Sancar: Mafya ile açık ilişkinin kurulduğu pervasız bir tehdit sistemi inşa etmeye çalışıyorlar

Eş Genel Başkanımız Mithat Sancar ile Eş Genel Başkan Yardımcımız Garo Paylan, milletvekillerimiz Filiz Kerestecioğlu ve Erol Katırcıoğlu, “Halka Bütçe” çalışmalarımız kapsamında Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’ni (TMMOB) ziyaret etti. Burada TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz ve TMMOB yöneticileriyle görüşen heyetimiz halkın bütçe hakkına işaret etti. 

HDP emekten, demokrasiden yana bir parti

HDP’nin ziyaretinden duydukları memnuniyeti dile getiren Emin Koramaz, “Biz HDP’yi emekten demokrasiden yana bir parti olarak tanıyoruz. Bütçe, ülke kaynaklarının hangi amaçlara harcanacağına ilişkin temel manzumedir. Hazırladığınız bu bütçe önerisi de HDP’nin topluma, ülke ekonomisine, toplumsal kalkınmaya ne denli hizmet edeceğini gösteriyor. Bu ülkede yaşayan halklar olarak anlıyoruz” dedi. Soyut bir kamudan devletten ziyade halkın temel çıkarlarına hizmet eden bir kamudan yana olduklarını ifade eden Koramaz “Aldığımız eğitimin gereklerini barış içinde bir yaşam, bilimin aklın hakim olduğu sömürünün son bulduğu, temel hak ve özgürlüklerin önünde hiçbir engelin olmadığı, halk iradesinin önüne engel konulmadığı bir yaşamı savunmakta kullanıyor, bunun için çalışıyoruz” dedi. 

AKP rant kesimlerinin, gasp ekonomisinin temsilcisidir

“Ülke kaynaklarının sermaye grupları tarafından yağmalanmaması için mücadele ediyoruz. Toplumsal bir yanımız var, bilimden yanayız. Her türlü dogmatizme karşıyız aklın, bilimin egemen olduğu bir yönetim istiyoruz. Laikliğin yok edildiği rejimlerin karşısındayız” diyen Koramaz, “Bırakın rejimleri, biz düzenlerin karşısındayız. İnsanın insanca kendisini ifade edebileceği eşit bir şekilde paylaşabileceğimiz bir örgütlenmeyiz” ifadelerini kullandı. Bütçeye ilişkin bir açıklama yaptıklarını belirten Koramaz, “Odalarımız da kendi meslek alanlarını değerlendirdiler. Kaynakların nerelerden oluşturulacağı ve ne şekilde değerlendirileceğini de kamuoyu ile paylaştık” dedi. Koramaz, Meclis'e sunulan bütçenin AKP’nin 19 yıllık yönetimi boyunca izlediği ekonomik ve sosyal politikaların bir yansıması olduğunun altını çizerek, “AKP üretimden beslenen kesimlerin temsilcisi değildir, rant kesimlerinin temsilcisidir. Dışa bağımlılığa, taşeronlaşmaya, ucuz iş gücüne dayalı ekonomik sistemin temsilcisidir. Artık rant ekonomisi demiyoruz gasp ekonomisi diyoruz. Çünkü AKP’nin temsil ettiği ideolojik zihniyet var” dedi. 

Daha sonra konuşan HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar ise şöyle konuştu:

Bu bütçe halka dayanmıyor, katılımın yolları kapalı

Tabii ziyaretimizin amacı bir program çerçevesinde belirlediğimiz halka bütçe görüşmeleridir. Halka bütçe için toplum kesimleriyle görüşme yapıyoruz. Hem görüşlerimizi aktarıyoruz hem de görüşler alıyoruz. Biliyorsunuz bu halka bütçe ancak halka dayanırsa bir anlam ifade eder. Biz halka bütçe dediğimizde hem içeriğinin hem de yapılış sürecinin halka dayanmasını gerektiğini söylüyoruz. Yapılış süreci maalesef halka dayanmıyor. Halka dayanabilmesi için bütçe yapım sürecine katılım yollarının açık tutulması ve güvencede olması gerekiyor. Ama maalesef en temel kuruluşlara bile bu imkan tanımıyor. TMMOB gibi 102 meslek alanını kapsayan ve her yaşam alanına dokunan bir kuruluş bile bütçe sürecine dahil edilmiyor. 

