Sömürge valileri atasanız da vazgeçmeyeceğiz: Son sözü hep direnenler söyler

Rehin tutulan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanımız Dr. Adnan Selçuk Mızraklı’nın, Bünyan Cezaevinden 19 Ağustos Kayyım Darbesinin yıldönümü vesilesiyle gönderdiği açıklama:

Yerel yönetimler, devletin bürokratik ve baskıcı rejimine karşı yerelde halkın kendilerini biraz daha rahat hissettikleri alanlardır. Merkezi yönetimin denetimde olmasına rağmen halkın oyuyla seçilen belediye başkanları ve meclis üyeleri tarafından yönetildiklerinden dolayı buradaki işleyiş bir nebze daha demokratik ve toplumsaldır. Demokratik siyaset hakkını kullanan Kürtler de bunun bilincinde olarak 1999 yılı itibariyle birçok kentte belediyeleri seçimlerle kazanarak yönetmeye başladı. Bu yönetim döneminde halkın talepleri esas alınarak demokratik bir yerel yönetim modeli oluşturuldu. Türkiye’yi toplumcu bir belediyecilik ile tanıştırdı. Alternatif belediyeciliğin temellerini attı. Devletin ve sistemin yedeği olmadan; kültür, dil, eğitim, kadın, çocuk ve ekonomik alanda önemli başarılara imza attı. Etik, politik bir toplum anlayışını örgütledi. Dört duvar arasına hapsedilen belediyecilik anlayışını mahkûm ederek, halka taşımayı başardı.

Cumhuriyetin kuruluşu ile birlikte zorla, baskı ve katliamlarla asimilasyona tabi tutulan, yok edilmek istenilen kültür ve dillere gelişim imkanı verdi. Çok dilli belediyecilik anlayışıyla halkların ana dilini esas alarak kentte yaşayanlara anadillerinde hizmet vermeye başladı. Yok sayılan, katledilen kadınların yerel yönetimlerin içinde yer alması ile birlikte yaşamın rengi, yerelin dili değişti. Siyasetin ve yerelin eril bir dilden çıkmasını sağladı. Eş başkanlık sistemi ile cinsler arası ilişkilere yeni bir boyut kazandırdı. Yok edilmek istenilen bir dile, tarihe, belleğe ve kültüre sahip çıktı. Tüm bu kazanımlar ve gelişmeler başta Kürt halkı olmak üzere ötekileştirilmek istenilen diğer halklarında kendi gerçeklikleri ile tanışmalarına olanak verdi. Merkezin tekçi zihniyetine karşı yerelin halkçı, toplumsal politikaları sahiplenilerek alternatif bir sistem oluşturuldu. Irkçı anlayışlar yerellerde mahkum edildi. Bu gelişmelerin tiranların iktidarlarının sallanmasına sebebiyet vermesinden kaynaklı iktidar ilk olarak 15 Temmuz’un bahanesiyle OHAL’den kaynaklı aldığı sınırsız gücü Kürt coğrafyasının kentlerinde kayyımlar atayarak uyguladı.

Birinci kayyım dönemi yaklaşık iki buçuk yıl sürmesine rağmen etkileri hala da hissedilmektedir. Yapılan yolsuzluklar, dile, kültüre, tarihe ve kadına yapılan saldırılar ortadadır. Bu süreçte atanan kayyımlar ile aslında yapılmak istenilen sadece belediyenin ekonomik kaynaklarına el koyup yandaşlarına dağıtmak değildi. Toplumsal kazanımlar yok edilerek, bir halka tekrardan soykırım dayatmasıydı. Bundan dolayı sömürge valileri tarafından yönetilen belediyelerde ilk önce kadın kazanımlarına saldırıldı. Evet, kasalar boşaltıldı fakat halkların tarihine, kültürüne ve diline saldırılar da eksik olmadı. Bu alandaki tüm kurumlar, birimler kapatıldı. On binlerce insan işinden, aşından edildi. Milyonlarca liralık borç bırakıldı. Devletin olanaklarını da arkasına alan kayyımlar bu rahatlıkla seçimlere gitti. Halk ise bunlara gereken cevabı sandıkta verdi. Yolsuzluklarla anılan, halkın milyonlarca lira parasını çalan bu kişiler seçimi kaybetti. Ve ilk belediyelere gidildiğinde talanın ve yağmanın gerçek boyutları görüldü. Duvarlar ve tel örgüler örülerek halktan yalıtılan bu binalar tekrardan halkın hizmetine açıldı. Yapılan tahribatlar giderilmeye çalışıldı. Yeniden dil, kültür ve tarih alanında çalışmalar başlatıldı. Kent belleği yeniden oluşturulmak istendi. Yandaşlar için rant alanı olarak görülen ve arka bahçelerine dönüştürülen belediyelere yeniden toplumsal kimlik ilmek ilmek işlendi. Tüm bu çalışmalar dört aylık kısa bir sürede gerçekleştirildi. Böylesi bir süreci gören, halkın yeniden bir araya gelişine tahammülü olmayan iktidar, yandaşları için rant alanı, kendisi içinde soykırım aracı olarak gördükleri belediyelere yeniden kayyımlar atayarak Moğol zihniyetinin devamı olduklarını bir kez daha gösterdi.

Halkın belediyelerine sömürge valileri de atasalar, halkın seçtiği bizleri tutuklayıp yüzlerce yıl ceza vermiş olsalar da yine bizler mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz. Her zaman demokratik mücadeleye olan inancımızı kaybetmeyeceğiz ve demokratik mücadele ile cumhuriyeti demokratikleştireceğiz. İnsanlık tarihi her zaman göstermiştir ki son sözü her zaman direnenler söyler. Bizlerinde son sözü bu soykırım ve katliam uygulamalarına karşın, bu halk size karşı diz çökmeyecek ve direnişiyle bu zalimlerin saltanatını yıkacaktır.

Amed Büyükşehir Eşbaşkanı
Dr. Adnan Selçuk Mızraklı
Bünyan Cezaevi / Kayseri
19 Ağustos 2020