Sancar: Bize saldıranlara cevabımız şudur: Dönüp tarihe bakın, bu saldırı dalgasından daha güçlü çıkacağımızı görürsünüz

Eş Genel Başkanımız Mithat Sancar, haftalık olağan Meclis grup toplantımızda gündemdeki gelişmeleri değerlendirdi. Muhalefete yönelik saldırılar, pandemi ve ekonomi konularında hükümete eleştiriler yönelten Sancar, şöyle konuştu. 

Sevgili arkadaşlar, değerli basın emekçileri, bizleri izleyen çok değerli halkımız, sizleri sevgiyle ve saygıyla selamlıyorum. Yaşar Kemal, büyük usta dev çınar, bugün ölüm yıldönümü. "Çakmağı yandıran kavdır, demiri dövdüren tavdır. Dayan İnce Memed dayan, şimdi direnecek çağdır..."

Bu büyük ustanın değerli dizeleri bugün bize pek çok şeyi anlatıyor. Sayısız eser verdi. Eserleriyle, değerleriyle hafızamızda ve fikriyatımızda yaşamaya devam ediyor. Kendisini özlemle ve minnetle anıyorum. Tıpkı kendisinin de söylediği gibi "İnsan bu evrende gövdesi kadar değil, yüreği kadar yer kaplar".

Yaşar Kemal’i bugün daha fazla okumalı, anlamalı ve anlatmalıyız

Yaşar Kemal’i bugün daha fazla okumalı, anlamalı ve anlatmalıyız. Çünkü o, "Benim romanlarımı okuyanlar savaş sözcüğünü ağızlarına almasınlar, insanları aşağılamasınlar, sömüremesinler" diyen ve barış için emek veren bir hakikat anlatıcısı ve adalet savunucusuydu. "Kim halka haksızlık ediyorsa, kim gücüne güvenerek halkı eziyorsa, kim halkı sömürüyorsa ve kim halkın mutluluğunun önüne geçiyorsa, ben sanatımla ve bütün hayatımla onun karşısındayım" diyen bir büyük bilgeydi.

Biz onunla Demirciler Çarşısına gittik. Kuşların gidişine tanıklık ettik. Kale kapısında durduk, kan akan Fırat suyuna uzun uzun baktık, karıncanın su içtiği yerde durduk. Tek kanatlı kuşun mekanına anlam verdik ve İnce Memed ile direnmenin, haksızlığa karşı mücadelenin inancını yaşadık. Filler Sultanı ve Topal Karınca’da ise tekleştirmenin, kutuplaştırmanın yıkıcılığını, aynı zamanda emek ve dayanışmayı iliklerimize kadar hissettik.

"Diyalog kurmalıyız yoksa bunun sonu felakettir" dediği için yargılandı

Yaşar Kemal bütün eserlerine hep umudu anlattı. Çünkü "Böyle dilsiz, böyle düşmanca, böyle bölük pörçük dolaşmayacağız bu dünyada" diyordu ve bunun için her şeye varan, bir şeyleri değiştiren bir dil bulmalıyız diye ısrar ediyordu. Onun dili umudun ve barışın diliydi. Bu dile inandığı için ve bunu söylediği için dünyada onur ve itibar kazanırken maalesef kendi ülkesinde mahkemeden mahkemeye sürüklendi. "Diyalog kurmalıyız yoksa bunun sonu felakettir" dediği için hayatı boyunca yargılandı. 

Zorbalık ve zulümden medet umanların toplumu nefrete ve şiddete boğduğu, topluma adeta savaş açtığı bugünlerde tekrar bu büyük ustaya kulak vermeliyiz. Diyordu ki "Her savaş adı ne olursa olsun bir yıkım ve ölümdür. İnsanlığımızı çürütür, vicdanımızı çürütür".

