Sancar: Sistem çöküyor ve bunun temel nedeni Kürt sorununda çözümsüzlük politikası

Eş Genel Başkanımız Mithat Sancar, Mardin il binamızda düzenlenen Halk Toplantısında konuştu.

Eş Genel Başkanımız Mithat Sancar, Mardin il binamızda düzenlenen Halk Toplantısında konuştu. Sancar şunları söyledi:

Gelî hevalên hêja û mêvanên rêzdar, ez ewilî li ser navê partiya xwe dibêjim hûn bi xêr û xweşî hatin. Ez gelek bextewar im ku îro li cem we me û li vî bajarê me yê qedîm û xweşik em hatine cem hev. Her wekî hûn dizanin ev bajar bajarê pirrengî, pirdengî, pirçandî û pirzimanî ye! Hezar sal e em cîran, dost û kirîvên hev in. Mêrdîn bi rastî jî weke baxeke gulên reng bi reng e. Bi çanda xwe, bi xwezaya xwe, bi dîrok û kevnariya xwe û bi têkoşîna xwe cihekî pîroz û delal e. Ez dîsa dibêjim hûn ser seran û ser çavan re hatin.

Mardin benim insaniyet okulumdur 

Memleketime gelmeyeli epeyce süre oldu. Kongreden sonra Eş Genel Başkanı olarak iradenizle seçildikten sonra ilk geziyi Mardin’e yapmak istedim. Burası benim memleketim, benim okulum, hayat okulum, siyaset okulum, insaniyet okulum. Öğrendiğim şeylerin büyük kısmını, eğer öğrenebildiysem, buralarda öğrendim. 

İnsanların farklı renklerde, farklı kültürlerde farklı dillerde bir arada nasıl dostça yaşayabildiklerini daha çocukken bu sokakta öğrendim. Bugün 3 dili konuşabiliyorsam bu memleketin sokaklarında aldığım o güzel insanlık dersi sayesindedir. Bir dili maalesef konuşamıyorum. Mardin’in en kadim dilini, Süryaniceyi konuşamıyorum. Bir gün, bir Süryani dostum bir konferansta bana sormuştu, “3 dili biliyorsunuz ama Süryanice bilmiyorsunuz, neden” diye. Anadilim Arapça. Kürtçeyi sizlerden öğrendim. Türkçeyi okuldan öğrendim. Şimdi Türkiye’deki bütün halklarla iletişimimizi sağlayan Türkçe de benim gönlümde diğer dillerle kardeştir. Süryaniceyi neden öğrenemedim? Çünkü ben sokağa çıktığımda 3-5 yaşında arkadaşlarımla sokaklarda oyun oynamaya başladığımda sokakta Süryani kalmamıştı. 

Hem geçmişe hem geleceğe adalet sağlayacak bir mücadelenin içindeyiz 

Biliyorsunuz bu toprakların tabiriyle Seyfo var. Başka büyük acılar da var. Ama biz bu acılardan hareketle hem tarihe hem de geleceğe adalet sağlayacak bir mücadelenin içindeyiz. İnşallah ömrüm yeter zamanım olur Süryaniceyi de en azından sizleri selamlayabilecek kadar öğrenirim. 

İktidarın sırtını dayadığı sistem çökmektedir 

Ülkenin içinde bulunduğu şartları uzun uzun anlatamayacağım. Bu iktidar çözülmektedir. Bu iktidarın sırtını dayadığı, bu iktidarın kaynağını aldığı sistem çökmektedir. Ama çökerken halklara, topluma zarar vermektedir. 

Sistem çöküyor ve bunun temel nedeni Kürt sorununda çözümsüzlük politikası

Niye çöküyor bu sistem? Her şeyden önce bu ülkenin tarihi, Kürt sorununda inkarı, imhayı ve çözümsüzlüğü esas alan bütün iktidarların kaderinin çözülmek ve çökmek olduğunu bize pek çok örnekle göstermiştir. Yani bu iktidar çözülüyor. Bu sistem çöküyor ise bunun temel nedeni Kürt sorununda inkar, imha ve çözümsüzlük politikalarına dayandığı içindir. 

