorlar

Aleviler için durum pek iç açıcı değil. Bugün Kürtlere veya başka kesimlere yapılan sistematik operasyonlar bize yapılmıyor. Ancak cumhuriyet tarihi boyunca sistematik olarak inancımızı yok etmeye çalışıyorlar. Cemevlerimizin duvarlarını yıkamadılar, bugün cemevlerimizin içerisine girme cürretini gösteriyorlar. 6 bakanlıktan fazla bir bütçeye sahip olan bir Diyanet varken laiklikten bahsedilemez. Yeni anayasa tartışması başlatıldı, bu anayasada “Devletin dini islamdır” maddesini kabul etmeyiz. Kaldı ki anayasada bugün böyle bir madde olmamasına rağmen çocuklarımız işkenceye maruz kalıyor. Bir Aleviye zorla İslam'ı dayatmak suçtur. Biz her zaman eşit yurttaşlık talebinde bulunduk. 

HDP’ye ve Kürt halkına yapılanlar Hitler döneminde Yahudilere yapılanlara benziyor

Biz kamu alanında da eşit olarak temsil edilmek istiyoruz. Adalet sarayına gittiğimizde, emniyete gittiğimizde eşit muamele görmek istiyoruz. Ülkede huzur istiyoruz. Bu ülkede huzur yoksa barış da olmaz, hiçbir şey olmaz. Ülkemizde önce huzur ve barış istiyoruz. Cumhurbaşkanımıza sesleniyoruz bu nefret dilinden vazgeçsin. Bu nefret dili bizi bir yere götürmez. Bu dönemi İkinci Abdülhamit dönemine çok benzetiyorum. Basının susturulması, baskıları ayrıca Hitlerin ilk dönemine benzetiyorum. Önce Yahudileri şeytanlaştırdı, onlar üzerinden siyaset yürütmeye çalıştı. HDP’ye ve Kürt halkına yapılan operasyonları ve dili de bununla eşdeğer görüyorum. 

Mithat Sancar:

Demokratik bir anayasa yapılmak isteniyorsa önce demokratik bir ortam yaratılmalıdır

Ali arkadaşımızın sorusuna cevap vereyim. Bütün konuşmalar çok değerli. Bu da gösteriyor ki ortak payda olarak adalet için mücadeleyi belirlemek çok doğru bir yoldur. Adalet için mücadelede ortaklaşmak da aynı şekilde bir görevdir. Topluma ve tarihe karşı bir sorumluluktur. Bizim her iki soru ile ilgili tavrımız son derece açıktır. Bunu bütün partilerden önce biz açıkladık tekrar söylüyoruz. Anayasa konusunda çizdiğimiz çerçeve bellidir. Biz bugünkü şartlarda bir anayasa tartışması yapmanın mümkün ve doğru olmadığını düşünüyoruz. Anayasa meselesinin gündeme getirilmesinin ardında basit iktidar hesapları, kamuoyunu yanıltma, toplumu oyalama manevraları yatmaktadır. Çünkü eğer gerçekten demokratik bir anayasa yapılmak isteniyorsa önce demokratik bir ortam yaratılmalıdır. Haklar ve özgürlükler adına her gün yeni yıkımların yaşandığı bir ortamdayız. Bu ortamda anayasayı tartışmayı teklif etmek tuzaklarda dolu bir sahaya gözleri bağlı girmeye davet etmek demektir. Bu ülkenin demokratik bir anayasaya ihtiyacı olduğuna inanıyoruz. Bunun için en çok çalışma yapan parti de biziz ama gerçek anlamda demokratik, özgürlükçü, eşitlikçi, çoğulcu bir anayasa yapabilmek için toplumun tüm kesimlerinin özgürce faaliyette bulunduğu, tartıştığı, çalıştığı bir ortama ihtiyaç var. Önce bu ortamı birlikte yaratmalıyız. Sonra bu ortamda birlikte o güzel günlerin anayasasını yapmalıyız. Bizim tutumumuz budur. Herhangi bir tereddüte yer bırakmayacak şekilde açıktır.

İktidarın verdiği bilgileri esas alan yaklaşım sakıncalıdır

Diğer konuda da tutumumuz açıktır. Biz burada yaşanan olayın hakikatini bilmek istiyoruz. İktidarın verdiği bilgileri esas alan yaklaşımları sakıncalı buluyoruz çünkü bu iktidar ve bundan önce iktidarlar da benzer konularda toplumu yanıltan açıklamalar yaptılar. Sayısız örneği var. Biz hayatını kaybeden insanların acısını yüreğimizde taşıyoruz. Bu bir katliamdır. Apaçık söylüyoruz bunu. Bu katliamın gerçekleşme şekline ilişkin de tereddütler ortadan kalkmalıdır ki bu politikalarla toplumu yeniden ipotek altına alma imkanlarını bulamasın bu iktidar. Eğer gerçekten ortada bir infaz varsa bunu ortaya çıkarmak, verilerini toplumla paylaşmak gerekiyor. İnfaz uluslararası hukuka da insanlığa göre de bir katliamdır, suçtur. Nasıl gerçekleştiğini bilmek istiyoruz. Açıkladık diyorlar ama sadece inandırıcı olmamakla kalmıyorlar. Uluslararası hukukun belirlediği soruşturma ve araştırma ilkeleri vardır. Bu gibi durumlar için uluslararası sözleşmeler vardır. Bu kurallara uygun olarak hakikati ortaya koymadığınız sürece bu ülkede barışı ve adaleti sağlamak mümkün değildir. Adaletin temeli hakikattir. İktidar diyor ki ben ne diyorsam onu tek doğru kabul edin. Biz de diyoruz ki demokratik bir ülkede esas olan kamuoyunun iktidara karşı her alanda sorgulayıcı bir yaklaşım sergilemesidir. Biz hakikatin peşindeyiz. Acıları bitirecek yol hakikati ortaya koymaktan geçer. Hakikati aramaktan vazgeçmezsek adaleti bulma gücümüz artar, barışı sağlama yollarını daha da genişletiriz. HDP olarak biz bütün bu acıların temelinde yatan esas sebebin Kürt sorununda izlenen politikalar ve Kürt sorununda hakim olan şiddet anlayışı olduğunu düşünüyoruz. Şiddet sona ermeden, barışı yakalamadan bu acıları tümüyle bitirmek mümkün değildir. Acıları bitirmenin yolu demokratik çözüm ve barıştır. 

Hızır ayı dolayısıyla Hızır orucunun da hak katında kabul olmasını diliyorum. Hakkın yardımına Hızır’ın yoldaşlığına ihtiyacımız var. 

17 Şubat 2021