Sancar: İçişleri Bakanı sizi temsil ediyorsa bize gelen heyet kimi temsil ediyor?

Eş Genel Başkanımız Mithat Sancar, partimizin haftalık Meclis grup toplantısında güncel gelişmeleri değerlendi. Toplantıya Alevi Bektaşi Federasyonu, Alevi Vakıflar Federasyonu, Alevi Dernekler Federasyonu, Hacı Bektaşi Veli Dernekleri, Pir Sultan Kültür Derneği ve Alevi kurum temsilcileri de katıldı. Ekonomik kriz, anayasa tartışmaları ve HDP etrafında dönen tartışmalara da değinen Sancar, şunları söyledi:

Sevgili arkadaşlarım, değerli misafirler, kıymetli canlar, basının değerli emekçileri, bizleri izleyen çok değerli halkımız; hepinizi yürekten selamlıyorum, grup toplantımıza hoş geldiniz. 

Tutak’taki facia ihmaller zincirinin bir sonucu

Konuşmama başlamadan önce dün Tutakta yaşanan feci kazada yaşamlarını yitiren 7 insanımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına ve halkımıza başsağlığı diliyorum. 3’ü ağır 21 yaralı var. Kendilerine de acil şifalar diliyorum. Bu faciaları sadece birer kaza olarak geçiştirmek mümkün değil, doğru değil. Derik’te yaşadığımız örnek bunun en canlı timsali. Başka yerlerde de aynı acı olaylara tanıklık ediyoruz. Bütün bunlar ihmaller zincirinin, keyfi yönetimin, denetimsizliğin sonuçlarıdır ve bunun siyasi sorumluluğu da bu iktidardadır. O nedenle artık bu ülkede kaza kelimesinin geçtiği facialara mutlaka bu gözle bakalım. Tekrar hayatını kaybeden değerli insanlarımıza Allah'tan rahmet, yakınlarına, sevenlerine ve hepimize başsağlığı diliyorum.

Siyaset çözüm üretmezse sorunlar büyür, güven yıkılır 

Yoğun bir ülke ve siyaset gündemi ile karşı karşıyayız. Ülkenin ve toplumun içinde bulunduğu sorunlar günden güne ağırlaşıyor, çözümsüzlük siyaseti ülkeyi ve toplumsal yaşamı kilitlemeye devam ediyor. Siyaset kurumunun temel amacı siyasal ve toplumsal sorunlara kalıcı çözümler üretmektir. Siyaset bunun için vardır. Eğer bunun dışında bir amaca saparsa da artık halkın kendi kaderini belirleme faaliyeti olmaktan çıkar, rant ve yıkım aracına dönüşür. Ne yazık ki bugün yaşadığımız tablo böyle bir durumu ortaya koyuyor. İktidarı ile muhalefeti ile -muhalefet derken bizleri ayırıyoruz, bizim dışımızda kalan muhalefeti kastediyoruz- siyaset eğer çözümün değil sorunun parçası olursa çıkmazlar büyür, geleceğe dair umut ve güven de yıkılır. Bir toplumun yaşayabileceği en büyük facialardan birincisi belki de budur. 

Gücümüzü birleştirdiğimizde çözüm vardır, mümkündür ve yakındır

Bizi, HDP’yi diğer partilerden ayıran temel özellik burada yatıyor. Biz demokratik seçeneklere dayanan, halkı esas alan çözüm odaklı bir politik mücadele yürütüyoruz. Bir yanda Kürt sorunundan demokrasi ve adalet sorunlarına, ekonomik çöküşten doğa talanına varana kadar bu ülkenin karşı karşıya bulunduğu temel sorunları inkar eden, derinleştiren bir iktidar anlayışı ile yüz yüzeyiz. Bıkıp usanmadan şu sözü tekrarlayacağım: Bu iktidar yalan, talan ve kan üzerine bir siyaset oluşturmuştur. Bu siyaset de toplumu bu felaketlere ve çıkmazlara sürükleyen temel faktördür. Öte yanda da bizim dışımızdaki siyasal muhalefete baktığımızda tablo çok aydınlık görünmüyor. Sorunların kıyısında köşesinde dolanan, kalıcı çözümler üretmekte gerekli basireti cesareti ve iradeyi ortaya koyamayan ya da koymayan bir muhalefet bloku ile karşı karşıyayız. İşte HDP’nin demokratik siyaseti ve çözüm politikaları tam da burada önem kazanıyor. Devreye giriyor ve umudun adresi oluyor. Cumhuriyetin 2'nci yüzyılına girerken tüm sorunların cesaretle, demokratik bilinç ve programla çözülebileceğini söylüyoruz. Çözebileceğimize, gücün bu toplumda mevcut olduğuna inanıyoruz. Yeter ki bu güçleri birleştirelim. Gücümüzü birleştirdiğimizde, çözüm vardır, mümkündür ve de yakındır.

