Sancar: Kapatma davası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı binasında değil, bizzat Saray’da hazırlanmıştır

Eş Genel Başkanımız Mithat Sancar, haftalık olağan Meclis grup toplantımızda gündemdeki gelişmeleri değerlendirdi. Newroz kutlaması, HDP’ye yönelik saldırılar, İstanbul Sözleşmesinin iptali, Gergerlioğlu’nun vekilliğinin düşürülmesi gibi üst üste gelen saldırılara tepki gösteren Sancar şöyle konuştu:

Newroz kutlamaları özgürlük ve barış mücadelesine inancın ve azmin irade beyanına dönüştü

Newroz coşkusu ile gerçekleştirdiğimiz grup toplantımıza hoş geldiniz. Hafta sonu Newroz’u büyük bir coşku ile kutladık. Farkındasınız seslerimiz de biraz çatlak çıkıyor. Newroz’da milyonlara seslenebilmek için bütün gücümüzü kullandık. Kalanı burada kullanacağız. Baştan, bu kısık ses için hepinizden anlayış bekliyorum.

Hafta sonu Newroz’u gerçekten büyük bir coşku ile kutladık, milyonlar meydanlara aktı. İstanbul’dan Ankara’ya, İzmir’den Mersin’e Adana’ya, Kobane'den Amed’e, Mahabad’dan Elih’e, Hewler'den Cizre’ye, Kamışlo’dan Dilok’a uzanan Newroz kutlamaları özgürlük ve barış mücadelesine inancın ve azmin irade beyanına dönüştü.

Newroz’un en önemli mesajı, halkımızın gösterdiği cesaret ve kararlılık 

Newroz’un en önemli mesajı, halkımızın gösterdiği cesaret ve kararlılık olmuştur. Her türlü baskı, tehdit ve sindirme politikaları karşısında halkımız asla boyun eğmeyeceğini, iradesi ve onuruyla oynanmasına izin vermeyeceğini bütün dünyaya açık bir şekilde göstermiştir. Hepsine buradan tekrar yürekten teşekkür ediyoruz.

Newroz’un gösterdiği bir diğer hakikat, halkımızın büyük mücadele vererek, büyük bedeller ödeyerek bugünlere getirdiği demokratik siyaset çizgisinden asla taviz vermeyeceğidir. Demokratik siyasete bütün gücüyle sahip çıkacağı mesajını halkımız meydanları doldurarak, Newroz ateşinin sıcaklığı ve coşkusuyla, baharın rengarenk tablosuyla duyurmuştur. Biz de diyoruz ki halkımızın bu iradesi bize emanettir. Bu emaneti en güzel şekilde koruyacağız ve her zaman söylediğimiz gibi büyüterek limana bu gemiyi mutlaka vardıracağız.

Halk Newroz meydanlarında bir kez daha ortaya koydu: Yanlış hesap halktan döner

Meydanları dolduran milyonlar ve gelemeyen en az onlar kadar insanımız, Newroz’da HDP’nin etrafında kenetlenmiştir. Siyaset mühendisliği yapmaya heveslenenlere, HDP’siz bir Türkiye hayali kuranlara cevabını açık bir şekilde vermiştir. Faşizmin kirli ve karanlık senaryolarını değil; halkın onurlu ve özgür yaşam, güçlü demokrasi ve adil barış özlemlerinin gerçeğe dönüşeceğini bir kez daha müjdelemiştir.  

Milyonlar HDP’yi kapatma girişimlerine, vekilliklerin düşürülmesine, siyasi operasyon ve kumpaslara, kayyım gaspına; “demokratik siyasi irademi engelleyemezsiniz, durduramazsınız, beni çiğneyemezsiniz” diyerek en güçlü şekilde haykırmıştır. Yanlış hesap halktan döner. Halk bunu bir kez daha ortaya koydu güçlü Newroz ateşinin sıcaklığıyla...

Newroz meydanlarındaki gençlerin gözlerinde korkunun zerresini, sinmişliğin izini arayanlar yanıldılar

Genç kardeşlerim, sevgili yoldaşlarım bu Newroz’a gençliğin ruhunu ve iradesini yansıttınız. Herkese, hepimize umudun adresini bir kez daha gösterdiniz. Büyük moral ve güç verdiniz. Baskıya ve zulme boyun eğmeyeceğinizi, Newroz’la yeşeren umudun çoğalacağını, hiçbir engelin sizi yıldıramayacağını duruşunuz, heyecanınız, cesaretiniz ve coşkunuzla herkese bir kez daha gösterdiniz. Newroz meydanlarında bu yıl belki de en genç Newroz’u kutladık. Bütün meydanlar gençlerle doluydu. Gençlerin gözlerinde korkunun zerresini, sinmişliğin izini arayanlar yanıldılar, büyük yanıldılar. İşte bizim gücümüz budur. Geleceğimiz, gençlerimiz, halklarımız, bütün emekçilerimiz, bütün insanlarımız bu genç enerji ve coşku ile yürüyüşe devam edecektir. Bunu da bu Newroz ortaya koymuştur.

