Sancar: Saraydan onay gelmeden bu dava açılamazdı

Eş Genel Başkanımız Mithat Sancar'ın Evrensel'e verdiği röportaj:

HDP’ye yönelik zaten devam eden operasyon ve baskılara hafta içinde önce HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun vekilliğinin düşürülmesi, hemen ardından da partiye kapatma davası açılmasının eklenmesi, siyaset gündemini de belirledi. Aylardır gündemden düşürülmeyen milletvekillerine yönelik fezlekeler ve kapatma davası tehdidi, HDP’yi siyaset alanı dışına itme, etkisizleştirme ve kriminalleştirme hedefinin en önemli halkalarından birini oluşturdu. Kapatma üzerine, yeni siyasal mühendislikler konuşulmaya başlandı.

Peki, bu hamlelerin zemininde ne var? HDP neden bu denli yoğun ve kapsamlı saldırıların hedefinde? Hala sürdürülen ve AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı yapılanlardan azade tutmanın anlamı ne? HDP nasıl bir yol izleyecek? Meclis içi muhalefet, kınama açıklamalarıyla yetinecek mi? Yapılan her saldırı sonrası desteği büyüyen HDP siyasetinin önü kesilebilir mi? HDP Eş Genel Başkanı Prof. Dr. Mithat Sancar yanıtladı.

Önce Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun milletvekilliğinin düşürülmesi, birkaç saat sonra da HDP’ye kapatma davası açılması… Türkiye nasıl bir tünele sokulmak isteniyor ve HDP’nin kapatılması talebi aylardır sürdürülürken neden şimdi?

2016’dan beri bir siyasi darbe sürecinin içinde olduğumuzu söylüyoruz. Bu sürecin yeni bir rejim oluşturma planının en önemli yöntemi olduğunu da vurguluyoruz. Nitekim 15 Temmuz’un hemen ardından OHAL ilan edildi, OHAL sürecinde dokunulmazlıkları kaldırılan arkadaşlarımızın gözaltına alınması ve tutuklanması operasyonu geldi. OHAL ilanından itibaren yapılanların hepsi adım adım bu siyasi darbe sürecini derinleştirme hamleleriydi. Sonra anayasa değişikliği gündeme getirildi. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi adı altında yeni rejimin anayasal kılıfı hazırlandı.

Bu yeni rejimin temel özelliği ne?

Temel özelliği, ultra milliyetçi-İslamcı bir koalisyonunun tekçi ve otoriter yönetim oluşturma planına dayanması. İçinde tabii ki başı çeken aktör olarak AKP var, ama bunun yanında MHP çok belirleyici bir güç ve etraflarındaki diğer bütün kesimlerle birlikte bu süreci devam ettiriyorlar. 2018 seçimlerini hep birlikte gördük, orada bütün devlet imkanları kullanılarak bir seçim galibiyeti çıkardılar ve böylece yeni rejimi kurma yolunda hazırlanan anayasal kılıf resmen de uygulamaya geçmiş oldu.

Burada bir iki adımdan daha bahsedeyim; o dönemde de bize yönelik çok yoğun saldırı ve kuşatma vardı, bütün bu baskılara ve imkansızlıklara rağmen halkın desteği büyük oldu, yüzde 12 civarında bir oy alarak yeniden parlamentoya girdik, demokratik siyaset alanını canlı tutmayı başardık. Kritik dönemeçlerden biri de yerel seçimlerdi, eğer yerel seçimlerde istedikleri sonucu elde edebilseydiler işleri daha kolay olacaktı, fakat planlarını HDP bozdu ve iktidara geldiği 2002’den beri AKP ve sonrasında ortaklarıyla birlikte ikinci ağır seçim yenilgisini yaşadı. O seçimlerin ortaya koyduğu iki gerçek var; birisi, HDP’nin demokratik siyasette ve demokrasi mücadelesinde taşıdığı hayati önem ve sahip olduğu kilit rol. İkincisi, bu iktidarın halk desteğinin ciddi bir şekilde azalmakta olduğu. Bu durum, iktidarın kendi krizinin de derinleşmesi sonucunu doğurdu. O günden itibaren de HDP’yi, HDP üzerinden demokratik siyaseti ve toplumsal muhalefeti bastırmak konusunda çok daha pervasız bir uygulama içine girdiler. Şu an geldiğimiz nokta, önlerinde büyük engel olarak gördükleri HDP’yi artık ellerinde kalan son imkanları da devreye sokarak etkisizleştirme veya siyasi denklemin dışına itme çabasıdır. Siyaseten yok edemediler, bütün baskılara rağmen gücümüzün azalmasını sağlayamadılar, kararlılığımızı bozamadılar, diz çöktüremediler. O nedenle kendileri için son imkanlar gibi görünen kozlarını devreye soktular.