Kürt sorununu şiddetle çözmeye niyetlenen iktidarlar hep çöktü  

Daha geçen gün AKP Genel Başkanı, Cumhurbaşkanı Erdoğan “Kürt sorunu yoktur, ne Kürt sorunu kardeşim” dedi. Geçmişte kullandığı başka ifadeler de var, tek örnek değil. “Ben Kürt sorununu tanıyorum” diyen başbakanlar gördük. “Kürt sorununda Bask modeli tartışılır” diyen başbakanlar gördük. “AB’nin yolu Diyarbakır'dan geçer” diyen başbakanlar gördük. Ve fakat sonra tam tersi bir yola girdiler. Hepsi tam tersi bir yola girdiklerinde kaçınılmaz olarak çöktüler. O iktidarlar çöktüğü gibi o iktidarın taşıyıcı partileri de yok oldular. Şimdi onlardan geriye 3-5 tane isim bile hatırlanmaz. Hatırlananlar da hayırla yad edilmezler. O nedenle eğer bir iktidar bu ülkede Kürt sorununu şiddetle, güvenlik politikaları ile inkarla çözmeye niyetlenirse en önce kendisini çözmeye başlar. 

Politikaları yeni değil bu iktidarın da 40 yıldır bildiğimiz yöntemleri her seferinde güya yenileyerek devreye sokuyorlar. Dönem dönem bu yöntemler şartlara göre ihtiyaçlarına göre farklılaştırılır.  

Zulmedenler tarihin çöplüğünde, Kürt halkı aydınlık ufka doğru yürüyor 

Mardin'imizin ilçelerinin köylerinin 90’larda yaşadığı zulmü yaşı yetenler tanıklık ederek gördüler. Yetmeyenler büyüklerinden duydular veya okudular ve öğrendiler. Boşaltılan, yakılan köyler, güya faili meçhul bir şekilde cinayetlere kurban giden sayısız insanımız... Elbette Kürt sorununda imha inkar politikaları 80’de başlamadı. 80’ler yeni bir dönemdi. Ama bu sorun 100 yıllık. Bu 100 yıla dönüp baktığımızda katliamlardan sürgünlere, faili meçhullerden zindanlara, idamlara varana kadar her türlü zulüm yönetiminin denendiğini görüyoruz. Sonuç; Kürt halkı dimdik ayakta Kürt halkı onurunu kimliğini, özgürlüğünü geleceğini savunmaktan bir an bile geri durmuyor. Yani bu kadar zulüm, yani bu kadar haksızlık, adaletsizlik bu yöntemleri uygulayanları tarihin çöplüğüne gönderdi. Kürt halkı tarihin aydınlık ufuklarına doğru yürüyüşünü kararlılıkla sürdürüyor. Bu sizin gibi insanlar ve sizden önce aynı yolda yürüyen dostların, yoldaşların başarısıdır. Onların azminin bir eseridir. 

İktidara tekrar hatırlatıyoruz: Yaptığınız şey sadece sizi bitirir, Kürt halkı diz çökmez 

Bu yolda, bu değerli mücadelede bugün de bedeller ödeniyor. Her gün yeni operasyonlara uyanıyoruz. “Şu salonda son bir yılda gözaltına alınan, tutuklanan, işkenceden geçen kaç kişi var” diye sorsam eminim salonun üçte ikisi el kaldıracaktır ama yine buradasınız, buradayız. Vazgeçmiyoruz. Çünkü bizimki özgürlük mücadelesidir, hak mücadelesidir. Bizimki adalet mücadelesidir. Bizimki haysiyet mücadelesidir. Var olmak ancak bu zulme direnmek ile anlam kazanır. Haysiyetimiz ancak mücadele ile korunur. O nedenle baskıların bizleri yıldırması mümkün değildir. Belki canımızı yakar ama biz acılarımızı umuda dönüştürmeyi çok iyi biliyoruz. O nedenle bu iktidara tekrar hatırlatıyoruz, yaptığınız şey sadece sizi bitirir. Bu yolla Kürt halkına, Kürt halkının partisine, HDP’ye saldırarak herhangi bir kazanım elde edemezsiniz. Kürt halkı diz çökmez, HDP vazgeçmez. 

