Sınır Tanımayan Doktorlara açık çağrı

Kürdistan coğrafyasında 16.08.2015’ten bu yana sistematik olarak ilan edilen sokağa çıkma yasakları; 7 kentin 20 ilçesinde 25.01.2015 tarihine dek 56 kez, toplamda 330 günü aşkın süredir devam etmektedir. Bugüne kadar sokağa çıkma yasaklarının ilan edildiği kentlerde 29’u kadın, 39’u çocuk, 27’si 60 yaş üstü olmak üzere toplamda 196 sivil katledilmiştir. Sokağa çıkma yasaklarının yaşandığı ilçelerde, 2014 nüfus sayımına göre, toplamda 1 milyon 500 bin kişi doğrudan etkilenmekte ayrıca bu bölgelerde kalan sivil vatandaşların yaşam hakları hiçe sayılarak “uluslararası olmayan” savaş hukukundaki ayırt etme, orantılılık, askeri gereklilik ve gereksiz acıya sebebiyet vermeme gibi temel maddeler ihlal edilmektedir. Yasakların kaldırıldığı ilçelerde ise kentler fiilen askeri abluka altındadır.

Diyarbakır’ın Sur ilçesinde 02.12.2015’ten, Şırnak’ın Cizre ve Silopi ilçelerinde ise 14.12.2015’ten beri devam etmekte olan sokağa çıkma yasaklarında; Cizre’de evlerinin merdivenlerinde halasının kucağındayken yanağından vurularak katledilen 89 günlük Miray bebek ve onu beyaz bayrakla ambulansa yetiştirmeye çalışırken katledilen dedesi Ramazan İnce yaşanan katliamın tüm boyutlarını gözler önüne sermektedir. Bunların yanı sıra askeri kışlalara dönüştürülen hastanelerde yaşam hakkı topyekûn yok sayılmakta, hastaneye gitmek isteyen yurttaşlar, polis ve kaymakamlığa bildirimde bulunmasına rağmen kaçınılmaz bir şekilde yine kurşunların hedefi olmaktadır. HDP Şırnak milletvekili Faysal Sarıyıldız ve beraberindeki 30 kişilik heyetin kaymakamlığa bildirim yapılmasına ve beyaz bayraklarla olmasına rağmen yaralıları ve cenazeleri almak için gittikleri mahalleden döndükleri sırada polis tarafından açılan ateş sonucu iki vatandaş katledilmiş ve 10 kişi yaralanmıştır. AİHM’e bugüne kadar ambulans hizmetinden faydalanabilmek için 5 kişi tarafından başvurulmuş, bunlardan üçünün kan kaybından ölmelerine AİHM’in tedbir kararına rağmen seyirci kalınmıştır.

Hüseyin Paksoy isimli yurttaş 4 gün boyunca hastaneye kaldırılamamış ve kan kaybından ölümüne seyirci olunmuştur. Yine farklı dönemlerde yaralılara ulaşmaya çalışan 3 sağlık görevlisi devlet güçlerince katledilmiştir. Sokağa çıkma yasaklarının olduğu ilçelerde ordu ve özel hareket polisleri silahlar ve tanklarla sivil yerleşim alanlarına rastgele ateş açmakta ve siviller taciz edilerek halk göçe zorlanmaktadır. Evinin önünde öldürülenlerin cenazelerinin aileleri tarafından sokaktan alınmasına izin verilmemekte, bağımsız sivil toplum kuruluşlarının dahi cenazeleri almasına müsaade edilmemektedir.

Ulaşılan cenazelerde ise yüzlerce mermi izi görülmekte, cenazelere yapılan insanlık dışı muamelelerin ve işkencelerin görüntüleri büyük bir insanlık utancı olarak ortada durmaktadır. Katledilen sivil yurttaşların otopsi raporları ya tutulmamakta ya da gizlilik kararı gerekçesi ile ailelere verilmemektedir. Son yapılan adli tıp kurumu kanunu uygulama yönetmelik değişikliğine göre üç gün içerisinde alınmayan cenazelerin defin işlemi mülki idare amirliği tarafından gerçekleştirilecektir. Sokağa çıkan herkesin öldürüldüğü bir ortamda ailelere yaşadıkları acı kayıpların yanında birde cenazelerine sahip çıkamamanın acısı yaşatılmaktadır.

