Sancar: 6-8 Ekim olayları için bir sivil hakikat komisyonu kurulabilir

Eş Genel Başkanımız Mithat Sancar genel merkezimizde aralarında Gazete Duvar’ın da bulunduğu bir grup yayından gazeteci ile bir araya geldi. Sancar’ın Gazete Duvar'da yayınlanan röportajı: 

HDP’li siyasetçilere yönelik operasyonun ardından diğer muhalefet partilerinden dayanışma mesajları geldi, yine partinize çok sayıda ziyaret yapılıyor. Daha önce yaşanan operasyonlarda destek ve dayanışma böyle değildi. Bu kez neden farklı oldu?

2-3 gündür çok yoğun ziyaretçi trafiği var, doğrudan telefonla gelen destek ve dayanışma mesajları var. Bu gerçekten olumlu. 3 muhalefet partisinin genel başkanları (CHP, Gelecek ve DEVA) bizzat aradılar, Saadet Partisi ve diğer partiler de sosyal medya hesaplarından veya basın açıklamaları ile bu operasyona tepkilerini ortaya koydular. İktidarın bu araçları hoyratça kullanmasının yarattığı bir aşınma, yıpranma var. İnandırıcılık kaybı çok hızlandı. Bu olay muhalefeti de dizayn etme kabiliyetinin ciddi düşmüş olduğunu gösteriyor. Baskıların pervasız boyutta, hukuksuzluğun zirve noktasında olması da artık muhalefeti etkilemiştir.

'ARTIK SU TÜKENİYOR'

Daha önce HDP ile yan yana gelme, ortak tavır konusunda çekinceler vardı, o kırıldı mı sizce?

Şu anki tabloya baktığımızda bunun ciddi biçimde kırıldığını söyleyebiliriz. Biz yıllardır iktidarın oyunlarının farkına varmak gerektiği uyarısını yapıyor ve herkesi demokratik ilkeler etrafında davranmaya çağırıyorduk. Ancak iktidar da muhalefet partilerinin hassas dengelerine oynuyordu. Çoğunlukla da bu taktiğinde etkili olabiliyordu. Artık su tükenmekte. Bunu herkes kendi hayatında ve kendi pratiğinde daha fazla tecrübe ediyor. İktidar o kadar pervasız, hukuksuz, keyfi ve zalimce davranıyor ki bundan bütün kesimler nasibini aldı, alıyor. Mesele saldırıya uğrayan değil, saldıranın niteliği. Hayat bizzat bazı hakikatleri öğretiyor.

'KAPATMAK DEĞİL, FİİLEN ÇALIŞAMAZ DURUMA GETİRMEK İSTİYORLAR'

Pervasız, hukuksuz tutum olarak nitelendirdiğiniz bu durum parti kapatmaya kadar gider mi?

Bu operasyon ilk değil, en kapsamlısı da değil. 4 Kasım operasyonunda Demirtaş ve Yüksekdağ’ın da olduğu milletvekili arkadaşlarımız alındı, halen tutuklular. O zaman da “bu kapatmaya gider mi” diye soruldu. Parti kapatma davası açmak zor değil. Ama Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının iktidarın onayı veya isteği dışında böyle bir dava açabileceğini düşünmek gerçekçi değil. Bence bu operasyonun amacı başka. Kapatma davası açmak muhtemelen iktidara bir parça daha fazla siyasi maliyet çıkarır. Parti kapatmaya karşı olduğunu söyleyen, bunun için anayasa değişikliği yapmış bir iktidar var. İkincisi iyi-kötü uluslararası çevrelerden de tepki gelecek. İhtiyaç duyarsa bunları da çok umursayacağını sanmıyorum ama şu aşamada böyle resmi bir kapatmaya gerek kalmadan, HDP'yi fiilen çalışamaz hale getirmek, bir tür fiili kapatma rejimi yaratmak işlerine daha çok geliyor. O nedenle, son bir kaç yıldır, resmen kapatmadan fiilen kilitlemek gibi bir yol izliyorlar. Ama dava açılırsa ne yapabileceğimizi, kapatılırsak buna karşı ne tedbir alabileceğimizi tabii ki  tartışıyor ona göre de hazırlıklarımızı yapıyor.

