HDK Sağlık Meclisi Koordinasyonu üyesi Prof. Dr. Cem Terzi, AKP’nin sağlıkta dönüşüm üzerinden çok oy aldığını, fakat sağlıkta ki bu dönüşümün yıkıcılığı görünür hale getirdiğini ifade etti. Terzi, “Geçtiğimiz günlerde göğüs cerrahı Kamil Furtun arkadaşımız, böyle kaotik nedenle kurşunlanarak öldürüldü. Bunun sorumlusu sağlıkta dönüşüm programı ve uygulayıcılarıdır” dedi.

Kobani'de sağlık hizmetlerinin verilmediğini, çok sayıda gebe ve bebek olduğunu ve takiplerinin yapılmadığını ve Türkiye’de tedaviye alınmaları için sevklerinin yapılması gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Terzi, “Türkiye’ye sevklerin yapılabilmesi içinse sınır kapısının açık tutulması önemli. Bunun için de politik irade gerekiyor. HDP’nin barajı aşması bu iradeyi sağlamak açısından da kritik bir yerde duruyor” dedi.

HDK Sağlık Meclisi Koordinasyonu üyesi Prof. Dr. Cem Terzi, sağlıkta dönüşüm politikaları, HDP'nin sağlıklı yeni yaşamda yer alan önerileriyle ilgili ETHA'nın sorularını yanıtladı. 

AKP 13 yıllık iktidarında övünerek anlattığı sağlıktaki dönüşüm programı, özel sektörü yaratmak adına halkın sağlığını bozdu. HDK Sağlık Meclisi Koordinasyonu üyesi Prof. Dr. Cem Terzi, "Sağlıkta dönüşüm politikalarının yıkıcılığı görünür hale geldi. Bizim farkımız, sağlığı hizmet olarak nitelememek. Biz sağlık hakkını, sağlıklı yeni yaşam olarak tanımlıyoruz" dedi.

Genel seçimlere günler kaldı. 7 Haziran seçim kampanyası esas olarak 13 yıldır iktidarda olan AKP ve yürüttüğü siyasetle anamuhalefet görünümünü kazanan HDP arasında yürüyor. HDP'nin "Büyük insanlık" çağrısıyla yeni yaşamı inşa etme daveti halklar arasında geniş yankı bulurken, AKP önceki seçimlerde de kullandığı sağlıkta dönüşüm politikalarının reklamını yapmaya devam etti. Ne var ki, AKP'nin sağlıkta dönüşüm politikasının sonuçları sağlık sistemindeki kaosla daha görünür hale geldi.



Özel sektör için kamusal sağlık çökertildi


AKP, seçim kampanyalarında sağlıkta dönüşüm politikalarını çok dile getiriyor. Bu politikalar toplumun sağlık sorununu yanıt olabildi mi?

AKP son iki seçimde, sağlıktaki dönüşüm üzerinden ciddi bir oy aldı. Bu seçimlerde böyle olmayacak. Sağlıkta dönüşüm politikalarının orta düzeyde yıkıcılığı gözle görülür bir hale geldi. 2001 krizinin büyük ekonomik krizi nedeniyle toplum dışına itilmiş, kimine göre 13 milyon, kimine gere 21 milyon insan vardı. Hiçbirinin sağlık güvencesi yok, iş, barınma, gıda vs. sorunları onların oylarıyla iktidara geldi. Çok kısa süre içinde DB progamı olan sağlıkta dönüşüm programı, sosyal dışlanmışlara sağlık hizmetleri sunacak şekilde organize etti. Yapılan, kamusal sağlık hizmetinin çökertilip ondan daha güçlü özel sektör yaratılmasıdır. Toplum da o kadar çaresiz ki bu dönüşüme itiraz edecek gücü kendinde bulamamıştır.

