Grup Başkanvekillerimiz Pervin Buldan ve İdris Baluken ile birlikte Çözüm Süreci'ndeki son durum konusunda çok önemli açıklamalarda bulunan İstanbul Milletvekilimiz ve İmralı Heyetimizin Sözcüsü Sırrı Süreyya Önder, karşılarında ikiye bölünmüş iktidar bloku olduğunu, kendilerinin ise bundan barış çıkarmaya çalıştıklarını, ancak kendilerinin yapabilecekleri konusunda yolun sonuna geldiklerini söyledi.

TBMM Grup Salonumuzda çözüm sürecinin son durumuna ilişkin açıklamalarda bulunmadan önce emekçilerin bayramını kutlayan Önder, Başbakan Davutoğlu'nun bugün Karayolları işçilerini ziyaretine atıfla, "1 Mayıs'ı emekçiye yasak edenler, taşeronlaşmadan beli bükülen karayolları işçisinin karşısına çıkıp içi boş, seçime endeksli yalanlarına devam ediyorlar. Bugün işçileri ziyaret edip yarın onları Galatasaray'da gazlayacak, polis şiddetine maruz bırakacak bu anlayış ne menem bir anlayış" dedi.


İkiye bölünmüş bir iktidar bloğu var, içerisinden barış çıkarmaya çalışıyoruz

Bu açıklamayı Sayın Öcalan adına da yaptıkları kaydını düşen Önder, "Bu toprakların bir kaderi var. Bu topraklar ne yazık ki hikmetle değil musibetle dönüşümünü başlatan bir geleneğe sahiptir. Savaşmak kötüdür barışmak iyidir ama bunun gereğini yapmak yerine bu topraklar ne zaman ödenemez fatura önüne geldiğinde o zaman dönüşümü düşünüyor. Afet gelmeden kentsel dönüşümü düşünmemek gibi" diyerek çözüm sürecinin akıbetinin de biraz buna benzediği belirtti. 

Çözüm sürecinde iktidar blokunun ortadan ikiye bölünmüş durumda olduğunu ifade eden Önder "Bir tarafında Cumhurbaşkanı diğer tarafta Hükümet. Bunlar da birçok parçaya bölünmüş durumda. Biz isterdik ki Cumhurbaşkanı 'Ortada masa yok, Kürt sorunu yok' dediği zaman Başbakan ya da Sayın Akdoğan çıksın, 'Böyle değil, muhataplarımızla böyle mutabık kalmadık' desinler. Siyaset eşittir riyakarlık değildir, siyaset eşittir erdemsizlik hiç değildir. Karşımızda ikiye bölünmüş bir iktidar bloğu var, biz bunun içerisinden barış çıkarmaya çalışıyoruz." şeklinde konuştu.


'Üçüncü Göz' ya da 'İzleme Komisyonu' ya da adına ne derseniz deyin bu isimler üzerinde Hükümetle mutabık kalmıştık.

İmralı'da masa hazır

Cumhurbaşkanının ortada masa olmadığı anlamına gelen sözlerine tepki gösteren Önder, şunları söyledi:

"Arkadaşlar, İmralı'da fiziksel olarak tam şu gördüğümüz masa hacminde bir yeni masa yapıldı. İzleme komisyonu ve devlet heyetinin genişletilerek, müzakere heyetimize de eklemeler yapılarak Dolmabahçe Mutabakatı'nı konuşmak için yapıldı. Ortada bir masa var, fakat koltukları boş şu anda.

Bu yöntem ciddiyet anlamında an itibariyle hükmünü yitirmiştir, sorunun çözümünde bir mekanizma olma hüviyetini kaybetmiştir. İlan ediyorum, biz 'Üçüncü Göz' ya da 'İzleme Komisyonu' ya da adına ne derseniz deyin bu isimler üzerinde Hükümetle mutabık kalmıştık. Sayın Cumhurbaşkanının 'Ben buna da, şuna da karşıyım' demesinden bir kaç gün önce.

