Sancar: 28 Şubat aynı zamanda Erbakan’ın Kürt sorununu demokratik yollarla çözme girişimlerine karşı yapıldı

Saadet Partisi tarafından düzenlenen Necmettin Erbakan’ı anma etkinliğinde konuşan Eş Genel Başkanımız Mithat Sancar, 28 Şubat zihniyetinin bugünkü iktidar tarafından sürdürüldüğünü belirtti. Erbakan’ın Kürt sorununun çözüm arayışlarına değinen Sancar, şunları söyledi: 

Sizleri saygı ve sevgiyle selamlıyorum. 54’üncü hükümetin başbakanı Refah Partisi Genel Başkanı sonraki dönemde Saadet Partisi Genel Başkanı, değerli bilim insanı, devlet adamı ve siyasetçi Necmettin Erbakan hocayı vefatının 10'uncu yıldönümünde rahmetle ve hürmetle anıyorum. 

Erbakan sorunların demokrasi çerçevesinde çözülmesi için önemli bir miras bıraktı

Siyasi geleceğine ve çizgisine olan bağlılığıyla, Türkiye’nin temel meselelerine demokrasi çerçevesinde çözüm aramasıyla ve demokrasi dışı tutumlara karşı ilkeli tutumuyla siyasette önemli izler ve değerli bir miras bırakmıştır. 

Yaşanabilir Türkiye ana teması ile gerçekleştirilen bu anlamlı etkinlikte sizlerle bir arada olmaktan, görüşlerimizi sizlerle paylaşmaktan büyük memnuniyet duyuyorum. Bu nazik davetten dolayı Saadet Partisi’nin değerli Genel Başkanı Sayın Temel Karamollaoğlu’na huzurlarınızda teşekkürlerimi sunuyorum. 

Bu buluşma demokrasi, adalet, barış ve insanca yaşamı inşa etme arayışının ifadesidir

Muhalif siyasetin ağır baskı ve kuşatma altında olduğu bu ağır şartlarda Yaşanabilir Türkiye meselesini burada konuşabiliyor olmamız bana göre demokrasiyi, adaleti, barışı, insanca ve hakça bir geleceği birlikte inşa etme ihtiyacının ve arayışının bir ifadesidir. Bu nedenle çok değerlidir. Merhum Necmettin Erbakan ve temsil ettiği Milli Görüş çizgisi Türkiye’nin siyasal tarihinin önemli dönüm noktalarına ve kırılma anlarına tanıklık eden, bedel ödeyen bir harekettir. Bizim yer aldığımız siyasi gelenek en fazla parti kapatmalardan, siyasi yasaklardan ve iktidar kuşatmalarından mağdur olmuştur. Bir o kadar mağdur olan bir gelenek de Milli Görüş geleneğidir. Milli Nizam Partisi’ni, Refah Partisi’ni ve Saadet Partisi’ni hafızalarımızdan silmiş değiliz. 

Statükocular, değişim yaratacak siyasi yapıları her zaman tehdit olarak görür

Çoğulculuğa ve katılımcılığa kapalı olan demokratikleşme çabalarını sürekli darbe ve baskılarla akamete uğratan otoriter sistem kendisini değiştirmek ve dönüştürmek isteyen siyasi yapıları ve toplumsal hareketleri her zaman tehdit olarak görür. Statükonun sınırlarına hapsolmayı reddeden müesses nizamın bir parçası olmak istemeyen siyasi partiler o anki statükoyu temsil eden güçlerin türlü çeşitli müdahaleleriyle karşılaşmıştır. 