HDP’nin fikriyatı temel sorunların çözümü için bir güç merkezi yaratacaktır

İktidarın neler yapığını, neler yapmak istediğini her vesile ile anlatıyoruz. Faşizmi kurumlaştırmaya azmetmiş, otoriterliği yönetim biçimi olarak seçmiş, sömürüyü ekonomik siyasetin temeline oturtmuş, ayrımcılığı ve toplumsal kutuplaşmayı ilke edinmiş bir anlayışla karşı karşıyayız. Buna karşı en kararlı, tutarlı ve samimi mücadeleyi yürüten yine bizleriz. Bu sorunları çözümsüz kılan anlayışları bu ülke taşımak zorunda değildir. Taşımak zorunda olmadığı gibi gidişatı değiştirecek güce ve potansiyele de sahiptir. Toplumun beklentisi de bu yöndedir. Türkiye’nin önünde demokrasi güçlerinin şeffaf, adil ve kaynaklarını hakça paylaşabilen bir yeniden inşa imkanı bulunmaktadır. İşte bu imkanı çözüme dönüştürmek de biraz önce söylediğim gibi hepimizin, ezilenlerin, emekçilerin, Kürtlerin, canların, Alevilerin, bütün dışlananların, ötekileştirilenlerin buluşmasından geçmektedir. Bunu başarabileceğimize inancımızı hep koruyoruz. Bu inancımız sürekli büyüyor. HDP’nin fikriyatı, programı, mücadelesi ve öncülüğünü yaptığı siyaset tüm temel sorunların çözümü için bir güç merkezi yaratacaktır. Her geçen gün bunun örneklerini topluma ve halklarımıza sunuyoruz. Evet, çözümün güç merkezi, umudun adresi olmaya ant içtik ve bu yolda yürüyüşümüzde de kararlılıkla yürüyoruz. 

Latin Amerika’dan esen rüzgarı Ortadoğu'ya taşıyacak bir merkez yaratacağız

Uzun yıllardır çözüm arayan ülke sorunları mevcut iktidarın inşa etmeye çalıştığı yeni rejimle beraber daha da büyümüş ve artık çöküş noktasına gelmiştir. Toplumsal, siyasal ve ekonomik alanlarda yaşanan bu çöküşten kurtulmanın yegane yolu da büyük halk kesimlerinin dahil olduğu demokrasi ittifakıdır. Tarihsel hakikatler de bunu gösteriyor, Latin Amerika’dan esen rüzgarlar da bunu her gün kanıtlıyor. Çoğulcu ortak ilkelere ve hedeflere odaklanmış geniş demokrasi birliktelikleri oluşturulduğunda, yıllardır toplumların başına musallat olan soyguncu sömürücü otoriter rejimler bir bir çöküyor. Burada da aynısını yapacağız. Burada Latin Amerika’dan esen rüzgarı, Avrupa’ya ve Ortadoğu'ya taşıyacak bir merkez yaratacağız. Bu bizim tarihsel sorumluluğumuzdur. Bu sorumluluğun bilincindeyiz, farkındayız. 