Bunu o kadar itibarsızlaştırdı ki, hangi akademisyen, hangi siyasetçi, hangi kanaat önderi bu izleme komisyonunda yer almayı kabul edebilir? İhanetle, devletin, çökmesiyle eş tuttu, biz nasıl güvenebiliriz? Ciddiyetten çok uzak. Sayın Öcalan'ın ciddiyetine eşdeğer bir ciddiyet sergilemelerini bekliyoruz. Öcalan barış inisiyatifi alan, demokrasi şemsiyesi altında meseleyi kavramsallaştıran bir liderdir, barış için yaptıkları gün ışığına çıkacaktır. İktidarınızın sallantıda olduğunu gördükçe yok sayacağınız birisi değildir.

En nefret dolu söylemlerle karşı çıkanlar bile farkında. Bunlar hep gün yüzüne çıkacak. Ülkemizin büyük geleceğini kuruyoruz, her sıkıntıda onu itibarsızlaştırmaya çalışırsanız süreç bir adım ilerlemez, hikmette birleşmezsek bir felaket beklemeye başlarız. Yasal çerçeveye oturtulması da Hükümet tarafından kabul edildi. Bunların kaydı tutulsun, tanığı olsun diye çerçeve yasanın içindeki gerekleri bile yerine getirilmiyor.

Masa yokmuş. Masa var, insanları göndermeme gerekçesiyle koltuklar boş. Masayı devirirseniz başka bir masa devreye girer. Genelkurmay harekat masaları olur. Yol yakınken girilen dar anlayıştan bir an önce çıkılmalıdır."

Önder, "Bu toplantıyı aynı zamanda Sayın Öcalan adına yapıyoruz" diyerek, şöyle konuştu: "Süreci öngörüyordu. Böyle bir şeyin gelişmesi halinde süreçten çekileceğine dair önemli işaretler verdi. Sayın Öcalan ile görüşecekseniz, statüsünün bir yasal çerçeveye kavuşturulması ve kamuoyuna deklere edilmesine ihtiyaç var. Bu olmadan sizin ikide bir hoyratça bu halkın geleceği üzerinde oynamanıza izin vermeyiz. Sürekli seçimdi, siyasetti deyip bunu erdemsizlik seviyesine indirenlere buradan net bir şey söylüyoruz. Neler yapıldığına ilişkin bir sürü demagoji yapıyorlar. Nelerin yapıldığı son 3 günde yaptıkları açıklamalarla görülüyor. Bu hiç bir şey yapılmadığını gösteriyor. Tek muhatabımız olan Hükümet bize verdiği sözleri ve mutabık kaldığımız konuları kamuoyu önünde açıklamalı. Birkaç cılız ses çıktı Arınç'ın yaptığı, gibi başka bir şey göremedik. 


"Her şey resetlenebiliyorsa hiçbir şey yapılmamış demektir"

Önder sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu demagoji ve riyakarlıkla şuradan şuraya gidemeyiz. Hasta tutsaklar meselesi var, temel bir insan hakkı meselesi, bu ülkenin en yetkili ağzının 'En kısa zamanda bu mekanizmayı sağlayacağız' demesinin üzerinden 5 ay geçti.

Gelinen aşamada BM, Af Örgütü, İşkenceyi Önleme Komitesi gibi uluslararası kurumları "Sorunun çözümü için devreye girmeye" çağıran Önder, "Hükümetin bu konudaki aymaz tutumu ve iktidarın bir kaç parçaya bölünmüş hali ülkemizin geleceğini ipotek altına almıştır" dedi.


"Bu meseleyi ülke içinde çözelim dememizin bir gerçekliği kalmadı"

"Artık iktidar blokunun itibarsızlaştırmasıyla, bunu ihanetle eş değerde tutmasıyla meseleyi ülke içinde ve biz bize çözelim önerimizin bir gerçekliği kalmamıştır" diyen Önder, "Sayın Öcalan ile her zaman yaptığımız sohbetleri yapmak istemiyoruz. Binlerce kez gideriz ama artık resmi bir müzakere olmazsa bu ciddiyetsizliğe kendimizi alet ettirmeyiz" dedi.