TEMEL HARÇ KÜRT DÜŞMANLIĞI

HDP olarak gerek Gergerlioğlu kararını, gerekse kapatma davası açılmasını “küçük ortağa hediye” olarak değerlendiniz. Yukarıda da AKP ve MHP’nin, etraflarındaki diğer kesimlerle birlikteliğinden söz ettiniz. HDP’ye yapılan bu son saldırının ağırlıkla 94’de atıfta bulunularak değerlendirildiğini anımsarsak, 27 yıl sonra aynı manzaraya dönmeyi, müesses nizamın tesisinin etkisi için ne söylersiniz?

Bence çok geniş bir koalisyon var karşımızda, bunun ellerinin nereye uzandığını, ayaklarının nereye bastığını çok net bir şekilde tarif etmek zor olabilir. Bir tür ahtapot yaratıldı. Bunun içinde çeteler de var, devlet içinde farklı oluşumlar da var, muhtemelen milis yapılanması gibi çalışmalar yapan odaklar da var; fakat hepsi bir yerde toplanıyor. Kürt halkının herhangi bir kazanımın söz konusu olmasını mutlak bir şekilde önlemek. Bu kadim devlet ideolojisidir ve bütün bu güçler burada buluşmuş durumdadırlar. Kürt sorununda inkar, sindirme ve diğer bütün yöntemlerle toplumsal-siyasal gücü tasfiye etme planı bu ortaklığın temel harcıdır. Buna Kürt karşıtlığı denebilir, ama daha fazlası da var, “Kürt düşmanlığı” tabiri bunu çok daha iyi açıklıyor. Bunları bir arada tutan harç da esasen budur ama ötesi de mevcut. Erdoğan’ın otoriter bir yönetimi tam anlamıyla yerleştirerek iktidarı devam ettirme hesabı kendisi açısından çok önemlidir. 19 yıllık iktidarı boyunca biriken çok fazla günah ve bu ülkeye yaşatılan çok ağır tahribatlar var; bu tahribatların gerektirdiği sorumluluğun gereklerinden kaçmak için de iktidarı devam ettirme mecburiyeti hissediyorlar. Kendileri için iktidarı sürdürmeleri hayati bir meseledir. İktidarı sürdürmeyi de seçim dışı yollara başvurarak değil, seçimle şekli bir meşruiyet yaratarak sağlayabileceklerini düşünüyorlar. Seçimlere yatırımları o nedenle özel bir yerde duruyor ve bu hesapların önündeki en büyük güç de HDP. HDP’yi tasfiye etmeden, etkisizleştirmeden bu hedefe ulaşamayacaklarını görüyorlar. HDP üzerinden muhalefetin bir araya gelmesini engelleme çabası da bu planın bir parçasıdır. Demokrasi güçlerini Kürt sorunu ve HDP üzerinden ayrıştırarak zayıflatma hesabı da bunun içindedir. O nedenle bize her türlü yöntemle saldırılarını sürdürüyorlar.

ERDOĞAN’IN BUNA MECBUR OLDUĞU ŞEKLİNDEKİ DEĞERLENDİRME GERÇEKLİĞİ ISKALAYAN BİR YAKLAŞIM

“AKP tarihe parti kapatan bir iktidar olarak geçmek istemiyor” denildi. Nitekim Numan Kurtulmuş bunu bizzat söylemişti. AKP içindeki çoğu milletvekilinin de kapatma davası açılmasını istemediği kulislere yansıdı. Hatta hâlâ, Erdoğan’ın kapatma davasını televizyondan duyduğu bile söylenebiliyor. Neden bunca algı operasyonuna başvuruldu?