Geleceği inşa etme hedefimizi demokrasi ittifakıyla taçlandırdığımızda çözüm de aydınlık da yakındır

Türkiye’yi kuşatmaya çalışan bu tekçi yapılara alternatif olarak mevcut sistemi restorasyonla ayakta tutmak isteyen politikalar var karşımıza diğer muhalefet partilerinin ürettiği. Ama bunların karşısına da bizler Emek ve Özgürlük İttifakı ile başlayan büyük demokrasi yürüyüşü ittifakını oluşturma çalışmalarımızı yürütüyoruz. Gerçek alternatif, sahici seçenek ve hakiki umut için yürütüyoruz. Zaman daralıyor, kimsenin bu sorumluluklardan kaytarma lüksü, birlikte mücadeleden kaçma hakkı yoktur. Önümüzdeki aylar bu ülkenin gelecek yıllarını belirleyecek. HDP, demokratik sorumluluğunun gerekliliklerini yerine getiren ve mücadelede asla tereddüt göstermeyen bir hatta geleceği inşa etme hedefine yürüyor. Bunu büyük demokrasi ittifakı ile taçlandırdığımızda, bu ülkede çözüm de aydınlık da yakındır. Bir adımlık mesafededir. Bir yüreklik atışı mesafededir. Bunu yapacağız, yapmak zorundayız.

Cumhuriyeti ve demokrasiyi kopmaz bağlarla birbirine yapıştıralım

Bizler demokratik cumhuriyet istiyoruz, özgürlükçü ve eşitlikçi bir toplum hedefliyoruz. Cumhuriyetin demokratikleştirilmesi için çözüm üretmeyenler, köklü sorunları yok sayanlar, ezberci yaklaşımlar Cumhuriyeti de bir adım ileriye götürmez. Cumhuriyeti demokrasi ile buluşturmazsak ortada ne cumhuriyet ne de demokrasi kalacak. Bunu aylar ve yıllardır söylüyoruz. Cumhuriyeti sahiplenen kesimler, sahiplendiğini iddia eden kesimler onu korumak istiyorsa, Cumhuriyeti demokratikleştirmek zorundadır. Gelin Cumhuriyeti ve demokrasiyi kopmaz bağlarla birbirine yapıştıralım, 2’nci yüzyılı Demokratik Cumhuriyet asrı yapalım.

İktidarın kutuplaştırma ve ayrıştırma siyaseti hız kesmiyor. İnsanları birbirine düşman kılmaya, siyaseti ihanet terminolojisinin dışında bir dille yapmamaya azmetmiş bu anlayışla, ülkenin sorunlarını çözmek mümkün değil; tam tersine bu anlayış siyasal, toplumsal ve kurumsal çürümeyi ve yozlaşmayı daha da derinleştirir. Ülkeyi sefalete, toplumu felakete sürükler. Rüşvet, yolsuzluk alabildiğine yaygınlaşmış durumda. Kamu kaynakları birer birer talan ediliyor, kuvvetler ayrılığı hak getire,  parlamento artık etkisiz bir kurum haline dönüştürüldü. Yargının durumu ortada, her gün yeni adaletsizliklerin üretildiği bir fabrikaya dönüşmüş durumda. Toplumun kendisini ifade etme ve nefes alma kanalları her geçen gün daralıyor.

Daha geçen gün sansür yasası çıkarıldı, amaç buydu. Türkiye basın özgürlüğü konusunda dünyada 180 ülke arasında 149’uncu durumda. Otoriter rejimlerin ve bunları kurumsallaştırmak isteyen bütün güçlerin ilk hedefi özgürlükleri yok etmektir, en başta da basın ve düşünce özgürlüğünü ortadan kaldırmaktır. Bu iktidar da bunu yapıyor. Türkiye yolsuzluk endeksinde yine 180 ülke arasında 96’ıncı sırada. Bunlar birbiriyle bağlantılı. Toplumu susturursanız, denetim mekanizmalarını işlemez hale getirseniz yolsuzluk da hırsızlık da alır başını gider. Yargıyı işlevsiz hale getirirseniz çeteler ürer, toplumu çetelerin insafına terk edersiniz.