28 Şubat sadece hükümeti değil demokratik örgütlenmeleri ve siyasi alanı da hedef aldı

Necmettin Erbakan ve partisi de bu anlayıştan ve süreçlerden payını önemli ölçüde almıştır. 28 Şubat postmodern darbesi bu müdahalelerin yüz kızartıcı örneğidir. Necmettin Erbakan Hocayı anarken 28 Şubat’a değinmeden geçmenin imkanı olmadığını hepimiz çok iyi biliyoruz. Darbenin hedefi dönemin RefahYol Hükümetinin Başbakanı olarak merhum Necmettin Erbakan ve partisiydi. Ama darbe sadece hükümetle sınırlı değildi. Bunun çok ötesinde geniş bir toplumsal ve siyasal alanı, demokratik örgütlenmeleri de kapsamına alıyordu. 

Erbakan’ın Kürt sorununun demokratik çözümü arayışlarında özel bir yeri var

Bu sürecin yaşandığı dönemi kısaca hatırlarsak bir yandan Kürt sorununda çatışmalar yoğunlaşmış, şiddet yükselmiş, acılar yaygınlaşmış ama diğer yandan Kürt sorununa barışçıl, demokratik çözüm arayışları da özel yoğunluk kazanmıştı. Necmettin Erbakan Hocanın bu arayışlarda çok önemli ve özel bir yeri olduğunu mutlaka onu anarken hatırlamak ve hatırlatmak lazım. 

Erbakan, sorunu siyasetle ve bu ülkenin dinamikleriyle çözmek istiyordu 

Bu konuda samimiyetle çaba harcıyor, cesaretle girişimlerde bulunuyordu. Erbakan Hocanın Kürt sorununa yaklaşımı; meseleyi diyalogla, siyasetle ve önemli bir husus olarak içeride bu topraklarda bu ülkenin kendi dinamikleriyle kardeşlik hukuku içerisinde çözme esasına dayanıyordu. 

Erbakan’ın çözüm arayışları öne çıkarılmıyor hatta gölgede bırakılıyor

Eğer Necmettin Erbakan Hocanın o dönemki çabaları sonuca ulaşmış olsaydı, müdahale ile karşılaşmamış olsaydı şu an çok farklı bir ülkede yaşıyor olurduk. Hayatının ve müktesebatının bu çok kıymetli tarafı ne yazık ki çok fazla öne çıkarılmıyor. Hatta biraz gölgede tutuluyor. O nedenle burada özel olarak bunu vurgulama ihtiyacı hissettim. 

28 Şubat Kürt sorununun demokratik yollarla çözümünün önünü kesmek istedi

Bin yıl sürecek denilen 28 Şubat darbesinin en önemli yönlerinden birinin bu olduğuna inanıyorum. Yani Kürt sorununun barışçıl, demokratik yollarla çözümünün önünü kesmek, buna cesaret dahi edilmemesini sağlamak ve çatışmalı süreci, vesayetçi statükocu sistemin devamı açısından sürdürülebilir kılmaktı. Tabii ki Sayın Erbakan ve Milli görüş çizgisinin darbe karşısında aldığı siyasal tutum ve ilkeli duruş son derece önemlidir. Tüm zorlamalara ve kuşatılmışlığa, ödediği bedele rağmen Necmettin Hoca kendi siyasi çizgisini ısrarla sürdürmüş ve demokrasi kültürüne önemli katkılar sunmuştur. Saadet Partisi Necmettin Erbakan'ın miras bıraktığı milli görüş çizgisinin bugün hak, hukuk, demokrasi ve adalet mücadelesinde özel ve önemli bir yerde durmaktadır. Kendilerine bu çizgilerinde başarılarını devam ettirmelerini diler, emeklerinden dolayı kendim, partim ve temsil ettiğim kitle adına şükranlarımı sunarım.

