Sancar: Halka HDP’ye neden gidiyorsunuz diye soruyorlar, cevap çok açık HDP halkımızın evidir, kimliğidir

Eş Genel Başkanımız Mithat Sancar, haftalık Meclis grup toplantımızda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Sancar, şöyle konuştu:

Dün akşam İskenderun’da acı bir olay yaşandı. Tesellimiz çok fazla zararın ortaya çıkmaması ve can kaybının yaşanmamış olmasıdır. Canlı bomba saldırısı olduğu söyleniyor. Bunu en sert şekilde kınıyoruz. İktidarın da gecikmeden halkı aydınlatma sorumluluğu olduğunu hatırlatıyoruz. Neyin nasıl yaşandığını bilmek halkın hakkıdır. Bunu anlatmak iktidarın sorumluluğudur. Bütün İskenderun halkına, halklarımıza geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum ve saldırıyı kınadığımı belirtmek istiyorum.

Partimize yapılan saldırılarla sonuç alınamayacağını mücadeleyi yükselterek onlara anlatacağız

Bu sabah da operasyonlarla uyandık. Çeşitli illerde arkadaşlarımıza, çalışanlarımıza yönelik gözaltılar yapıldı. Şu anda sayıları tam olarak bilmiyoruz ancak bunun yeni bir durum olmadığını biliyoruz. İktidarın sistematik ve tutarlı davrandığı tek konu HDP’ye baskıdır. Bundan başka hiçbir konuda bu kadar tutarlılık, hırs ve heves yok. Bunun nafile olduğunu anlatıyoruz ama anlamıyorlar. Bunu anlatmanın etkili yollarını biliyoruz, mücadeleyi büyütmek ve iktidarı göndermek. İşte o zaman neyi kaybettiklerini, saldırdıkça nasıl kaybettiklerini anlayacaklar ama iş işten geçmiş olacak. O zaman kurulacak adil yargı düzeni önünde bütün bu kumpasların, saldırıların hesabını verecekler. 

HDP’den korkuyorlar: Tükenen saldırganın kendisidir

Biz de onlara hatırlatacağız. Gördüğünüz gibi hiçbir zulüm ve adaletsizlik yapanı yanına kâr kalmaz. Sadece son bir ay içinde yüzlerce partili arkadaşımız gözaltına alındı. Hiçbir somut gerekçe yok. Raflarda dosyalar var. Bunları ihtiyaçlarına göre güncelliyorlar. HDP’yi nereden sıkıştırırız diye bir gece plan yapıyorlar. Bu dosyaları raflardan indiriyorlar. Savcılara talimatlar gidiyor, savcıları gözaltı kararlarını imzalıyor ve operasyonlar başlıyor. Bu bir kısır döngü olarak işliyor ama bu kısır döngünün bizi yıldıramadığını, bezdiremediğini görmüyorlar, görmek istemiyorlar. Tükenen saldırganın kendisidir. Tükendikçe saldırması da kaybettiğini görmesindendir. Hep söylüyorum, tekrar söylüyorum bu iktidarı asıl korkutan HDP’dir ve bu korkuda haklıdırlar. HDP bu iktidarı ilk seçimde gönderecektir. Seçimlere gidinceye kadar da bütün faşizan baskılarına karşı en güçlü mücadeleyi, en güçlü direnişi yine HDP ortaya koyacaktır. 

Diyarbakır programımız öncesinde il binamız basıldı ama halkla buluşmamızı engelleyemediler

Mesela Diyarbakır İl Eşbaşkanlarımız Hülya ve Zeyat arkadaşlarımız gözaltına alındı, göz altı süresi uzatıldı. Hala gözaltındalar. Bu iki arkadaşımız da belediye eşbaşkanıydılar. Bu arkadaşlarımızın YSK gaspı ve kayyım politikası ile seçilme hakları ellerinden alınmıştı. Şimdi gözaltındalar. Üstelik bu gözaltılar Diyarbakır programımızın başlamasından bir gün önce yapılmıştır. Sanki bizim halkla buluşmamıza engel olabileceklermiş gibi. Sanki bizim programlarımıza engel olabileceklermiş gibi. Ancak engel olamadılar, bu operasyonlara rağmen STK'lar ve halkımızla buluştuk. 