Gençlerin enerjisi ve coşkusu hem yükümlülüklerimizin hem sorumluluklarımızın hem de ideallerimizin önemi konusunda bizleri bir kez daha uyarmış ve bizlere önemli mesajlar vermiştir. Bu mesajları ve uyarıları başımız gözümüz üzerine kabul ediyoruz. Yolumuza sizlerden aldığımız güçle, sizinle devam edeceğimizin sözünü veriyoruz. Sizlere tekrar yürekler dolusu selam ve sevgilerimizi gönderiyoruz.

Newroz alanlarının en güçlü sesi, iradesi ve rengi şüphesiz kadınlar oldu

Sevgili kadın arkadaşlar; Newroz alanlarının en güçlü sesi, iradesi ve rengi şüphesiz siz kadınlar oldunuz. Her zamanki gibi. Kadınların gücünü, kararlılığını ve cesaretini bir kez daha ortaya koydunuz. Her türlü tahakküme karşı güçlü meydan okuyuşunuzla, bu ülkenin kadın düşmanı ceberut iktidarın tekelinden mutlaka ama mutlaka çıkacağının müjdesini verdiniz. Kadın baharının bu ülkede yaşanacağına dair umudu tazelediniz, büyüttünüz. Buradan mücadelenizin önünde saygıyla eğiliyorum, sizleri sevgiyle selamlıyorum kadın arkadaşlarım.

Demokratik kamuoyu, siyaset kurumu, parlamento Newroz’da halkın verdiği barış mesajını dikkatle değerlendirmelidir

Değerli halkımız; barış ekmek, su ve hava kadar bu toprakların kadim halklarının yaşamsal ihtiyacıdır. Yaşam barışla vardır, yaşam barışla anlamlıdır. 2021 Newroz’u yaşadığımız büyük tarihsel acıların son bulması için hayalini kurduğumuz onurlu barışın aciliyetini hepimize göstermiştir. Newroz alanlarında halkımızın ortaya koyduğu barışı sahiplenme iradesi 2013’teki tarihi barış çağrısının önemini göstermiştir. Halkımız barış konusunda kararlı ve ısrarlıdır.

Elbette barış çözüm masası devirerek ülkeye ağır bedeller ödeten bu siyasi iktidarla değil;  halklarla, demokrasiden, ortak aydınlık gelecekten yana olan herkesle barış ittifakıyla inşa edilecektir. O nedenle bütün demokrasi güçlerinin, demokratik kamuoyunun, siyaset kurumunun, parlamentonun Newroz’da verilen barış mesajını dikkatle değerlendirmesi, rol üstlenmekten kaçınmaması, cesur ve net olması siyasal ve toplumsal bir ihtiyaç ve zorunluluk olarak önümüzde durmaktadır. Bu kararlılıkla yolumuza devam edeceğiz. Durmayacağız, yılmayacağız, pes etmeyeceğiz. Mücadelemizi mutlaka başarıya ulaştıracağız!

Halkımızdan aldığımız güçle demokratik siyasetteki yürüyüşümüzü sürdüreceğiz, bu yoldan dönüş yoktur!

Demokrasi elbette bedel ödemeyi göze alarak, büyük mücadele vererek kazanılır. Kimse demokrasiyi de özgürlüğü de halka, kitlelere ihsan etmez, lütfetmez. Demokrasi ancak mücadele ile kazanılır ve bunun da bedelleri vardır. Bu ülkede demokratik siyaset yürütmek de bu bedeli göze almadan mümkün değildir. Cesaret ve kararlılık gerektirir bu mücadele. Biz de halkımızdan aldığımız güç ve cesaretle demokratik siyasetteki ısrarımızı ve yürüyüşümüzü sürdürüyoruz. Bu yoldan dönüş yoktur ve olmayacaktır. Bunu herkes net bir şekilde bilsin.

Kapatma davasının hukukla tartışılacak bir tarafı yoktur, çünkü bu ülkede hukuk yoktur

Bize karşı açılan kapatma davası yargı süsü verilmiş siyasi bir intikam davasından başka bir şey değildir. Kürt halkının demokratik siyaset birikimine düşmanlıktan başka bir şey değildir. Kürt halkının onurlu barış, demokrasi ve özgürlük yürüyüşünü bütünüyle durdurma hırsından ve çabasından başka bir şey değildir. Hukuki hiçbir yanı yoktur bu davanın. Hukukla tartışılacak tarafı da yoktur. Çünkü bu ülkede hukuk yoktur, adalet yoktur.