İç savaşın yaşandığı bölgelerde bile görülmeyen böylesi vahşetler bugün Kürdistan coğrafyasında yaşanmaktadır Nitekim Şırnak'ın Silopi ilçesinde öldürülen 11 çocuk annesi 50 yaşındaki Taybet İnan’ın da cenazesi günlerce sokak ortasında kalmış ve ailesinin cenazesini almasına izin verilmemiştir. Taybet İnan’ın kızı ise “Şimdi annem ile 11 yaşındaki çocuğu öldürmeyi terörist öldürdük diye açıklayacaklar.” demiştir. Bu söylem, devlet tarafından, çocuk, kadın, yaşlı demeden Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’nın ve mevcut Hükümet’in öldürülen herkesi “terörist” ilan ederek, vahşeti meşrulaştırmaya çalışan, zihniyetlerinin acı bir ifadesi olarak görülmektedir. Tıpkı anne karnında kurşunlanarak öldürülen henüz doğmamış bir bebek gibi...

Temiz içme suyu şebekelerin bilinçli olarak tahrip edildiği, kar suyunun kullanıldığı, gıdaya ulaşmanın imkânsız hale getirildiği, hayvanların dahi hedef alınarak öldürüldüğü, sağlıklı beslenme koşullarının olmadığı, bilhassa çocukların ve hamile kadınların üzerinde korku ve stresin hâkim olduğu, emziren kadınların sütten kesildiği, çocukların temel besin gereksinimlerinin dahi karşılanmasının imkânsız hale getirildiği bu coğrafyada sivil vatandaşlar için yaşam, iyice çekilmez bir hale dönüştürülmüştür. Kürt coğrafyasındaki birçok sağlık kuruluşları ve eğitim kurumları resmi yazı ile boşaltılarak askeri kışlalara dönüştürülmektedir. Devlet hastanelerine sivil yurttaşlar öldürülme ve tutuklanma korkusu ile başvurmamaktadır. Çoğu eczanenin kapalı olduğu bölgede ilaç bulmak neredeyse imkânsız durumdadır. Dünya Sağlık Örgütünün, Sağlık ve Sağlık hakkı tanımının tamamen yok sayılmasına, birçok sivil toplum kuruluşunun ihlalleri defalarca dile getirip raporlaştırmasına rağmen hükümet hiçbir adım atmamış aksine daha fazla hiddetlenmiştir. Uluslararası bağımsız kuruluşlarının bölgeye bir an önce gelip destek vermeleri, halka sağlık hizmeti sunmaları ve bölgedeki gözlemlerini dünya kamuoyu ile paylaşmaları mutlak surette gerekmektedir.

Sizlere bu mektubu yazdığımız sırada Şırnak Milletvekillerinden aldığımız haberlere göre Şırnak’ın Cizre ilçesinde 28 yaralının olduğu binanın adresi, İçişleri ve Sağlık Bakanlığına bildirilmesine rağmen bina yoğun top atışlarına maruz bırakılmıştır. Bu yaralılardan 3’ü kan kaybından ve dünya kamuoyunun sessizliği yüzünden hayatını kaybetmiş durumdadır. Umarız daha büyük felaketler yaşanmadan biran önce sağlıklı bir çözüm yoluna girilir.

Başta sağlık hizmetleri sunmak üzere Nijerya iç savaşından bugüne dek çeşitli olumsuzluklar ve güçlükler yaşamalarına rağmen mekân anlayışını aşmış, ihtiyaç duyulan yerlere ulaşmak için çabalamış sınır tanımayan doktorlara ve gözlemlerini dünya kamuoyuna sunması için uluslararası bağımsız sivil kuruluşlarınadır ve çağrımız davet niteliğindedir. Yaşam hakkının yok sayıldığı bu zorlu bölgelerde, tüm bu vahşetlerin karşısında halka ve yurttaşlara bir nebze de olsa yardımcı olup halka psikolojik destekte bulunup çocuklara yalnız olmadığını göstermek için sizleri Cizre’ye Sur’a Silopi’ye davet ediyoruz. TBMM bünyesinde çalışan Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu’nun Halkların Demokratik Partisi’ne mensup üyeleri olarak Kürt halkının yanında olmanızı bekliyoruz. Yapmış olduğumuzu davete olumlu karşılık vereceğinizi düşünüyor, HDP olarak tarihi sorumluluğunuzu yerine getireceğinize olan inancımızı yineliyoruz.

Behçet Yıldırım - Sibel Yiğitalp - Tuğba Hezer Öztürk

TBMM Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu

Halkların Demokratik Partisi Milletvekilleri

28 Ocak 2016