Yaşar Kemal’in barış düşünü yaratmak, yaşatmak için mücadele edeceğiz

HDP umudu ayakta tutmak için, barışa ve özgürlüğe ulaşmak için yeni bir dil yaratmak gerektiğini bilen, bunun için mücadele eden bir halk hareketidir. Biz biliyoruz ki yeni bir dil yaratmadan yeni bir dil kurulamaz. İşte biz bu dili Türkiye’deki bütün ötekileştirilenlerle, ezilenlerle, mazlumlarla, halklarla, inanç gruplarıyla mutlaka kuracağız. Bu dili kurarken yeni dünyayı da hep birlikte inşa edeceğiz. Onun barış düşünü ve umut dilini yaratmak, yaşatmak için, onun mücadelesine sahip çıkacağımızın sözünü bir kez daha veriyoruz. 

Mele Mustafa Barzani Kürt halkının yaşadığı topraklarda derin izler bırakmıştır

2 Mart tarihi değerli Kürt şahsiyetlerden Mele Mustafa Barzani’nin ölüm yıldönümüdür. Bundan 42 yıl önce sürgünde yaşamını yitiren Mele Mustafa, bütün hayatını halkının özgürlük ve eşitlik mücadelesine adamış önemli bir liderdir. Yürüttüğü büyük mücadele nedeniyle ömrü sürgünlerde, zindanlarda, büyük yürüyüşlerde geçen Mele Mustafa, Barzan Dağlarından Mahabad’a, Diyarbakır’dan Afrin’e kadar Kürt halkının yaşadığı topraklarda derin bir iz bırakmış, bütün Kürtlerin hafızalarında mücadeleci kişiliğiyle öncü konumuna ulaşmıştır. Kürt halkının birliği için büyük emekler vermiş olan Mele Mustafa, büyük bir mücadele geleneğinin önemli bir parçası, bir temsilcisi ve abidesi olmaya devam edecektir. Kendisini rahmet ve minnetle anıyoruz. Ayrıca onun bıraktığı büyük mirasa HDP olarak sahip çıktığımızı ilan ediyoruz. Bu büyük mirasın en değerli parçası Kürtlerin ulusal birliği ve Kürt halkının bütünleşmesiydi.

Kürtçe resmi dil olarak kabul edilsin, eğitim dili olarak kabul edilsin

Bu vesileyle Kürt halkının birliği ve kendi kimliğiyle, onuruyla yaşamına devam etmesi için en önemli konulardan biri olan anadiline sahip çıkma meselesini hatırlatmak isterim. Anadili bir halkın varlığı ve onurudur. Bugünlerde bir kampanya yürüyor. Bu kampanyanın başlangıcını Diyarbakır’da 9 Kürt partisiyle birlikte, çeşitli sivil toplum örgütleri, platformlar ve girişimlerle birlikte verdik. İstediğimiz şudur: Kürtçe resmi dil olarak kabul edilsin, eğitim dili olarak kabul edilsin.

Kürt halkının resmi dil talebine destek vermek insanlık görevidir

Bu imza kampanyasına en başta Kürtlerin imza vermesini istiyoruz. Ama sadece Kürtlerin değil, anadilin değerini temsil eden onurlu bir yaşamdan yana olan herkesin, ister anadili Kürtçe olsun, ister başka bir dil olsun, hangi halktan olursa olsun bu kampanyaya imza vermesi sadece bir dayanışma değil, aynı zamanda bir insanlık görevidir. Herkesi ve her kesimi din, dil ve başka herhangi bir ayrım gözetmeden Kürt halkının dilinin eğitim dili olarak kabulü için başlatılan kampanyaya destek vermeye çağırıyorum.

2 Mart demokratik Kürt siyasetine ve Kürt sorununa parlamento zemininde başlatılan çözüm arayışlarına darbeydi

2 Mart, Türkiye siyaset hayatında ve demokrasi tarihinde çok önemli bir kırılmanın yıldönümüdür. 2 Mart 1994’te DEP Milletvekillerinin dokunulmazlıkları kaldırılmıştı. Meclis’ten zorla çıkarılıp tutuklanmışlardı. 2 Mart demokratik Kürt siyasetine ve Kürt sorununa demokrasi içinde, parlamento zemininde başlatılan çözüm arayışlarına bir darbeydi. Bu vesileyle o darbenin doğrudan hedeflerinden biri olan ve bugün aramızda bulunmayan çok sevgili dostum, yoldaşımız, kardeşimiz Orhan Doğan’ı saygıyla ve özlemle anıyorum. Onların bıraktığı mirasa her alanda sahip çıktığımızı, çıkmaya devam edeceğimizi bildiriyorum. 

