
Hakkari Milletvekilimiz Selma Irmak, “Cumhurbaşkanı’na hakaret” suçlamasıyla hakkında başlatılan soruşturmaya ilişkin Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na savunmasını verdi.
Tutuklu bulunduğu Silivri Cezaevi'nden SEGBİS yöntemiyle savcılığa bağlanan Irmak, savunmasını tercüman eşliğinde Kürtçe olarak gerçekleştirdi.
Irmak şunları ifade etti:
Bu şekilde yargılanmayı hukuki bulmuyoruz. Çünkü 4 Kasım 2016 tarihinde, başta Eş Genel Başkanlarımız olmak üzere, 10’un üzerinde milletvekilimiz gözaltına alındı ve tutuklandı. 5 ilde eş zamanlı olarak gecenin saat 01:30’unda gerçekleştirilen operasyonlarda milletvekillerimiz, bazılarının kapıları kırılmak suretiyle gözaltına alınmışlardır. Aynı gün tutuklanarak bulunduğumuz adreslerin çok uzağındaki illerde bulunan cezaevlerine gönderildik.
Başta Cumhurbaşkanı Erdoğan ve hükümet yetkililerinin yapmış olduğu açıklamalar göstermektedir ki, operasyonlar hukuki değil siyasidir. Ben 6 milyon oy alan bir siyasi partinin milletvekiliyim, şu ana kadar da milletvekilliğimiz devam etmektedir. Bize karşı olan bu yaklaşım ya da tutum, bize oy veren seçmenlere de yapılmış olan yaklaşım veya tutumdur.
Ben iki ayı aşkın süredir tutukluyum. Aynı zamanda benim gibi Hakkari’nin diğer 2 milletvekili de tutukludur. Yani Hakkari halkının iradesi şu an cezaevindedir ve Meclis’te Hakkari ili temsil edilmemektedir. Her ne kadar bizim tutuklanmamız için yasalar değiştirilmiş ise de, mevcut Anayasa’ya göre bizim yargılanmamız, gözaltına alınmamız ve tutuklanmamız hukuki değildir.
Milletvekilleriyle birlikte seçmenleri de yargılanıyor
Çıkarılan KHK’ler ile belki yargılanmamız sağlandı ve fakat tutuklanmamız hukuki değildir. Ceza hukukundaki ilkelere göre yargılama faaliyeti şahsi olarak yürütülmesi gerekirken, şu anda benimle birlikte bana oy veren seçmen de yargılanıyor. Biz adaletten kaçmıyoruz, adalet herkes içindir, hukuk elbette üzerine düşeni yapacaktır. Ancak zaten milletvekilliği dönemimiz bitince, biz üzerimize atılı suçlar ile ilgili adliyelere giderek ifade verecektik.
Şu anda Anayasa değişiklik görüşmelerinde tartışmalar devam etmektedir. Biz halen o Meclis’in üyeleriyiz ve yasamayı gerektiren işlerimizi de yapamıyoruz. Halen devam eden Anayasa değişikliği ile ilgili oylamalarda milletvekili olarak bizlerin de oy kullanması gerekirken, tutuklu bulunduğumuzdan bu hakkımızı kullanamıyoruz. Bu nedenle diğer konularda olduğu gibi seçmenlerimiz de bu haktan mahrum bırakılmaktadır.
Cumhurbaşkanı hakkındaki sözlerim hakaret değil bu topraklarda yaşanan gerçeklerdir
Hakkımda isnat olunan suç ile ilgili konuşma metni bütünlük içerisinde değerlendirildiğinde görülecektir ki, hakaret kastım bulunmamaktadır ve hakaret unsuru taşıyan cümle de konuşma metni içerisinde yer almamaktadır. Ben 20 yılı aşkın siyaset yapıyorum, bugüne kadar hiçbir zaman hakaret ederek siyaset yapmak benim tarzım olmamıştır. Fakat siyasi rakibimiz olan iktidara yönelik sert eleştirilerde bulunma hakkımız her zaman mevcuttur. Bugüne kadar benim konuşmalarım incelendiğinde, hakaret içerici bir cümle görülmeyecektir. Zikrettiğiniz konuşma metninde de hakaretten ziyade tespit mevcuttur. Konuşmamda bahsettiğim hususlar bu topraklarda yaşanan şeyler olup yalan değildir, gerçektir.
Cizre'de ölen insanlarda Hükümet ve Cumhurbaşkanı'nın sorumluluğu vardır
Sivil insanlar öldürüldü. Cizre’de üç bodrumda 200’ü aşkın sivil insan yakıldı. Bu ölümlerden devletin sorumlu olduğunu düşünüyorum, zira bu muamelelere maruz kalan insanlar televizyonlara vermiş oldukları beyanatlarda JÖH, PÖH gibi silahlı grupların kendilerine bu muameleyi yaptıklarını söylüyorlardı. Yine Şırnak’ta Hacı Lokman Birlik’in cenazesi şehir merkezinde zırhlı aracın arkasında yerlerde sürüklenmiştir. Bu bölgede insanlar öldürüldü, bir kısmı göç ettirildi, dolayısıyla devletin başı olarak Cumhurbaşkanı’nın bu olaylarda sorumluluğu vardır, ben bu hususu ifade etmek istedim.
Aslında söylemek istediğim birinci derecede hükümet, ikinci derecede ise Cumhurbaşkanı sorumludur. Yine Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, örgüt üyelerinin öldürülmesi yönünde güvenlik güçlerine talimat verir gibi açıklamalar yapıyor, fakat bu sırada sivil insanlar da ölüyordu.
Dolayısıyla ben mevcut olayları eleştirmek maksadıyla milletvekili olarak açıklamalarda bulundum. Açıklamalarımda hakaret kastı ve unsuru yoktur, devlet yetkililerini eleştirmek parlamenter olarak zaten benim görev ve sorumluluğumdur.
10 Ocak 2017