Kapatma davası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı binasında değil, bizzat Saray’da hazırlanmıştır

“Davanın savcısı kimdir” diye sorarsanız Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı değildir elbette. Bu davanın savcısı iktidarın başıdır. Kapatma davası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı binasında değil, bizzat Saray’da hazırlanmıştır. O nedenle ortada hukuki bir mesele varmış gibi tartışanları da boşa enerji harcamaktan vazgeçmeye, meselenin ne kadar hayati, siyasi nitelik taşıdığını görmeye ve buradan bakmaya ve konuşmaya çağırıyorum. 

Her saldırı dalgasından daha fazla güçlenerek, büyüyerek, çoğalarak çıktık

HDP kurulduğu günden beri fiili olarak kapatılması için kesintisiz bir şekilde baskı hamleleri ve zulüm uygulamaları ile karşı karşıyadır. Neler yapılmadı ki… Bu iktidar sürekli olarak yalanlarla hafızayı köreltmek, toplumun hafızasını bastırmak ve unutmayı dayatmak istiyor. Yalanlar ve çarpıtmalarla. Her seferinde bu örneklerin bir kısmını yeniden hatırlatmak gerekiyor. Eş Genel Başkanlarımız Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ, milletvekillerimiz, binlerce üyemiz, yöneticimiz ve belediye eşbaşkanlarımız tutuklandı. Hala hepsi siyasi rehine olarak tutuluyorlar. Dokunulmazlıklar kaldırıldı, vekillikler düşürüldü. Halkımızın binbir emekle kazandığı belediyeler gasp edildi, medyada bize karşı akıl almaz bir ambargo uygulandı. Bize karşı her yerde nefret söylemi kullanıldı. İftira ve kara propaganda yürütüldü. Ne oldu peki? Her saldırı dalgasından daha fazla güçlenerek, büyüyerek, çoğalarak çıktık. Demokratik olmayan seçim yarışlarından bile yüzümüzün akıyla çıktık.

HDP’yi kapatamazsınız: HDP bir bina değildir, meydanlardaki milyonlardır!

Bunu sağlayan halkımızın sarsılmaz inancı, bitmez tükenmez mücadele azmi ve sağlam hayalleridir. İşte bizi ayakta tutan budur. Dün de söyledim, tekrar ediyorum: HDP bir bina mıdır, bir dükkan mıdır, ne sanıyorsunuz? HDP meydanlardaki milyonlardır. HDP meydanlara gelemeyip kalbi o meydanlarda atan milyonlardır. HDP halktır!

Ülkeyi uçuruma sürüklemenizin önündeki en büyük engel HDP’dir, sizi durduracağız!

HDP’yi kapatamazsınız. Bu fikriyat toprağa derin bir şekilde kök salmıştır. Hangi dalını budasanız on dal, bin dal, yüz bin dal daha çıkacaktır. Bir kez daha Newroz meydanlarına bakın ve gerçeği görün. Ama sizin gerçeği görme kabiliyetiniz yok. Karanlık bir yola girdiniz, ülkeyi uçuruma sürüklüyorsunuz. Karşınızdaki en büyük engel de HDP, arkasındaki milyonlar ve bu milyonların sarıldığı bu güçlü fikriyattır. Bu engeli ortadan kaldıramayacaksınız. Bir kez daha söylüyoruz, sizi durduracağız, kaybedeceksiniz.

Kapatma iddianamesi bir itirafnamedir; tükendiniz, korkuyorsunuz!

Bu dava aslında iktidarın tükendiğinin de itirafıdır. Günlerce haftalarca tartışıldı. Yok, AKP kapatma davasından yana değil de MHP bastırıyor da falan. Hepsi hikaye. Ortada merkezi bir iktidar aklı var. Ve bu iktidar aklı yapılan her şeyin sorumlusudur. Kimse sorumluluğu atıp diğerini sorumlu göstermeye kalkmasın. Karşımızda ceberut bir iktidar var, faşist bir iktidar var. Ne yapıyorsa bu iktidar birlikte yapıyor. Bu koalisyon ortakları sorumluluğu birlikte taşıyor. O nedenle bu iktidarın tükeniş iddianamesidir bu iddianame. İktidar tükendiğini bu dava ile bir kez daha göstermiştir.

İddianame bir itirafnamedir. Buna iddianame demek bile fazladan değer biçmektir. İktidarın bir bildirisinden öte bir anlam taşımıyor. Hangi örnekleri sayalım? Hayatta olmayan arkadaşlarımıza siyasi yasak talep etmişler. Biliyoruz, sadece dirimizden değil geçmişte mücadele eden ve bugün aramızda olmayan arkadaşlarımızdan da korkuyorsunuz. Çünkü bu fikriyatın kökleri o mücadelenin her zerresinde yaşıyor ve oradan besleniyor. O miras bugün mevcutsa o zaman ödenen bedellerle ilgilidir.