Bu ikisi arasındaki bağı iyi görmemiz lazım. Bunların temelinde yatan asıl faktörü gözden kaçırmamamız lazım. Kürt sorununda çözümsüzlük ve savaş politikaları. Savaş politikaları kaynakların talanına, canların yitimine sebep oluyor ve bu bizleri her geçen gün daha fazla acıya sürüklüyor. Eksiliyoruz. O nedenle çözümsüzlük politikalarından ve militarist yöntemlerden derhal vazgeçilmesi gerekiyor. Sömürüyü örtmek için de Kürt sorununun çözümsüzlüğü ve savaş politikalarını kullanıyorlar. Emekçiyi birbirine düşman etmek için hareket ediyorlar, at koşturuyorlar. İşte bizler çözümsüzlük politikalarına, savaş uygulamalarına, nefret diline, ayrıştırma zihniyetine karşı bütünlüklü bir tavır ortaya koymak zorundayız. O tavır da bizlerin savunduğu demokratik cumhuriyete giden eşit yurttaşlık ve adalet yoludur.

Bu iktidarın sömürü çarkının yarattığı tahribatlara örnekler de çok fazla. AKP Genel Başkanı geçen gün yaptığı bir şovla yeni yüzyıl vizyonunu ortaya koyduğunu iddia ediyor. Bu iktidarın geçmiş 20 yılının çok çarpıcı birkaç istatistiğini aktaracağım. Bugüne kadar enflasyonun en yüksek olduğu dönemi yaşıyoruz Cumhuriyet tarihinde.

Enflasyon almış başını gidiyor, açlık derinleşiyor. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin verilerine göre son 20 yılda 30 binin üzerinde işçi can verdi. Bunlar iş kazası denilip geçiştirilemez. 

Kimse karanlık tabloya bakıp umutsuzluğa kapılmasın; gücümüz var ve değiştireceğiz

Bu 20 yıl içinde en az 859 gazeteci tutuklandı. Son 5 ayda Diyarbakır ve Ankara merkezli özgür basın çalışanlarına yönelik yürütülen soruşturmalar kapsamında 33 gazeteci gözaltına alındı ve 26 gazeteci tutuklandı. Kadınlara yönelik şiddeti her vesilesi ile aktarıyoruz. Bu iktidar döneminde katlanarak devam ediyor. Cezaevindeki hukuksuzluklar, tecrit, baskılar, hasta mahpuslara yönelik vicdansız uygulamalar da bu tablonun bir diğer ayağını oluşturuyor. Tablo karanlık. Bu iktidarın yarattığı tahribat çok büyük, çöküş her alanda çok derin. Ama bir tek şeye yer yok o da umutsuzluk. Asla bu karanlık tabloya bakıp hiç kimse umutsuzluğa ve karamsarlığa kapılmasın. Gücümüz var, değiştireceğiz, başaracağız.

Siyasal müzakere kanallarını genişletmek hedefindeyiz

Bizler diyalog ve müzakereyi sadece Kürt sorunu için değil bütün sorunların çözüm yolu olarak öneriyoruz. Toplumsal mücadele ve siyasal müzakere aynı anda yürütülmesi gereken çok kıymetli iki yöntemdir. Bizler Kürt sorunundan Alevi sorununa, kadınların eşitlik ve özgürlük talebine, gençlerin sorunlarından diğer tüm alanlardaki meselelere varıncaya kadar tüm bu başlıkların çözümü için toplumsal mücadeleyi büyütmek, siyasal müzakere kanallarını genişletmek hedefindeyiz. Bunları birbirimizle diyaloğumuzda, bütün demokrasi çevrelerinin birbiriyle ilişkilerinde, toplumun bize en uzak kesimleriyle temaslarımızda gerçekleştirmeye kararlıyız. Bunun yolunu, yöntemini, dilini, üslubunu bulmak bizim görevimizdir. Bunu da hep birlikte sizlerle bulacağız.