Önce şunu vurgulayalım, AKP artık bir parti olmaktan çıkmıştır. AKP diye bir siyasi parti mevcut değildir. Mevcut olan tek şeyin Erdoğan’ın ve dar çevresinin hem devleti hem de partiyi kendi planları için birer aygıta dönüştürmüş olmasıdır. AKP içinden gelen itirazların bir karşılık bulamamasına şaşmamak lazım, çünkü AKP’nin merkezi aklı, iktidarı sürdürme ve bu ortaklarla birlikte yürüme konusunda kararını vermiş görünüyor. Bu durumda partide var olduğu iddia edilen farklı görüştekiler açısından yüksek sesle itirazlarını dile getirmek herhalde söz onuşu olamaz. Zaten itirazı olup da bunu açıkça dile getirmek isteyenler AKP’den ayrıldılar, başka partiler kurdular. Kalanların, iktidarın merkezi aklını temsil eden tepedeki iradeye tabi olmak dışında bir seçenekleri bulunmuyor.

“Erdoğan yanıltılıyor”, “Erdoğan tuzağa çekiliyor”, “MHP’ye mecbur kalıyor” vs. yorumlar sıklıkla karşımıza çıkıyor. Bu tür yorumlar HDP’li siyasetçilerden de geldi. Erdoğan’ı olan bitenden azade tutmanın maksadı ne?

Ben bu yorumlara katılmıyorum. “Tuzağa düşürüldü” yorumları, merkezi yönetim aklının daha açık bir şekilde görülmesine engel oluyor. Dolayısıyla bizim bakmamız gereken şey, bugün Erdoğan’ın başında bulunduğu iktidar blokunun merkezi aklının ne yaptığını gayet iyi bilen bir şekilde yoluna devam ettiğidir. Sorumluluk, birinci derecede elbette rejimin en tepesindedir. MHP’nin bunu zorlamış olması ya da Erdoğan’ın buna mecbur kaldığı şeklindeki yorum naiften öte, gerçekliği ıskalayan veya gölgeleyen bir yaklaşım olur. Hayır, karşımızda bir iktidar bloku var, onun temsil ettiği bir ideolojik duruş var ve bunun hem uzun vadeli hem de konjonktürel hesapları var. Bütün bunlar da bu iktidarın ortak sermayesidir ve icraatları da bu sermayeye dayanıyor. Dolayısıyla yaptıkları her şeyden hep birlikte sorumludurlar, hepsi hep birlikte bu kararların sahibidirler.

KÜRT SORUNUNDA ÇIKMAZ YOLLARDA ISRAR EDEN TÜM İKTİDARLAR KAYBETTİ

Bir yandan saldırılar hız kesmiyor. Sizinle bu söyleşiyi yaptığımız günde de (cuma) operasyon ve gözaltılar sürdü. HDP’yi denklem dışında bırakma konusunda doz sürekli yükseltiliyor. Bu “kesintisiz her yönden saldırı” pratiğine yorumunuz ne?