'HDP OPERASYONUYLA BÜTÜNSEL YENİ BİR PLAN UYGULAMAYA GEÇTİ'

İktidar cephesinde bir de seçim yasası değişiklik hazırlığı var. Belki kapatma değil ama sizi bölgeye sıkıştıracak bir seçim modeli olabilir deniyor, bu operasyon süreci böyle bir değişiklikle devam edebilir mi?

Medyaya, sol partilere, kadın örgütlerine, birçok alanda zaten baskı var. Fakat daha bütünsel bir planın asıl şimdi bu operasyonla uygulanmaya başlandığını düşünüyoruz. Seçimler ne zaman yapılırsa yapılsın -ister baskın, ister zamanında, ister vaktinde- muhalefetin demokratik mücadele yürütebileceği zeminleri ortadan kaldırmayı hedefleyen bir plan var. Birincisi yasaklarla, polisiye ve yargısal tedbirlerle, muhalefetin siyasal mücadele imkanlarını en alt düzeye indirmek istiyorlar. İkincisi bizzat muhalefet partilerini zayıflatmayı, kuşatmayı, etkisizleştirmeyi hedefliyorlar. Yani hem mücadele zeminini ve şartlarını tahrip edip ortadan kaldırmayı hedefliyorlar, hem de bizzat siyasi aktörleri kuşatıp etkisizleştirmeyi planlıyorlar. Bence böyle bir plan var ve bize yapılan operasyon, bunun ilk ciddi virajıdır. İktidar seçime gittiğinde çoğunluğu kazanamayacağını gördüğü için muhalefetin başarılı olmasını engellemeye odaklanmış durumda. Bir tür sahayı temizlemek, biraz ülkeyi kendilerinin rahatça at koşturabilecekleri, muhalefetin iyice etkisizleştiği bir gül bahçesine çevirmeye çalışıyorlar anlaşılan. Bence bu yeni aşamanın ilk önemli virajı bu operasyondur.

'SEÇİM KANUNU DEĞİŞİKLİĞİ İLE OYLARININ DÜŞTÜĞÜNÜ İTİRAF EDİYORLAR'

Bahsettiğiniz yol temizliği içinde siyasi partiler, seçim kanunu değişikliği olur mu? Bu konuda sizin hazırlığınız, modeller üzerine yaptığınız simülasyonlar var mı?

Evet yapıyoruz. İçinde uzmanların da olduğu siyasi partiler ve seçim işleri komisyonu kurduk, brifing toplantıları yaptık. Çalışma sürecek. Söylentiden ibaret iddialar dolaşıyor. En çok üzerinde konuşulan Daraltılmış Bölge modelinin iktidar ortağı iki partiyi aynı oranda tatmin edeceği konusunda ciddi şüphelerim var. İktidar ortakların amacı kaybetmekte oldukları seçmen desteğini hukuk ve siyaset mühendisliğiyle telafi etmek, seçim sistemiyle oynayarak, oyları düşse bile Meclis’teki sandalye sayılarını arttırmak, en azından mevcudu korumak. Hangi iktidar oylarının düştüğünü görüyorsa aklına gelen ilk çarelerden biri seçim kanunlarıyla oynayıp kendine avantaj sağlayacak düzenlemeler yapmak. Şimdi bu seçim kanunlarında değişiklik yapma girişimi esasen bir itiraftır. Yani iktidar ortakları geçmiş tecrübeler ışığında baktığımızda oylarının düştüğünü itiraf ediyorlar. Alabilecekleri seçmen desteğinden daha fazla sandalye kazanmanın yollarını aradıklarını itiraf ediyorlar. Aslında sandalye peşinde olduklarını açıkça itiraf ediyorlar.