Hayatta olmayan arkadaşlarımızdan korkuyorsunuz. Siyasi yasak istiyorsunuz, korkuyorsunuz. HDP fikriyatı nerede varsa -toprağın altında, üstünde, havada, suda- ondan korkuyorsunuz. Korkmakta da haklısınız. Çünkü HDP size nasıl kaybettireceğini ve bu ülkeye demokrasinin yolunun nasıl açılacağını çok iyi biliyor.

7 Haziran’ı, 31 Mart’ı, 23 Haziran’ı unutmadınız, unutmayın da

Siz de iyi biliyorsunuz. 7 Haziran’ı unutmadınız. 31 Mart’ı, 23 Haziran’ı unutmadınız. Unutmayın da. Her gün verilen mücadeleyi unutmadınız, unutmayın. Korkunuz büyüktür, bizim de cesaretimiz büyüktür. Yürüyoruz açık alınla, büyük cesaretle. Hem kaybettireceğiz bu iktidara, hem de bu ülkeye kazandıracağız. 

Bu iktidar, kötülük yarışında öncüllerini geride bırakacak kadar hızlı ve hırslı

Beraatla sonuçlanan davaları delil diye koymuşlar iddianameye. Binlerce iddianame okumuşumdur bugüne kadar. Bu dönem yazılan iddianameler kadar ayıp olanlarını görmedim. Bu iktidar, kötülük yarışında geçmişteki bütün kötülükleri geride bırakacak kadar hızlı ve hırslıdır. Bu kötülük yarışının kendilerini nereye götürebileceğine geçmişteki örneklere bakarak görsünler. Hangi kötülük hayatta kalabildi? Hangi kötülük bugün yad ediliyor? Kötülüğün geriye iyilik bırakması mümkün mü? İşte tarih, işte gerçekler. Buyurun bakın bunlara.

İddianamede “HDP milli meselelerde devletin yanında durmamıştır” demişler, onurla sahipleniyoruz

Bakın, o kadar hızını alamamış ki bu iddianameyi hazırlayanlar; diyorum ya savcılık değildir iddianamenin hazırlandığı yer, bir partinin genel merkezinde hazırlanmış, son hali Saray’da verilmiştir. Sonunda karşımıza bir siyasi parti bülteni çıkmıştır. İddianamede diyorlar ki, “HDP milli meselelerde devletin yanında durmamıştır”. Bir faşizan zihniyetin bu kadar açık itiraf olur mu? Siyasi partiler niye var? Eğer sizin gibi düşünseydik adımız niye HDP olsun? Elbette karşı çıkacağız, haklılığımızı da bütün halklar görüyor. Savaş tezkerelerine elbette karşı çıkacağız. Savaş politikalarıyla bu halkı açlığa, kana, yoksulluğa mahkum etmenize elbette itiraz edeceğiz. Onay vermiyoruz ve bunun da şerefini taşıyoruz, onurla sahipleniyoruz.

İktidara itiraz ettik, karşı çıktık; çok iyi yaptık, çok doğru yaptık

Milli mesele diye iddianamede verilen örneklere bakarsanız hepsi çökmüş dış politika maceraları. Görmüyor musunuz, Libya’da hangi iddialarla vardınız, şimdi neredesiniz; Doğu Akdeniz’de hangi krizleri büyüttünüz şimdi hangi tavizleri vermenin pazarlığını yapıyorsunuz; Suriye'de, Irak'ta neler yaptınız, şimdi bunları nasıl başka türlü pazarlamaya çalışıyorsunuz! Dünya görmüyor mu, bu ülkenin insanları görmüyor mu? İtiraz ettik, karşı çıktık; çok iyi yaptık, çok doğru yaptık. Bunu gerekçe yapacak herhangi bir yargı organı, herhangi bir hakim mutlaka bin kez düşünsün.

AYM Raportörüne sesleniyorum: İddianameyi reddet, ortak olma!

Bu gerekçeleri önüne alan, bu iddianamede yazanları okuyan hakimler çok zor durumda kalacaklar. Anayasa Mahkemesinde değerli hukukçular olduğunu biliyorum. Bu iddianameyi gördüklerinde içleri sızlayacak hakimler olduğunu biliyorum. Ama ne yazık ki bu iktidar her türlü imkanla, baskı ve sindirme yöntemiyle hakimlerin iradesine el koymaya çalışıyor. Yine de iradesine ve vicdanına sahip çıkacak olan hakimler vardır, bu inancımı korumak istiyorum. İlk önce ilk incelemeyi yapan raportör arkadaşımıza sesleniyorum: Reddet bu iddianameyi. Reddet ortak olma. “Bu iddianame kabul edilemez” diye karar ver ve tarihin aydınlık sayfalarında yerini al. Her an ve her aşamada biz vicdanlı insanlara seslenmeye devam edeceğiz. 