Evet, bizim çok sayıda partilimiz çeşitli şehirlerde operasyonlar yapılarak gözaltına alındılar. Eski milletvekillerimiz, eş genel başkanlarımız, belediye başkanlarımız hâlâ tutuklu ama bu halk vazgeçmiyor. Vazgeçmediği gibi kararlığını daha da arttırıyor. O nedenle HDP’yi denklem dışı bırakma hesapları nafiledir. Tam tersine, ne zaman ki bir iktidar geçmişte de Kürt sorununda çıkmaz yollarda ısrar ettiyse kaybetmiştir. Bu çıkmaz yolda ısrar edenler geçmişte bizim yer aldığımız gelenekte kurulmuş partileri kapatanlar, geri dönülmez biçimde kaybetmiştir. Dönüp bakalım, ne ANAP kaldı bugün sahnede, ne DYP ne de o günün astığım astık, kestiğim kestik havalarında dolaşan muktedirleri. AKP’nin ve MHP’nin akıbeti de bu olacaktır. Türkiye toplumu bu gerçeğin farkındadır. Bu iktidarın izlediği politikaların faturasının bütün topluma ağır bir şekilde çıktığını insanlar görüyor. İşsizlik, yoksulluk, açlık bir yanda; rant, savaş harcamaları ve faiz sarmalına mahkum edilmiş bir ekonomi diğer yanda… Bunlarla bağlantılı olarak itirazı olan herkese baskı, özgürlükleri yok etme, hukuk devletini askıya alma… Bütün icraatlar halkın günlük hayatını ve cebini etkiliyor, sofrasını eksiltiyor, nefes almasını engelliyor. Biz bunun toplum tarafından görüldüğünü biliyoruz. Mücadelemiz özgürlük içindir, demokrasi içindir, aynı zamanda iş ve aş içindir. Ve bunları buluşturan bir çizgide ısrarımız devam edecektir. Bunları demokratik siyasetin her zemininde, parlamentoda da diğer bütün demokratik siyaset alanlarında da ortaya koymaya devam edeceğiz.

Sayın Pervin Buldan, (önceki gün) “bugün itibariyle oyumuz yüzde 20’ye çıktı” dedi. Nitekim, ne zaman saldırının boyutları büyüse, halk desteğinin de büyüdüğü bir vaka. HDP’yi fiziken kapatsa bile büyüyen halk desteği bir şekilde ifadesini yine bulacak. Bunu AKP ve ortağı da bilmiyor olamayacağına göre ne umuluyor?

Birincisi, toplumsal gerçeklik ile saray gerçekliği aynı değil ve sarayda oturunca toplumsal gerçekliği de görme imkanınız her geçen gün azalıyor, bir süre sonra da ortadan kalkıyor. İkincisi, bu iktidar izlediği politikalarla zaten bir patikaya girmiştir. Patika teorisi, sosyal bilimin çeşitli alanlarında ve iktisatta kullanılan bir analiz çerçevesidir. Siz bir patikaya girmişseniz, sağa sola dönemiyorsunuz. Yol sizi belirliyor. Girilen yol, sonu uçurum olan karanlık bir patikadır. Kurtulmak için tek şans var: Geri dönmek. Ama geri dönmek de bu iktidar için büyük riskler içeriyor; esasen böyle bir zihniyeti, niyeti ve kabiliyeti de yok. Bu yüzden o karanlık patikada yürümeye devam ediyorlar. Bunun adı çaresizliktir, bunun adı acizliktir, onların yürüdüğü patikadan bu toplum yürümeyecektir. Biz bu toplumun yolunun demokrasi, özgürlük, ekmek ve eşitlik olduğunu söylüyoruz. Muhalefet ve demokrasi güçleri burada doğru davranırlarsa toplumu o patikaya değil, ucunda güçlü ışık olan bu yola hep birlikte sokacağız.

Abdülkadir Selvi’ye göre Yargıtay Başsavcılığı’nın Kobane iddianamesini istemesiyle kapatma davasında düğmeye basıldı. Ne dersiniz, taşlar nasıl döşendi?

Kapatma davası için düğmeye basıldığı anın Kobane iddianamesi olduğu görüşüne katılmıyorum. Bir süredir bizzat yetkililerinin açıkladığı üzere MHP Genel Merkezi’nde bu yönde çalışmalar yapılıyordu. Ben MHP sözcülerinin söylediklerinin doğru olduğunu düşünüyorum. İddianamenin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nda hazırlanmadığını, tam tersine önce MHP Genel Merkezi’nde oluşturulduğunu, sonra da tabii ki saraydaki hukuk birimiyle paylaşıldığını, orada olgunlaştırılıp, en fazla bir hafta – on gün önce Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na verildiğini ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın da üzerinde şekli çalışmaları tamamlayarak AYM’ye gönderdiğini tahmin ediyorum. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı saraydan onay gelmeden bu davayı açmaz, açamaz. Eğer bu dava açılmışsa doğrudan saraydan onay veya talimat geldiği içindir.

