Paylan: Ceberut devlet anlayışının esiri olmuş durumdasınız

İstanbul Milletvekilimiz Garo Paylan, TBMM Plan Bütçe Komsiyonunda Adalet Bakanlığı bütçesi üzerine değerlendirmelerde bulundu. Paylan, şöyle konuştu: 

Bu toplumun çoğunluğunu oluşturan mütedeyyin kesim de iktidar sınavında maalesef sınıfta kaldı. Hani “Attan düşen bilir.” diyorlar ya, kaç sefer attan düşmüşsünüz. O iktidar koltuğuna oturduğunuzda, ilk dönemlerde bazı çabalar içinde oldunuz ama 2017 Türkiye’sine gelip bakıyoruz ki siz de o sınavı maalesef kaybetmiş görünüyorsunuz.

O ceberut devlet anlayışının esiri olmuş durumdasınız ve bugünlerde yine bir beka tanımlaması yapıyorsunuz ve buna uymayanları başka şekilde, “öteki” olarak tanımlıyorsunuz. Bu da toplumu kamplaştırıyor, kutuplaştırıyor, hukuk sistemi diye bir şeyi ortadan kaldırıyor ve maalesef tuz kokuyor.

Siyaset kurumu tarumar ediliyor

Yine yargı bir sopa olarak kullanılıyor maalesef ve de siyaset kurumu tarumar ediliyor, milletvekilleri, siyasetçiler, eş genel başkanımız düşüncelerinden dolayı hapsediliyorlar. Yargı kurumunda aynı operasyonlar devam ediyor. Basın şu anda maalesef görevini yapamaz, bu 3 gücü de denetleyemez durumda, pek çok basın mensubu şu anda tutuklanmış durumda. Akademi özgür değil. Bir bildiri yayımladılar diye korku salınan akademisyenler, görevlerinden edilen, tutuklanan akademisyenler var. Sivil toplum tarumar edilmiş durumda ve geriye demokrasi diyebileceğimiz maalesef hiçbir şey kalmadı. Bir tek ceberut devlet anlayışı geriye bıraktınız.

Hrant Dink’i hedef gösteren, istihbaratını bilip yol veren, engellemeyen kamu görevlileri yargılanmadı

On bir yıldır Hrant Dink cinayetiyle ilgili adalet mücadelesi veren bir arkadaşınızım çünkü kendisi benim ağabeyim ve arkadaşımdı, beraber mücadele veriyorduk. Hrant Dink öldürüldükten hemen sonra dedik ki: Bu cinayette pek çok kamu görevlisi var, bu cinayeti izleyen, bilen, gören pek çok kamu görevlisi var. Bunlarla ilgili bir dava açılsın dedik.

Pek çok aktör vardı. Hrant Dink’i hedef gösteren, istihbaratını bilip yol veren, engellemeyen onlarca kamu görevlisi vardı. Ancak önümüze yalnızca Trabzon Pelitli’deki 10 tane genç bırakıldı, hiçbir kamu görevlisi yargılanmadı ve o günlerde Ergenekoncu denen bazı aktörlerle iltisak gösterildi ama o aktörler de yargılanmadı. Çünkü o dava bir araç davaydı, darbe dinamiğini tetiklemek için kullanılan bir araç davaydı.

İhtiyacımız olan gerçekten adalet dağıtan bir Anayasa Mahkemesi'dir

Bu girdaptan çıkmanın yolu yalnızca güvenlikçi bakışa hapsolmak değildir, güvenlik siyaseti ne istiyor diye karar veren yargı kurumları değildir, Anayasa Mahkemesi değildir; bizim ihtiyacımız olan gerçekten adalet dağıtan bir Anayasa Mahkemesi ve yargı kurumlarıdır. Maalesef bundan çok uzak bir noktada olduğumuzu görüyorum.

Nuriye ve Semih eğer hayatlarını kaybederse onların vebali en çok sizin üzerinizde kalır

Bakan olarak sizden bir şey istirham edeceğim. Bu sefer istirham edeceğim; bağırarak söyledik, olmadı; başka türlü söyledik, olmadı. Bugünler gelip geçecek ama bugünlerden sonra elimizde 2 genç insanın can kaybı kalabilir. Nuriye ve Semih, biliyorsunuz, açlık grevlerinin iki yüz elli-iki yüz altmışıncı günündeler ve ölüm sınırındalar. Bugünler gelir geçer, Nuriye ve Semih eğer ki -Allah korusun- hayatlarını kaybederse onların vebali en çok sizin üzerinizde kalır. Onların ölümüne göz yumacak mısınız Sayın Bakan? Onları kurtarmak sizin elinizde, bir imzanıza bakıyor.

Paylan'dan Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’e sorular:

-  Hrant Dink’in de öldürülmesine sebep olan 301’inci madde var, meşhur 301’inci madde. Adalet Bakanlığının iznine tabi oldu. Özellikle Hrant Dink cinayetine yol açmasından dolayı ve Adalet Bakanlığı'nın da kolay kolay izin vermeyeceği, çok olağanüstü bir şey olmazsa izin vermeyeceği yönünde bir görüş oluşturuldu. Ama son bir-bir buçuk yıldır 301’inci maddeden çok sayıda izin veriyorsunuz ve mahkumiyetler kuruluyor. Bunun sebebi nedir?

-  İki buçuk yıldır Adalet Bakanlığı'na 400’den fazla dilekçe gönderdim tutuklu veya hükümlüleri ziyaret etmek için. 400 dilekçemin hiçbir tanesine buna kadar cevap verilmedi ve hiçbir tutuklu veya hükümlüyü ziyaret edemedim. Bu şekilde adalet duygusunu sarsmış olduğunuzu düşünüyor musunuz?

-  İmralı Cezaevi'ne ayrı bir hukuk uyguluyorsunuz. Bunu hangi mevzuata dayandırıyorsunuz?

-  Adalet Bakanlığı'nın milletvekili dosyalarına gönderdiği ve bizim talimat olarak gördüğümüz yazıları neden yazıyorsunuz, hangi hukuka dayanarak yazıyorsunuz ve bütün dosyalara böyle yazılar yazıyor musunuz?

-  Milletvekillerimizi, biliyorsunuz, 5 ayrı başsavcılık eş zamanlı olarak gözaltına aldılar, 10 milletvekilimiz, eş genel başkanımız dâhil. Hukuk sistemi içinde bu talimatı verebilecek benim bildiğim herhangi bir kurum yok. Ben size soruyorum: Bu talimatı başsavcılara kim verdi?

24 Kasım 2017