Engellemelere ve çembere rağmen halkımız bizleri karşıladı, partisine destek verdi

Belki etrafımıza çember ördüler, belki önümüzü barikatlarla kestiler, esnaf gezisi sırasında durdurmaya çalıştır ama halkımız alkışlarla ve zılgıtlarla selamlamayı bildi bizleri. Biz de gönlümüzle, gözümüzle birlikte olduğumuzu, haklarını sonuna kadar koruyacağımızı ve mücadeleyi bir an bile duraksamadan sürdüreceğimizi belirtik, bunu halkımıza söyledik, alkışlarını aldık, dualarını aldık, desteklerini aldık. Bu da bu iktidara dert olmaya devam ediyor. Bu dert bu iktidarı bitirecek, bir kez daha ilan ediyorum!

İktidarın saçmalığının sonu yok: HDP’lileri arayıp pişmanlık dayatıyorlar

Ne yapacaklarını şaşırdılar bu iktidarın sahipleri. Basına da yansıdı. Bir 'Alo AKP hattı' kurmuşlar. Şırnak ve ilçelerinde kendilerini İçişleri Bakanlığı tarafından kurulan bir birim olarak tanıtan kişiler aralarında HDP’li meclis üyelerinin de bulunduğu kişileri telefonla arıyorlar. "HDP’li olduğunuz için pişmanlık yasasından yararlanmak istiyor musunuz" gibi sorular soruyorlar. Saçmalamanın sonu yok. Bununla da bitmiyor. Cizre'de 2 binden fazla aile aranmış ve neden HDP'ye gidiyorsunuz diye soru sorulmuş. 

HDP’ye neden gidiyorsunuz diye soruyorlar: Cevap çok açık HDP halkımızın evidir, kimliğidir

Cevap çok açık değil mi? HDP Cizre halkının evidir. HDP, Şırnak halkının kimliğidir. HDP Kürt halkının ve bütün ezilenlerin onurudur. Elbette HDP’ye gidecekler, HDP’ye sahip çıkacaklar ve hiçbir güç onları bundan alıkoyamayacak. 

İktidar bir savaş makinesi gibi işliyor

İçeride baskıyla zulümle ayakta kalmaya çalışıyorlar. Dış politikada sürekli gerilim ve çatışma politikasından medet umuyorlar. Bir tür savaş makinası yarattı iktidar. Kendisi bir savaş makinesi gibi işliyor. Savaş makinelerinin insanlığa ölümden, zulümden ve yıkımdan başka bir şey getirmediğini biliyoruz. Ve bunu sürekli de vurguluyoruz, hatırlatıyoruz, hatırlatmaya devam edeceğiz. Tarihte bu fikrin tüm sahipleri bugün karanlık sayfalarda yerlerini aldılar. 

Barış çağrımız bütün toplumadır, geleceği kurmak isteyen herkesedir

Tam da bu nedenle çağrımız barış ve refah isteyen, özgürlük eşitlik ve demokrasi isteyen tüm kesimleredir. Sömürü düzeninde emeğinin hakkını arayan emekçileredir. İşsiz bırakılan işsizler ordusunadır. Gelecek kaygısı yaşayan gençleredir. Erkek egemen iktidara karşı amasız, fakatsız direniş gösteren kadınlaradır. Ormanını, doğasını korumak isteyen köylüleredir. Düşüncesi baskı altına alınan yazarlara, aydınlara, akademisyenleredir. İnancı görmezden gelinen adeta bir kırıma uğratılan Alevileredir. Siftah yapmadan kepenk kapatan, “artık ölmek istiyorum” diye feryat eden esnafadır. Atanmayan veya ihraç edilen öğretmene, sağlık emekçisine, bilim insanınadır. Saray rejimi ile ortaklık kurmayan tüm insanlaradır. Herkesedir bu çağrımız. 