KORKU, AKLI DA KEMİRİR

Ne Gergerlioğlu’nun milletvekilliğinin düşürülmesini, ne de kapatma davasını hukuk, yasa, Anayasa üzerinden tartışmanın manası olduğunu söylüyorsunuz, katılıyoruz. Yine de 600 sayfalık iddianameye baktığınızda acemiliklere, çelişkilere yorumunuz ne oldu?

İddianameye baktığımızda toyluklar, acemilikler değil, evvela panik ve telaş havasını görürsünüz. İkinci olarak, bunu hazırlayanların hukukun asgari gereklerini bile hiç umursamadıklarını hemen tespit edersiniz. Delil yok; delil diye sunulanların hepsi partililerin konuşmaları, sosyal medya paylaşımları vs., ki bunlar da kes yapıştır usulüyle iddianameye konulmuş. Siyaset yasağı istenen arkadaşlarımızla ilgili bölümlere baktığımızda beraat ettikleri davalar da delil olarak gösterilmiş. Meclis’te yaptığımız konuşmalar da delil olarak gösterilmiş, oysa bu konuda AİHM’nin net içtihadı var, bunlar kapatma davasına esas teşkil edemez diye. Bunun ötesindeki acayipliklere gelince, soruşturma istenenler arasında bugün hayatta olmayan değerli dostlarımız var. Şimdi birazcık vicdan, azıcık insaf, bir miktar izan taşıyan herkes buradaki gerçekliği kolayca görebilir. Ortada hukuk üzerinden konuşulacak bir belge yok.

Haklarında siyaset yasağı istenen 684 kişilik uzun listeye bakınca neredeyse kapıdan içeri girmiş herkes bu listeye eklenmeye yetmiş gibi görünüyor. Listenin bu kadar uzun tutulmasının amacı, yeni bir parti kurulsa da çalışacak bir kadro bırakmamak mıdır?

Evet, kapatma davası basit bir siyasi hamle değildir. Amaç sadece HDP’yi bugünkü haliyle zayıflatmaktan veya devre dışı bırakmaktan da ibaret değildir; asıl amaç Kürt halkının demokratik siyaset geleneğinin artık belini doğrultamayacak şekilde tasfiye edilmesidir. O nedenle il ilçe yöneticilerinden bir dönem partinin herhangi bir biriminde çalışmış kişilere, bir dönem aday olmuş değil sadece aday adayı olmuş, sonra da partiyle pek bir bağı kalmamış kişilere, eski yeni MYK üyelerine, eski parlamenterlerin büyük bir kısmına kadar listeyi böyle uzun tutmak, aslında korkunun ne kadar büyük olduğunu gösteriyor! Rainer Werner Fassbinder’in “Korku Ruhları Kemirir” diye bir filmi var benim çok sevdiğim. Ben bundan hareketle bir adım daha öteye gidiyorum, korku aklı da kemirir!

PARTİMİZİN BÜTÜN BİRİMLERİNE VE DEMOKRASİ GÜÇLERİNİN ORTAK AKLINA DAYANAN YOL HARİTASI İÇİN ÇALIŞIYORUZ

AYM Başkanı, HDP’nin kapatılması istemiyle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın verdiği dosyayı değerlendirmek üzere raportör görevlendirdi. Raportör 15 gün içinde raporunu tamamlayacakmış. Bundan, süreç hızlandırıyor çıkarımı yapabilir miyiz?

Bu rutin bir işlem, ama bütün yolları kullanarak süreci en hızlı şekilde işletmek isteyeceklerini tahmin ediyoruz. Biz de çalışmalarımızı buna göre yürütüyoruz.

Ne gibi tedbirler ve hazırlıklar olacak?

