Bugün Ortadoğu halkları geniş kapsamlı bir katliam tehdidiyle karşı karşıyadır. Başta Suriye ve Irak olmak üzere bölge halkları IŞİD terörüne karşı tarihi bir direniş sergilemektedir. Saldırılarını özellikle Rojava’nın Kobanê kantonunda yoğunlaştıran IŞİD çetelerinin bu ağır saldırıları, Kobanê halkının ve YPG güçlerinin büyük direnişi ve mücadelesi ile durdurulmaya çalışılmaktadır. Dört yandan kuşatılmış durumda olan Kobanê’de ortaya konulan bu direniş artarak devam etmektedir.

Vahşi saldırıları ve gerçekleştirdiği katliamlar tüm dünya kamuoyunca takip edilen bu terörist örgütün bu denli güçlenmesinde başta bazı bölge devletleri ve bu devletlerle ittifak halinde olan Batılı devletlerin sorumluluklarının olduğu artık duyarlı tüm kesimler tarafından kabul edilmektedir. 1. Dünya Savaşından beri Ortadoğu toprakları ve halkları üzerinde, kültürel, politik ve ekonomik her türlü şekil verme biçimleriyle bölge üzerinde yap-boz oynayan hegemonik güçler, bugün Kürtlerin ve diğer demokratik güçlerin tarihi direnişi ile yok edilmeye çalışılan IŞİD canavarının yarattığı dehşetle yüzleşmek zorunda kalmıştır. Bu durum, aynı zamanda bölgede tarihsel çıkarlara sahip egemen devletlerin, neredeyse yüzyıllık Ortadoğu politikalarını yeniden gözden geçirmeleri adına da bir fırsat sunmaktadır.

Türkiye, IŞİD’in var olmasında, büyüyüp yayılmasında birinci elden sorumluluğu olan ülkelerden birisidir. AKP Hükümetinin, saldırgan, mezhepçi, ve ayrımcı dış politikası bugün neredeyse tüm dünya tarafından eleştirilmektedir. Kobanê’de IŞİD’e karşı yürütülen topyekûn savaşta, Suriye iç savaşının başlangıcından beri, özellikle Esad rejiminin yıkılması ve bölgede özerk bir Kürt bölgesinin oluşumunun engellenmesine yönelik girişimlerle şekillenen bu politikanın rolü oldukça kayda değerdir. Özellikle IŞİD’in Türkiye sınırındaki hareketliliği ve Türkiye sınırları üzerinden gelen küresel boyuttaki cihadçı takviyeler tehdidin genişlemesine yol açmakta ve Ortadoğu halklarını daha ciddi bir şekilde tehdit etmektedir.

Türkiye’de ilerletilmeye çalışılan barış süreci de Rojava ve Kobanê’de yaşanan gelişmelerle doğrudan bir ilişki içerisindedir. Bu açıdan, Türkiye Hükümeti’nin Rojava’ya ilişkin savaşçı ve saldırgan tutumu, zaten kırılgan bir karakterde olan süreci de negatif bir şekilde etkilemektedir. Bu bağlamda, hem barış sürecinin ilerleyebilmesi hem de Ortadoğu halklarının barışa ve huzura erişebilmesi için Türkiye Hükümetinin Suriye politikası bir an önce değişmeli, demokratik dünya kamuoyu da bu yönde Hükümet üzerinde bir baskı oluşturabilmelidir.

Sadece Kürtler için değil, tüm insanlık adına IŞİD gibi vahşi bir örgütle savaşan Kürt halkı ve YPG güçleri yalnız bırakılmamalıdır. Bu direnişçilere yönelik, uluslararası güçler askeri yardımdan kaçınmamalı, Rojava’da tüm Ortadoğu’nun demokratik geleceği için teminat olan demokratik özerk sistem desteklenmelidir. Bugün artık Kürtler tüm güçleri ile tarih sahnesindedir ve Kürtleri dışarıda bırakan her politika şimdiden geçerliliğini yitirmiştir.

KOBANÊ’DE ACİL DURUM

Kürt, Asuri, Ermeni ve Arap halkları tarafından meşru bir meclis ile yönetilen Kobane Kantonu 15 Eylül 2014’ten bu yana halkların iradesini ortadan kaldırmak amacıyla IŞİD tarafından ağır silahlar ve binlerce silahlı elemanı tarafından kuşatma altında tutulmaktadır.

Kobanê Kantonu’nun işgal edilme girişimleri IŞID tarafından daha önce defalarca denendi. Kobane Kantonu, Türkiye’den Suriye’ye ve Irak’a dönük lojistik imkânların arttırılması imkânı yaratması sebebiyle, IŞİD Kobanê Kantonu’nu ele geçirmeye yoğunlaşmış durumdadır. Önceki IŞİD saldırıları sebebiyle on binlerce sivil güvenli bölge olarak Kobanê Kantonu’na göç etmek zorunda kalmıştı.

IŞİD’in devam eden Kobanê kuşatmasına karşı uluslararası toplum Şengal’deki gibi yeni katliamların önlenmesi için acilen gerekli adımları atmalıdır. Bu sebeple en kısa zamanda Kobane için askeri yardım programı organize edilmelidir.

Bu bağlamda Türkiye, doğrudan ya da dolaylı olarak IŞİD’i desteklemekten derhal vazgeçmelidir. Son kanıtlardan da anlaşılabileceği üzere Türk demiryolları kullanılarak IŞİD’e askeri ekipman ve silah ulaştırılmaktadır. Çok açıktır ki IŞİD insanlığa karşı ciddi bir insanlık suçu işlemektedir ve Türkiye Hükümeti de mantığa aykırı bir şekilde bu suçun bir parçası haline gelmektedir. Türkiye’nin IŞİD’e olan öngörüsüz politikası Ortadoğu’da istikrarsızlığa ve kaotik bir duruma sebep olmaktadır. Türk Hükümeti’nin planladığı tampon bölge oluşturma planı ise şiddetin Türkiye’ye yayılmasına sebep olabilir. Bu sebeple Uluslararası siyasi aktörlerin Kürt Halkı’nın mücadelesini sabote etmek isteyen Türkiye’yi IŞİD’e destek vermekten alıkoyması gerekmektedir.

Uluslararası Kamuoyunu demokratik bir Suriye için model olabilecek Rojava Kantonlarını siyasal ve askeri açıdan aleni olarak desteklemeye çağırıyoruz.

HDP Dış İlişkiler Komisyonu
3 Ekim 2014