2 Mart darbesinin amacı Kürt halkının demokratik mücadelesini, barış arayışlarını ve eşit yaşam hedefini ortadan kaldırmaktı

O gün DEP'lilerin dokunulmazlıklarını kaldırarak Meclis’i Kürtlerden arındırmaya, kendi kimliğiyle siyaset yapmak ve yaşamak isteyen Kürtlerden arındırmaya çalışanların amacı belliydi. Tıpkı bugün olduğu gibi Kürt halkının demokratik siyasal mücadelesini, barış arayışlarını ve eşit şekilde yaşam hedefini ortadan kaldırmaktı. Kürtlerin demokratik siyasetten vazgeçeceğini sanıyorlardı. Peki, ne oldu? DEP’liler tutuklanıp partileri kapatıldıktan sonra aynı siyasal gelenek dalga dalga büyüdü. Her türlü gadre uğramış ama pes etmemiş bu siyasal gelenek, imkansızlıklar ve zorbalıklar içinde başladığı yolculuğunu bugün milyonlarca insanla sürdürüyor. 

Bize saldıranlara cevabımız şudur: Dönüp tarihe bakın, bu saldırı dalgasından daha güçlü çıkacağız

Bugün de HDP şahsında Kürt halkının iradesini, bütün ezilenlerin sözünü boğmak isteyenlere cevabımız şudur: Dönüp tarihe iyi bakın, tarihin aynasına bakmayı bilenler bizlerin bu saldırı dalgasından, bu istibdat karanlığından daha da güçlü çıkacağımızı çok iyi göreceklerdir.

Bizi kapatma çabası onları daha da küçültecek, bizleri daha da büyütecektir

İktidarın küçük ortağı yine kapatma tehditlerini dolamış ağzına. Herhalde kendilerinin yolunu açmak için tek çarelerinin olduğunu biliyorlar; o da bizi kapatmak. Ama söylüyoruz tekrar, bizi kapatma çabası onları daha da küçültecek, bizleri ise daha da büyütecektir.

Korkmaya devam etsinler, HDP umutla, kararlılıkla inançla yürüyor

Korkmaya devam etsinler; HDP umutla, kararlılıkla inançla yürüyor. Büyüyerek bu yolu yürümeye devam edecek ve çok geç olmadan bu ülkenin yönetimine ortak olacaktır. Bunu böyle bilsinler.

2 Mart darbesini yapanlar, yaptıklarını bugün utançla bile sahiplenemez

Bazı şeyleri hatırlatmak gerekiyor. O gün arkadaşlarımızın iradesini kırmak için hareket edenler, kıracaklarını sananlar, onları Meclis’ten çıkarıp hapishanelere gönderenler kimlerdi? Bir ikisinin ismini hayal meyal hatırlayabilirsiniz, hatta onlar mı değil mi tereddüt edersiniz. Ben de şimdi en fazla başbakanların ismini hatırlarım, ondan da emin olamam. O gün o iradeyi hapsedenlerin kim olduğunu hatırlasak bile nerede olduklarını bilen var mı? Yüz akıyla, açık alınla tarihin önüne çıkacak cesaretleri var mı? "Biz çok iyi yaptık, iyi ki böyle yaptık" diyen, açıkça konuşan var mı? Hayır. Ama biz açık konuşuyoruz. İyi ki o gün kardeşlerimiz, yoldaşlarımız o kararlı ve inançlı mücadeleyi verdiler. Bedel ödemekten asla sakınmadılar. Gözlerinde korkunun izini kimse göremedi. İşte biz onların adlarını böyle onurla anabiliyoruz. Onlar da onurla gururla halkların ve tarihin karşısına çıkabiliyorlar.