Bugün 28 Şubat’tan daha iyi değildir

Üzerinden çeyrek asır geçti ama bugün Türkiye, demokrasi açısından maalesef 28 Şubat'tan daha iyi değildir. Örnekleri tek tek saymama herhalde ihtiyaç yoktur. Her gün bunları yeniden yaşıyoruz. Örnekleri saymadan şöyle bir ifade kullanmak bile durumu anlatmaya yeter sanırım. 28 Şubat bin yıl sürecek demişlerdi o darbenin mimarları ve icracıları. Herhalde cismen bin yıl yaşayacaklarını iddia etmiş değillerdi. Muhtemelen kurdukları iktidar zihniyetinin çok uzun süre devam edeceğini hesaplamışlardı. Çünkü gücü eline geçirenin o zehirle başkalarını ötekileştireceğini, yasakları devam ettireceğini, bu ülkede nefret dilini, kutuplaşmayı, düşmanlık politikalarını sürdürerek kendilerine avantajlar ve saadetler yaratacağını biliyorlardı. İşte bugün o öngörüleri darbecilerin maalesef gerçekleşmiş durumda. Yani 28 Şubat zihniyeti bin yıla çok var ama epeyce yıldır yaşamaya devam ediyor. 

Darbe ile yüzleşmek vicdanlı bir yaklaşım gerektirir

Darbe ile yüzleşmek adil bir hafıza ve vicdanlı bir yaklaşım gerektirir. Eğer hafızayı adil kılmazsanız, duruşunuzu vicdanlı kılmazsanız darbelerden ders çıkarırsınız ama darbecilerin yönetim anlayışları ve pratikleri kalır, yani darbecileri devam ettirirsiniz. Ama eğer adaletle, vicdanla, hakkaniyetle hesaplaşmaya girişirseniz işte o düzenden farklı bir ülke yaratmaya girişirsiniz. Bugünkü yönetimin zihniyetinin hangi yüzleşme ve ders çıkarma yöntemini çıkarmayı seçtiğini benim kelimelerle anlatmama gerek yok. Sanırım bu değerlere sahip olan ve saygı duyan herkes sonucu kendisi çıkarabilir. Yüzleşme ve adalet konusunda en tehlikeli yollardan biri kendi icraatına mazeret ve bahane arayan yaklaşımdır. Herkes her zaman adaletsizliğine haksızlığına bir bahane, bir mazeret üretebilir. Belki de çok sevdiğim bir sosyoloğun anekdotunun son cümlesidir: "İnsanı hayvandan ayıran ne akıldır ne toplumsallıktır. İnsanda olup da hayvanda olmayan tek özellik mazeret ve bahanedir". Eğer mazeret ve bahane yaratmak isterseniz insanoğlu bu konuda çok mahirdir., yaratır. Kendini haklılaştırdığını sanır ama verdiği zararın ne kadar büyük olduğunu insanlar vicdanlı bakışlarla mutlaka görürler.

Bu buluşma demokrasinin kazanacağına olan inancımızı kuvvetlendirmiştir

Çok değerli katılımcılar, bugün burada bir arayışın sembolü olarak gerçekleşmiş bir toplantıda bulunuyoruz. Temel yöntemin, yaklaşımın bütün toplumsal sorunlara siyaset zemininde müzakereyle ve demokrasi çerçevesinde çözüm bulmak olduğunda uzlaşmak zor değildir. Toplumsal sorunlar baskı, yasak ve şiddet yöntemleriyle çözülemez. Tek yol vardır, eğer demokrasiye, barışa, huzura, adalete ulaşmak istiyorsak bunun yolu müzakeredir, siyasettir, demokrasiyi kurumsallaştırmak, hukuk devletini sağlam bir şekilde yerleştirmektir. Demokrasiyi birlikte inşa etmek, yaşamakta olduğumuz kırılma ve tahribatları onarma noktasında ortak irade geliştirme arayışlarının bulunması her şeyden önce demokratik güç birliği için kuvvetli bir zeminin mevcut olması bu ülkede demokrasinin bu sefer kazanacağına ve başaracağına olan inancımızı kuvvetlendiriyor. Bu buluşma bu inancı kuvvetlendiren çok önemli bir vesile olmuştur.

Sözlerimi rahmetli Erbakan Hocanın bir cümlesi ile tamamlamak isterim. "Fırtınalara yön veren kelebeklerin kanat çırpışıdır". Hepinizi saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum.

27 Şubat 2021