Sancar: Kobanî Kumpas Davası Çöktürme Planının bir unsurudur, amacı demokratik siyasetin tasfiyesidir

Eş Genel Başkanımız Mithat Sancar ile Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu Eş Sözcülerimiz Nuray Özdoğan ve Serhat Eren 52’nci duruşma periyodu görülmeye başlanan Kobanî Kumpas Davasına ilişkin Genel Merkezimizde basın toplantısı düzenledi. Duruşmanın sabahki oturumunu da izleyen Sancar, konuya ilişkin şunları söyledi:

Kobanî Kumpas Davasının 52’nci duruşma periyodundan çıkıp geldik. Biliyorsunuz bu dava 2020 Eylül’ündeki operasyonlarla başlamıştı. MYK üyelerimizi ve eş genel başkanları da kapsayan bir soruşturma şeklinde yürütüldü. Bugünkü 52’inci duruşma periyodunda, sanık sandalyesine oturtulan arkadaşlarımızın mütalaaya karşı beyanlarını vermesi isteniyordu.

Kobanî Kumpas Davası 6 yıl sonra açıldı

Biraz geriye gidelim, bu davanın niteliğini bir kez daha hatırlayalım. Bu dava bir kumpas davasıdır. Bunun kumpas davası olduğuna dair bugüne kadar çok veri sunduk ama Türkiye toplumunun hafızasını kontrol etme amacında olan bu iktidara karşı hatırlatma önemli bir yöntemdir. Bu dava 2014 yılında IŞİD’in Kobanî'yi kuşatmasına ve işgal girişimine karşı başlayan protestoların, tepkilerin devamında HDP MYK’nın bir bir açıklaması gerekçe gösterilerek başlatıldı. O tweet Ekim 2014’te atılmıştı. Operasyonlarla başlayan bu dava ise 2020 yılında açıldı. Yani aradan 6 yıl geçtikten sonra bir tweet gerekçe gösterilerek partimizin MYK üyelerinin tamamını kapsayan bir dava açıldı. 

Amaç IŞİD vahşetini unutturmak

Davanın açıldığı tarih önemli. Davanın gelişim seyrine baktığımızda, bütün aşamaların iktidarın siyasi ihtiyaçlarına göre düzenlendiğini görebilirsiniz. Kobanî Kumpas Davasının asıl amacı nedir? Bir; IŞİD vahşetini ve tehlikesini unutturmak. 2014 yılında sadece Türkiye’de, sadece Kobanî ve Rojava’da değil bütün dünyada IŞİD vahşeti konuşuluyordu. İnsanlığa karşı bu büyük tehlike tartışılıyordu. IŞİD’in başlattığı hamlelerin son aşaması olarak Kobanî’nin düşürülmesi söz konusuydu. IŞİD’in temel hedefi olarak ortada duruyordu. IŞİD’in Kobanî’yi kuşatmasına karşı sadece Türkiye’de değil dünyanın pek çok ülkesinde eylemler ve gösteriler, dayanışma faaliyetleri ortaya konuldu. Türkiye’de de bunlar yine aynı şekilde yaşandı. IŞİD’in saldırılarına karşı dayanışma ve Türkiye’de hükümetin Kobanî’ye yardım için koridor açma talebi dile getiriliyordu bu eylemlerde.

Çağrımız demokratik ve barışçıl bir çağrıydı

Partimiz HDP’nin o dönem yaptığı çağrı da bu çerçevedeydi. Demokratik barışçıl bir şekilde Kobanî halkıyla dayanışma, IŞİD vahşetine karşı birlikte durma çağrısını içeriyordu. IŞİD’in o dönem yarattığı büyük tehdide karşı Kobanî’de halkların sergilediği direniş bütün insanlık tarafından şanlı bir sayfa olarak görüldü. IŞİD’in geriletilmesi ve çöküş süreci Kobanî’deki yenilgi ile başladı. İşte IŞİD tehlikesini, IŞİD’in o dönem yarattığı ve bugüne sarkması muhtemel bütün tehditleri unutturmak için, hükümetin o dönem kendi sorumluluğunu örtmesi için Kobanî Kumpas Davası devreye sokuldu. Kobanî Kumpas Davası öncelikle bu hakikatleri karartma ve unutturma amacı taşıyor. Dönemin hükümetinin IŞİD’e karşı Kobanî halkıyla dayanışma taleplerine kulak tıkamasının unutturulmak istendiği bir kumpasla karşı karşıya olduğumuzu bir kez daha hatırlatayım.