Kim ki Aleviliğe folklorik bir gösteri nesnesi olarak bakarsa Alevilerin mücadelesine hakaret etmiş olur 

Bugün Alevi canlar eşit yurttaşlık haklarını bir kez daha haykırmak için buradaydılar, şimdi aramızdalar. Şeref verdiniz, baş göz üstüne geldiniz. Bu iktidarın oyunları bitmiyor. Alevi sorununu elektrik, su, beton meselesine indirgeyecek torbalar getiriyorlar. Alevilerin talepleri bu torbalara sığmaz. Alevi canların mücadelesi bu torbalarla ayrıştırılamaz, gölgelenemez, zayıflatılamaz. Temel talepleri eşit yurttaşlıktır. Nedir bunun içeriği, ne kastediliyor? Eşit yurttaşlık derken ne kastediyoruz? Çok basit; bütün Alevi kurumlarının ve canlarının ilk talebi cemevlerinin ibadethane statüsüne kavuşturulması ve bunun anayasal güvenceye alınmasıdır. Cemevleri ibadethanedir, kültür merkezi değildir. Alevilik folklorik bir gösteri nesnesi değildir. Buna kim böyle bakarsa, Alevi inancına ve on yılların mücadelesine hakaret etmiş olur. Alevilerin kendini tanımlama ve kendini yaşama hakkı vazgeçilmezdir, dokunulmazdır. Hiçbir güç ve iktidar Alevilerin ve Aleviliğin ne olduğuna, ibadetlerinin ve ibadethanelerinin neresi olduğuna keyfince karar veremez.

Din derslerinin Alevilerin çocuklarına zorla okutulmasına karşıyız

Öncelikle cemevleri ibadethane olarak tanınmalı ve bu statü güvenceye alınmalıdır. Özgürlükçü ve laik eğitim talep ediyor Aleviler. Bizler de özgürlükçü ve laik eğitim talep ediyoruz. Din derslerinin Alevilerin çocuklarına zorla okutulmasına karşıyız. Sadece biz söylemiyoruz AİHM ve AYM kararları ortada. Ama bu iktidar bu kararları uygulamak yerine şimdi çeşitli oyunlar çevirerek “Alevi mücadelesini nasıl bölebilirim, Alevi toplumunun içine nasıl nifak sokabilirim ve kendime nasıl yandaş bir Alevi camiası yaratabilirim?” diyor. Ama nafile. Aleviler Kırklar Meclisi geleneğinden geliyor. Bütün canlar bir olmadan mücadelede başarının olmayacağını biliyor. O nedenle bu hesap Alevilerin tarihinden ve mücadele birikimden, yüreğinden ve sözlerinden geri dönecektir. Biz de buradayız, hep birlikteyiz. Bu mücadele hepimizin mücadelesidir.

Mücadele nedir sorusunun cevabını arayanlar HDP’nin 7 yılda yaptıklarına baksın

Ortada HDP ile ilgili yürütülen bir aktüel ve güncel tartışma var. Bizim kendimizi uzun uzun anlatmamıza gerek yok. Yaptıklarımızdan tereddüt duyan bir halimiz de yok. Özgüvenimiz tam, ne yaptığımızı biliyoruz. Bu iktidara karşı mücadeleyi, bu rejimin inşasına karşı direnişi her türlü bedeli göze alarak yürüten bir partiyiz. Dolayısıyla mücadele nedir, bu iktidarın politikalarına ve kurduğu rejime karşı nasıl bir siyaset yürütülür sorularının cevabını en kestirme yoldan bulmak isteyenler, HDP’nin son 7 yılda yaptıklarına hızla baksınlar. Neler yaptık bunların hepsini sayabiliriz, buna ihtiyacımız yok. Biz halklarımızın hafızasının da yürekleri kadar sağlam olduğunu biliyoruz. İstedikleri kadar hafıza mühendisliği yapmaya çalışsınlar. Unutulmuyor, unutulmayacak. Ne yapıldığı, neden yapıldığı, nasıl yapıldığı sorularının cevabını bu kolektif hafıza, bu toplumsal yürek ve vicdan biliyor. Bazılarını arada hatırlatmak gerekiyor. Bizler bu hatırlatmaları, mücadeleyi daha da büyütmek için yapmak durumundayız. Eşit ve ortak bir geleceğin, bu topraklarda birlikte yaşamın bir demokratik cumhuriyet düzeninde gerçekleşmesini savunuyoruz. Baştan beri programımızda, kuruluş belgelerimizde bu hedef yer alıyor. Demokrasi, barış, adalet, eşitlik, özgürlük vazgeçilmezlerimizdir. Demokratik siyasete yönelik hiçbir baskı bizleri bu hedeflerden alıkoyamaz.
Bugün Alevi canların meşru ve haklı etkinliğine polis saldırdı. Sevgili Celal Fırat dedemiz sevgili dostum Meclis hastanesine kaldırıldı darp edildiği için. Alevilerin sorunlarını böyle mi çözeceksiniz? Sevgili Celal Fırat geçmiş olsun, seninleyiz. Burada her birimizin özgürlüğü ve temel hakkı bizlerin emaneti, sorumluluğu ve onları korumak da bizlere görevdir. Bu mücadele birlikte büyüyecek. 