Dönem mücadeleyi birleştirme ve birleşerek büyüme zamanıdır

Zaman mücadeleyi birleştirme ve birleşerek büyütme zamanıdır. Gelin yarınlarımızı kurtarmak çocuklara ve gençlere iyi bir gelecek bırakmak için bu zulüm ve talan iktidarına karşı güçlerimizi birleştirelim. Saray rejimi iktidarda kaldığı her gün halklarımızın geleceğini kendi kişisel hırsları çıkarları ve ideolojileri için karartmaktadır. 

Birleşirsek faşizmi durdurmanın ne kadar kolay olduğunu göreceğiz

Bu zalim iktidar iddia edildiği kadar da güçlü değildir. Asıl olan bizim ortak mücadeleyi örgütleyebilme gücümüzdür. Eğer bunu başarırsak bu iktidarın ne kadar zayıf olduğunu daha iyi görecek, daha fazla moral alacak, daha fazla güç biriktireceğiz. O zaman başarının, her gün yeniden görülen faşizmi durdurmanın ne kadar kolay olduğunu göreceğiz. Ve seçimler geldiğinde bu iktidarı ne kadar kolay gönderebileceğimizi de göreceğiz. Bunu bekleyerek, sadece seçimlere bel bağlayarak, bugünkü mücadeleyi yok sayarak bunu başaramayız. 

Özgürlük her gün fethedilmesi gereken zorlu bir kaledir

Mücadele her gün yeniden kurulmalıdır. Demokrasi, özgürlük, eşitlik ve hak mücadelesi asla ertelemeye gelmez. Her gün yeniden yapılmak zorundadır. Çok ünlü bir sözü var bir filozofun: Özgürlük her gün yeniden fethedilmesi gereken zorlu bir kaledir. İşte hak, eşitlik de demokrasi de öyledir. Mücadeleyi her gün yeniden yeniden kuralım. Hep birlikte yürümeye çalışalım. Göreceksiniz o gün geldiğinde sandık kurulduğunda bu iş o kadar da zor olmayacak.

Ya her gün mücadeleyi yükselteceğiz ya da bu zulmün ömrü uzayacak

Tersini herkes yeniden düşünmek zorundadır. Bekleyerek birbirinden koparak birbiri ile ilişki kurmadan mücadele yolculuğunun nereye gidebileceğini demokrasi özgürlük isteyen herkes her gün yeniden düşünmelidir. Ya her gün yeniden mücadele ya da bu zulmün ömrünün daha da uzaması.

Kimse umutsuzluğa kapılmasın: HDP var, HDP oldukça umut var

Bu iki seçenek, birlikte her gün yeniden mücadele ve kararlı cesur duruş; hepimizi bekleyen asıl görev budur. HDP bu konuda çok nettir, kararlı ve birikimli ve hazırlıklıdır. Her türlü antifaşist mücadele, her türlü hak mücadelesi içinde üzerine düşen görevi tereddütsüz yerine getirecektir. Bundan önce olduğu gibi bundan sonra da yerine getirecektir. Bu konuda kimsenin tereddüdü olmasın. Halklarımız umutlarını korusun. HDP var, HDP oldukça umut var. HDP oldukça mücadele de büyüyecektir. 

AKP’nin bütçe teklifi kaynakları yandaşa peşkeş çekme teklifidir

Bu savaş ve zulüm politikalarının diğer ucunun ne olduğunu da biliyoruz. Ülkeyi derin krizlere ve yaygın bir yoksulluğa sürüklüyorlar. Emekçilerin haklarını gasp etmek, yandaşları zengin etmek, sermayeye ülke kaynaklarını peşkeş çekmek. Şimdi komisyonlarda görüşülen Genel Kurula gelen kanun teklifleri var. Bunların özü bu ülkenin bütün halkına olan kaynakları bir avuç yandaşa peşkeş çekmektir. 