Bir defa geçmişten bugüne epeyce parti kapatıldı ve biz de bu geleneğin içinde yer alıyoruz. Elbette HDP kendisinden önce kurulan partilerden farklı bir partidir ama sonuçta o geleneğin de içinde yer almaktadır ve bu gelenekte parti kapatılması konusunda epeyce tecrübe vardır. Ciddi bir birikime sahibiz. İkincisi, bu dönemin kendine özgü şartları var, yani bir dönem oluşturulan yol haritalarının bugün aynen devam ettirileceğini de düşünmemek lazım, çünkü bu dönemki şartlar farklıdır. Elbette önümüzde çeşitli seçenekler var ve bunlar üzerinde daha önce de çalıştık, ancak bu seçeneklerden hangisinin nasıl tercih edileceğini belirlemek için kurullarımızla tartışmalarımız devam edecek. Newroz sonrasında Parti Meclisi’ni toplayacağız, zaten MYK’da görüştük ama Newroz sonrası bir MYK’mız daha olacak. Tabii teşkilatlarımızla da görüşmeler gerçekleştireceğiz. Öte yandan farklı çevrelerle de istişareler yapacağız. Mesela Türkiye’de saygın ve yetkin olduğu herkesçe kabul edilen hukukçularla bir araya geleceğiz. Buna benzer başka kesimlerle de görüşüp fikirlerini alacağız, bu çalışmaların sonunda ortak akla dayalı bir yol haritası ortaya çıkacaktır. Kısacası hem kendi partimizin bütün birimlerine hem de demokrasi güçlerinin ortak aklına dayanan bir yol haritası için çalışma yürütüyoruz.

Bunun içinde partiyi feshetme, sine-i millete dönme gibi bir seçenek yok sanırız. Zira, HDP’nin bunu yapması gerektiğini söyleyen yorumlar da var.

Şunu söyleyeyim, akıl vermekle akıl paylaşmak ayrı şeylerdir. Bazıları tepeden HDP’ye akıl verir üslupta konuşuyor. Açıkçası bunların bizim nezdimizde bir değeri yoktur. Ama biz temel demokratik değerler konusunda ortak dertleri olan çevrelerle istişareye, tartışmaya dayalı akıl paylaşımını çok önemsiyoruz. Ortak değerlerin ne olduğunu da biliyoruz, demokrasinin temel ilkeleri bizim için esastır ve adaletli bir yaklaşım bizim için önemlidir. Bunu taşıdığını gördüğümüz çevrelerle ve bireylerle istişare edeceğiz.

İKTİDARIN ERKEN SEÇİME NE ZAMAN KARAR VERECEĞİ TAHMİNLERİYLE UĞRAŞMAK GEREKSİZ

Kapatma davası, erken seçimin ayak sesleri diye de okundu. Sizin gözleminiz ne?

Erken seçim bizim talebimizdir. Erken seçim kararı iki yolla alınabilir. Biri Cumhurbaşkanı’nın Meclis’i feshetmesi ve kendi görev süresini sonlandırmasıdır; diğeri de meclisin beşte üç çoğunlukla erken seçim kararı almasıdır. Mecliste muhalefetin de iktidarın böyle bir çoğunluğu yok. Dolayısıyla şu an erken seçim kararını alma imkanı, mevcut Anayasa’ya göre Cumhurbaşkanı’nın elindedir. İktidarın ne zaman seçime karar vereceğine dair tahminlerle uğraşmak bana gereksiz geliyor. Biz seçimin her an olabileceğini düşünerek ve en erken zamanda olması gerektiğini talep ederek yolumuza devam ediyoruz.

GÜÇLÜ BİR DİYALOG AĞININ HEMEN OLUŞTURULMASINA İHTİYAÇ VAR

Muhalefet desteğini nasıl değerlendiriyorsunuz? Evet İYİ Parti dışında Millet İttifakı ve Millet İttifakı’na yakın partilerden gerek Gergerlioğlu’nun vekilliğinin düşürülmesi, gerek kapatma davası konusunda tepkiler verildi, ancak “güçlendirilmiş parlamenter sistem” talep eden muhalefetin Meclis’in “itibarının” daha da zedelenmesi karşısında daha etkili destekler sunmamasını nasıl değerlendirirsiniz?