Reform beklentisi yaratıyor, biliyor ki Kürtlerin desteği olmadan yönetimde kalamaz 

Şimdi de bu çöküşü ve çözülmeyi örtmek veya gözlerden saklamak için yeni manevralara başvuruyorlar. İktidar ‘reform’ diyor, el altından Kürt sorununda da bazı adımlar atacağına dair rivayetler yayıyor. Özellikle buralarda, Kürt şehirlerinde bir beklenti yaratmaya çalışıyor. AKP’nin bu taktiği de yeni değil. Sıkıştıkça en başta Kürtlere yönelmekte, Kürtlerden bir destek alma hayaline kapılmakta. Çünkü biliyor ki Kürtlerin desteğini almayan herhangi bir partinin ülke yönetiminde yer alması mümkün değil. Kürtler olmadan hiç kimse bu ülkeyi yönetemez. Kürtleri dikkate almayan, Kürtleri hesaba katmayan hiçbir yönetim kalamaz. 

“Adalet yerini bulsun” dediler 1 haftada 1000 kişi gözaltına alındı 

Reform dedikleri şeyi uzun uzun anlatmaya gerek yok. Adalet bakanı “Adalet yerini bulsun isterse kıyamet kopsun” demişti. Arkadaşlarımız bir liste çıkardılar o günden bugüne çeşitli şehirlerde yapılan operasyonlarda, başta partili arkadaşlarımız olmak üzere çeşitli sivil toplum kuruluşlarından, aydınlardan insanlar gözaltına alındı. Günlerce içeride tutuldular. Bir kısmı tutuklandı, bir kısmı tahliye edildi. Kaç kişi biliyor musunuz? 946. Bir haftada yaklaşık 1000 kişi haksızca, zalimce sabahın köründe evlerine baskın yapılarak gözaltına alındı. Bazı yerlerde kapıları kırdılar, bazı yerlerde küçücük bebekleri uykudan uyandırıp korkutmayı bile kendilerine hak saydılar. 

Bunlar reform diyorsa baskıyı artıracaklardır 

Kürde reform, zulmü başka yöntemlerle artırarak devam ediyor. Bir baskıcı adaletsiz iktidar, reform dediği anda korkacaksınız. Kastım korkmanın çıplak anlamı değil. Bunlar reform diyorsa baskıyı daha da artıracaklar. 

Bu ülkede demokrasinin en büyük güvencesi daha güçlü HDP’dir 

Peki ne yapacağız? Bu ülkede eğer demokrasi özgürlük istiyorsak, eğer eşit, onurlu birlikte yaşam istiyorsak inanın bana bunun ilk güvencesi daha da fazla örgütlememiz, partimize daha fazla sarılmamız, daha fazla güçlenmemizdir. Bu ülkede barışın da, demokrasinin de, özgürlüğün de en büyük güvencesi daha da büyümüş daha da güçlenmiş bir HDP’dir. HDP’nin olmadığı HDP’nin hesaba katılmadığı herhangi bir programın, herhangi bir yönetim formülünün bu ülkeye demokrasi, adalet ve barış getirme ihtimali yoktur. Onun için yapmamız gereken şey daha sıkı mücadele daha güçlü örgütlenme ve daha büyük bir parti. Güçlü HDP bu ülkede demokratik çözümün ve özgürlüğün vazgeçilmez güvencesidir.

Halkımızda beklenti oluşmasın, Kürtlerin özne olmadığı hiçbir girişim çözüm getirmez 

Belki sizlere de doğrudan ulaşanlar olmuştur. Kürt sorununda çözüm için yeni yollar arıyoruz diyen devlet görevlileri, parti temsilcileri sizlerin de tanık olacağı ilişkiler, girişimler başlatmıştır. Sizler de doğrudan ya da dolaylı bunları görmüşsünüzdür. Biz Kürt halkının öznesi olmadığı, Kürt halkının siyasal partisinin aktörü olmadığı hiçbir girişimin çözüm getirmeyeceğini, demokratik dönüşümü sağlayamayacağını çok iyi biliyoruz. Sakın halkımızda bir tereddüt oluşmasın, boş beklentiler oluşmasın. 