Kapatma davası iktidarın intikam davasıdır

Bu dava bir tasfiye planının parçasıdır. Çöktürme planının devamıdır, aynı zamanda intikam manifestosudur. Bu dava, kaybettikleri büyükşehir belediyelerinin intikam davasıdır. Bu dava, iktidarın ilk seçimde daha büyük kaybedecek olmasından dolayı açılan korku davasıdır. Bu dava, savaş politikaları karşısında barışı savunduğumuz için bir cezalandırma davasıdır. Bu dava, barış ve demokrasi arayışlarının yolunu halka kapatma davasıdır.

Kapatma davası açıldı diye mücadelemizden vazgeçecek değiliz

Elbette kapatma davası açıldı diye mücadelemizden vazgeçecek değiliz. Neye mal olursa olsun demokratik siyasette ısrar edeceğiz. Meydanı bu karanlığa ve bu faşizm iklimine asla bırakmayacağız. Onlar yolumuza engeller çıkarsa bile bugüne kadar o engelleri nasıl birer birer aştıysak aynı kararlılık ve azimle bu engelleri de aşacağız. Engelleri aşacak gücümüz de birikimimiz de cesaretimiz de var. Onlar HDP’yi siyaset dışına itebileceklerini sanmaya devam etsinler. Biz siyasetin merkezine, ülke yönetimine yürüyüşümüzü güçlü adımlarla ve tüm demokratik seçeneklerle daha etkili bir şekilde sürdüreceğiz. 

“HDP ne yapacak” diye soranlara diyoruz ki; biz bu zihniyeti mahkum edeceğiz

Yol haritamız soruluyor, insanlar merak ediyor. Bazıları da korkuyla karışık merak ediyor. “Ne yapacak acaba bu HDP” diyorlar. “Hangi yolları bularak yeniden büyüyerek yollarına devam edecekler” diye merak ediyorlar. Bizim yolumuz bellidir. Bu ülkenin insanlarını nefessiz bırakan, açlığa ve sefalete, baskıya ve zulme mahkum eden zihniyeti değiştirmek. Özgür, eşit, onurlu ve huzurlu bir geleceği inşa etmek.

Bu dava HDP’nin çok ötesindedir, ülkenin demokrasi yolunu gasp etme davasıdır

Haritamızı da bu yola göre belirleyeceğiz. Haritamızı belirlerken parti kurumlarımızla tartışacağız, tabanımızla istişare edeceğiz, tüm demokrasi güçleriyle konuşacağız. Çünkü bu dava sadece HDP’yi hedef alan bir dava değildir. Bu dava ülkenin demokrasi yolunu, özgürlük inancını, barış özlemini gasp etme davasıdır. Arkamızdaki halk desteğiyle, birikimimiz ve cesaretimizle yürürüz bu yolu. Ama mesele HDP’nin çok ötesinde. O nedenle bütün samimi demokrasi güçleriyle, derdi, samimiyeti güçlü bütün çevrelerle istişare edeceğiz. Varacağımız sonucu da kurumlarımızda karara bağlayıp halkımızla paylaşacağız.

İmkanlarımız çok; yol yoksa yol yaparız

İmkanlarımız çok, kimse en ufak şekilde umutsuzluğa, bırakın umutsuzluğu kaygıya bile kapılmasın. Biz bu yolu mutlaka yürüyeceğiz, yol yoksa yol yapacağız. Bu mücadele sonunda kapanan halkın iradesi olmayacak, demokrasi mücadelesi olmayacak. Tam tersine kaybeden demokrasi önüne duvar ören zihniyetin kendisi olacaktır. Kapanan tam da bu zihniyetin iktidar dönemi olacaktır. HDP büyüyerek devam edecek, bu iktidar dönemi mutlaka kapanacaktır. 

Onlarca katliam davası yıllarca sürüncemede bırakılırken Gergerlioğlu’nun davası jet hızıyla sonuçlandı

