Sancar: İnsanın zulme ve zorbalığa karşı mücadelesi hafızanın unutmaya karşı mücadelesidir

Eş Genel Başkanımız Mithat Sancar, Diyarbakır Ticaret Odasının ev sahipliğinde açılan Hafıza Odası isimli serginin açılışına katıldı. Burada sergiyi ziyaret eden ve kısa bir konuşma yapan Sancar şunları söyledi:

Bu anlamlı etkinlikte bir araya gelmiş olmanın değerli olduğunun farkındayız. Diyarbakır’da "Hafıza Odası" sergisinin açılışında bulunmanın elbette pek çok açıdan önemi var, anlamı var. Bir defa Diyarbakır, Turgut Uyar’ın şiirine en çok uyan şehirlerden biridir. Turgut Uyar’ın Acının Coğrafyası şiiri belki de en iyi bu toprakları tarif eder. Bir de aynı şairin Acının Tarihi diye bir şiiri vardır. İşte acının tarihine en iyi tanıklık edeceğimiz yerlerden biridir, belki de birincisidir.

Acıları unutturmak isteyenler aynı acıların tekrar yaşanmasını isteyenlerdir

Acılarla baş etmenin çeşitli yolları var. Geçmişte yaşanan acıları unutturmak isteyenler o acıların tekrar yaşanmasının hesabını yapan anlayışı temsil ederler. Ama acıları hatırlatmak isteyenler geçmişteki acıların bir daha yaşanmaması şiarıyla yola çıkarlar. İşte hafıza tam da burada son derece kilit bir kavramdır. Çünkü geçmiş acılarla yüzleşebilmek için hatırlamak gerekiyor. Hatırlamak için hafızayı canlı tutmak gerekiyor. Hafızayı çeşitli yollarla canlı tutmak mümkün. Bunların başında kültür, sanat ve edebiyat geliyor. İşte Hafıza Odası bugün birlikte gezdiğimiz bu çok değerli sergiyle tam da bu amaca hizmet ediyor. Değerli sanatçı Ahmet Güneştekin, acıya seslerle ve renklerle bir canlılık vermeye çalıştı ve çok da başarılı oldu bu konuda. Gerçekten dünya çapında takdir edilmesi ve görülmesi gereken örnek bir çalışma, belki de biricik örnek olacak bir çalışma. Kendisini buradan tebrik ediyorum. Ayrıca Diyarbakır Ticaret Odas Başkanı Mehmet Kaya ve yönetim kurulu üyelerine bu sergiyi mümkün kıldıkları için tebriklerimi iletmek istiyorum.

Acıları ortaklaştıramazsak birlikte yaşamın temellerini sağlam tutmamız da mümkün olmaz

Elbette amacımız bu ülkede geleceği ortak ve eşit bir demokratik yaşam üzerine kurmaktır. Bizim bundan zerre bir tereddüdümüz, herhangi bir endişemiz kendi adımıza yok. Bu ülkenin ihtiyacı olan şey toplumsal barıştır. Toplumsal barışı da eşit, ortak yaşam ve demokratik kültürle sağlayabiliriz. İşte bu yolda hafıza, hatırlama ve yüzleşme son derece önemlidir. Acıları ortaklaştıramazsak birlikte yaşamın temellerini sağlam tutmamız da mümkün olmaz. Belki de o yüzden Yunanlılar hafızanın, zamanın ve denizin kardeşi olduğunu söylüyorlardı. Yanılmıyorlardı. Birkaç yüzyıl öncesine kadar İspanyolca'da hatırlamak kelimesi uyanmak kelimesi ile aynı anlama geliyordu. Eğer acıları yaratan zihniyetleri durdurmak istiyorsak ve birlikte ortak, eşit bir yaşam inşa etmek istiyorsak tam da bu şekilde hareket etmemiz yani denizlere akan sokakların hafızasını görmemiz ve hep uyanık olmamız gerekiyor.

İnsanın zulme ve zorbalığa karşı mücadelesi hafızanın unutmaya karşı mücadelesidir

Yine değerli bir yazarın sözünü paylaşacağım, Milan Kundera'nın sözünü. “İnsanın iktidara karşı mücadelesi hafızanın unutmaya karşı mücadelesidir” der. Biz bunu şöyle tercüme edelim. İnsanın zulme, zorbalığa karşı mücadelesi hafızanın unutmaya karşı mücadelesidir. Bugünkü sergide Cumartesi Annelerini, 5 nolu odayı gördük. Bugünkü sergide failli meçhul cinayetlerin temsilini gördük. Bunları yaşanmamış sayarak yolumuza devam edemeyiz.

Geçmişe adaleti teslim edemezsek geleceği de adalet üzerine kuramayız

Bunların yaşanacağı bir gelecek hiçbirimiz için huzur refah getirmez. O yüzden hatırlayalım, bunlara karşı ortak durmanın yollarını büyütelim. Büyütelim ki toplumsal barışı, demokratik ve adil bir geleceği inşa edebilelim. Geçmişe yönelik adaletin adı onarıcı adalettir. Geçmişin de adalete ihtiyacı var. Eğer geçmişe adaleti teslim edemezsek geleceği de adalet üzerine kuramayız. Şimdiki zamanda olduğu gibi adaletsizlik içinde yaşamak mecburiyetinde bırakılırız.

Gelecek için adil bir düzen, geçmiş için onarıcı adalet vazgeçilmezlerimizdir

İşte hem geleceğe yönelik adil bir düzen hem de geçmişe ilişkin onarıcı adalet toplumsal barış için vazgeçilmezlerimizdir. Buradan daha fazlasını söyleyebiliriz. Bu kadar insan bir araya gelmişken sadece hafızanın, hatırlamanın, acının anlamına ilişkin bu çok değerli sergi vesilesiyle birkaç cümle etme ihtiyacı hissettim. Son olarak şunu da söylemem gerekiyor.

Unutturmaya karşı sanatla ve kültürle mücadele eden MKM’nin etkinliği yasaklandı

Bugün Mezopotamya Kültür Merkezinin 30’uncu kuruluş yıl dönümüydü. Bunun için büyük bir etkinlik düzenlenmişti. Haftalardır hazırlığı sürüyordu, İstanbul Bostancı Kültür Merkezinde yapılacaktı. Burada hepimizin zevkle dinlediği, alkışladığı Xero Arkadaşımız da orada konser verecekti. Ama bugün İstanbul Valiliğinin daha önce izin verdiği bu etkinlik Kadıköy Kaymakamlığı tarafından yasaklandı. MKM de tam olarak kültürü yaşatmayı, unutturulanı yeniden hatırlatmayı; tiyatroda, sanatta, sinemada, müzikte Ortadoğu, Mezopotamya ve Anadolu’nun seslerini ve renklerini güçlü bir şekilde yaymayı hedefleyen güçlü bir kuruluş ve maalesef onun 30’uncu kuruluş yıl dönümü etkinliği yasaklandı.

Bu topraklarda acının tarihinin sembollerinden olan çok değerli Musa Anter büyüğümüz MKM’nin kurucusudur. İşte bütün bunlara karşı hep birlikte mücadele etme irademizi güçlendirmek zorundayız. Eğer bunu başarabilirsek inanın ortak eşit yaşamı demokratik kültür üzerinde ve toplumsal barış temelinde inşa edeceğimiz günler asla uzak değildir. Ben bu inançla tekrar hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. Bu sergide emeği geçen çok sayıda görülmeyen emekçiyi de kutluyorum.

16 Ekim 2021