Özel sağlık sektörü, sağlık harcamalarını tek geri ödeme kurumu SGK'dan emiyor. Cari harcamalarının ciddi bir kısmı sağlık kalemi oluşturuyor. Bu harcamaların yüzde 90'ı tedavi edici hizmetlere gidiyor. İlaç ve aşırı teknoloji kullanımı üzerinden çarçur edilen bir ekonomik kaynak söz konusu. Bunlar iki seçimde belirgin değildi. Toplumda, daha rahat hastaneye gidebiliyoruz, sağlık giderlerimizin daha büyük oranda devlet tarafından karşılanıyor gibi algı oluştu. Ne zaman ki bütçeye yük haline gelmeye başladı, cepten ödeme sistemini devreye koydular. Gerçekten paran kadar sağlık dönemine geçmiş durumdayız. Vatandaş bunu yavaş yavaş anladı. Diğer iki seçimde olduğu gibi bu kez AKP sağlıkta dönüşüm programı yüzünden olumluluk algısı yaratarak vatandaştan oy alamayacak diye düşünüyorum.



Aile hekimliği sistemi çökmüştür


Ne tür sorunlar yaşanıyor?

Sağlıkta dönüşüm programı tamamen sağlığı hastane hizmeti gibi algılayan bir anlayış. Birinci basamağı aile hekimliğine çevirerek, minik minik muayene yaratmış durumda. Aile hekimleri adeta muayenelerine başvuracak insanları bekliyor. Oradaki başvuru kapasitelerini aşmış durumda. Tükenmişlik içinde, reçete yazılarak geçilen bir zaman. Türkiye'de birinci basamak çökmüş durumda. Devlet çok iyi biliyor. Aile hekimliği sisteminden vazgeçmenin yolunu alıyor. Bunun ciddi bir siyasi faturası olacağı için de cesaret edemiyorlar.

Gündelik hayata da çok ciddi yansıması olduğunu biliyoruz. Sağlıkçılara yönelik şiddet, geçmişle kıyaslandığında inanılmayacak boyuta yol açtı. Böyle bir ortamda sağlıkçıyla hasta ve hasta yakını karşı karşıya kalıyor. Vatandaş, en ufak sorunun kaynağını -AKP'li yöneticilerin de kışkırtmasıyla- sağlık sistemine direnen hekimmiş gibi görüyor. Gündelik hayatta yaşanan bu sorunların tamamı sağlık sisteminin uygulayıcılarının sorumluluğunda.



Şiddetin sorumlusu sağlıkta dönüşümü uygulayanlardır


Sağlık politikalarının, şiddetin artmasında nasıl bir etkisi var?

Siz sevk zinciri kurmazsanız, ikinci basamak devlet hastanelerinde, üçüncü basamak üniversite hastanelerindeki yığılmanın önüne geçemezsiniz. Aile hekimliği sisteminde sevk zinciri yoksa, aile hekimliği sistemi de yoktur. Her hasta çaresini, her yere başvurarak arıyor, tetkikleri yeniden yeniden yapılıyor, doğru düzgün teşhis konulmuyor, herkese saçma sapan ilaçlar yazılıyor. Ama sonuç yok. Sonuç alınamayınca öfke oluyor. Bu kaos içerisinde yabancılaşmış, parçası olamadığı sistem içinde sağlık çalışanı şiddetin öznesi haline geliyor. Daha geçtiğimiz günlerde göğüs cerrahı Kamil Furtun arkadaşımız, böyle kaotik nedenle kurşunlanarak öldürüldü. Bunun sorumlusu sağlıkta dönüşüm programı ve uygulayıcılarıdır.



Sağlığı toplumsal bütünlük içinde görüyoruz


Sağlık toplumun en temel sorunlarından biri. Milyonlarca insanı etkiliyor, ilgilendiriyor. HDP "Büyük İnsanlık" seçim beyannamesinde. Sağlıklı yeni yaşam önerisinde bulundu. HDP bu sorunu nasıl çözmeyi düşünüyor? Ne demek sağlıklı toplum?

