Saros Körfezindeki ekolojik yıkım ve bölge halkının maruz kalacağı mağduriyetlere ilişkin önergemiz

Grup Başkanvekillerimiz Meral Danış Beştaş ve Saruhan Oluç, Saros Körfezindeki çalışmaların yaratacağı ekolojik yıkımdan dolayı bölge halkının ekonomik, sosyal ve kültürel olarak maruz kalacağı mağduriyetlerin tespiti ve alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis Araştırması açılmasını istedi.

TBMM Başkanlığına verilen önergede şu ifadeler yer aldı:

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA

BOTAŞ tarafından yürütülmekte olan Saros Yüzer Sistemlerden Transfer Edilen Gazlaştırılmış Doğal Gazın Sisteme Aktarılması İçin İskele, Yardımcı Tesisleri ve Boru Hattı Yapımına Yönelik Mühendislik çalışmalarının; orman ve tarım alanlarını yok etmesi, bazı endemik türlerin neslini tüketmesi bazı balık ve kuş türlerinin doğal yaşam alanlarını bozması gibi ekolojik yıkıma neden olması ile bölge halkının ekonomik, sosyal ve kültürel olarak maruz kaldıkları/kalacakları mağduriyetlerin tespiti ve alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa’nın 98 inci ve TBMM İçtüzüğünün 104 üncü ve 105 inci maddeleri gereği, Meclis araştırması açılmasını arz ederim. 

GEREKÇE

Trakya topraklarının Ege denizindeki kıyısı olan Saros Körfezi, tertemiz kumsallarla kaplı bir kıyı şerididir. Saros Körfezi su altı akıntılarının fazla olması, herhangi bir büyük yerleşimin ve sanayileşmenin olmaması sebebi ile Ege denizinde yer alan en temiz bölgelerden biri olup dünya üzerinde kendi kendini temizleyen 3 denizden biridir.

Ancak BOTAŞ tarafından LİMAK’a yaptırılan FSRU Limanı ve boru hattı projesi, kendi kendini temizleme özelliğine sahip Körfez’in içinde barındırdığı yaban hayatını, ormanlarını, son derece verimli tarım alanlarını, deniz flora ve faunası ile ekosistemi ve çevre habitatını olumsuz etkilemekte ve telafisi imkânsız boyutta zararla mahal vermektedir.

Öte yandan bu projenin yapıldığı alanın Ganos Fay Hattı üzerinde olması nedeniyle tsunami riskini artırma riski oldukça fazladır. Kaldı ki bu husus ÇED raporunda da, tehlike araştırması ve haritasının yapılmadığı şeklinde ifade edilmiştir. Deprem tehlikesinin dışındaki diğer bir risk de, boru hattı ile petrol tankerlerinin; gaz kaçağı, yangın, patlama riski, yakıt saçılması ve endüstriyel kazaların gerçekleşme olasılığı ve bunun yaratacağı geri dönüşü mümkün olmayacak tahribatlardır.

17 km boru hattı için kesilen on binlerce ağacın, bir daha yerine getirilemeyecek olması büyük bir doğa katliamıdır. Zeytin ve meyve ağaçlarının olduğu, aynı zamanda da mutlak tarım arazisi kategorisindeki alanların uğrayacağı zarar tartışmasızdır. Deniz baklası, laden, hayıt gibi endemik türlerin yok olması riski, proje kapsamında deniz çayırlarının sökülmesi, yunusların körfezi terk ediyor oluşu, 144 balık türünün hızla azalması gibi etkilerin göz ardı edilerek tüm canlı yaşamını yok sayan bir projede ısrarın yaratacağı etkinin parlamento gündeminde tartışılarak çözüm üretilmesi aciliyet ve zaruret içermektedir.

Bu konuda çeşitli bilim insanlarından görüş alınmış ise de bu bilimsel görüşler ya ÇED raporuna ya da yargı kararlarına yansımamaktadır. Konuya dair açılan davada 2 adet ÇED raporu bulunmakta olup, proje iptal edilen ÇED raporu esas alınarak yürütülmektedir. Oysa Genelge ile gelen bu ikinci ÇED raporunun yerinde gözlem yapılmaksızın masa başında hazırlandığı aşikârdır.

Kamu yararı barındırmayan, salt dış ticaret ilişkileri baz alınarak yapılan proje bilime ve hukuka aykırıdır. Hiçbir ticaret anlaşması, canlı yaşamı ve binlerce yılda oluşan habitatı etkileyecek önemde değildir. Saros Körfezinin insanlığa sunduğu katkının, ekonomik ranta kurban edilmesi kabul edilemezidir. Bu bahisle yürütülen proje, daha fazla tahribata yol açmadan, Meclis'te bir komisyon kurulmalı ve Saros Körfezinin tahribatı engellenmelidir.

15 Haziran 2022