Muhalefet partilerinin liderleriyle görüştünüz. Onların değerlendirmesi nasıl?

Görebildiğim kadarıyla diğer muhalefet partileri de aynı çerçevede değerlendirme yapıyorlar. Onların da iktidarın bu hesaplarının farkında olduğunu görüyoruz.

'DEMOKRATİK SİYASET ZEMİNİNİ TERK ETMEYECEĞİZ'

Bundan sonra hem Meclis hem de sahada neler yapacaksınız? Daha önce sine-i millet tartışması yaşandı. Bu süreç seçmeninizi nasıl etkiler?

İktidarın neyi hedeflediğini tespit edersek neler yapmamız gerektiği konusunda da daha sağlıklı karar veririz. İktidarın hesabı HDP’yi hırçınlaştırıp, demokratik siyaset zemininden uzaklaştırmaya yöneltmek. Biz de açıkça söylüyoruz; ne mücadele hattımızda ne de siyasi hedeflerimizde demokratik siyaset zeminini terk etmeyeceğiz. Bu konuda kararımız nettir. İkincisi biz demokrasi ittifakı ve toplumsal mücadele birlikteliği konusundaki çizgimizden taviz vermeyeceğiz. Bunu kararlı bir şekilde sürdüreceğiz.

'HER HAFTA MECLİSE '6-8 EKİM OLAYLARI ARAŞTIRILSIN' ÖNERGESİ VERECEĞİZ'

Tepki ne olacak?

Elbette basına açıklamalar yapacağız, Meclis açıldığında hazırlıklarımız var. Tepkiyi sokağa çıkarak, toplantı gösteri hakkımızı kullanarak da gösterebiliriz ama bunun imkanları çok sınırlı. İktidar buna hiçbir şekilde tahammül etmiyor, Anayasayı bu açıdan bütünüyle rafa kaldırmış durumda. Biz de insanlara “haydi gelin şurada bir protesto mitingi yapalım” diye çağırıp saldırılara açık hale getirmeyi doğru bulmuyoruz. Ama olabildiğince farklı kesimlerin temsilcileri ile ortak etkinlikler düzenliyoruz. En az bunun kadar önemli olan siyaseten etkin bir şeyler yapmak.

'6-8 EKİM İÇİN SİVİL HAKİKAT KOMİSYONU KURULABİLİR'

Meclis açıldığında görüşlerimizi, iktidarın politikalarını açıkça tartışacağız. Her hafta en az bir kere 6-8 Ekim olaylarının araştırılması için önerge vereceğiz. Gerçekten bu konuda samimi iseler hazırız, her türlü araştırmanın objektif, tarafsız, samimi bir şekilde yapılmasına katkı da sunarız. İktidar araştırma önergelerini reddedecek, biliyoruz. Daha önce 3 kez araştırma önergesi verdik reddetti, 9 kez soru önergesi verdik doğru dürüst cevap vermedi. Şöyle bir çağrım var: Muhalefete, demokratik kamuoyu ya da demokrasi güçlerine seslenerek, diyorum ki; iktidar 6-8 Ekim günlerinde neler olduğunu, neler yaşandığını ortaya çıkarmaya yanaşmıyor. Orayı karanlıkta bırakarak istediği gibi kullanmaya devam etmek istiyor. İhtiyaç duyduğunda bunu propaganda, istismar malzemesi olarak devreye sokuyor. Gelin bunu elinden alalım. Muhalefet partileri bir araya gelerek gayri resmi bir araştırma komisyonu kurabilirler ya da böyle bir komisyonun farklı bir şekilde kurulabileceğini müzakere edebilirler. Ülkenin sağduyulu, vicdanlı birikimli farklı çevrelerini temsil eden isimlerinden bağımsız bir komisyon kurulabilir. Dünyada örnekleri var. Mesela Vietnam’da savaş suçlarını araştırmak için sivil bir inisiyatifin ürünü olarak kurulan Russell Mahkemesi böyle bir şey. İçinde dünyanın çok çeşitli ülkelerinden aydınlar, hukukçular, akademisyenler vardı. İstenirse biz bu konuda teknik çalışma yapmaya hazırız. Yani 6-8 Ekim için bir sivil hakikat komisyonu kurabiliriz. Bunun öncülüğünü muhalefet yapabilir. Muhalefet partileri bu konuda uzlaşmazlarsa başka demokratik güçler, sivil toplum örgütleri öncülüğü üstlenebilir. Onlar böyle bir girişim başlatsınlar biz her türlü desteği sunarız. Yeter ki 6-8 Ekim’de neler yaşandı ortaya çıkarabilelim. Bu iktidarın istismarını durdurmak ve yakın dönemin çok acılı bir sayfasını oluşturan 6-8 Ekim olaylarındaki acıyı onarmak, gelecekte demokratik kültür ve toplumsal barış açısından da çok ciddi katkı sunacaktır. Bizim hakikatin ortaya çıkmasından kaygımız, yüzleşmekten korkumuz yok. Böyle bir yolun sonunda payımıza ne düşerse onun gereğini yerine getirmeye biz hazırız.