Yürütmeyi veya kabineyi Adalet Bakanı mı, İçişleri Bakanı mı temsil ediyor?

Adalet Bakanlığının başkanlığında bir AKP heyeti Meclis Grubumuzu ziyaret etti, kıyamet koptu. Bakalım bu kıyamette neler var? Neden bu kadar fırtına koparılıyor. Spekülasyon ve senaryolar üretme yarışı başlıyor.  Görüşmenin sebebi ve konusu belli. AKP heyeti başörtüsü düzenlemesine ilişkin Anayasa değişikliği teklifini anlatmak  ve destek istemek için diğer partiler gibi partimizi de ziyaret etti. Görüşmeyi yürüten Grup Başkanvekillerimiz ve Parti Sözcümüz de kendilerine temel  ilkelerimizi hatırlattı ve bu teklifi Eş Genel Başkanlar aracılığıyla kurumlarımıza taşıyacağımızı belirtti. Buraya kadar sorun var mı? Sorun var diyor bazıları. Bizim ilkelerimiz, stratejilerimiz belli. Daha önce yaptığımız açıklarımız da ortada. Biraz önce ayların konuşmalarının özetini yaptım aslında. Ve konuşmaların değil yılların mücadelesinin kısa bir tablosunu sundum. Bizler demokratik işleyişi esas alan bir partiyiz. Elbette bize gelen bir teklifi kurullarımızla konuşmadan açıklayamayız. Eş Genel Başkanların dahi kurullarda tartışmadan bir konuda bağlayıcı bir karar açıklaması geleneğimizde yok. Yarınki MYK toplantımızdan sonra somut cevaplarımızı kamuoyuyla paylaşacağız. Bizler için bir karmaşa yok. Asıl karmaşa başkalarının kafalarında ve zihniyetlerinde. Her yerden tutarsızlık ve samimiyetsizlik akıyor. Sırayla ve özetle anlatmaya çalışayım. Hani derler ya bir şahsa anlatır gibi şahsın adını anmayayım.

İçişleri Bakanı sizi temsil ediyorsa bize gelen heyet kimi temsil ediyor?

İlk sözüm AKP’ye. Yürütmeyi veya kabineyi kim temsil ediyor, AKP önce bir karar versin. Adalet Bakanı mı, İçişleri Bakanı mı? Heyetimizle görüşme talebinde bulunan AKP, Adalet Bakanı başkanlığında bir heyet gönderiyor, ertesi gün İçişleri Bakanı hakaretlerine ve tehditlerine devam ediyor. Bize saldırılarını daha da yükseltiyor. Karar verin. Bu hükümetin başı veya kalbi Soylu mu ya da siz misiniz? Eğer İçişleri Bakanı ise bu politikaların mimarı ve sahibi o zaman neden heyet gönderiyorsunuz? Neden uzlaşma için partileri geziyorsunuz, bize geliyorsunuz. Sürekli nefret, düşmanlaştırma, iftira, hakaret konuşmaları yapan, her türlü kumpasın arkasından çıkan, kirli işlerin içinde olduğuna dair büyük albümlere sahip İçişleri Bakanı sizi temsil ediyorsa bize gelen heyet kimi temsil ediyor. Buna karar verin.

