Sancar: İktidarı değiştireceğiz ama yetmez, bu iktidarları besleyen düzeni de değiştireceğiz

Partimize yönelik süren saldırılar ve kapatma davasına karşı yürüttüğümüz “HDP’liyiz, Her Yerdeyiz” programımız kapsamında yürüttüğümüz il gezileri devam ediyor. Eş Genel Başkanımız Mithat Sancar ve beraberindeki heyetimiz bugün Aydın'da ziyaret ve buluşmalar gerçekleştirdi. Sabah saatlerinde Kuşadası'nda ilçe binamızı ziyaret eden Sancar, ardından esnaf ziyaretinde bulundu. Daha sonra Kuşadası STK temsilcileriyle bir araya gelen Sancar, Aydın’a geçerek orada da STK ve yerel basın temsilcileriyle görüştü. Akşam saatlerinde Ovaeymir’de bir halk buluşmasına katılacak olan Sancar STK ve yerel basın temsilcileriyle yapılan toplantıda şunları söyledi:

Öncelikle böyle değerli bir toplantıyı organize ettiği için il yönetimimize teşekkürlerimi sunmak istiyorum. Davete icabet edip katıldığınız için siz değerli kurum temsilcilerine de teşekkür ediyorum. Bir süredir Türkiye’nin çeşitli illerinde etkinlikler düzenliyoruz. Bir programımız var. Bu programımız aslında Türkiye’de en geniş demokrasi ittifakını kurma hedefimizin yeni bir aşamasını oluşturuyor. Yeni bir mücadele programının aşamaları olarak belli bölgelerde halk buluşmaları gerçekleştiriyor, kurum temsilcileriyle bir araya geliyoruz. Esas amacımız buradan fikirler almak, öneriler almak; burada birlikte tartışmak, ülke sorunlarına çözümü birlikte aramak ve özel olarak çözüm yolunu sizlerle tartışarak belirlemek.

Saldırıların münferit olduğunu söyleyenler saldırıların sorumlusu ve ortağıdır

Biliyorsunuz, HDP yoğun bir saldırı altında. Bir yandan kapatma davası devam ediyor, fiziki saldırılar da yapılıyor. Geçtiğimiz haftalarda çok değerli kardeşimiz katledildi. İzmir İl Binamızda Deniz Poyraz kardeşimize saldırı yapıldı ve aramızdan canice alındı. Bu saldırılar devam ediyor, edebilir bunun farkındayız. Birkaç gün önce Marmaris İlçe Binamıza bir saldırı gerçekleştirildi. İlçe binamız tarandı, tahrip edildi. Bu saldırıların temelinde iktidarın nefret siyaseti, ayrıştırma politikası, düşmanlaştırma anlayışı yatıyor bunu biliyoruz. Kim ki bu saldırıların münferit olduğunu iddia ediyorsa bilin ki saldırıların sorumlusudur ya da sorumluluğunun ortağıdır. Bu tür saldırıların hiçbir dönemde münferit olmadığını, olamayacağını aksine belli amaçlar için örgütlü bir şekilde gerçekleştirildiğini biliyoruz. Türkiye tarihi bu konuda acı tecrübelerle doludur.

Yolumuz Demokratik Cumhuriyeti birlikte kurma yoludur

Ama biz yolumuzdan sapmıyoruz, yolumuza devam ediyoruz. Yolumuz esas olarak Demokratik Cumhuriyeti birlikte kurma yoludur. Bunu da bütün halklarla ve inanç gruplarıyla birlikte yapmak istiyoruz. Türkiye’de demokrasiyi isteyen, adalet ve özgürlük hasreti çeken bütün çevrelerle buluşma amacındayız. Çünkü çıkışın ancak böyle geniş bir demokrasi ittifakı ile mümkün olduğuna inanıyoruz. HDP olarak biz direnmeye devam edeceğiz. HDP olarak geri adım atmamız söz konusu olmayacak. Bundan önce de farklı dönemlerde çok ağır saldırılara karşı karşıya kalmış bir gelenekten geliyoruz.