Süleyman Şah operasyonunun tam bir gönül birliği ile gerçekleşmesi için ne yaptığımızı en iyi Hükümet ve Genelkurmay bilir.

"İllegal işler yaptık"

Erdoğan'ın "illegal işler yapıyorlar" suçlamasına da cevap veren ve şimdiye kadar 3 kez yasada tanımlanmayan işler yaptıklarını belirten Önder, onları da şöyle dile getirdi:

"Birincisi, esir alınan askerleri aldık. Bu bizim işimiz değildi. Daha MGK'de görüşülmeden biz inisiyatif aldık bu askerleri emnu eman içinde sağ salim alıp bir milletvekilinin yapmaması gereken bir çok çabayla, diplomatik görüşmelerle o asker ve kamu görevlilerini sağ salim evlerine getirdik. 
İkincisi Lice'de esir alınan iki uzman çavuş için Hükümetin bizden ricasıyla bizim boynumuzun borcu olmayan bir işi yaptık, bir hafta sonra evlenecek gençleri 3 gün Lice dağlarında gezerek aldık. Biz orada gezerken asker operasyon yapıyordu. Yavuklularına, eşlerine, ailelerine kavuşmalarını sağladık. Üçüncüsü Süleyman Şah operasyonudur. O operasyonun tam bir gönül birliği ile gerçekleşmesi için ne yaptığımızı en iyi Hükümet ve Genelkurmay bilir. Bu da yasada tanımlanan işlerden değildi. Bunlar illegal faaliyetlerdi ve biz bunları yaptık. Orada kalan malzemelerin ve insanların nasıl Türkiye'ye geldiğini açıklarsa Genelkurmay, hakşinaslık yapar. Bunların karşılığı bizim illegal işler yaptığımız suçlaması olmamalıydı."


"Bu anlayışla yolun sonuna geldik"

"Halen bu mesele toparlanabilir" diyen Önder, şimdiye kadar gösterdikleri hassasiyet nedeniyle her türlü polemikten uzak kaldıklarını dile getirdi. "'Çocuklarımızın geleceği var' diyerek yüksek sorumluluk gösterdik" ifadelerini kullanan Önder, "Bundan sonra da göstereceğiz ama bu anlayışla gidilecek yolun sonuna geldik" dedi.

Önder, "Bunun karşıtı savaş mı? Hayır değil, olmamalıdır. Demokrasi şemsiyesini Sayın Öcalan 10-12 başlık altında dile getirdi" dedi. Hükümetin süreci seçimlere kurban etme girişimine de, "Seçimlerin sonucu bunlar açısından, sadece bu savaş taraftarlığı, bu barışı yok sayma girişimi yüzünden hüsranla sonuçlanacaktır" sözleriyle tepki gösteren Önder, "Bunun bütün emareleri belirmiştir" dedi.


"Süleyman Şahı açıklasınlar"

Soruları da yanıtlayan Önder, bundan sonrası için asıl sorumluluğun ve süreci toparlama görevinin Hükümette olduğunu belirterek, "Bu, Hükümetin bize verdiği sözlere ve varılan mutabakatlara sahip çıkacağını deklere etmesiyle olur. 'Masa yok' sözlerine karşı 'Hayır kardeşim, masa var ve biz bir sürü mutabakat sağladık' denmiyorsa yolun sonudur. Toparlanabilirden kastım Hükümetin buna sahip çıkması ve bunu kamuoyuna deklere etmesidir" dedi. Önder, "'Biz barışta ısrar ediyoruz' diyorlarsa çıkacaklar, İzleme Heyeti ya da ona benzer bir mekanizma devreye sokacaklar" dedi.

Süleyman Şah Operasyonu kapsamında ne yaptıklarına ilişkin de Önder, "Bunu söylemek bize düşmez, sadece size bir hatırlatma yapabiliriz. Sayın Davutoğlu PYD'ye, Kobanê halkına teşekkür etti. Bunun koordinasyonla yürüdüğü anlamına gelen sözler söyledi. Erdoğan konuştu, Kobanê savaşçılarının katkısı inkar edildi" hatırlatmasında bulundu. Önder, "Hasım değil hısım olduğunuz zaman bir ülkenin itibarı kurtarılmış olur" uyarısı yaptı.