Halkın bütçesi için Meclis'te ve Meclis dışında mücadeleyi büyüteceğiz

Bunları titizlikle takip ediyoruz. Komisyonlarda arkadaşlarımız her gün bu talan sömürü planına karşı mücadelelerini tutarlı bir şekilde yürütüyorlar. Genel Kurul’da aynı mücadeleyi aynı kararlılık ile yürüteceğiz ama bununla da sınırlı kalmayacağız. Bütün ekoloji çevreleri ile emekçi örgütleri, hak örgütleri ile sahada da birlikte çalışıyoruz. Bu mücadeleyi de büyütmeye kararlıyız. Doğanın ve halkın kaynaklarının talanını hep birlikte önleyeceğiz. 

Çay fırlatarak, askıya ekmek asarak ayıplarının, günahlarının üstünü örtemezler

Şimdi önümüzde bütçe var ve bu bütçenin ne bütçesi olduğunu hatırlatıyoruz. Bu bütçe halk için bütçe değil bir defa. Bu bütçe Saray'a, savaşa ve yandaşa bütçedir. Ülkenin kaynaklarını savaşa akıtarak, yoksullaşmayı derinleştiren bütçedir. İktidarın ömrünü uzatmak için yandaşı besleyen bütçedir. Yandaşı besledikçe yoksulun ekmeğini çalan bütçedir. Ekmeğini çalan ve bunu başka türlü yalanlarla örten iktidarın sefaletinin göstergesidir. Saldırganlığın göstergesidir. İnayetle çay fırlatarak, askıya ekmek asarak bu ayıplarının bu günahlarının üstünü örtemezler, halkı kandıramazlar!

Dayanışma yoksulların, ezilenlerin asaleti ve zarafetidir

Şunu da söyleyeyim; askıda ekmek yoksulların, ezilenlerin kendi aralarında geliştirdikleri bir dayanışmadır. Dayanışma yukarıdan dayatmayla olmaz, aşağıdan gönül birliğiyle olur. Dayanışma yoksulların, ezilenlerin asaletidir, zarafetidir. Bunu muktedirler anlayamazlar. Bununla oynamasınlar. Halk bunun farkındadır, bizler de farkındayız. 

Sefalet değil adalet, inayet değil haklarımızı istiyoruz

Sefalet değil adalet istiyoruz. İnayet değil, sosyal hak istiyoruz. Bunun için bütün yoksulların birlikte mücadelesini istiyoruz. Bunu da başaracağız. Emin olun başaracağız, bu sefaleti onların yüzüne vura vura halkın gücü ile alt edeceğiz. Bu sefaletten mutlaka çıkacağız. 

Bizden alınan her 4 liralık verginin 1 lirası savaşa gidiyor

Bu bütçede savaş ve güvenliğe ayrılan kaynakların ne kadar olduğunu ayrıntılı anlatabilirim ama sizi rakamlara boğmak istemedim. Plan ve Bütçe Komisyonu’ndaki arkadaşlarımız, Meclis’te komisyonlarda bunları ayrıntılı açıklıyorlar. Basın toplantılarında da sizlerle paylaşıyorlar. Ama şöyle çok kısa bir bilgi de aktarmadan geçmek istemiyorum. Bugün cebimizden alınan verginin 4 liralık her bir biriminin 1 lirası savaş harcamalarına gidiyor, savaş bütçesine ayrılıyor. Bu savaş kime yarıyor? Halkı yoksullaştırdığına göre halka yaramıyor. Gerilimi çatışmayı beslediğine, halk çocuklarının ekmeğine ve canına mal olduğuna göre halka yaramıyor. O zaman cevabı daha açık görmeliyiz. Bu savaş politikaları sadece bir avuç savaş baronuna ve bu iktidarın kendini sürdürme hırsına yarıyor. İşte o nedenle hep birlikte, her alanda savaş politikalarına karşı çıkmalıyız. Eğer bunu başaramazsak savaş politikaları hem iktidarın ömrünü uzatır hem halkın ekmeğini iyice azaltır, yoksulluğu iyice derinleştirir ve canımızı daha fazla yakar. 