Bu iktidar kaybedeceğini zulmü her gün artırmasından da ortaya koyuyor. Kaybedeceğini görüyor, zulmü arttırıyor. Halka vaat edecek hiçbir şeyleri yok. Gelecek adına, refah adına, özgürlük adına, onurlu yaşam adına verebilecekleri hiçbir şey yok. O nedenle zor aygıtlarını devreye sokuyorlar. Yargıyı, polisi, yandaş medyayı, kara propagandayı devreye sokuyorlar ve zulmü artırıyorlar. İşte size bir örnek: Ömer Faruk Gergerlioğlu kardeşimize yapılanlar. Önce vekilliğini haksız, hukuksuz ve adaletsiz bir biçimde düşürdüler. Neydi, hatırlatalım tekrar. Barış talebi içeren bir tweet paylaştı ve bu nedenle yargılandı. Barış dediği için yargılandı. Mazlumun, haklının, adaletin yanında yer aldığı için mahkum edildi. Onlarca katliam davası yıllarca sürüncemede bırakılırken, Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun davası ekspres bir şekilde, jet hızıyla sonuçlandı. Korkunun daha başka nasıl ortaya konacağını soralım. Bundan daha açık nasıl gösterebilirler korktuklarını? Adalet ifadesinden korkuyorlar. Vicdanlı insanların bir araya gelmesinden korkuyorlar. Ömer Faruk Gergerlioğlu kardeşimiz güçlü bir ses oldu, bu ses vicdanlara dokundu. Vicdanlı insanları bir araya getirdi, vicdansızları korkuttu. O nedenle vekilliğini gasp ettiler. 

Gergerlioğlu’na pusu kurdular

Baskıyla, hukuksuzlukla yetinmiyorlar, üstüne kötülük eklemeden duramıyorlar, tatmin olmuyorlar. Zulümden tatmin olmuyorlar. İlla kötülük yapacaklar. Ömer Faruk Gergerlioğlu o gün Genel Kurul’dan çıkmadı. Daha sonra vekil arkadaşlarımızla birlikte grup odalarına geldi, Adalet Nöbeti tutmak istediğini söyledi. Bizler de bu nöbette olabildiği kadar yanında olduk. Bu nöbeti birlikte tuttuk. Vekil arkadaşlarımızın sayıca az olduğu, Newroz dolayısıyla bölgede bulunmalarını fırsat bilerek sabaha karşı pusu kurdular. Yüzlerce polis soktular binaya. Sabah namazı için abdest almaktayken gözaltına aldılar.

Gergerlioğlu’nun ibadetini yapmasına dahi tahammül edemeyen zihniyet zalimdir

“Abdestimi alayım, 5- 10 dakika sabredin namazımı kılayım, gidelim” dedi, kabul etmediler. “Polislerin elleri titriyordu, sesleri titriyordu” diyor Ömer kardeşim. Diyorum ya korkuyorlar, gerçekten korkuyorlar. Bu kötülüktür. 10 dakika ibadetini yapmasına dahi tahammül edemeyen zihniyet zalimdir, kötücüldür. Ve hızla yaka paça üstünü bile değiştirmesine dahi izin vermeden götürdüler. Götürdüler de ne oldu? O görüntüler hiç silinmeyecek bir kara leke olarak alınlarına kazındı. Bizim için ise direnişin onur belgesidir. Ömer Faruk Gergerlioğlu ve arkadaşlarımızın onur belgesidir. 

İbadet bilmem falancanın kullandığı yöntemmiş; ayıptır, kötülüğe batanın dipte yolculuğunun sonu yoktur

Sonra açıklamalar geliyor “Efendim ibadet bilmem falancaların kullandığı bir yöntemdir” diye. Ayıptır, günahtır, yazıktır! Hangi kelimeden anlıyorsanız odur. Yapmayın, kötülüğe batanın dipte yolculuğunun sonu yoktur. Bir kere kötülüğe batmışsanız ya arınacaksınız veya o kötülüğün dibine kadar gideceksiniz. Yapmayın. Bu mücadele sizleri de vicdanlarınızı kurtarmak için çağıran bir mücadeledir. Bizim mücadelemiz vicdanları kötülüğe bulanmış olanlar için bir imkandır. Sizin için de mücadele ediyoruz, vicdanlarınızı tekrar kazanın diye mücadele ediyoruz. Bunu bilin, görün. 

İktidar korktukça toplumu susturmaya çalışıyor ama nafile hiç kimse susmaz

Bilmeyen de Ömer Faruk Gergerlioğlu ne yaptı diye düşünebilir. Uzayda yaşayanlar varsa, oradan bakıyorlarsa; ne yaptı da bu kadar hırs yaptı bu polisler diye düşünüyordur. Büyük büyük yolsuzluklar mı yaptı, çaldı çırptı cinayet mi işledi, sokak ortasında insanları mı dövdü, bu ülkenin kaynaklarını talan mı etti? Bu halkın parasını rantçılara peşkeş mi çekti? Hayır. Barışı savundu, hepsi bu. Bu ülkeyi her gün soyanlara, şiddet için çağrı yapanlara, bizzat şiddet içinde olanlara soruşturma bile açılmıyor ama adalet isteyenlerden korku çok büyük. O nedenle iktidar her türlü yolu kullanarak susturmaya çalışıyor. Nafile, kimse susmaz. Vicdanlı olan susmaz. Adalet mücadelesinden vazgeçmeyiz hiçbirimiz. En başta bedel ödeyen arkadaşlarımız, Ömer Faruk Gergerlioğlu ve diğer arkadaşlarımız, hiç kimse bu mücadeleden vazgeçmez, sizden korkmaz.