O gün arkadaşlarımıza kelepçe takanların hiçbiri yok ama biz buradayız

Kim ne yaparsa yapsın haklı mücadelede emek verenler onurla yaşamlarını sürdürecek, yaşamlarından sonra da hep onurla, değerle anılacaklar ama zalimler hep kötülükle yad edilecekler, hep kötülükle akıllarda kalacaklar. Bunu bir kez daha hatırlatalım. O gün arkadaşlarımıza kelepçe takanların hiçbiri yok ama biz buradayız, milyonlar burada. Daha da çoğalacağız. Bundan bizim şüphemiz yok, onlar da emin olsunlar. Çoğalıyoruz, çoğalacağız. Güzelliği çoğaltıyoruz. Kötülüğe karşı iyiliği büyütüyoruz. Zulme karşı adaleti savunuyoruz, baskıya karşı özgürlüğe sarılıyoruz. Ayrımcılığa karşı eşitliği yüceltiyoruz. Buradayız, burada olacağız. Bundan hiç kimse zerre kadar şüphe duymasın. 

Bu iktidar o zamanki o zalim uygulamaların ve o uygulamaların arkasında zihniyetin temsilciliğini daha da karanlık bir şekilde yürütüyor. Bugünkü iktidar 2 Mart darbesini yapan iktidardan hiçbir konuda farklı değildir. Onlardan daha da kötülük dolu bir anlayış ve siyasetle yönetmeye çalışıyor.

28 Şubat’ın akıbeti ne olduysa bu iktidarın da akıbeti o olacak

Bu sabah bir belediyemize baskın haberiyle uyandık. Erzurum Karaçoban Belediyemize baskın düzenlendi, eşbaşkanımız gözaltına alındı. Biliyoruz bu baskından sonra neler geliyor. Kayyım hazırlığı, farkındayız. 28 Şubat yıldönümünde darbelerle hesaplaştığını, darbenin mağduru olduğunu söyleyen iktidar, 28 Şubat iktidarından, zihniyetinden daha da zalim pratiklere imza atıyor. O nedenle 28 Şubat’ın akıbeti ne olduysa bu iktidarın da akıbeti o olacak. Bundan da hiç kimse şüphe duymasın.

Darbeyle hesaplaşmak için hafızayı savunmak ve geçmişe vicdanla bakmak gerekir

28 Şubat demişken, darbe ile hesaplaşmak öyle kolay bir iş değildir. Herkesin becerebileceği bir iş değildir. Önce adil hafızayı savunmak lazım, sonra geçmişe vicdanla bakmak lazım. Bu iktidarda bunların hiçbiri yok. Tam tersine, hafızayı çarpıtmak ve kendine göre yeniden kurgulamak için her yolu mubah gören bir anlayışa sahipler. Ayrıca vicdan bu ülke iktidarının sahiplerinin yanından, yakınından geçmiyor. 28 Şubat’ın mağduru olduklarını iddia etmeleri kara bir mizah örneği olabilir ancak.  

Zulmün en kötüsü, bir zamanlar zulme maruz kalanların yaptığı zulümdür

Bir filozofun sözünü hatırlatayım; "En kötü zalimler çoğu zaman eski mazlumlardan çıkar". diyor. Zulmün en kötüsünü bir zamanlar zulme maruz kalanların yaptığı zulüm oluşturur. Hatta maruz kaldıkları zulümden daha kötüsüne yol açtıklarını da eklememiz lazım. Kötü, kötücül, karanlık bir zalimden öğrendiklerini gücü eline geçirdiği anda başkalarına zulüm için kullanan zihniyettir. Bu iktidar işte böyle bir iktidardır. 

HDP onların siyasi oyun planlarının önünde bir kale suru gibi engel olmaya devam ediyor

Bütün bu baskılarının sonuçlarının başarısız olacağını bile bile HDP’ye karşı saldırılarını çok yönlü sürdürüyorlar. HDP’yi siyasetin dışına itmeye, demokratik siyaset kanallarını tıkamaya çalışıyorlar. Biz bu politikaların gayesini gayet iyi biliyoruz, oyunlarını görüyoruz. HDP’siz bir Türkiye, HDP’siz bir siyaset, Kürtlerin kendi kimlikleriyle temsil edilmediği bir yaşam ve mazlumların sesinin çıkmadığı bir düzen. Hedef budur. Çünkü HDP onların siyasi oyun planlarının önünde bir kale suru gibi engel olmaya devam ediyor. HDP hakikatin sesi demokrasi ve adalet arayışlarının adresi, barışın güvencesidir. HDP topluma yayılmak istenen korku iklimini kıran ve cesareti yükselten bir parti olduğu için hedeftedir. 