Muhalefetin ve tüm toplumun görevidir amasız, fakatsız savaşa karşı çıkmak

Amasız fakatsız tereddütsüz bütün savaş politikalarına karşı çıkmak zorundayız. Bütün demokratik kitle kuruluşlarının, bütün vicdanlı insanların ve bütün muhalefet partilerinin temel sorumluluğudur, savaş politikalarına tutarlı ve kararlı bir şekilde karşı çıkmak. İktidarı ayakta tutan en önemli dayanak bu politikalardır. Bu politika boşa çıkarılmadığı takdirde bu iktidarın oyunları ile başka çıkmak çok zordur. Bunu görelim. Barışı, savaş politikalarına karşı çıkararak, demokrasiyi birleşerek getireceğimize inanalım. HDP burada barış için, demokrasi için, sosyal adalet ve eşitlik için vardır. Herkesi bu safları genişletmeye, derinleştirmeye güçlendirmeye bir kez daha davet ediyoruz 

İnançlara saldırıya da bir inancın saldırgan politikalara alet edilmesine de karşıyız

Gündemimizde bir konu daha var. Fransa ile bir tartışma yaşanıyor, burada samimi ve dürüst davranma zorunluluğu var. HDP her türlü inanca saygılı davranma üzerine kurulu bir partidir. İnançların saygınlığını ve eşitliğini savunan bir partidir. Tıpkı halkların eşitliğini, kardeşliğini savunduğu gibi. Bu nedenle herhangi bir inancın aşağılanmasına yönelik saldırıları ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirmez. Ancak bir dinin saldırgan politikalara alet edilmesini de asla kabul etmeyiz. 

Fransız öğretmenin katledilmesini de bunu bahane edip İslam'a saldıranları da kınıyoruz

Bu konuda tutarlı olabilmek için hem saldırıları karşı çıkmak aynı zamanda inançların istismarına karşı çıkmak zorundayız. Biliyorsunuz 16 Ekim'de Fransa’da ortaokul öğretmeni Samuel Patty vahşice katledildi. Gerekçe kutsal değerlere hakaret etmesiydi. Elbette bu saldırıyı en net ve sert şekilde kınamak lazım. Burada bu saldırıyı bu vahşi cinayeti bahane ederek İslam'a yönelik aşağılayıcı tavırlara giren Fransız hükümetinin tavrını da en net şekilde kınamak lazım. Tekrar söylüyorum, bizler İslam dini ve bütün dinlere yönelik her türlü saldırıya ve rencide edici tutuma karşı net bir duruş sergiliyoruz. Aynı şekilde İslam'ı bahane ederek, istismar ederek vahşet siyasetinin önünü açan anlayışlara da karşı çıkıyoruz. Birini görüp diğerini görmemek inançlar arası eşitliği ve barışı samimiyetle savunmamak demektir. 

Bu nedenle Samuel Paty'nin vahşice öldürülmesini teşvik eden ve kınamayanları da bu vahşeti bahane ederek saldırgan ve provokatif tavır gösteren Fransız hükümetini de en net şekilde kınadığımızı belirtiyoruz. En sağlam duruş budur. İnançlar, kimlikler arası eşitliği samimiyetle savunduğunuz zaman en güçlü barışı, birlikte yaşamın en sağlam zeminini kurarsınız. HDP de bu yolda kararlılıkla yürüyen bir partidir. Bunu da bir kez daha hatırlatmak isterim. 

Her türlü kaosun temelinde cumhuriyetin demokrasi ile buluşamaması var

İki gün sonra cumhuriyetin kuruluşunun 97’nci yıldönümü yaşanacak. Türkiye’de cumhuriyetin kuruluşundan beri en temel sorun cumhuriyetin bir türlü demokrasi ile buluşamamasıdır.  Ve o günden bugüne yaşanan sayısız acının, krizin, bocalamanın, açmazısın temelinde de cumhuriyetin demokrasi ile buluşamamış olması vardır. 

