Sancar: İktidar sosyal yardımlarla oylara ipotek koyuyor

Eş Genel Başkanımız Mithat Sancar Karar TV'nin sorularını yanıtladı:

KARAR TV'de soruları yanıtlayan HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, ekonomi yönetimini eleştirdi. "Verimliliği ve refahı yükseltmeyi değil, kendisini iktidarda tutacak bir ekonomik oligarşi yaratmayı hedefliyorlar" diyen Sancar, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ni işaret etti: "2013'ten sonra Gayri Safi Milli Hasıla hızla düşüyor. 2018'teki sistem değişikliği aşağı gidişi hızlandırdı. Çünkü hukuk devleti ve demokrasiden büyük sapma anlamına geliyor sistem değişikliği. Birincisi güven ve öngörülübilirlik... İkincisi denetim ve gözetim... Kaynakların kullanımının halk adına denetlenmesi gerek" diye konuştu.

HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, KARAR TV'de yayınlanan 'Liderlerle Ekonomi' programında Taha Akyol, Elif Çakır ve İbrahim Kahveci'nin sorularını yanıtladı. Partilerinin önerilerini sunan Sancar, ekonomi yönetimini eleştirdi. Ekonomideki temel soruna dikkat çekerken kaynak yönetimi ve 'ekonomi sosyal bilimlerin yönetimidir' ifadesini kullanan Sancar "Temel yanlış, kaynakları üretimi ve geliri artırmaya ayırmıyor. Yandaşa ve kendisine destek olacak bir sermaye grubu yaratıyor bu iktidar. İsraf var. Rant ekonomisi var. Verimliliği ve refahı yükseltmeyi değil, kendisini iktidarda tutacak bir ekonomik oligarşi yaratmayı hedefliyorlar. Üretime dayalı bir politika yok. Sanayiciler bile inşaatçı oldu. Yandaşa rant içeren bir politika var. Büyük ihalelerin tamamına yakını beş şirkete veriliyor. Şeffalıfık yok burada. Beşli bir ekip oluşturulmuş. Beşli grup için sert bir tabir kullanmayacağım. Buradaki rant, kaynak yönetiminin yanlışlığını gösteriyor. Buralarda ihale hukukuna değil iktidara avantaj yaratmaya yönelik kriterlere öncelik veriliyor. Sürekli betona yatırım anlayışı var. Nepotizm gibi başka başlıklar da var" dedi. 

SERMAYE KAÇIŞININ NEDENİ

Ekonomide yapılması gereken yapısal reformların siyasi ve iktisadi boyutu olduğunu anlatan Sancar, sermayenin güven içerisinde hareket edebilmesine dikkat çekti. "İçeride de yatırım için öngörülebilirliğe, hukuksal güvenliğe ihityaç var. Yatırdığınız paranın size döneceğine dair kuşkunuz olmaması lazım. Yabancı sermayenin ülkeye gelmesi için de aynısı gerekli. Hukuk devletinin asgari gereklilikleri işletilmiyor. Bağımsız bir yargı yok. Çünkü iktidarın kontrolünde. Yabancı sermayenin kaçışında ekonomi ve siyasetin içi içe geçmesi gösteriliyor" ifadelerini kullandı.

2018'DE AŞAĞI GİDİŞ HIZLANDI

Çin örneği üzerinden başlayan demokrasi-ekonomi ilişkisi tartışmalarına değinen Sancar "Demokrasi sadece oy kullanmak değil. Şefffalık ve denetimdir aynı zamanda. Bu ülkenin kaynaklarının talan edilme 'garantisi' var. Denetim yapacak kurum kalmadıysa her türlü yolsuzluğu rahatlıkla yapabilirsiniz. Ekonominin mantığı, bir süre sonra kaynaklar kendini tüketir. Türkiye 7-8 yıldır eğik düzlemde kayıyor" tespitinde bulundu. Gayri Safi Milli Hasıla'nın (GSMH) 2013'te zirve yaptığını belirten Sancar, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin ekonomiye etkisine değindi. "Sonra hızla düşüşe geçiyor. Hangi gelişmeye tekabül ediyor. Sistem değişikliği. Türkiye'yi uçurak dedikleri. 2018'teki sistem değişikliği aşağı gidişi hızlandırdı. Çünkü hukuk devleti ve demokrasiden büyük sapma anlamına geliyor bu sistem değişikliği. Demokrasi ve hukuk ekonomi açısından olmazsa olmaz. Birincisi güven ve öngörülübilirlik... İkincisi denetim ve gözetim. Kaynakların kullanımının halk adına denetlenmesi gerek" diyen Sancar, yoksullaşmaya işaret etti. 