Meselemiz sadece HDP’yi savunmak değil bu düzeni değiştirmektir

Bu saldırılara nasıl göğüs gerileceğini ve nasıl mücadele edileceğini gayet iyi biliyoruz. Bizim meselemiz sadece HDP’yi korumak ve partiyi savunmak değil; Türkiye’de işleyen bu cinayet, talan ve soygun düzenini birlikte durdurmak, değiştirmektir. Dediğimiz gibi esas olarak partiyi savunma hedefimiz ortada duruyor. Kapatma davası açıldığı andan itibaren bunu bütün Türkiye’ye ilan ettik. Partiyi sonuna kadar savunacağız, yaşatacağız ve büyüteceğiz. Bu konuda imkanlarımız da var inancımız da var kararlığımız da var. Fakat HDP’ye yapılan saldırıların hiçbiri sadece HDP’yi hedef almıyor. Bizim inancımız bunun Türkiye’de bütün demokrasi güçlerine yönelik bir planının sistemli uygulaması olduğudur. HDP'yi hedef almalarının en önemli nedeni HDP’nin kararlı bir şekilde baskılara boyun eğmeden mücadele etmesidir, ama bir başka amaç daha var. Bu toplantı da bunun bir örneğidir. HDP, halklar arasında sağlam köprülerin kurulması için her türlü çabayı harcamaya kararlıdır. Bizim varoluş temelimiz budur. Türkiye’de halkların ortak iradesini egemen kılmak, halkların eşitliğine, inançların özgürlüğüne dayalı Demokratik Cumhuriyeti inşa etmek. İşte HDP’ye saldırıların belki de en önemli sebebi bu konuda kararlı yürüyüşünden sapmamasıdır. Yani halkları buluşturan, inançları bir araya getiren, eşit yurttaşlığı savunan çizgisinden taviz vermemesidir.

Tüm halklar bir araya gelirse bu düzeni değiştirebilir; HDP’nin yolu tam da budur

Şu anki iktidarın amacına ulaşabilmesi için belki de bulduğu tek çare halkları birbirinden koparmaktır, halkları düşmanlaştırmaktır, ezilenleri ayrıştırmak ve her birini kendi küçük dünyasına hapsetmektir. Oysa biliyoruz ki Türkiye’de büyük bir çoğunluğu oluşturuyoruz. Bütün ötekileştirilenler, en başta kimliklerinden dolayı baskıya uğrayan Kürtler, inançlarından dolayı baskıya uğrayan Aleviler, Ermeniler, Süryaniler, bütün diğer kimliklerden topluluklar hepsi ancak bir araya gelirse bu baskı, inkar ve sömürü düzenini sona erdirebilir. İşte HDP’nin yolu tam da budur. Burada bulunmamız bu amacın gerçekleşmesine katkı almak içindir. Sizlerden hem bizlere öneriler sunmanızı hem varsa uyarılarınızı iletmenizi, eleştirilerinizi söylemenizi istiyoruz.

Ne yapacağımızı sizlerle belirlemek istiyoruz

"Parti kapatılırsa ne yapacaksanız?" sorusu sürekli soruluyor. Sizler de bunu konuşuyorsunuz. Bizim Türkiye’de siyasi gücü etkili kullanma imkanlarımız var, bu konuda hazırlıklarımızı sürdürüyoruz. Önümüzde seçimler olacak öyle ya da böyle erken ya da zamanında. Biz seçimlerin erken yapılmasını istiyoruz. "HDP seçimlerde nasıl bir yol izleyecek?" diye sorular soruluyor. Partiyi kapattırmamak için her türlü mücadeleyi sürdüreceğiz, hukuki alanda da siyasi alanda da mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz. Parti kapatılsa bile Türkiye’de siyasi dengeleri belirleyen, geleceğin inşasında aktör olan konumumuzu yine ortaya koyacağız. Bunun somut yöntemi ne olmalıdır? İşte bu buluşmaların asıl hedeflerinden biri de budur. Sizlerle birlikte belirlemek istiyoruz. Bugün ziyaret ettiğimiz Kuşadası esnafının kulağımıza fısıldadığı iki cümle, sizlerden bugün duyacağımız değerli görüşler, geçen hafta Antep ve Urfa’da gerçekleşen halk buluşmalarından ortaya çıkan ruh, yükselen ses, 10 gün sonra Ağrı, Bitlis ve Van’da gerçekleştireceğimiz ziyaretlerde temaslarımız sonucu elde edeceğimiz veriler, duygular... Bütün bunları önümüze koyup yolumuzu birlikte belirleyeceğiz.