Cumhuriyeti demokrasi ile buluşturmazsak ne cumhuriyet ne de demokrasi kalır

HDP'nin en temel hedefleri arasında Demokratik Cumhuriyet başta geliyor. Biz cumhuriyeti demokrasi ile buluşturmak istiyoruz. Eğer cumhuriyet demokrasi ile buluşmazsa geriye ne cumhuriyet kalır ne demokrasi. Her ikisini korumanın tek yolu ikisini buluşturmak ve bir arada savunmaktır. Halkın yönetimini, eşit vatandaşlığı, iktidarın istisnasız her alanda halk tarafından denetlenmesi, bütün kimliklerin özgürce ifade edilmesi, çoğulcu bir toplum hedefini içeriyor bizim Demokratik Cumhuriyet hedefimiz. 

Demokratik Cumhuriyet hedefinde hep birlikte buluşalım

Bu hedefin cumhuriyetin 100. yılında mutlaka gerçekleşmesi gerekiyor. Kimseye gözdağı ve korku salmak için söylemiyorum, uyarı görevini yerine getiriyorum: Eğer cumhuriyet ile demokrasiyi buluşturamazsak ve Demokratik Cumhuriyet'i kuramazsak 100. yılda demokrasiyi de kırıntılarını da mumla arar hale geleceğiz. Cumhuriyetten de geriye herhalde bir şey kalmayacak. O nedenle bütün demokratları ve cumhuriyetçileri eşit şekilde bu iki temel değeri buluşturma mücadelesini büyütmeye bir kez daha çağırıyorum: Demokratik Cumhuriyet hedefinde buluşalım, hem demokrasiyi hem cumhuriyeti hep birlikte savunalım geliştirelim. 

Bu ülkeye barışı da ancak Demokratik Cumhuriyet hedefiyle getirebiliriz. HDP’nin de varoluş sebebinin bu olduğunu tekrar hatırlatmak isterim. Önümüzde 100. yıla kadar çok zaman yok. Bugünden başlayarak Demokratik Cumhuriyet düzeninde barış içinde bir arada yaşamanın yollarını bulalım, büyütelim. Hep birlikte Demokratik Cumhuriyete yürüyelim. Herkese bu çağrımızı bir kez daha yenilemek istiyorum.  

En büyük ilham gençliğin birleşik mücadelesidir bu da iktidarı korkutuyor

'Peki, bu nasıl olacak' diye soruyorlar. Kendi tarihimizden de başka ülkelerin tarihlerinde de ilham alabileceğimiz çok sayıda örnek var. Bizde en güçlü ilham kaynağı gençliğin mücadelesidir. Birleşik Gençlik Meclisi çalışması biliyorsunuz bu iktidarı korkutuyor. Cihatçılar ülkenin çeşitli şehirlerinde serbestçe gösteriler yaparken Kadıköy’de Birleşik Gençlik Meclisi için bir araya gelen gençler polisin saldırısına uğruyor. Hepsi gözaltına alınıyor. Bu iktidar ne getirmek istiyor ve neyin gelmesini engellemek istiyor?

Demokratik Cumhuriyeti kurmanın sorumluluğu en çok gençliğin omuzlarındadır

Bu iki örnek bile yeterince bize fikir veriyor. Cihatçıların önünü açıyor; tekçi, baskıcı, zalim bir gelecek dışında hiçbir şey vaat etmiyor. Bunun tam tersini savunan gençlere ise acımasızca saldırıyor. Sevgili gençler Demokratik Cumhuriyete giden yolu en çok sizlerin mücadelesi açacaktır. Demokratik Cumhuriyeti kurmanın sorumluluğu en çok sizlerin omuzundadır. 

Gençlik mücadelesinin büyümesine ihtiyacımız var; gençlerin öncülüğünde yürümeye hazırız

Biz sizlerin açtığı yoldan yürümeye hazırız. Ama sizlerin o güçlü kararlı mücadelesinin büyümesine ihtiyacımız var. Gençliğin bu kararlığının devam edeceğinden şüphe duymuyoruz. Bize düşen onların arkasından gitmek, onların yolunu daha da açmaktır. İşte bu iktidar bunu bildiği için en fazla gençlere ve de kadınlara saldırıyor. 