HDP’yi etkisiz hale getirdiklerinde iktidarları için dikensiz gül bahçesi olacağını sanıyorlar

HDP’ye yönelik kesintisiz sürdürülen gözaltı ve tutuklama operasyonları ile aslında toplumun değişim umudunu ve cesaretini kırmayı hedefliyorlar. HDP’yi kendilerince etkisiz hale getirdiklerinde iktidarları için dikensiz gül bahçesi oluşacağını sanıyorlar. İşte bütün çabaları bu. HDP’nin yükselişinin durdurulamayacağını sadece bizim kararlılığımız ve mücadelemizden değil, bize karşı tırmandırılan tahammülsüzlüğün ve hazımsızlığın boyutundan da anlamak mümkündür. Partimize karşı kara propaganda merkezi devrededir. Her gün birbirinden sakil mesajlar, videolar yayınlamaktadır. Neredeyse 7-24 kesintisiz faaliyet yürütüyor. Bu işi o kadar kontrolden kaçırdılar ki artık partiyi değil, partiye oy veren seçmeni bile tehdit eder hale geldiler.

Düşmanlık HDP’ye değil Kürt halkınadır, Kürt halkıyla birlikte mücadele edenlere karşıdır

Bir AKP yöneticisi çıkıp, "Lanet olsun onların oylarına, onların oylarının Allah belasını versin" diyor. Sonra tepkiler üzerine, "İfadelerim aşırıya kaçmış olabilir" diyor. Özrü kabahatinden büyük. Yani aşırı olmasa bir sorun yok, öyle mi? Yani "Biz sadece HDP’nin yönetimini hedef alıyoruz" diyorlardı, baktılar bunun inandırıcı bir tarafı yok. Bu yolla belki kitlemizi, halkımızı sindireceklerini sandılar. Baktılar o da yok, öfkeleri öyle büyüdü ki dillerinin ayarı da kalmadı. Aslında dillerinin ayarı kaçmadı, zihinlerinin altındaki dillerine vurdu. Düşmanlık HDP’ye değildir, düşmanlık Kürt halkınadır. Bunların düşman olduğu sadece bir parti olarak HDP değildir, Kürtlerdir ve Kürtlerle birlikte halkların mücadelesini yürüten herkestir. 

AKP’liler ve iktidar temsilcilerine soruyoruz: Özhaseki’nin sözlerinin arkasında mısınız?

Kendilerine yönelik en küçük eleştiriye dahi en sert tepkiyi veren AKP yöneticileri ve iktidar temsilcileri, bu hakaretler karşısında sessiz kaldılar, tek söz söylemediler. O zaman soruyoruz; sizler o sözleri sarf eden genel başkan yardımcınızın arkasında mısınız? O sözleri onaylıyor musunuz? Gerçekten halka lanet okumak sizin için normal mi, meşru mu? Çıkın cevap verin. En tepeden Cumhurbaşkanından, AKP yöneticilerine herkes bu sorulara cevap vermek zorundadır. Cevap vermediğiniz takdirde Özhaseki’nin sözlerinin aynısını benimsemiş, bunu ikrar etmiş olursunuz. O nedenle tartın, biçin. Hangi sözlerle savunacaksanız çıkın açıkça savunun. Savunmuyorsanız çıkın halktan ve bizlerden özür dileyin!