'SIRRI SÜREYYA’YA NEYİ SORACAKLARINI MERAK EDİYORUM'

Operasyonda Kobani olaylarının yaşandığı dönem görev yapan MYK üyelerinin alındığını biliyoruz. Ama eski Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, yine hakkında fezleke düzenleneceği açıklanan Pervin Buldan MYK üyesi değildi. Bu Dolmabahçe açıklaması ile de bağlantılı bir operasyon olabilir mi?

İlk andan itibaren biz de bu soruları sorduk. Dönemin MYK üyeleri belli. Sırrı Süreyya Önder’e neyi soracaklarını, ne suç isnat edeceklerini merak ediyorum. Pervin Buldan için hazırlanacak fezlekenin hangi gerekçelere dayanacağını merak ediyorum. Eğer gerçekten bu o dönem çözüm sürecinin yürümesi için yapılan tüm çalışmaları doğrudan veya dolaylı kriminalize etme amacına dönükse çok vahimdir. Bu devletin inandırıcılığına ve bundan sonra bu tür süreçlere güven duyulmasına kökten bir darbe vurma amacına yönelik olacaktır. Esasen müzakere diyalog ile çözüm arayışlarına büyük bir gözdağı ve ağır bir tehdit oluşturur.

'İNTİKAM İSTEĞİ, ÖFKE SİYASETİN YERİNE GEÇİRİLEMEZ'

Operasyon sonrası sizi arayan Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, 6-8 Ekim olaylarının yaşandığı dönem başbakandı. “Kokteyl örgüt” sözleri, “Sur’u Toledo yapacağız” açıklamaları çok konuşuldu. Görüşmede bir siteminiz oldu mu? Neler konuştunuz?

Siyasette ve toplumda hesaplaşma, yüzleşme çok önemsediğim bir konudur. Üzerinde uzun uzun akademik olarak da çalıştığım bir mesele. Bunun şahıslar ile sınırlandırılması ya da şahıslara odaklanması, istenen etkiyi yaratmaya uygun bir yöntem değildir. Bizim tartışmamız gereken dönemlerdir, süreçlerdir, olaylardır. Bunlarla yüzleşmeyi sağlayabilirsek, şahsi sorumlulukların da daha kolay konuşulabileceği bir zemin yaratırız. Bu görüşmelerden bağımsız olarak söylüyorum. Kişisel görüşmelerde ‘Ben o zaman şöyle istemiştim, böyle oldu’ diyebilir birisi. Bu sohbettir ama yüzleşme çok daha nesnel bir faaliyet ve akıştır. Bizde yanlış bir algı ya da kültür var. Yüzleşme dendiğinde hemen akla “hesap versin” anlamında kişiler gelir. Bu tabii çeşitli şartlarda haklı da olabilir ama şimdi içinde bulunduğumuz şartlarda, yüzleşmeyi, olaylar, süreçler ve kurumsal işleyişler üzerinden ele almayı tercih ederim. İkincisi, siyasette öfkenin, kızgınlığın hatta nefretin de bir yeri olur. Ama siyaseti sadece öfke, kızgınlık, nefret üzerine kurarsanız hiçbir sonuç alamazsınız. O siyaset olmaktan da çıkar. Yani intikam isteği, öfke, siyasetin yerine geçirilemez. Eğer öyle olursa Türkiye’nin şu ağır şartlarında, herkesin birbirine söyleyeceği çok laf var. Demokratik olgunluk ne şimdi yapılanları, ne geçmişte yaşananları kayıtsız, şartsız sineye çekmek anlamına gelmiyor ama bunları ele alma konusunda demokratik kültüre, demokrasiyi yeniden kurmaya katkı sağlayacak yolları bulmamız lazım.