İktidar bütün demokratik yolları ve katılım mekanizmalarını işlevsiz kılıyor

Plan Bütçe Komisyonundaki arkadaşlarımız özellikle meslek örgütlerinin, emek örgütlerinin komisyondaki çalışmalara katılımını sağlamak için önergeler verdiler. Ama bu önergeler iktidar partileri tarafından reddedildi. Biz daha kapsamlı bir katılımdan yanayız ama bu dar ve acil boyutunu bile iktidar istemiyor. Kendi meclis çoğunluklarına dayanarak kendi belirledikleri hedeflere göre bir bütçe çıkarmaya çalışıyorlar. Bütçenin yapılış süreci halka dayanmıyor. Bütçe hakkı parlamenter sistemlerin temelinde yer almaktadır. Halk kendi bütçesini yaparsa ancak kendini yönetme yönteminde en önemli şartı gerçekleştirmiş olur. Ama bütün bunları bu ülkede görme imkanımız yok. Bu iktidar bütün bu demokratik yolları ve mekanizmaları işlevsiz kılmak için her gün yeniden her türlü yöntemi devreye sokuyor.

Bu bütçe savaşa, Saray'a ve yandaşa hizmet için hazırlanan bir bütçedir

Biz buna karşı halka dayanan hem bütçe açısından hem de diğer açılardan halka dayanan bir işleyişi sağlayabileceğimiz çalışmalar sürdürüyoruz. İçerik itibariylle de Meclis'e sunulmuş olan bütçe kanun teklifi hiçbir şekilde halka hitap etmiyor. Halka yönelik değil tam tersine bizim broşürün başlığında ifade ettiğimiz gibi bu bütçe savaşa, Saray'a ve yandaşa dayanan bir bütçedir. Buna karşı mücadelemizi her alanda sürdürüyoruz. Saray'a bütçe dediğimiz zaman günlük harcamalarını kast etmiyoruz. Bu israfın sembolüdür ve her alanda karşımıza çıkmaktadır. Yoğun bir israf var. Az önce Meclis'ten buraya geleceğimiz zaman bütün yollar kapanmıştı. Ben ve arkadaşlarım Meclis'te 3’üncü büyük partiyi temsil ediyoruz ama Meclis'ten çıkmamız epey gecikti. 

Bu bütçenin yüzde 17’si güvenlik ve savaş politikalarına ayrıldı

Cumhurbaşkanı aynı zamanda AKP’nin genel başkanı konuşma yapmak için meclise geliyor yollar bütün güzergahlar kapatılıyor, onlarca araç geliyor, yüzlerce güvenlik elemanı mecliste oluyor; yukarıda helikopterler geziyor. Soruyoruz bunların kaynağı nereden geliyor? Biliyoruz ki halkın verdiği vergiler ve yarattığı değerdir. Bu israf karşı Saray bütçesi değil halk bütçesi istiyoruz. Halk bütçesi istiyoruz. Bizce daha önemlisi savaşa ayrılan kaynaklardır. Bu iktidar içeride ve dışarıda çatışma, gerilim ve ihtiyaç halinde savaş politikalarıyla ayakta kalmaya çalışıyor. Güvenliğe ayrılan pay bu bütçede yüzde 17. 200 milyar TL’nin üzerinde. Şimdi bütçenin neredeyse 5’te biri güvenliğe ayrılıyor. 