Bu gelişmeler rejimin yerleşmesi için kurulan planların birer parçası

Öte yandan 6-8 Ekim 2014’te yaşananların kirli tezgahlar olduğuna dair dönemin en yetkili bakanlarının açıklamaları var. O dönem sergilenen kirli ve kanlı tezgahların ortaya çıkmasını bu iktidar hiçbir zaman istemedi. Partimizin Meclis Grubu ve diğer organlarıyla hakikatin bütün boyutlarıyla açığa çıkarılması için yürüttüğü çalışmalar ya engellendi ya da yok sayıldı. Meclis’te verilen çok sayıda araştırma önergesi iktidar blokunun oylarıyla reddedildi. Partimiz o dönem neler yaşandığının bütün ayrıntılarıyla ortaya çıkmasını her zaman talep etti. Çünkü o tarihten sonra yaşanan siyasi gelişmeler şu an içinde yaşadığımız rejimin yerleşmesi için kurulan planların birer parçasıydı. Eğer hakikatler ortaya çıkarılabilseydi, iktidar blokunun bu siyasi darbe operasyonları için planladığı aşamaların boşa çıkarılması çok daha mümkün olacaktı.

İktidar Kobanî’nin ve 7 Haziran’ın intikamını almak istiyor

Aynı şekilde iktidar bu dava ile bir tür intikam alma peşindedir. IŞİD’e karşı yürütülen mücadelenin ardından Kobanî’nin kurtarılması ve 7 Haziran 2015 seçimlerinde AKP’nin Meclis’te hükümet kurma çoğunluğunu kaybetmesi bu iktidar için bir travma olmuştur. Bunlar arka arkaya yaşanan gelişmelerdir. Kobanî’de IŞİD’in geriletilmesi ve yenilmesinin birkaç ay sonrasında 7 Haziran seçimleri gerçekleşmiştir. O seçimlerde AKP, tarihinin en ağır yenilgisini almıştır. Hem IŞİD’e karşı Kobanî'de yürütülen direnişin hem de 7 Haziran’da AKP’nin aldığı seçim yenilgisinin intikamı Kobanî Kumpas Davasıyla alınmak isteniyor. Aynı şekilde hatırlarsak; dönemin AKP yönetiminin Suriye planları da hem Kobani’de IŞİD’in yenilmesi hem de 7 Haziran seçimleri ile boşa düşmüştür. 

Davanın bir amacı da demokratik siyasetin tasfiyesi

O tarihlerden sonra yeni bir siyaset izlemek zorunda kalmışlardır. 1 Kasım seçimlerinden sonra izledikleri politikaları da Kürtlerin Suriye'de elde ettikleri kazanımlara saldırmak şeklinde olmuştur. Kobanî Kumpas Davası da bu saldırıların bir parçası olarak görülmelidir. İntikam amaçlı bir kumpas ve oyun söz konusudur. Kobanî Kumpas Davasının bir amacı da demokratik siyaseti kuşatmak ve tasfiye etmektir. Bunun Çöktürme Planından gayet iyi biliyoruz. Kobanî Kumpas Davası, Çöktürme Planının bir unsurudur. Demokratik siyaseti tümüyle etkisiz hale getirmek, mümkünse tasfiye etmek iktidarın temel amaçlarındandır. 2020’de başlayan Kobanî Kumpas Davası operasyonları aynı zamanda HDP’ye karşı kapatma davası açılmasının da bir ön aşaması olmuştur. 2020 Eylül’ünde MYK üyelerimize düzenlenen operasyondan sonra 17 Mart 2021’de, yani yaklaşık 6 ay sonra HDP hakkında kapatma davası açılmıştır. Bütün bunlar gösteriyor ki bu dava tamamen siyasi amaçlarla açılmıştır ve siyasi hedeflerle yürütülmektedir. Bu davanın hukukla bir ilgisi yoktur. Bu davada hiçbir işlemi hukuk çerçevesinde değerlendirme imkanı bulunmamaktadır. Esasen duruşmayı yakından takip edenler gayet iyi görüyorlar ki burada uygulanan hukuk ne evrensel ilkelere uygundur ne de “milli” hukuka uygundur. Tam tersine Kobanî Kumpas Davasında uygulanan hukuk düşman hukukudur.