Doğaya sahip çıkma hakkını savunan bir partiyiz

Burası özel bir bölge. Aydın çok önemli bir ilimiz. Pek çok açıdan önemli. Aydın’ı Aydınlılara anlatma gibi bir hadsizlikte bulunmayacağım ama mevcut iktidarın talan politikalarından en fazla nasibini alan şehirlerimizden biri. Jeotermal santraller kurarak buradaki tarımsal üretimi nasıl bitirdiklerini, doğayı nasıl tahrip ettiklerini sizler yaşayarak görüyorsunuz. Biz HDP olarak inançların özgürlüğünü, halkların eşitliğini savunduğumuz kadar kadınların kendi hayatlarına sahip çıkma hakkını, gençlerin geleceğe umutla yürüme hakkını ve elbette doğayı savunma hakkını sonuna kadar savunan bir partiyiz. Doğaya sahip çıkma hakkını savunan bir partiyiz. Buradaki her sorun HDP’nin sorunudur.

Demokrasi güçleriyle birlikte yürümek istiyoruz

Bu buluşmalarımızda bir şiarımız var; "HDP’liyiz, her yerdeyiz!" diyoruz. Türkiye'de nerede bir baskı ve zulüm varsa, kime karşı bir haksızlık varsa, hangi kesime karşı bir haksızlık varsa HDP olarak orada olmaya devam edeceğiz. Gittiğimiz yerlerde de oradaki bütün demokrasi güçleriyle buluşup birlikte yürümeyi istiyoruz. Bugün burada buluşmamızın nedeninin bu olduğunu tekrar edeyim. Temel sorunlardan biri demokrasi ve özgürlük sorunudur, hukuk devleti sorunudur. Bütün bunların temelinde de her yerde açık konuşmamız gereken bir sorun var, o da Kürt sorununda çözümsüzlüğün bugüne kadar nasıl tahribatlar yarattığı ve derin acılara yol açtığıdır. Bunları konuşmamız ve bu konuşmaların üzerine de demokratik çözümü birlikte tartışmamız gerekiyor. Bütün demokrasi güçlerinin bunu Türkiye’de Demokratik Cumhuriyet hedefinin temel meselelerinden biri olarak görmesini istiyoruz. Biz Kürt meselesinin mutlaka çözülmesi gerektiğini söylüyoruz. Bunun da bir tek yolu var o da demokratik çözüm, demokratik siyaset, diyalog, müzakere ve toplumsal meşruiyettir. Bu dört unsuru bir araya getirdiğimizde, Kürt sorununun çözümünü iktidarlardan beklemek gibi bir yanlışa düşmekten kurtuluruz.

İktidar, politikalarını çözümsüzlük üzerinden işletebiliyor

Demokratik Cumhuriyeti inşa edeceksek, barış içinde yaşamayı gerçekleştireceksek bunların hepsini tabandan yukarıya doğru gerçekleştirmemiz gerekiyor. Yani toplum olarak sorunun çözümüne sahip çıkmak zorundayız, demokrasi güçleri ve toplum olarak sorunun çözüm yöntemlerinin bundan başka olamayacağını göstermek zorundayız. Bir arada barış içinde, özgürce, demokratik bir düzende yaşamanın başka bir yolu yok. Bugünkü iktidar baskı politikalarını, savaş politikalarını, zulüm politikalarını Kürt sorunundaki çözümsüzlük üzerinden işletebiliyor. Toplumu ayrıştırmayı da yine bu bahaneyi kullanarak başarabileceğini düşünüyor, zaman zaman da bunu başarıyor doğrusu. Bizim iktidarın elinden bu aracı almamız gerekiyor. Yani Kürt sorununu kullanarak, savaş politikalarıyla ülkeyi sürekli kan ve talan düzeni içinde tutma yöntemini boşa çıkaracak en temel yol bizlerin demokratik çözüme sahip çıkmasıdır. Demokratik çözümü savunursak hep birlikte Demokratik Cumhuriyeti de kurabileceğiz. Biliyoruz Türkiye'de muhalefet partileri arasında da çeşitli çevrelerde de Kürt sorununda çözüm konusunda fazlasıyla temkinli, hatta ürkek ve bazen de üzücü tavırlar ortaya konabiliyor. Eğer biz bir değişim istiyorsak, demokratik adil bir gelecek kurmak istiyorsak, bu ülkeye barışı getirmek istiyorsak değişimi samimiyetle ve cesur bir şekilde istemek zorundayız. Değişim kolay değildir, gerçek ve samimi değişim bir bedel ödemeyi gerektirebilir.