'DEMİRTAŞ BİZE 2 AY ÖNCE 6-8 EKİM DOSYASINI AÇACAKLARINI SÖYLEMİŞTİ'

Kobani olayları gerekçe gösterilerek yapılan bu soruşturmada tek tutuklu isim şu an HDP eski eş genel başkanı Selahattin Demirtaş. Demirtaş’ın avukatları aracılığıyla ilettiği bir değerlendirme oldu mu?

Demirtaş, tam zamanını hatırlamıyorum, 1.5-2 ay önceden bize 6-8 Ekim dosyasını yeniden açacaklarını söylemişti. Kendisine mahkemelerden gelen, çeşitli dosyalarla ilgili bilgilerden kendi öngörüsünü de katarak, 6-8 Ekim’i yeniden çok yoğun bir şekilde gündeme getirme hazırlıkları olduğunu söylemişti. Biz de yeniden çalışma yaptık. Yani hazırlıksız değildik. Avukat arkadaşlar, hukukçu arkadaşlar tarafından çalışma yürütüldü. 6-8 Ekim’i yeniden nasıl gündeme getirebileceklerine dair bir hazırlık çalışması yeniden yaptık. Operasyonun kendisine hazırlıklıydık ama tutup da MYK üyelerini bir sabah baskınıyla, böyle vahşice, böyle barbarca gözaltına alabilecekleri, aklımıza gelmiyor, diyemem ama temenni etmiyorduk, düşünmüyorduk. Kimsenin de, tırnak içerisinde söylüyorum, bununla ilgili bir başka tedbir düşüneceği de yoktu. 

'DEMOKRATİK MÜCADELE İLE BU BASKILARI DURDURABİLİRİZ'

İktidarın “dikensiz gül bahçesi” yaratmak istediğini söylediniz. Türkiye muhalefeti buna nasıl çare bulacak?

Türkiye’de, sorunlar çok ağırlaştı ve bu iktidarın yönetim şekli gerçekten insanların büyük bir kısmını hayatından bezdiriyor. Bu öfkenin, bu kızgınlığın akabileceği iki yer var. Ya bir şey olmuyor, hiçbir değişmiyor diyerek karamsarlığa ve tamamen kendi hayatına çekilebilir ya da bu yapıcı siyasi enerjiye dönüşebilir. Yapıcı siyasi enerjiye dönüşmesinde en büyük sorumluluk siyasi parti yönetimlerine, meslek kuruluşları, sendikalar, derneklere düşüyor. Karamsarlığa gerek yok. Umutsuzluğa ise asla yer yok. O yüzden biz demokratik mücadeleyle bu baskıları durdurabiliriz. Seçimlerde de bu iktidarın gitmesini sağlayabiliriz, hatta sağlayacağız.

Meclis açılışında nasıl bir tutum alacaksınız, bir aksiyon bekleyebilir miyiz?

Beklemeyin diyemem. 1 Ekim için özel bir programımız var.

30 Eylül 2020