Kobanî Kumpas Davasında evrensel ve ulusal hukukun bütün kuralları hiçe sayılıyor

Sanık sandalyesine haksız yere oturtulan arkadaşlarımız bütün meşru haklarından mahrum bırakılmaktadır. En başta yargılama hukuku açısından vazgeçilmez nitelikte olan savunma hakları gasp edilmektedir. Soruşturmayı ve kovuşturmayı genişletme talepleri dikkate alınmamaktadır. Duruşma periyotları iktidarın siyasi hedefleriyle uyumlu olacak şekilde düzenlenmektedir. Bir mizansen, bir kurgu dava söz konusudur. Burada dünya tarihinde örneğine az rastladığımız, kara leke olarak hukuk ve siyaset tarihine geçen örneklerden biri ile karşı karşıyayız. Dreyfus Davası gibi, Leipzig Davası gibi kurgu davadır Kobanî Kumpas Davası. O davalarda bile dönemin yönetimleri ve yargısı hiç olmazsa görüntüyü kurtarmak için bazı kurallara uymaya dikkat etmiştir. Kobanî Kumpas Davasında ise mahkeme heyetinin böyle bir kaygısı bile yoktur. Evrensel hukukun temel ilkelerinden biri olan masumiyet karinesi ve yargıya müdahale yasağı da bu duruşmalarda ayaklar altına alınmıştır. İktidar temsilcileri en tepeden aşağılara kadar süreli olarak sanık sandalyesine oturtulan arkadaşlarımızı sürekli olarak mahkum gibi göstermek istemişlerdir. Haklarında mahkeme tarafından kesin hüküm verilmediği halde, iktidar temsilcileri hüküm merciiymiş gibi kesin ifadeler kullanmış, arkadaşlarımızı suçlamış, mahkum etmeye çalışmıştır. Kobanî Kumpas Davası bir hukuksuzluk ve adaletsizlik laboratuvarı olarak görülmelidir. Bunu hep söyledik.

Kumpas davaları bizim üzerimizden test ediliyor, sonra herkese karşı kullanılıyor

Bu davada yapılan her şey zamanı geldiğinde bütün muhaliflere karşı uygulanacak bir norm yaratma amacını da taşımaktadır. Yani bu davayı sadece HDP’ye karşı, sadece HDP’nin şahsında demokratik siyasete karşı bir tasfiye planı olarak görmek yanıltıcı olacak demiştik. Ne yazık ki haklı çıktık. Aynı hukuksuzluklar başka yargılamalarda da sürdürüldü. Ama asıl bu hukuksuzlukların test edildiği yer Kobanî Kumpas Davası olmuştur. Bugün bu tür davalara ve tezgahlara karşı geniş bir toplumsal duyarlılık ve kararlı bir demokratik mücadele en etkili yöntemdir.

Kobanî Kumpas Davasına karşı muhalefet sınıfta kaldı

Ne yazık ki Kobanî Kumpas Davası boyunca başta siyasi muhalefet olmak üzere genel olarak güçlü bir dayanışma sergilendiğini söyleyemeyiz. Gerçi iktidarın basın üzerinde yoğun bir baskısı olduğunu biliyoruz ama buna rağmen siyasi muhalefet de çeşitli toplumsal çevreler de daha yüksek bir ilgi ve dayanışma gösterebilirdi. Şüphesiz burada davayı başından beri aynı dayanışma ruhuyla ve demokratik kararlılıkla takip eden dost ve yoldaş çevreleri bunun dışında tutuyoruz. Eğer bu ülkede adaletin hakim kılınmasını istiyorsak yapmamız gereken şey, toplumsal dayanışmayı ve ortak demokratik mücadeleyi büyütmektir.

Kobanî Kumpas Davası aynı zamanda demokrasi ve barışa karşı bir tuzak ve kumpastır

Duruşma salonunda yoldaşlarımızın yaptığı adalet talebini herkes için hakim kılacak sesi yükseltmektir. Onlar herkes için adalet, gelecek ve bugün için demokrasi ve barış taleplerini dile getirmekten bir an bile geri durmadılar. Kobanî Kumpas Davası aynı zamanda demokrasi ve barışa karşı bir tuzak ve kumpastır. Özellikle 2013-15 yılları arasında yürütülen Çözüm Sürecindeki faaliyetlerin bile isnat konusu, suç konusu yapılması bunun açık göstergesidir. Bu dava ile barış umudu yargılanmak isteniyor, Kürt sorununda demokratik çözüm arayışlarının önüne geçilmek isteniyor. Bütün bunları dikkate aldığımızda, Kobanî Kumpas Davasına karış sergilenecek tutum aynı zamanda adalet, demokrasi ve barış için verilecek mücadele açısından da çok değerlidir. Bizler bu konularda mücadelemizden en ufak bir adım geri atmayacağız. Hem Kürt sorununda demokratik çözüm hem bütün Türkiye’de özgürlük ve demokrasi hem de kalıcı barış için mücadelemize devam edeceğiz. Bugün yargılanmakta olan arkadaşlarımızın, savcıların sunduğu mütalaaya karşı savunmaları alınmak isteniyordu. Adil bir yargılama beklemiyoruz ama bu kadar acil bir yargılamanın da bir sebebi ve amacı vardır.