Bedel ödeyerek yürütüyoruz bu mücadeleyi

Gelelim AKP heyetinin ziyaretinde bizim AKP ile işbirliğine hazır olduğumuz yorumunu yapanlara. Bu iktidarın yerleştirmeye çalıştığı rejime karşı en etkili mücadeleyi biz yürütmüyor muyuz? Üstelik konforlu alanlara çekilerek, korunaklı sığınaklarda yer kaparak değil bedel ödeyerek yürütüyoruz bu mücadeleyi. Eski eş genel başkanlarımız, milletvekillerimiz, binlerce yoldaşımız, seçilmiş belediye başkanlarımız, PM üyelerimiz bu mücadeleyi kararlılıkla yürüttükleri için bedel ödüyorlar. Öyle korunaklı alanlara çekilerek güvenli sığınaklardan HDP’ye ahkam kesecekseniz önce şu gerçeği küçücük de olsa bir görmeye çalışın. Biz de samimi eleştiri var diyelim. Ama öyle olmuyor, o sığınaklardan HDP’ye laf yetiştiriyorlar. En güçlü, kararlı mücadeleyi biz yürütüyoruz, bu iktidar bu rejimi yerleştirmek için en büyük engelin biz olduğumuzu biliyor. Onun için 4 Kasım operasyonunu, Kobanî ve kapatma davalarını devreye koydu. Korktuğu güç biziz. Biz mücadele etmeyi biliriz. Siyasette müzakerenin değerini biliriz.

Müzakere mücadeleden bağımsız bir şey değil. Bir görüşmeyi hemen işbirliği diyerek yorumlayanlara daha birkaç sözüm olacak. Bizler siyasetimizden de mücadelemizden de vazgeçmiyoruz, taviz vermiyoruz. Rutin bir ziyaretten hareketle bu gerçeği yok sayanlara sesleniyoruz: Bu iktidarla gerçek ve yıkıcı işbirliği, iktidarın varlığını dayandırdığı temel unsurlara, mesela Kürt sorununda inkarcı zihniyete, güvenlikçi savaş politikalarına destek değil mi, bu politikalara destek verenler iktidarla gerçek işbirliği içinde olanlar değil mi? İktidarın asıl destekçileri onun varlığını sürdürmesine öyle ya da böyle yardımcı olanlar, temel konularda onun çizdiği oyun sahasından ayrılmayanlardır. Öyle değil mi? Cevap verin, değil deyin.

İktidarla işbirliğine hangi örneklerini sayayım? Tezkereleri söyledim. Bazıları unutmuş olabilir. HSK üye seçimi Meclis’te yapılıyor, üye seçiminde partilere belirli kontenjanlar ayrılıyor ve HDP’yi dışlamak için iktidar elinden geleni yapıyor. Bizim dışımızda Meclis’te grubu bulunan diğer partiler ne yaptılar peki? Üye pazarlığına oturdular; iki sana, bir bana, gerisi iktidara. İşbirliği hangisi? İktidarla işbirliği yapanlar HSK pazarlığına oturup yargının içindeki bu sefaleti meşrulaştıranlar mı, yoksa bir ziyareti kabul edip görüşme yapan biz miyiz? Bu soruyu herkes kendine sorsun.

Bize bu görüşme üzerinden saldıranların maksadı ne anlamıyorum. İktidarın tutarsızlığını eleştirmek mi istiyorsunuz, yani iktidara HDP ile görüşmemen şimdiye kadar yanlıştı bundan sonra görüşmeniz gerekir mi diyorsunuz. Öyle diyenler çok az. Tartışmayı böyle yürütene rastlamadım. Tam tersine AKP’yi eleştirir görünürken, güya bizi kriminalize ediyor. Nasıl oluyor da terörist dediğin bir parti ile görüşürsün görüşme, demek istiyorlar. Daha fazla üzerine git demek istiyorlar. Bu bir koalisyon değil mi? Eğer iktidara bunu söylüyorsanız sizin iktidardan farkınız ne? Onu ortaya koyun. Koyun da inanalım. Şimdi neredeyse 2 yıldır başta siyasal muhalefet olmak üzere tüm toplum kesimlerine diyalog ve müzakere çağrısı yapıyoruz. 