"Hükümet 40 yıllık reflekse sarıldı"

Muhatabın esas olarak Hükümet olduğunu belirten Önder, "Bugün yürüttüğümüz faaliyetlerden dolayı biz ve Sayın Davutoğlu yargılanır ama Erdoğan yargılanmaz" dedi. "Cumhurbaşkanı önce Dolmabahçe görüşmesi için 'beklediğimiz açıklama' demişti, sonra inkar etti. Ne değişti" sorusunu da yanıtlayan Önder, "Bir tek anketler değişti. Ama bir yanılgı var burada. Herkes AKP'nin verili siyaset yaptığını söyler, sürekli anketler vs. Ama bunu yorumlayacak rasyonel bir aktör yoksa bunlar veri yığınına dönüşür. Bunların AKP'de sağlıklı analiz edildiğini düşünmüyorum, analiz edenler de inisiyatifsizdir. Anketler değişince bu ülkenin 40 yıllık refleksine sarıldılar. Bir sorun varsa bunları Kürtlere ihraç edelim..." şeklinde konuştu.


"Savaş çıkarsa gövdemizi siper ederiz"

Şimdiye kadar HDP kitlesinin Mardin Mazıdağı, Ağrı Diyadin ve Roboski'de provokasyonları önlediğini hatırlatan Önder, "Yarın öbür gün bir kaos çıkarsa bizim yapacağımız tek gövdemizi siper etmektir. Hükümet muhataplığı bırakırsa halklara, irfan sahibi insanlara, uluslararası girişimlere gideceğiz. Savaş başlarsa bile yapacağımız budur. Her iki tarafa da çağrımızdır" dedi.


"Öcalan'ın rolü tanımlanmalı ve kabul edilmeli"

Seçimden sonra ne olabileceği konusundaki bir soruyu da yanıtlayan Önder, "Seçimden sonra bu Hükümet yada oluşacak hükümetler Sayın Öcalan'ın rolünü itibarsızlaştıracak krizlerin önüne geçilecek bir düzenleme ile başlamalıdır. Riyakar görüşmeler istemiyoruz onun içinde olmayacağı görüşmelerin bir sona ulaşacağını düşünmüyoruz. Dolmabahçe Mutabakatı Sayın Öcalan'ın omurgasını oluşturduğu bir deklarasyondur" dedi. Öcalan'ın statüsüne ilişkin de "Görüşmeci ve resmi muhatap olduğu belirtilmeli" diyen Önder "Çünkü öyle. Buna üstelik mevcut Çerçeve Yasa bile izin veriyor. Hükümet bunu geliştirmek durumundaydı, çıkaracağı bir kanunnameye bakar. İşlevini yasal çerçevede tarif etmek gerekir" dedi.


"Öcalan hasta tutsaklara yönelik zalimliğe çok öfkeli"

Öcalan'ın "süreçten çekilirim" sözlerinin yeniden hatırlatılması üzerine de Önder, "Cümlesi tam olarak şöyle: 'Eğer Hükümet bu ciddiyetle gereğini yapmazsa benimle yapılan görüşmelerin sohbetten öteye bir anlamı olamaz, kimseye çağrı yapamam' dedi. Aradığı, bir üçüncü gözün nezaretinde yapılmış olmasıdır. Hasta tutsaklar konusundaki zalimliği büyük bir öfke ile dile getirdi" dedi.

İdris Baluken de AKP'ye yakın basının Ekrem Dumanlı'nın Gültan Kışanak ile görüşmesini gündeme getirmesini de, "Bu 25 gün önce, üstelik kamuoyuna açık yapılmış bir görüşme. Günler sonra bunu gizli saklı bir şeymiş gibi gösterilmesi basın ahlakına uygun değil" dedi.