Yapmamız gereken bu ülkeyi yönetecek kadar güçlü bir HDP yaratmaktır 

Bunca yıllık mücadeleden sonra, bu kadar bedel ödedikten sonra, bu kadar tecrübe biriktirdikten sonra şimdi yapmamız gereken şey bu ülkeyi yönetecek kadar güçlü bir HDP yaratmaktır. HDP’yi bu ülkenin yönetimine taşıyacak büyüklüğe eriştirmektir. Bize düşen budur. Biz bunu elbette en başta Kürt sorununda demokratik çözüm ve barış ama bütün halklara özgürlük, bütün ülkeye demokrasi için istiyoruz. Bunu başaracağımızdan da kimsenin şüphesi olmasın. 

İktidarın tükenişi yeni bir yol imkanıdır 

Bu baskıların, bu zulmün aslında tükeniş ve çırpınışları olduğunu da iyi bilelim. İktidar tükendikçe saldırıyor, saldırdıkça daha da tükeniyor. Şimdi biz bu tükenişi, Türkiye’nin demokrasiden, özgürlükten, barıştan yana bütün güçleri ile birlikte yeni bir yolun imkanı olarak görmek zorundayız. Bu yeni yolu da ülkenin önümüzdeki 10 yıllarda daha güçlü bir demokrasi, mutlaka yerel demokrasi, mutlaka eşit kardeşlik, mutlaka özgürlük yolunda ilerleyecek şekilde kurmalıyız. 

Kayyım politikasının sonuçlarını en iyi göreceğimiz yer Mardin 

Bize bu iktidarın yaşattığı zulümleri hangi örnekle biraz daha açsam diye düşünürken aklıma doğal olarak kayyım politikaları geldi. Bakın iki dönemdir halkımızın iradesini gasp ediyorlar. Seçilmiş, sizlerin halkımızın iradesiyle göreve gelmiş belediye eşbaşkanlarımızı görevden aldılar, yerlerine kendi memurlarını yerleştirdiler. Kayyım politikası, en başta Kürt halkının ve burada yaşayan diğer halkların iradesine büyük bir saygısızlıktır. Ama kayyım politikasının yarattığı daha da fazlasıdır. Sonuçları elbette en başta irade gasbıdır. İradeye saygısızlıktır. ama bunun başka sonuçları da var. Bu sonuçları en iyi göreceğimiz yer Mardin’dir. 

Kurdukları rant organizasyonuyla Mardin’i talan etmişler  

Kayyım atandıklarında şöyle bir propaganda yapıyorlardı; “HDP’li belediyeler hizmet götürmeyi bilmiyorlar, belediyecilik yapmıyorlar. Bunların işi gücü başka” diyorlardı. Bugüne kadar görevden alınan hiçbir belediye eşbaşkanımız hakkında hiçbir yolsuzluk soruşturması açamadılar. Yolsuzluk, hırsızlık suçlaması yapamadılar. Çünkü biz halkın belediyeleriydik. Seçilen belediye eşbaşkanlarımız buradaki halkın hizmetkarlarıdır. Bizde halkın malına, hakkına el uzatmak göz dikmek en büyük onursuzluk, en ağır suçtur. Kayyımlar ne yaptılar, göreve getirildikleri her yerde bizim yaptığımızın tam tersini yaptılar. Bütün zamanlarını yolsuzluklarla, kayırmalarla, yandaşa rant aktarmakla geçirdiler. Göz boyama kabilinde yaptıkları işlerin arkasında milyonlarca liralık rant peşkeşi var. Örnek mi? Örnek Mardin kayyımı. Bundan önceki kayyım. Önümde bir sürü rakam var. Buradan bazı çarpıcı verileri tüm kamuoyuna bir kez daha aktarmak istiyorum. Belediye gasp edildikten ve Kayyım 2016’da göreve geldikten sonra hemen bir yolsuzluk ve rant organizasyonu oluşturmuş. Mardin’i talan etmişler. Gasp ettikleri iradenin yanında bir de Mardin halkının hakkını, kaynaklarını gasp etmişler. Kendilerine, yandaşlarına peşkeş çekmişler. Biz bunları Meclis’te, basın toplantılarında soru ve araştırma önergeleri ile yıllarca söyledik. Her seferinde en başta önceki kayyım Mustafa Yaman olmak üzere yaptıkları savunma “Bunlar vatan hainleri, bizler vatan için çalışıyoruz, bunlar bizi karalıyor” olmuştur.” Hep bildiğimiz teraneyi tekrarlamışlardır. Biz diyoruz ki “hırsızsınız”, onlar diyor “vatan hainleri”. Önce çaldığınız paraların hesabını verin, gasp ettiğiniz kaynakları söyleyin sonra diğerlerini konuşalım. 

