Makroekonomideki neredeyse tüm göstergelerin olumsuz yönde seyretmesi ancak küresel bir kriz dalgasıyla mümkün olabilir. Yakın zamanda 2008 krizi böyle bir gelişmeydi. Türkiye ekonomisinde bugün yaşanan kötü gidişat küresel sistemdeki gelişmelerle açıklanabilecek bir durum değil. Uzun süredir bu konuya dikkat çekilmesine rağmen, siyasi iktidar ve ekonomi bürokrasisi bir süre küresel ekonomide olmayan krizi bahane etti. Daha sonra ekonomi terörü gibi bir şey uydurarak mizahın sınırlarını zorladılar. Şimdi ise ekonomide pembe tablo yapmaya çalışarak 12 Eylül ressamını andırıyorlar.

Siyasi iktidarın ekonomi üzerine söylediklerinin gerçeklerle hiçbir ilgisi yok. Son açıklanan işsizlik rakamları bürokrasinin tüm çarpıtmalarına rağmen durumun şirazeden çıktığının göstergesi. İşsizlik rakamlarının yükselmeye devam etmesinin yanında kadın ve genç işsizliğinin ulaştığı dramatik boyutlar ekonominin sadece kötüye gitmediğini, ekonominin hem geleceği açısından hem de toplumsal izdüşümü anlamında ciddi sorunlar barındırdığını gösteriyor. Bunun yanı sıra cari işlem açığı da azalmamış, artmış durumdadır. Ekonominin daraldığı, ithalatın hızla gerilediği bir süreçte cari işlem açığının artmaya devam etmesi bir başka önemli sorun.

Tüm bu sorunlara hükümetin yaklaşımı ise torba yasalar marifetiyle ekonomideki kötü gidişatı saklamaya yönelik hamleler. Bu hamlelerin hepsinde ortak olan halkın, emekçilerin haklarının gaspı ilk sırada geliyor. AKP daha önce de yaptı. İlk yıllarında özelleştirme şampiyonluğu ile kamu kurumlarını satarak bir fon bolluğu ile yol aldı. Bu fon bolluğunun yaratmış olduğu toplumsal maliyetlere hala katlanıyoruz. İşsizliğin kronikleşmesinin arkasında bu yakın geçmişteki özelleştirme hamlesi gelmektedir. Şimdi bunun daha karmaşık, adeta bir suç organizasyonunu andıracak biçimde Varlık Fonu uygulaması hayata geçiriliyor. Varlık fonuna devredilenlerin listesi bu işin nereye varacağını gösteriyor.

Son torba yasaya baktığımızda ise, henüz komisyondan yeni geçti, AKP’nin hız kesmeye niyeti yok. Vergi muafiyeti, yabancılara konut ve işyeri satışında KDV istisnası, tarımsal kredilerin yeniden yapılandırılması gibi maddeler telaşa kapılmış bir halde savurganlıklara devam edildiğini ortaya koyuyor. Bu torbanın içinde bir de Ahilik Fonu gibi bir madde de var. İşçilerin düşürüldüğü tuzağa benzer bir uygulama esnaf için de tasarlanmakta. Esnaftan kesilecek fon kesintisi ile işsizlik sigortasına benzer bir fon oluşturulacak ve zor durumdaki esnafın bundan yararlanması sağlanacakmış. Fiilin ‘mış’ kısmı işsizlik sigortası fonunun sermaye lehine nasıl kullanıldığını ve işsizlerin halini açıklamaya yönelik…

Saymakla bitmeyecek kadar bu ve benzeri uygulamaların hepsi ekonomiyi şirazesinden çıkarmaya yetti ama AKP hala tek adam rejimi için, mutlak iktidar amacıyla yol almaya çalışıyor. Yegâne beklentileri referandumdan istedikleri sonucu çıkarmak. Telaş içinde bu kadar çok ekonomiyi ilgilendiren yasaları çıkarmaları, uygulamada tüm bürokrasiyi bu hedefe kilitlemeleri içine düştükleri durumla ilgili. Kendi seçmenini oy deposu olarak gören, kamplaştırma politikasıyla konsolidasyonu sağlama derdinde olan Erdoğan-AKP iktidarı, yanına çektiği Bahçeli’nin MHP’si ile birlikte savaş ittifakı üzerinden referandumu kazanacağını sanıyor. Evet üzerine savunacağı hiçbir şey olmadığı için de sürekli olarak neden hayır denmemesi üzerinden kirli bir propaganda dönemi başlattılar. Ekonomideki tüm bu şirazesi kayık hamlelerin nedeni de bu durumu gizlemeye yönelik. Nafile bir çaba içindeki bu çırpınma hali telafisi güç daha fazla toplumsal maliyet yaratmaması için hayır’lı bir çözüm üretme zamanı gelmiştir…

18 Şubat 2017