YARDIMLARLA OYLARA İPOTEK KOYUYORLAR 

İşsizliğin ülkedeki en önemli sorun olduğunu ifade eden Sancar "Hayat için en önemli mesele. TÜİK geniş dağılımlı işsizliği esas almıyor. Onlar iş arayanları esas alıyorlar. Ben DİSK'in verilerinden takkp ediyorum. Pandemiden önce 8 milyon, sonra 13 milyon işsiz olduğu söyleniyor. Yüzde 30'lara varan bir durum. Genç işsizlik üçte bir durumda. İktidar bu işsizliği nasıl yönetiyor, sosyal yardımlarla. Çeşitli şekillerde hanelere yardım aktarılıyor. Fakat bunun da sınırına gelindiğine görüyoruz. Pandemide IBAN üzerinde kaynak aramazlardı çünkü kaynakları kalmadı" dedi. Ekonominin seçmen tercihi etkisini değerlendirmesi istenen Sancar "Türkiye'de 25 milyona yakın insan açlık sınırında yaşıyor. Peki iktidara destek niye sürüyor?" diye sorarak, şöyle devam etti: "Sosyal yardımlarla iktidara bağımlı geniş bir kitle var. Bu ekonomik siyasi şantaj politikasıdır. İktidar, sosyal yardımlarla oylara ipotek koyuyor. Devletler yoksullukla mücadeleyi böyle yönetemez. Bize göre yardımlar yurttaşlık hakkıdır. Yarattıkları bağımlılık politikalarının etkisi olduğunu görüyoruz."

'KAZANIMLAR GİDER' PROPAGANDASI

Seçmen tercihinin değişmemesi konusunda ikinci bir başlığa da değinen Sancar 'kazanımlar gider' propagandasına değindi. Sancar, şunları söyledi: "İkincisi de 'koltuk' politikasıdır. 'Biz gidersek elde edilen kazanımlar yok olur. Kimlik ve statü kazanımları yok olur. Biz gidersek kazandığınız statüleri geri alacaklar' deniyor. Bu ikisini geçersiz kılacak hamleyi yapmak muhalefetin görevi. Muhalefet burada kendini sorgulamalı. Biz bu yardım bağımlısı kitleye güven veremiyorsak kendimizi sorgulamalıyız."

Partilerinin programında piyasa, mülkiyet, verimlilik ve finansman gibi ekonomik kavramların yer almadığı hatırlatılan Sancar "HDP'nin ekonomi programı; Avrupa'daki sosyal demokrat partilere göre daha ileri. Kesinlikle şunu savunuyoruz. Kamu adına piyasa denetlenmeli. Biz ülkenin üçüncü büyük partisiyiz. Sistemin hangi sorunları doğurduğunu otaya koymalıyız. Bu sistemin kendi mantığı açısından yanlış işlediğini ortamaya koymalıyız" değerlendirmesinde bulundu. Anadilde eğitim talebini kendi yaşantısından örneklerle anlatan Sancar "Türkiye'nin, bugün en büyük sıkıntısı; kaynakların belli kesimlerde toplanması. Ekonomide de adil bir düzen oluşturulmalı. Ülkenin kaynaklarının gelişmeye yatırılmadığı kanaatineyiz. Bunun ekonomik ve insan boyutu var. Nitelikli insan yetiştirilmediği için kaynak israfına da göz yumuluyor. Türkiye'de kaynaklar yetersiz değil. Niye tarımda ithalata mecbur kaldık. Bazı alanlardaki siyasi tercihler bu sonucu doğuruyor. Hakkari'den Van'a araçlarla gelirken uçsuz bucaksız meralar bomboş. Eğer demokrasi ve Kürt sorununu demokrasi çerçevesinde çözmeye yönelik adım atılsaydı o meralar boş olmayacaktı" yorumunda bulundu.