33 insanın diri diri yakıldığı Sivas Katliamı Davası bilinçli bir şekilde zaman aşımına uğratıldı

Dün 2 Temmuz Sivas Katliamının yıl dönümüydü. Korkunç bir katliam yaşandı o gün Sivas’ta. 30 yıl geçti üzerinden. 33 insanımız diri diri yakıldı. Hepsini saygıyla ve minnetle anıyorum. Sivas Katliamı Davası firari sanıklar hariç zaman aşımına uğradı. Orada yargının da bir acelesi yoktu, yargıyı kontrol eden iktidar merkezlerinin de bir acelesi yoktu; tersine davanın zaman aşımına uğraması için ellerinden gelen her şeyi yaptılar. Bütün Türkiye’nin hatta dünyanın gözleri önünde 33 insanın diri diri yakıldığı bu katliamın davası zaman aşımına uğratılıyor, böylece sanıklar serbest kalmış oluyor. Yani sanıklar bir şekilde aklanmış oluyor, katliam aklanmış oluyor. Öte yandan hukuksuz ve adaletsiz olduğu apaçık olan Kobanî Kumpas Davasında mahkeme adeta zamanla yarışıyor, bir an önce sona ulaşmak istiyor. 

İktidar Kobanî Kumpas Davasını yerel seçimlerde de malzeme olarak kullanmak istiyor

Savcı mütalaasını seçimlerden kısa bir süre önce sunmuştu. Amaç seçimlerde bu mütalaayı kullanmaktı. Muhtemelen aynı taktiği önümüzdeki dönemde yerel seçimleri gözeterek yine devreye sokacaklardır. Bu davayı iktidar yerel seçimlerde kendi hedefleri için istismar etmek isteyecektir. Bu nedenle Kobanî Kumpas Davası sadece demokratik siyasetin, HDP’nin tasfiyesi amacına yönelik değildir; Türkiye’de siyaseti bir bütün olarak dizayn etme gibi bir amaca da yöneliktir. O nedenle demokrasiden, adaletten, özgürlükten ve barıştan yana herkesin bu davayı yüksek duyarlılıkla takip etmesi ve iktidarın oyunlarına karşı ortak irade sergilemesi gerekmektedir.

Savcının mütalaası iktidarın siyasi hedeflerini yansıtan bir manifestodur

Eğer savcının sunduğu mütalaayı okuma imkanınız olursa, 5200 sayfa tutan bir mütalaa göreceksiniz ki herhangi bir hukuki argüman yoktur. Mütalaa iktidarın siyasi görüş ve hedeflerini yansıtan bir tür manifestosudur. Şimdi durum bu kadar açıkken, bu davaya karşı sessiz ve tepkisiz kalmak iktidarın oyunlarını sergilemesine cesaret vermek anlamına gelir. İddianamenin kopyası bir mütalaa söz konusu, hiçbir lehe delil dikkate alınmamış, çelişkiler ve iftiralar art arda sıralanmış, AİHM kararları yok sayılmış, gizli tanık uygulaması artık pervasızlık sınırlarını aşan bir noktaya gelmiştir. Böyle bir mütalaa ve bunun kopyası olan bir iddianame ile arkadaşlarımız ağır cezalara çarptırılmak isteniyor. Mahkeme salonlarında arkadaşlarımızın gösterdiği onurlu duruş ve direniş bizler için de ilham kaynağıdır. Bizler de aynı şekilde bu mücadeleyi sonuna kadar aynı kararlılıkla sürdüreceğiz.

Bugün aynı zamanda 3 Temmuz Çorum Katliamının yıl dönümü. Orada da hayatını kaybeden canları rahmetle anıyoruz. Adaletsizliği bu ülkeden ortadan kaldırana kadar; adaleti, demokrasiyi, barışı ve özgürlüğü hakim kılıncaya kadar her alanda mücadelemiz kararlılıkla devam edecektir. Bütün bu sorumlulukları dikkate alan çizgimizi ve yürüyüşümüzü güçlendireceğiz.

Soru: Yerel seçimlerden önce davanın sonuçlanmasını bekliyor musunuz?

Bu davada her şey keyfi yürüyor. Bütün önemli yargılama aşamaları iktidarın amaçlarına göre ayarlanıyor. Siyasi iktidar kendisi için bir menfaat görürse, hangi tarihte bu menfaatin en iyi gerçekleşeceğini varsayarsa bu davanın da o zaman biteceğini tahmin edebiliriz.

3 Temmuz 2023