Her şeye rağmen halkta düşmanlık yaratamıyorlar, bunu özenle korumalıyız

Aslında bu kadar yoğun kampanya yürütüyorlar. Her gün kirli propagandanın binbir örneğini sergiliyorlar. Ellerinde televizyon kanalları, gazeteler, bütün imkanlar, iktidar araçları her şey var. Ama bu kadar çabaya rağmen halkta düşmanlık yaratamıyorlar. Bu bizim özenle ve dikkatle korumamız gereken çok değerli bir erdemdir. Bu kadar tahrike rağmen, bu kadar psikolojik oyuna rağmen halkları birbirine düşüremiyorlar, düşmanlığı yükseltemiyorlar. Sokakta arkadaşlarımız her gün insanlarla buluşuyorlar, çok farklı insanlarla. Onların gözlerinde gördüğümüz sıcaklık ve bütün o kuşatmaya rağmen bizlerle paylaşma istekleri iktidarın çabasının ne kadar nafile olduğunu gösteriyor.

İktidarın tuzaklarının farkındayız asla nefret dili kullanmayacağız, düşmanlaştırma politikalarına prim vermeyeceğiz

Bir şeyi daha gösteriyor. Biz onların tuzaklarının farkındayız. Bu iktidarın nefretle, düşmanlık politikalarıyla varmak istedikleri yerin farkındayız. O tuzağa düşmeyeceğiz. Asla nefret dilini kullanmayacağız, asla düşmanlaştırma politikalarına prim vermeyeceğiz. Biz farklılıklarla, eşit bir şekilde bütünleşerek bu ülkede güzel bir yarını, güzel bir geleceği mutlaka kuracağız.

Ne kadar saldırırlarsa saldırsınlar, ne yaparlarsa yapsınlar bizim gündemimiz işsizlik, açlık, toplumsal sorunlardır 

Onlar ne yaparsa yapsınlar, saldırılarına devam etsinler, kapatma tehditleri savursunlar, fezlekeleri tartışsınlar, bizim gündemimiz halktır. Halkın yaşadığı temel sorunlardır bizim gündemimiz. İşsizliktir, adaletsizliktir, yoksulluktur, savaştır, çözümsüzlüktür, despotluktur, soygundur, talandır, yalandır! Biz bunları gündemimizden bir an bile çıkarmayacağız. Bütün bu alanlarda mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz. Hiçbir tehditlerine, hiçbir kara propagandalarına kulak asmayacağız.

Yolumuzdan asla sapmayacağız, bu yolun başka imkanları olduğunu hepiniz bilin

Bütün parti teşkilatlarımıza, parti çalışanlarımıza, bütün seçmenlerimize, halklarımıza sesleniyorum: Hiç kulak asmayın bu tehditlere. Desteğinizle, kararlılığınızla yürüyüşe devam edecek imkanlarımız her zaman vardır. HDP'ye ne yapmak isterlerse yapsınlar bu yürüyüş devam edecek. Barış, emek mücadelesi mutlaka devam edecek. Yolumuzdan asla sapmayacağız. Bu yolun başka imkanları da olduğunu hepiniz bilin. O imkanlarla halkımızın gücüyle ve bütün mücadele arkadaşlarımızın kararlılığıyla yürüyeceğiz. Kimse kulak asmasın, asla moral bozukluğu yaşamasın. Umutsuzluğun zerresi kapınızın önünden geçmesin. 

Biz direnmeyi iyi biliriz, bedel ödemeyi de bu yola çıkarken göze aldık: Bizim meselemiz bu ülkenin geleceğidir

Herkesin bir gerçeği iyi görmesi gerekiyor. Bütün bu kampanyaların, saldırıların sadece HDP’ye yönelik olmadığını ısrarla söylüyoruz. Bazen bu sözlerimiz yanlış anlaşılıyor, ‘imdat çağrısı’ diye yorumlanıyor. Yalnız kalmamaya karşı bir çırpınış olarak değerlendiriyor. Özellikle demokrasi güçlerine, muhalefet partilerine dostça hatırlatmak isterim. Bizim arayışımız ‘imdadımıza yetişin’ çağrısı değildir. Biz direnmeyi de biliriz, bedel ödemeyi de... Zaten bu yola çıkarken bunları göze aldık. Bizim meselemiz bu ülkenin geleceğidir. Bizim meselemiz bu ülkede hakça, adilce, onurluca, özgürce bir yaşam kurma mücadelesidir. HDP’ye saldırılar işte bu umuda yönelik, bu hedefe yönelik saldırılardır. O nedenle birlikte olalım diyoruz. O nedenle adaletten, demokrasiden yana derdi olan herkese, her imkanda sesleniyoruz. 