Gücünüzü yapıcı siyasetimizi iyi niyetle değerlendirmeye harcasaydınız ülke bu halde olmazdı

27 Eylül 2021’de seçim stratejimizi ve müzakere çerçevemizi bir deklarasyonla açıkladık. Sözümüzü toplumla doğrudan paylaştık, paylaşıyoruz. Siyaseti şeffaf yürütüyoruz. Bu ziyaret üzerinden yaygara koparanlara soruyoruz; niye bu çağrılara cevap vermiyorsunuz? TV’lerde, gazete köşelerinde, sosyal medya hesaplarında senaryolar üretip ahkam kesenler ve bize had bildirmeye, bizi itham etmeye kalkışanlar; sizler bütün bu söylediklerime harcadığınız enerjinin binde birini yapıcı çözüm siyasetimizi iyi niyetle değerlendirmeye harcasaydınız, ülke ve toplum ve dahi muhalefet bu halde olmazdı. Sorumlu sizsiniz. Kapımız hepinize açıktır, herkese açıktır. Hangi konuda görüşmek, müzakere etmek, öneride bulunmak, öneri almak istiyorsanız buyurun gelin kapımız açık. Gelin derken de yanlış anlama olmasın, işimizi gücümüzü bırakmış sizler gelesiniz diye sizleri bekliyor değiliz. Biz yolumuzda yürüyoruz, her alanda mücadeleyi yükseltiyoruz, alternatif yaratıyoruz, demokratik çözüm dönüşüm için politikalar ve stratejiler oluşturuyoruz. İttifaklarımızı büyütme çalışmalarımız aralıksız sürüyor, değişimin ve çözümün adresini inşa ediyoruz.    

Partimizi hedefine koyan komplo teorisi meraklılarına soruyorum: HDP’ye siyasette biçtiğiniz misyon nedir?

Partimizi hedefine koyan komplo teorisi meraklılarına, senaryo üreticilerine açık açık soruyorum ve aynı açıklıkta cevap bekliyorum. HDP’ye siyasette biçtiğiniz misyon ve uygun gördüğünüz rol nedir?  Mesela en çok konuştuğumuz seçimler, mesela seçimlerde izleyeceğimiz stratejiyi ilan ettik, altını doldurarak geliştiriyoruz. Peki, siz seçimlerde ne yapmamızı bekliyorsunuz? Gelin söyleyin, kimse ağzının içinde gevelemesin! Ne istiyorsunuz, ne bekliyorsunuz HDP’nin sizin nezdinizde misyonu ve rolü nedir? Açık söyleyin, açık konuşalım. Biz açık konuşuyoruz. Daha nasıl konuşalım, daha ne diyelim? Bu ülkeye açık, şeffaf, demokratik siyaseti yerleştireceğiz, dürüst siyaseti yerleştireceğiz. Bedeli ne olursa olsun bu yoldan vazgeçmeyeceğiz. 

Kimlerin hangi hesaplar içerisinde olacağını görebilecek birikime sahibiz

Değerli dostlar, bizleri izleyen bütün vicdanlı, ahlaklı, adil yurttaşlar hepinize sesleniyorum. İlkelerimiz ve hedeflerimiz belli, kararlılığımız ortada. Gücümüzü ve meşruluğumuzu bunlardan ve milyonların inatçı desteğinden alıyoruz. Yolumuzu belirlerken demokratik, çoğulcu, katılımcı yöntemler kullanıyoruz, kullanmaya devam edeceğiz. Kendimize güveniyoruz, ne yaptığımızı biliyoruz. Kimlerin hangi hesaplar içerisinde olacağını görebilecek birikim ve ferasete sahibiz. Kulağımız tüm toplumun mazlum ve mağdurlarındadır, demokrasi ve adalet isteyen insanlarındadır. Yüreğimiz onlarla birlikte ve onlar için çarpıyor. İnanalım. Bu yolda yürüdükçe birlikte kazanacağız. Hak yardımcımız, Hızır yoldaşımız olsun. 

8 Kasım 2022