Tabii kadınlara saldırmanın nasıl bir gaflet olduğunu, kadın mücadelesine acımasızca yönelmenin nasıl bir gaflet olduğunu gördüler. Çeşitli konularda ve alanlarda kadın mücadelesinin kendilerine nasıl geri adım attırdığını gördüler. Gençlerin mücadelesi ve kadın mücadelesi bu ülkenin aydınlık geleceğinin teminatıdır. HDP bütün bu unsurları ile bu ülkenin aydınlık geleceğinin güvencesidir. Demokratik Cumhuriyet'e giden yolun sonuna kadar güvencesidir. Bundan kimsenin zerre kadar şüphesi olmasın. 

Şili halkının ve Latin Amerika halklarının mücadelesinden feyz almalıyız

Yakın zamanda iki gelişme var bize örnek olabilecek. Biri Bolivya biri Şili. Şili'de bu hafta sonu bir referandum yapıldı. Pinochet diktatörlüğünün anayasasının yürürlükten kaldırılması gündemdeydi. Referandumun konusu yeni bir anayasa yapılsın mı yapılmasın mı? İkinci soru da şuydu; yapılacaksa nasıl? Yeni anayasa yapılsın tercihi yüzde 80’lere yaklaşan bir oranla kabul edildi. 11 Eylül 1973'te devrilmişti halkın yönetimi için mücadele eden Salvador Allende. O günden bugüne geçen bunca yılda Şili halkları hiç mücadeleden vazgeçmedi. Şili halkları hiçbir zaman umutsuzluğa kapılmadı. Bütün renkleri ve katmanları ile Şili toplumu bu mücadeleyi büyük bir başarıya taşıdı. Yeni anayasa yapmaya kabul dediler. Nasıl olacak? Yeni anayasayı bütünüyle halk tarafından seçilecek yeni bir kurucu meclis yapsın seçeneğini tercih ettiler. Bu daha dün yaşanan bir olay. Bu sadece Şili ve Latin Amerika halklarına değil Ortadoğu ve en fazla da Türkiye halklarına da ilham olmalıdır. Buradan mutlaka feyz almalıyız. Bu dersleri mutlaka burada da hayata geçirmek için var gücümüzle çalışmalıyız. 

Bolivya’da da görüldüğü gibi örgütlü bir halkı hiçbir güç yenemez

Bolivya’da 11 ay önce darbe ile görevden uzaklaştırılan Evo Morales'in partisi Sosyalizm Hareketi Partisi bütün oyunlara, bütün müdahalelere rağmen halkla bütünleşme çabasından bir an geri durmadı. Örgütlü bir halkı hiçbir güç yenemez şiarı ile yürüdü Sosyalizm Hareketi Partisi. Çok değil 11 ay sonra yapılan seçimlerde MAS yani Sosyalizm Hareketi Partisi yüzde 55 oyla seçimi kazandı. Her türlü seçim hilesi denendi, her türlü baskı yapıldı ama tekrar söylüyoruz örgütlü bir halkı, inançlı bir mücadeleyi hiçbir güç durduramaz. Buradan Şili halklarını, Bolivya halklarını yürekten selamlıyoruz. Ve bu dersten bu mücadeleden gerekli ilhamı aldığımızın, oradan buraya mücadeleyi daha da büyüterek yürüteceğimizin sözünü veriyoruz onlara. Elbette Türkiye halklarına bu sözü bir kez daha veriyoruz. 

Bu ülkede aydınlığa giden yolu açacağız, mutlaka kazanacağız

Yarın Mevlit Kandili. 14 asır önce ırkçılığa karşı yakılan meşale insanlığın yolunu aydınlattı. O gün bu meşale insanlığın yolunu nasıl aydınlattıysa bugün de mevlidi nebinin insanlık ailesinin aydınlığa çıkmasına vesile olmasını diliyoruz. Vesile olacağına da inanıyoruz. Bu duygularla bütün halklarımızın ve Müslümanların kandilini tebrik ediyorum. Aydınlık yolunda asla duraksama geri çekilme yok. Bu ülkede aydınlığa giden yolu açacağımıza şüphe yok. Mutlaka kazanacağız. 

27 Ekim 2020