Mafya ile açık ilişkinin kurulduğu pervasız bir tehdit sistemi inşa etmeye çalışıyorlar   

Cari harcamalar daha yüksek görülebilir ama onlar hep transferler olduğu için normaldir hazine bütçesinin büyük olması. Ama güvenlik bütçesinin toplamın yüzde 17’sini kapsaması iktidarın zihniyetini de yansıtıyor. Bu bütçe savaş için yapılmış bir bütçedir. Hem içeride hem bölgede savaş politikaları ile varlığını sürdürmeyi hedefleyen, varlığını savaş politikalarına dayandıran bir iktidar anlayışı söz konusudur. İçeride görüyorsunuz her gün yeniden tehditlerle daha da ötesi suç örgütleriyle işbirliğinin daha da alenen gerçekleştiği neredeyse pervasız bir tehdit düzeyine gitmesinde bir sakınca görmüyorlar. Formel güvenlik harcamaları yanında muhtemelen informel, illegal güvenlik harcamalarının da boyutu çok büyüktür. Onu tespit edemiyoruz. Bu örtülü kaynaklardan karşılanıyor, başka yollarla burada da büyük bir kaynak transferi söz konusu oluyor. Bölgede de tanık olduğumuz politikalar sürekli yeni çatışma ve gerilim alanları yaratma üzerine kuruludur.

Libya’ya giden kaynaklara ne oldu, kimden gitti: Biz bu soruların peşindeyiz

Bir örnek olarak sadece Libya’yı veriyoruz ama pek çok başka örnek de var. Bundan birkaç hafta önce Libya ile ilgili söyledikleri sözler ile bugün söyledikleri arasındaki uçurumu görelim. Ne oldu peki bu kadar yüksekten meydan okuyan iddialı bir şekilde Libya’da aktör olmayı hedeflediğini söyleyen iktidar birden bire Libya’dan söz etmez oldu. Peki bu arada giden kaynaklara ne oldu kimden nereden gitti? Bunun Türkiye’de halka dönüşü ne oldu? Biz bu soruların peşindeyiz. Bu soruların peşini bırakmayacağız. Sadece savaşa değil yandaşa da büyük bir kaynak aktarımı var.  Bunu en iyi teknik olarak bilecek olan TMMOB’dur. Özellikle büyük projeler dolayısıyla birkaç büyük şirkete, yandaş şirkete ayrılan aktarılan kaynaklar devasa boyuttadır. Bütün bunlar aynı zamanda iktidarın kendi devamlılığını sağlayacak ağları ve ilişkileri yerleştirme politikalarıdır. İşte bu üçüne savaşa, Saray'a ve yandaş ve ranta karşı halka bütçeyi savunuyoruz. Bunu sizlerle de ve diğer emek-meslek örgütleri ve halkla da paylaşarak bu mücadeleyi büyütmek  amacındayız.

Depreme ilişkin tek bir tedbir yok: Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 'rantsal dönüşüm bakanlığı' oldu

İki başlık var ki ona dokunmadan geçmek istemem. Biri deprem meselesidir. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın bütçesi ile ilgili gelişmeleri paylaşayım. Arkadaşlarımız Plan Bütçe Komisyonunda sürekli bunlarla ilgili konuşmalar yapıyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın bütçesinde depreme karşı tedbir almaya yönelik herhangi bir kaynak aktarımı yok. Kaynak ayrılması reddediliyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı sadece 'rantsal dönüşüm bakanlığına' dönüşmüş durumdadır. Aynı zamanda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı doğanın talanının baş aktörü ya da iktidarın en önemlisi aracı konumundadır. Çevreyi, doğayı talan ediyorlar, kentleri talan ediyorlar. Depreme karşı herhangi bir kaynak aktarımı yapılmıyor. Oysa depremler bizim hayatımızı, yaşam hakkını doğrudan ilgilendiren bir konu alanı. 

Attıkları her adımda fiyasko yaşıyorlar

Bir de meslek örgütlerine yönelik baskılar var. Meslek örgütleri özellikle TMMOB gibi TTB gibi kuruluşlar Türkiye’nin ilerici, demokrat birikimlerinin yüz akıdırlar. Çok önemli birikimleri ve katkıları vardır. Hem kendi alanlarında hem demokrasi konusunda. Bunları kontrol edemeyen iktidar şimdi onları baskıyla etsizleştirmeye, kanunlarla işlevsizleştirmeye çalışıyor. Çoklu baro bunların ilk adımıydı. Gerçi attıkları her adımda fiyasko yaşıyorlar. Çünkü halka dayanmayan halka karşı bir iktidar gerçeği her geçen gün çok daha çıplak bir şekilde görülüyor.