Bizim sağlığa bakış açımız, sağlık hakkı talebini, sağlık hizmeti olarak nitelememek. İşin özü buna dayanıyor. Hastane hizmeti, hastalıkların tedavisi, ilaç olarak görmüyoruz. Biz sağlığı, sağlıklı yaşama hakkı olarak görüyoruz. Bir insanın işi olması, iyi bir barınma imkanı olması, karnının doyması, yani sağlığın sosyal belirleyiciliği dediğimiz şeylerle doğrudan ilgili. Örneğin anadilinde sağlık hakkı talebi de sağlığın sosyal belirleyicilerinden biri. Sağlığı tamamen onu var eden toplumsal bütünlüğü içerisinde ele alıyoruz. Oradan yaklaştığımızda da yeni yaşam hakkı içinde sağlık hakkı demek, özgürlük, demokrasi, iyi barınma hakkı, iyi çevre şartları, ekoloji, temiz ve yeterli gıda demek, herkese iş demek. Yaklaşımımız bu. Bunun içerisinde sağlık hizmetinin kamusal niteliği, eşit ve herkes için ulaşılabilir olması tabii ki var. Ama ana çerçeveyi sağlığın toplumsallaşması ve sağlığın toplumsal belirleyicilerinin önemli olmasını kurguladık.



Parasız ve nitelikli sağlık, toplumsallaşmayla olur


HDP, sağlık hakkının ücretsiz karşılanmasını öneriyor. Sağlığın parasız olması mümkün mü?

İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra merkez kapitalist ülkelerin pek çoğunda Almanya, Fransa, İngiltere ve pek çoğunda parasız kamusal sağlık hizmeti geliştirdiler. Toplumsal örgütlenme için savaş sonrasında bu şarttı. Başka türlü hayatı inşa etmek mümkün değildi. Kıta Avrupa'sına baktığımızda sağlık ölçütlerinin iyi olmasının nedeni, kamusal nitelikli, eşit ulaşılabilir ücretsiz sağlık hizmetinin devlet tarafından karşılanmasıdır. Son 20 yıldır merkez kapitalist ülkelerde DB aracılığıyla, kamusal sağlık hizmetlerinin çökertme, sağlık ve eğitimde piyasacı değerlerin hüküm sürdüğü düzene geçiş konusunda baskılar var. Kamusal sağlık sistemleri ciddi yaralar alıyor.

Dünyanın başka yerlerine gözümüzü çevirdiğimizde, Venezuella çok önemli örnek. Chavez'in iktidara gelmesiyle birlikte çok kısa sürede, daha önce hiçbir sağlık hizmeti alamayan kırsal kesimlerin, varoşların kendi sağlık ocaklarını kurduklarını görüyoruz. Küba'dan gelen hekim ve sağlıkçılarla yeni bir sosyalist sağlık düzeni inşa etmeye giriştiler. Sağlığa dair halkın anayasasını yaptılar. Sağlık anayasasının yapımına mahalle meclisilerinden başlandı. Sağlığın toplumsallaştığı, piyasa değerlerin girmesine asla izin verilmediği, bunlarla çok büyük kazanımlar elde edildiğini görüyoruz. Biz HDP olarak neoliberalizmin yıkıcı etkilerine karşı toplumu koruyacak, elimizdeki kamusal imkanları tedbirler alırken, bir yandan da sosyalist yaşamın, sosyalist bir sağlık hizmetinin inşasını düşlemek ve onun için de hazırlık yapmak zorundayız.


Güncel bir halk sağlığı sorunu olarak Suriye’de yaşanan savaş gözümüzün önünde. Siz de geçtiğimiz haftalarda Kobani ve Suruç’a ziyaretlerde bulundunuz. Gözlemlerinizi kısaca paylaşır mısınız?

Özetlemem gerekirse Kobani'de 1. basamak sağlık hizmetlerinin verilmediğini, çok sayıda gebe ve bebek olduğunu ve takiplerinin yapılmadığını bu yüzden yeniden inşa aşamasında bu alandaki ihtiyacın ivedilikle giderilmesi gerektiğini söyleyebilirim. Şu an oraya tam teşekküllü bir hastane kurulmasındansa koruyucu sağlık hizmetlerinin öncelenmesi gerekiyor. İleri tedavi için Türkiyedeki hastanelere sevk devam etmeli çünkü şu an Kobani’de su, elektirik bile sıkıntılı. Türkiye’ye sevklerin yapılabilmesi içinse sınır kapısının açık tutulması önemli. Bunun için de politik irade gerekiyor. HDP’nin barajı aşması bu iradeyi sağlamak açısından da kritik bir yerde duruyor.