Demokrasi, barış, eşitlik, emek, onur için son noktaya kadar görevlerimizi yerine getirmeye hazırız

Bir araya gelmek için herkes ortak paydalarda çaba harcamayı sürdürsün. Biz hazırız. Bu konuda demokrasiden yana zerre derdi olan, adalet ve barış özlemi olan herkesle bir araya gelmeye hazırız. Üzerimize düşen her türlü sorumluluğu yerine getirmeye hazırız. Görevlerimizi demokrasi için, barış için, eşitlik için, emek için, onur için en son noktaya kadar yerine getirmeye hazırız. Bunu herkes böyle anlasın lütfen. Arayışımız bu karanlık gidişata bu zulüm yönetimine hep birlikte dur deme arayışıdır. O nedenle bizim isteğimiz bütün toplumun, bütün halkların refah içinde, özgürlük içinde yaşayacağı geleceğin yolunu açma çabasıdır. 

En geniş demokrasi bloğu oluşturmak en temel hedefimizdir

Bu yüzden tekrar söylüyorum, en geniş demokrasi bloğunu oluşturmak bizim temel hedeflerimizdendir. En önemli hedef olarak bunu hem konferans hem kongre kararlarında belirttik. Yeri geldiğinde kurullarımızın bildirilerinde, bizlerin konuşmalarında bunun altını çizdik. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da aynı kararlılıkla bu hedefe doğru yürüyüşü devam ettireceğiz. Bundan milim sapmayacağız. 

Hiç kimse iktidarın dilini kullanarak HDP’ye yönelmesin, bu sadece iktidarı güçlendirir

Eğer gerçekten biraz önce söylediğim gibi onurlu bir gelecek, demokratik bir ülke, özgür bir toplum isteğimiz varsa o zaman bunların hepsini ayaklar altına almış iktidarın dilini kullanmaktan vazgeçelim. Hiç kimse iktidarın dilini kullanarak HDP’ye yönelmesin. Çünkü böyle bir tavır sadece iktidarı güçlendirir. Bu dili kullananların bu hedeflerde samimi bir iradeye sahip olmadıkları şüphesini büyütür. Bizlerin bu karanlık ve ağır dönemde böyle bir lüksü yoktur, hiç kimsenin yoktur. O yüzden tekrar tekrar söylüyoruz. Bıktırasıya da söylemeye devam edeceğiz: Gelin en geniş demokrasi bloğunu oluşturalım.

Pazara, markete giden herkes zam furyası ile karşılaşıyor

Bu bereketli topraklar emeğiyle geçinen halklar için cehennem haline gelmiştir. Yaşar Kemal’in bereketini anlattığı onurlu insanların yurdu tekçi iktidar sistemi ve rant, sömürü düzeni ile bir yoksulluk ve açlık cehennemine dönüşmüştür. Bu zamlar ve hayat pahalılığı karşısında markete ve pazara giden herkes, gidebiliyorsa, her gün yeni bir zam furyası ile karşılaşıyor.

Süt ve bebek maması bile artık lüks mallar arasına katıldı

Temel gıda maddelerinden örnek verecek olursak, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçildiği günden bugüne buğday unu yüzde 214, mercimek yüzde 184, fasulye yüzde 149, tuz yüzde 104, makarna ve süt yüzde 100, elektrik yüzde 71 buçuk, doğalgaz yüzde 64 oranında zamlandı. Süt ve bebek maması bile artık lüks mallar arasına katıldı. Sokakta süt yarım bardakla satılır oldu. İnsanların çaresizlikten intihar ettiği karanlık bir dönemden geçiyoruz. Son iki ayda geçim sıkıntısı ve işsizlik nedeniyle 20’yi aşkın insan intihar girişiminde bulundu. 12 insanımız ne yazık ki hayatını kaybetti. 