BU SİSTEMLE KURUMLAR YOK EDİLDİ  EHLİYET GİTTİ, İTAAT GELDİ 

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin ekonomiye somut etkileri sorulan Sancar, şu cevabı verdi: "Nereden başlayayım. Birincisi kurumlar yok edildi. Hazine Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlığı ciddi birikimin olduğu kurumlardı. Hukuk devleti, şeffaflık, demokrasi, katılımcılık ve denetim bizim kuracağız tartışmasız ilkelerdir. Hazine Müsteşarlığı'nın okul gibi olduğu söylenir. Devlet Planlama Teşkilatı'nın insana tecrübe verdiği bilinir. Bu her dönemde böyleydi. Bunlar şimdi yok. Liyakat, ehliyet ve bilgi. Bu sistem bunları yok etti. Yerine sadakat ve itaat geldi. Hamza Yerlikaya'yı niye oraya (Vakıf Bank Yönetim Kurulu) koyarlar? Burada ona da haksızlık edildi. Maliyeden bir şey anlıyor mu? Bugün Hazine ve Maliye Bakanı orta düzeyde bir maliye sınavına girse zayıf not alır. Tek adam rejimi sadece eleştiri sloganı değil. Her şeyin tek adamın yönettiği değil ona bağlandığı bir sistemdir. Kurumların içi boşlatıldı. Merkez Bankası'nın bir ciddiyeti ve ağırlığı vardı. Şimdi Merkez Bankası Cumhurbaşkanı'nın iki sözüne bağlı bir yer haline geldi. Kurumlar ehliyete değil sadakata göre yönetiliyor. Rasyonalite değil iktidarı sürdürmeye yönelik bir yönetim kurmuş oluyorsunuz. Bir ülkede, ihale hukukunun şeffafca rekabete uygun olması gerekir. Şeffaflık, kaynakların nereye harcandığını toplumun denetlemesini sağlıyor. S-400'lere 2.5 milyar dolar verildi. Nerede bunlar, niye alındı? Kim karar verdi? Tek adam dediğimiz o mekanizma. O paketlerde duran şey bu ülkenin çocuklarının geleceğidir. İşleyen parlamento, denetim yapan kurumlar olsaydı bunlar o kadar kolay olmazdı."

İHALE KANUNU 10 YILDA 132 KEZ DEĞİŞTİ 

İhale Kanunu'ndaki düzenlemelere değinen Sancar'ın bu konuda değerlendirmeleri şöyle: "İhale Kanunu'nda sürekli istisnalar getilidi. 10 yılda 132 değişiklik yapıldı. Sürekli olarak ihale hukukunun temel prensibine istisna getirmişler. Yani siz kime ihale vereceğinizi açıkca değil pazarlıkla uygun gördüğünüz kişilere veriyorsunuz. Şeffaflık ortadan kalkınca denetim de ortadan kalktı. Büyük projelerin tamamı böyle. Kamu özel projelerin de şeffaflık yok. Verilen garantileri sorunca cevap vermiyorlar. Meclis'teki önergelerimize yanıt vermiyorlar. 10 kat pahalıya yapılmış bunlar. Müteahhide 10 kat rant sağlandığı söyleniyor."

KAYNAKLARI YUTAN KARA DELİKLER VAR 

HDP Eş Genel Başkanı "Pazar seçim olsa iktidara gelseniz ilk ne yaparsanız?" sorusuna ise şu yanıtı verdi: "Öncelikle kaynakları yutan karadelikleri kapatacağız. Yandaşlara bütçeden yapılan ödemeleri durduracağız. Kara delik orası, yutuyor. İsraf kanallarını, saray inşaatlarını durdurucağız. 14 tane uçan saray, bir tane yüzen saray var. Türkiye'nin bunlara tahammülü olamaz. Bütün taraflarla, herkesle konuşacağız. Büyük günahlar işlese de görüşünü ortaya koymaya çalışıcağız. Demokrasi zeminin güçlendirdiğinizde istikar ve barış havası gelişir. Hukuk dışı uygulamaları durduracağız. Başta yargı bağımsızlığı olmak üzere reformları açıklayacağız." 

ÇÖZÜM SÜRECİNDE KİMSE MASUM DEĞİL

Doğu ve Güneydoğu'daki ekonomik problemler de sorulan Sancar, Suriye krizinin Gaziantep'e etkisine vurgu yaptı. 'Kürt sorununda demokratik çözüm için siyasetin devreye sokulması' ve komşularla tekrar iyi ilişkiler yürütülmesi gerektiğini anlatan Sancar 'Çözüm Süreci' hakkında da şunları söyledi: "Burada hiç kimse masum değildir. Sorumluluğun büyük kısmı farklıdır. Buna siz farklı ben farklı cevabı veririz. Büyük kısım hükümette. Süreç başarısızlığa uğramışsa herkes muhasebesini yapmalı."

27 Haziran 2020