Bütün bunları ancak mücadele ile durdurabiliriz. Halka bütçeyi de ancak birlikte mücadele ile sağlayabiliriz. Bu çözülmekte ve çökmekte olan rejimin enkazının halkın üzerine düşmesini engellemek hepimizin görevi. Evet, bu sistem çözülüyor bu sistem çöküyor. Bizlere düşen bu çöküşün faturasının halka çıkarılmasını önlemektir. Yani halkın, sistemin enkazı altında kalmasını engelleyecek ortak mücadeleyi hayata geçirmektir. Tekrar teşekkür ediyoruz bu kabul için.

Soru: İktidarın belirlemiş olduğu HDP ile mesafe politikası siyasi ortamı nasıl etkiliyor? Partinizin tabanını nasıl etkiliyor duygusal açısından. 

Bizim açımızdan yalnız olma, yalnız kalma sorunu söz konusu değil. Biz kendimizi yalnızlaştırılmış hissetmiyoruz. Bu bizim sorunumuz değil. Biz halkımızla milyonları bulan seçmen desteği ile çeşitli STK’larla birlikteyiz, mücadelemizi sürdürüyoruz. İktidarın politikası HDP’yi olabildiğince yalnızlaştırma olarak görülüyor. Ama bunun bizde bir etkisi yok. Biz olabildiğince güçlüyüz ve kalabalığız. Biz Türkiyeyiz, bütün Türkiye’yi kapsıyoruz. 

Muhalefetin iktidarın her politikasına karşı çıkarken HDP’ye yönelik politikalar konusunda ürkek davranması bir çelişkidir

Muhalefete şunu söyleyebilirim. İktidarın belirlediği oyun sahasında kalınan her dakika bu iktidara daha fazla ömür veriyor. Halka daha fazla bedel olarak yansıyor. Herkes cesur olsun, demokratik mücadele ancak en geniş kesimlerin katılımı ile başarılı olabilir. Bu iktidarın her politikasına karşı çıkıp, HDP’ye karşı politikalarına karşı mahçupça, ürkekçe kalmakla yetinmek çelişkidir, ülkenin geleceği açısından yanlış bir çizgidir. Biz bunu halkın büyük kesiminin gördüğünü biliyoruz. Çürümüş bu rejimin devamını sağlamak için ortaya başka oyunlar sürülecektir. Bunu da görüyoruz. Şimdi biliyorsunuz mafya devrede, iktidar bloğu genişletilmek isteniyor. Her gün yeni tehditler savruluyor. 

Asıl tehlike bu pervasızlığın yaygınlaşmasıdır

Hukuk reformu denilen bir dönemde en az 3-4 kere hakkında hüküm bulunmayan, bu siyasallaştırılmış iktidara bağımlı yargının henüz mahkum etmediği önceki dönem Eş Genel Başkanımız Selahattin Demirtaş’a yönelik ağır saldırılar yapılıyor. Bu saldırı sadece Demirtaş’a değildir. Buradan Demirtaş’a ve HDP’ye herhangi bir zarar gelmez. Ancak bu pervasızlık yaygınlaşmaktadır. Hiç kimse HDP’nin meşru mücadelesine, halkı için bedel ödeyen yöneticilerine dil uzatma hakkına sahip değildir. Biz bunu her gün mücadelemizle ortaya koymaya devam edeceğiz. Hukuk derken hukukun en temel ilkelerini hiçe sayan bir tehdit ve şantaj düzeni kurulmak isteniyor; biz bunu boşa çıkaracağız. Bunu boşa çıkaracak yeteri kadar demokrasi gücü vardır, yeter ki bunu değerlendirelim. 

25 Kasım 2020