Bir de işin içinde yalan var. Diyorum ya, zulme doymuyorlar, kötülük yapma ihtiyacı var. Bir video servis edilmiş, güya Ömer Faruk Gergerlioğlu Genel Kurul’dan çıkarken, bizim grup bölümüne geçtiği sırada sloganlar atılmış. Büyük yalan. Üstelik Meclis yönetimi de bu yalanı içeren tutanağa dayanarak açıklama yapıyor. İnsan sormaz mı, soruşturmaz mı? Bu görüntülerin kurgu olduğu o kadar ortada ki. Ömer Faruk Gergerlioğlu ve milletvekili arkadaşlarımı dünyanın gözü önünde canlı yayınlarla çıktılar, açık koridorlardan yürüyerek çıktılar. 

Yalandan medet umuyorlar çünkü faşist iktidarlar yalana dayanarak var olur

Peki, niye bu kadar medet umuyorsunuz bu yalandan? Bu basit bir şey değil bu yalan. Çok değerli bir siyaset bilimcinin dediği gibi, faşist siyasi güç hakikate el konulması ve yalanların olabildiğince geniş kesimlere yayılmasına dayanır. O nedenle biz her konuşmamızda hakikat mücadelesi verdiğimizi söylüyoruz. Hakikat mücadelesi faşizme karşı en önemli mücadeledir. Adaletsizliğe karşı en etkili mücadeledir. Yalanlar sadece bir kesimi mağdur etmek için kullanılan basit araçlar değildir. Ey siyasi partiler, muhalefet partileri, ey demokrasi çevreleri görün, bilin: Her bir yalan faşist siyasi gücü arttırma çabasıdır. Onun için hakikat mücadelesine de en geniş birliktelikle katılalım, bu yürüyüşü büyütelim, bu mücadeleyi en güçlü katılımla sonuna götürelim.

Saldırıların sadece bir kesime yönelik olduğu yanılgısı bu ülkeye büyük kaybettirir

Eğer bunu yapmazsak, bir kesimin burada hedef alındığı yanılmasını sürdürürsek üzgünüz ki bu ülke ağır kaybeder. Ama eğer bu yürüyüşü, bu mücadeleyi birlikte yürütürsek inanın bu iktidar ilk seçimde ağır kaybedecek. Bir daha adı anılmamak üzere tarihin karanlık sayfalarına gömülecek. Birlikte yürürsek kazanırız. Biz bu yürüyüşte buradayız. Her seferinde tekrar edeceğim; bu çağrı HDP ile dayanışma çağrısı değildir, bu çağrı HDP’ye yardım edin çağrısı değildir. Bu çağrı, herkesin siyasi sorumluluklarına sahip çıkma çağrısıdır. Bundan fazla anlam yüklemeyin. Biz bu ülkenin geleceği için yapıyoruz bu çağrıyı. Bu mücadelede de hiçbir şekilde yolumuzdan sapmayacağız. Bunu da herkes biliyor.

Bütün bu olup bitenlerin faturası ne yazık ki ülkenin yoksullarına çıkıyor

Sahte tutanaklar, yalanlar, yargıyı alet etmeler; bütün bunların sonucu halkın özgürlüğü, huzuru ve ekmeğine göz koymaktır. Bütün bunların sonucu bu halkın ekmeğini çalmaktır aşını azaltmaktır, özgürlüğünü gasp etmektir. Bize kapatma davası açılıyor, Ömer Faruk Gergerlioğlu yaka paça gözaltına alınıyor, aynı gece bir başka operasyon Anayasa’ya darbe yapılıyor.. Zaten Meclis’e darbe yapılmış sabahında, akşamında da Anayasa askıya alınıyor. İstanbul Sözleşmesi fesh ediliyor, Merkez Bankası Başkanı görevden alınıyor ve Türk Lirası dibe çakılıyor. Fatura kime çıkıyor? Fatura bu ülkenin yoksul halklarına, emekçi insanlarına çıkıyor. O nedenle ekmek ve özgürlük mücadelesi, aş ve demokrasi mücadelesi birbirinden kopmaz, koparılamaz. Ekmek için yaptığımız her şey, özgürlük içindir. Özgürlük için mücadele, ekmek içindir, aş içindir. Bu ülkenin bütün emekçileri, işçileri, başta Kürt halkı olmak olmak üzere bütün halkları bir araya gelecek ve bu zulmü bitirecektir.