Yeni kayyım eski kayyıma soruşturma açtı, 15 üst düzey yönetici görevden alındı 

Biz söyledik, bizi terörize etmeye çalıştılar ama 2019 yılının Ağustos’unda ikinci kayyım operasyonu yani 31 mart 2018’de tekrar kazandığımız belediyede yeni bir gasp operasyonu yapıldı. Yeni kayyım atandı. Bundan önceki kayyım Mustafa Yaman’ın - evet adını anıyorum- göreve getirdiği üst düzey daire başkanının hepsi gözaltına alındı. 15 üst düzey yönetici yeni kayyım tarafından açılan soruşturmalar kapsamında gözaltına alındı. 

Kürde zulmün sembolü DEDAŞ İl Müdürü önce belediyede müdür sonra itirafçı olmuş 

Bunların bir tanesi çok sembolik, Kent A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı - DEDAŞ İl Müdürü. DEDAŞ dediğimizde de Mardin’in emekçi çiftçisinin aklına zulüm gelir. DEDAŞ İl Müdürü, Kent A.Ş Yönetim Kurulu Başkanı. Ve Kent A.Ş ile ilgili soruşturmalarda galiba itirafçı da olmuş, 2 milyon TL’ye yakın parayı ödeyerek tahliye olmuş. Bu ne? “Evet yolsuzluk yaptık” dediler, “Ben parayı ödeyeyim, bir de itirafçılık yapıp diğer işleri anlatayım beni serbest bırakın” dedi. 

Demokratik mücadelede ısrar, kararlı bir yürüyüş mutlaka zafer getirir 

Bu kadar açık; kayyım sistemi irade gasbıdır. Geleceğimizi, şehrimizi, emeğimizi, irademizi çalan zalimce bir yönetim içindir. O nedenle ne yaparlarsa yapsınlar onların bu yolsuzluklarını ve haksızlıklarını ortaya çıkarmak için mücadeleden bir adım geri atmayacağız. İlk fırsatta gasp ettikleri belediyeleri çok daha büyük oy oranlarıyla geri alacağız. Biz demokratik siyasetten, demokratik mücadeleden asla vazgeçmeyeceğiz. Biliyoruz demokratik mücadelede ısrar, kararlı bir yürüyüş mutlaka zafer getirir. Bizim sloganımız da biliyorsunuz “mutlaka kazanacağız”. Evet kazanacağız. Bu ülkede yaşayan tüm yoksullar, tüm ezilenler için kazanmamız gerek. Bunu da örgütleri güçlendirerek, siyasetimizi büyüterek yapacağız. 

Bizim en büyük güvencemiz halkımızdır 

Bizim partimiz öyle her şeyi doğru bildiğini iddia eden partilerden değil. Bir kere Meclis’e yönetime seçildikten sonra veya belediyeye seçildikten sonra “en doğrusunu ben bilirim, ben yaparım” demez. Bizi vicdanlı kılan, bu kadar zulme bu kadar baskıya rağmen bizim güçlenmemizi sağlayan belki de tek kaynak halkımız; biz halkın içinden geliyoruz ve halkın içinde kalıyoruz. Bizim en büyük güvencemiz her türlü zulmü göğüsleyerek iradesine sahip çıkan, partisini savunan, siyasetinin yolunda yürüyen halkımızdır. Biz halkımıza minnet borçluyuz. Biz halkımızın önünde her daim boynumuzu eğer, sözünü dinler, eleştirisini alır, eğer iyi iş yaptıysak duasıyla birlikte desteğini de kalbimizde yaşatırız. O nedenle her yerde halkla birlikte olacağız, olmaya devam edeceğiz. Bu toplantıların adı da bunun için halk toplantıları. 

Diyalogla üstesinden gelemeyeceğimiz sorun yoktur 

Kendi aramızda bazen sorunlar da yaşayabiliriz. Parti içinde de sorunlar yaşayabiliriz. Kürt halkı içinde de sorunlar yaşayabiliriz. Fakat önemli olan sorunun ne olduğu değil, çözümün hangi yöntemle arandığı. Bizi güçlü kılan, her türlü sorunu diyalogla çözebilecek birikimi ve olgunluğu göstermektir. Eğer sorunlarımızı kendi içimizde sorunları tartışarak, halkımızın içinde sorunları diyalogla çözmeyi esas alarak üstesinden gelemeyeceğimiz sorun yoktur. 