Kapatma davasını, vekilliklerin düşürülmesini sadece HDP’nin meselesi olarak görmek çok büyük yanılgı olur. Başta da belirttiğim gibi bu operasyon HDP’nin çok ötesine yönelen amaç ve hedeflerle yürütülüyor. Toplumda demokrasi mücadelesini, özgür gelecek inancını ve barış umudunu yok etmek, bu operasyonun esas hedefidir. Bu değerlerden yana olduğunu söyleyen herkesin kendi durduğu yerden etkili bir tutum ortaya koyması, esasen kendi sorumluluğunun gereğidir. Yani mesele, HDP’yle dayanışmanın ötesindedir. Biz zaten çağrılarımızı “bize yardıma gelin” şeklinde yapmıyoruz. Herkes sorumluluğunu görsün ve ona göre tutum alsın. Bütün muhalefetin, bütün demokrasi güçlerinin etkili bir yolu nasıl oluşturabileceklerini kendi içlerinde ve birbirleriyle istişare etmeleri gerekiyor. Güçlü bir diyalog ağının hemen oluşturulmasına acil ihtiyaç var. Hem muhalefet partileri arasında, hem de demokrasi güçleri arasında. Şu ana kadar ortaya konan tepkileri genel anlamda olumlu buluyorum. İlk verilen mesajlar ve ortaya konanlar şu an için bence olumlu, ama operasyonun ne kadar ağır ve hedefinin ne kadar derin olduğunun görülmesi gerekiyor ki buna uygun bir demokratik mücadele ortaklığı, demokratik tutum birliği daha kolay sağlanabilsin.

YENİ BİR BAHARIN GÜÇLÜ SESİ VE IŞIĞI, BU NEWROZ’DA DA YÜKSELECEK

Kapatma davasının ardından “Newroz kutlamalarına da izin verilmeyecek” diye düşünülüyordu ama öyle olmadı. Birkaç kent dışında izin verildi. Oluşan tepkileri boşaltma, kaba tabirle bir tür gaz alma için mi izin verildi?

İki şeyi burada belirtmek gerekiyor: Birincisi, yönetim aklı dediğimiz şey sadece en habis yöntemleri devreye sokarak varlığını sürdürme gibi bir esasa dayanmıyor. Bunun yanında başka yöntemlerle de kendi yoluna daha kolay yürümeyi sağlayacak hamleler yapabiliyor. İkincisi, Newroz halkındır, halkın bayramıdır. Newroz, özel olarak Kürt halkının demokratik siyasete, kendi iradesine, özgürlüğe ve barışa sahip çıkma yönünde bedellerle elde ettiği önemli bir kazanımdır. O nedenle biz bu Newroz’u en coşkulu şekilde kutlayacağız. Ve bu bayramda bütün halkların, demokrasi güçlerinin yan yana olmasını da çok değerli buluyoruz. Öyle olacağını da umuyoruz.

2021 Mart Newrozu’nun yüklendiği anlamlar arttı. Bugün Diyarbakır’dan nasıl bir mesaj vereceksiniz? Zira, Diyarbakır Newrozları coşkunun, inancı, umudu, direnişi yoğun şekilde ortaya koymasıyla birlikte, mesajlarıyla da merak edilir.

Bütün Türkiye ve bütün dünya şunu çok iyi bilmelidir, HDP demokratik siyasette ısrarını sürdürecektir. Çünkü Kürt sorunu başta olmak üzere temel bütün sorunlarımızın çözümü demokratik siyaset yolundan geçiyor. Kürt halkının Newrozları coşkuyla kutlamasının temelinde de bu inanç yatıyor. Belirttiğim gibi, biz en yüksek moralle, en güçlü, en renkli hallerimizle ve en kararlı duruşumuzla demokrasi, özgürlük, barış diyerek halkımızla birlikte meydanlardan sesleneceğiz. Ve bu yürüyüş hiç bitmeyecek. Ayrıca güzel günlerin yakın olduğuna da herkes inansın. Newroz, yeni başlangıç ve yeni yaşam demektir. Biz zaten on yıllardır bu yolda yürüyoruz. Bu Newroz’da yeni bir baharın güçlü sesi ve ışığı yükselecektir!

21 Mart 2021