Sadece iktidarı değiştirmek yetmez düzeni de değiştirmemiz gerekiyor

Ben konuşmayı çok uzatmak niyetinde değilim ama burada bu iktidardan kurtulmak isteyen herkesin bir başka şeyi önüne hedef olarak koyması gerektiğini hatırlatmak istiyorum. Bu iktidarı değiştirmek istiyoruz, HDP olarak bedel ödeyerek yolumuza devam ediyoruz ama sadece iktidarı değiştirmek yetmez düzeni de değiştirmemiz gerekiyor. Bu iktidarın beslendiği düzenin değişmesi için mücadele ortaklığını inşa etmemiz gerekir. Sedat Peker'in ifşaatlarıyla ortaya çıkan kirli ilişkiler ağını, ekonomiden siyasete yaşadığımız bu korkunç kirlenme ve çeteleşme durumunu yaratan düzenin kendisini değiştirmeyi hedeflemeliyiz. İktidarı mutlaka değiştirmeliyiz ama bu iktidarları yaratan düzeni samimiyetle değiştirmeyi de istemeliyiz. Bakın Susurluk’ta ortaya çıkan bütün kirli ilişkiler ağının, uyuşturucu ticaretinden binlerce faili meçhul cinayete, binlerce köy yakmaya uzanan büyük suç imparatorluğunun temelinde yine Kürt sorununda savaş politikaları yatıyordu. O politikaları kullanarak o suç imparatorluğu yaratılmıştı.

Düzeni değiştirebilmek için kendimizi değiştirmemiz gerektiğini tartışmamız lazım

Aynı şey 2015’ten beri yeniden yaşanıyor. Bizlerin bu döngüyü kıracak yolları birlikte bulmamız şarttır. Bu düzeni değiştirebilmek için de bizlerin kendimizi nerede değiştirmemiz gerektiğini tartışmamız lazım. Buna HDP’yi de dahil ediyoruz ama bu çağrımız toplumun bütün kesimlerine, muhalefet partilerine ve bütün demokrasi isteyen, adalet arzulayan çevreleredir. Değişimin kolay olmadığını söylemiştim fakat eğer Demokratik Cumhuriyeti ve özgür geleceği kurmak istiyorsak değişmemiz gerekiyor. Benim çok sevdiğim bir yazarın çok sevdiğim alıntısını aldım yanıma. Yıllar önce bir yazımda kullanmıştım. Onu sizlerle paylaşmak istiyorum. Sonra da sözü sizlere bırakacağız. “Hepiniz öylesiniz” ben bunu şöyle değiştireyim “Hepimiz böyleyiz. Hiçbir şey yapmadan hiçbir şey vermeden her şeye sahip olmak istiyorsunuz, oysa değişimin bedeli vardır. Gömlek değiştirirken sancılanmamak mümkün mü? Yitirerek kazanırsın, kazanmanın başka yolu yoktur. Çoğu kez yitirdiğini düşündüğün şeyler de senin sandığın kadar değerli ve vazgeçilmez değildir. Çoğu zaman özveri bile değildir bunlar, sen öyle sanırsın sadece bir değişimdir.”

Burada buluşmamız bu inancımızın doğrulanmasıdır

Değişime direnen partilerin, bunlar muhalefetin içinde de yer alıyor, değişime direnen toplumsal kesimlerin kendilerine göre korkuları vardır. Değişimin getireceği bedellerden dolayı kaybetme kaygıları vardır. Fakat bir kere denemeye başladıklarında kaybetmeye korktukları şeylerin hiç de o kadar değerli olmadığını, o küçük dünyada büyüttükleri şeylerin vazgeçilmez olmadığını görecekler. Onlardan vazgeçmeyi göze aldıkları andan itibaren çok daha büyük kazanacaklarını görecekler. Yani bizler kendi kendimize yarattığımız korkular, ayağımıza kendi ellerimizle doladığımız ipler varken değişimi gerçekleştiremeyiz. Çağrımızı tekrarlıyoruz; yapay korkulardan, on yıllardır işlenen önyargılardan, ayağımızdaki prangalardan kurtulma cesaretini gösterdiğimiz anda güzel günlerin hiç de o kadar uzak olmadığını göreceğiz. Ben bu ülkede, bu toplumda böylesi bir cesarete sahip insanların çok büyük bir çoğunluk oluşturduğu inancımı dile getiriyorum. Burada buluşmamız bu inancımızın doğrulanmasıdır. Buradan çıkacak sonuçlar hepimizin yolunu daha da açacaktır. Önümüzü daha iyi görmemizi sağlayacaktır. Buna benzer buluşmaları artırdıkça, Türkiye’de düzen içi iki kutba ve düzen içi kadro değişimlerine mahkum olmadığımızı da görürüz. Bizim yapmamız gereken gerçek demokratik yaşamı bu cesaretle inşa etmektir. Geldiğiniz için hepinize sonsuz teşekkür ediyorum.

17 Temmuz 2021