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçildiğinden bu yana ayda yaklaşık 9 bin esnaf kepenk kapatıyor

Bir de pandemi şartlarında mağdur olan esnafımız var ki dertleri dağları aştı. İktidar partisinin kongre salonları tıklım tıklım dolarken o salonların yanındaki lokantalar, çay ocakları kapalı. Bir gün çalışmasa evine ekmek götüremeyecek olan; kirasını, suyunu, elektriğini, doğalgazını ödemek zorunda olan; günlük kazanıp günlük harcamak zorunda olan milyonlarca esnaf, çalışan, özellikle hizmet sektöründe ter döken emekçiler var. Bir de işsizler... Bu anlayış esnafa kepenk kapatmayı dayatıyor. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçildiğinden bu yana ayda yaklaşık 9 bin esnaf kepenk kapatıyor. 

Böyle tedbir mi olur, vatandaş, esnaf, işsiz ne yapacak?

Bizler diyoruz ki kepenk kapatan esnafın ticaretinden kaynaklı borçlarını hemen devlet üstlenmelidir. Bu esnafın ticari hayata dönüşü için gerekli destekler sağlanmalıdır. Aksi takdirde facia daha da büyüyecektir. Dün kısıtlamaların kademeli olarak kaldırılacağı belirtildi. Ama sadece bu kadar. Tabii o tablo neye göre oluşturuldu, hangi ölçütlere göre oluşturuldu bilmiyoruz. Kademeli geçişin nasıl olacağına dair doyurucu bir açıklama yok. Neden böyle olacağına dair gerekçeler de açıklanmıyor. Ama sonuçta bir kademeli yumuşama planı ortaya konuldu. Ama sadece bu kadar. Başka hiçbir açıklama yok. Vatandaş, esnaf, işsiz ne yapacak? Bununla ilgili bir sözcük yok. Böyle tedbir mi olur? 

İnanın aydınlık günler hiç uzak değil

İşte bunları konuşturmamak için, bunların öne çıkmasını önlemek için bizlere saldırıyorlar. Toplumu kutuplaştırmaya, parçalamaya çalışıyorlar. İnsanlara güvenlik kaygısı aşılamaya çalışıyorlar. Böylece insanların seslerini kısacaklarını sanıyorlar. Kesinlikle yanılıyorlar. Çünkü biz hem kimlikler için özgürlüğü hem emeğin hakkını birlikte savunmayı biliriz. Biz Kürt’ün hakkını, emekçinin alın teri mücadelesi ile birleştirmeyi beceren bir partiyiz. Biz esnafla, köylüyle, Aleviyle, Sünni’yle, Kürt'le, Türk'le; bütün inanç grupları ve halklarla birlikte onurlu bir yaşamın mücadelecileriyiz. Eğer bunu daha da ileri götürebilirsek, inanın aydınlık günler hiç uzak değil. Emek ve özgürlük, ekmek ve aş birbirinden koparılamaz. Eşitlikle ekmek, özgürlükle aş birbirini tamamlar. İşte bu nedenle bütün ezilenler, bütün sömürülenler hangi açıdan baskı, zulüm görürse görsün bütün insanların bir araya geleceği adres bellidir. Bu adres HDP’dir. HDP bütün ezilenlerin evidir, mücadele kapısıdır, ışığıdır, umududur.

Bu ülkeye baharı biz getireceğiz

Saldırılar artıyor, artacak. Bu iktidarın bir beka sorunu var. Beka sorunu yaşamakta da haklı olduklarını biliyoruz zaten. Çünkü o kadar büyük suçlar, günahlar biriktirdiler ki bunları ancak iktidarda kalarak örtebileceklerini düşünüyorlar. Ama bu hakikatler, bizler tarafından her gün yeniden ve yeniden haykırılacak. Biz bu hakikatleri söylemekten bir an bile vazgeçmeyeceğiz. İnanın; bu mücadelede kararlılığımızı, dik duruşumuzu ve vakarlı kişiliğimizi sürdürdüğümüz takdirde bu ülkeye baharı biz getireceğiz. Bahar bizimle gelecek! Hepimizin yolu açık olsun, hiç kimsenin zerre tereddüdü olmasın. Allah yardımcımız, Hızır yoldaşımızdır.

2 Mart 2021