Türkiye kadın cinayetleri konusunda sicili en bozuk ülkelerden biri

Bir gecede İstanbul Sözleşmesi’nden çıktılar. Niye yaptılar bunu, amaçları ne? İstanbul Sözleşmesi ne içeriyor ki bundan bu kadar korkuyorlar? İstanbul Sözleşmesi, kadınların her türlü şiddetten korunması, kadınlara yönelik şiddetin faillerinin yargılanması, cezalandırılması konusunda devlete somut ve açık yükümlülükler yükleyen bir sözleşmedir. Türkiye, AKP yönetimi döneminde bu sözleşmeye imzayı ilk koyan ülkedir. Bu sözleşmeden çıkarak ne diyorsunuz? “Biz kadına yönelik şiddet konusunda devlet olarak tedbir almayacağız”. Her gün üç kadın, erkek şiddeti ile hayatını kaybediyor. Kadın cinayetleri konusunda sicili en bozuk ülkelerden biri bu ülke. Siz neredeyse katillere kadınları öldürmesine açık çek veriyorsunuz.

Bir iktidar kadınlara saldırmaya başlamışsa çaresi kalmamıştır

Ama kadınlar direnmeye devam ediyor. En büyük korkunuz olan kadın mücadelesi elbette durmayacak. Bütün bunlar için, hakları için, onurları için, bu ülkenin geleceği için, bizim için mücadeleye devam edecekler. Bunu her gün gösteriyorlar, daha da gösterecekler. HDP bu mücadelenin içindedir, çünkü HDP kadın partisidir. Bu mücadele hepimizin mücadelesidir. Bu mücadelede de iktidar kaybedecektir, daha ağır kaybedecektir. Bir iktidarın kaybetme konusunda atabileceği en etkili adım kadınlara saldırmaktır. Eğer kadınlara saldırmaya başlamışsa bilin ki gerçekten çaresi, izanı hiçbir şeyi kalmamıştır. Kaybediyor, kaybedecek mutlaka.

Anayasayı askıya alarak sözleşmeyi kararnameyle feshettiler: Boşuna demiyoruz bu iktidar darbecidir

Bir de sözleşmeyi Cumhurbaşkanı Kararnamesi ile feshediyorlar. Anayasa’ya darbe. Boşuna demiyoruz bu iktidar darbecidir diye. Meclis’e darbe yapıyor, demokratik siyasete, Anayasaya darbe yapıyor. Darbeci bir iktidarla karşı karşıyayız, bu darbeci iktidara karşı en etkili yol başta kadın mücadelesi olmak üzere demokrasi güçlerinin etkili birlikteliğidir. Bunu bir kez daha hatırlatmayı görev sayıyorum.  

Bu ülke fakirleşiyor bir avuç yandaş zenginleşiyor

Ekonomide yaşadıklarımız ortada, bütün bunlar bu yasakçı, baskıcı politikaların sonucudur; savaş, rant, yolsuzluk düzeninin sonucudur. Ülke her geçen gün daha da yoksullaşıyor ama bir avuç yandaş zenginleşmeye devam ediyor.

O “kardeşimiz” yetkiyi değil halkın ekmeğini aldı, geleceğini gasp etti

Tek tek saymaya gerek var mı bilmiyorum ama hatırlarsınız. 23 Haziran 2018 seçim meydanlarında AKP Genel Başkanı şöyle diyordu; “Şu kardeşinize yetkiyi verin kurla, enflasyonla, faizle nasıl mücadele edilir göstereyim” diyordu. 3 yıl geçti o günden bugüne. 4,75 olan dolar bugün işte 8 TL sınırına dayandı. Bu kardeşimizin aldığı şey yetki değil, - o seçimlerdeki şaibeleri bir kenara bırakalım - aldığı şey bu halkın ekmeğidir. 3 yıl boyunca yaptığı en etkili esaslı icraat halkın ekmeğini ve geleceğini gasp etmektir. Bütün veriler ortada, hepsini tek tek saymak istemiyorum. Ama halkımız, pazara gittiğinde zaten bunları her gün yaşıyor. Sokaktaki insan, esnaf, evde çalışan, emeğini evde geçiren milyonlarca kadın bunu her gün en acı şekilde yaşıyor. Evde emeğinin sömürüsü bir yana, dışarıdaki sömürü ile birleşince çocuklara aş, eve ekmek gelemez oluyor.

Bu iktidarı değiştireceğiz, yolumuz açıktır

O nedenle biz bu iktidarı mutlaka değiştirmeliyiz. Bu iktidarın bütün politikalarına karşı her gün yeniden demokratik siyasetin bütün imkanlarını kullanarak, bütün demokratik meşru alanları kullanarak durduracağız, durdurmalıyız. Bu halk bunu istiyor ve ilk seçimde bu iktidarı tarihe gömeceğiz. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın. Bir kez daha hepinizi Newroz ateşinin sıcaklığı ile yürekten selamlıyorum. Yolumuz ve yolunuz açıktır. Hiç kimsenin kuşkusu olmasın. Hep söylüyorum Allah yardımcımız, Hızır yoldaşımızdır.

23 Mart 2021