Varlığına yönelik büyük saldırılar yaşayan bir halkın temsilcilerinin birbirleriyle çatışmaya hakkı yok 

Güney Kürdistan'da bir gerilim yaşanıyor. Baştan beri çağrımız bu gerilimin çatışmaya dönüşmesini engelleyecek bir diyalog ortamının yaratılmasıdır. “Kürt halkı dünyada en çok zulme maruz kalan halk” desem gerçekten abartılı olmaz. Sadece Ortadoğu'da 50 milyon Kürdün, tüm dünyada da Kürtlerin varlığı tehdit altında. Dilleri, toprakları saldırı altında. Varlığına yönelik böyle büyük saldırılar yaşayan bir halkın siyasi temsilcilerinin birbirleriyle çatışmaya hakkı yoktur. Hiçbir siyasi gücün sorunları çatışmaya dönüştürme lüksü yoktur. Kürt halkı böyle bir çatışmayı yaratacak olanları affetmez. 

Diyalog ve müzakere Kürtlerin kendi içindeki sorunları çözmesinin tek gerçek yoludur 

Tekrar çağrımızı yineliyoruz: Sorunlar olabilir, sorunlar ağır da olabilir. Yanlışlar yapılabilir, yanlışlar büyük de olabilir. Bunu kimin yaptığı, yanlışı kimin yarattığı, sorunun nereden çıktığı önemsizdir demiyorum ama sorun nereden çıkarsa çıksın, hataları kim yapmış olursa olsun bizlere düşen diyalogun yolunu açmaktır. Bütün bu sorunları diyalog müzakere ile çözmenin yolunu aramaktır. 

Burada kendi içimizde de sorunlarımızı yoldaşlık, dostluk hukuk çerçevesinde çözme imkanımız var, hukukumuz var.  Çözecek tecrübemiz var. Diyalog ve müzakere Kürtlerin kendi içindeki sorunları çözmesinin tek geçerli, gerçek yoludur. Kendi birliğimizi sağlayabilirsek mücadelede daha da ileri gitmemiz mutlaka olacaktır. Mutlaka daha ileri gideceğiz ve mutlaka başaracağız. 

Halk bu hükümetin umurunda değil, kendi tedbirlerimizi almalıyız 

Kongre sonrası ilk buluşmayı yaparken daha da uzun konuşma isteği duyuyorum. Ama burada bitireyim, sizleri de dinlemek istiyoruz. Ayrıca salgın da var. Ne kadar uzatırsak risk artıyor. Mutlaka tedbirli davranın. Hele bölgemizde, şehrimizde diğer Kürt şehirlerinde sağlık altyapısı zayıf, imkanlar çok daha geri. O nedenle bu salgın özellikle halkımıza çok büyük zarar veriyor. Yoksulluk daha fazla imkanlar daha az. O nedenle tedbir alma şartları daha kısıtlı. Ama şartlar ne olursa olsun, hükümet ne kadar insafsız davranırsa davransın kendi tedbirlerimizi almalıyız… 

Onlar hastalık ve ölüm politikası güdüyorlar, biz sağlık ve yaşam yolundayız 

Onlar yalan söylesin biz hayatın gerçeğini her zaman gözümüzün önünde tutalım. Onlar hastalık ve ölüm politikası güdüyorlar, biz sağlık ve yaşam yolundayız. Sağlığınızı koruyun. Daha güçlü ve büyük birliktelikler ve daha uzun yürüyüşler var önümüzde. Her birimiz çok değerliyiz. Halkımızın her bir bireyi çok değerli. O nedenle sağlığımıza dikkat edelim. Daha sağlıklı günlerde daha büyük buluşmalarda bir araya gelelim. 

Mardin’e, Mardin'in bütün ilçelerine köylerine her zaman kalbimde çok özel yer ayırdığımı ve umudumda çok özel bir kaynak olduğunu bilmenizi isterim. İnancımı, umudumu, sevgimi sizlere borçluyum sevgili hemşehrilerim, sevgili şehrim. 

29 Kasım 2020