Süleyman Soylu hakkında suç duyurusunda bulunduk

Eş Genel Başkanımız Selahattin Demirtaş'a yönelik, geçtiğimiz günlerde yaptığı bir konuşmadaki ifadeleri sebebiyle İçişleri Bakanı Süleyman Soylu hakkında hakaret, halkı kin ve düşmanlığa tahrik ile adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçlamalarıyla suç duyurusunda bulunduk.

TRABZON CUMHUTİYET BAŞSAVCILIĞINA

ŞİKAYETÇİ               : Selahattin DEMİRTAŞ

Halkların Demokratik Partisi Eş Genel Başkanı

F Tipi Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumu/ EDİRNE

ŞÜPHELİ                  : Süleyman SOYLU

T.C. İçişleri Bakanı

KONU                      : Türk Ceza Kanunun 125, 125/3-a, 125/4, 216, 288 maddeleri ile re'sen nazara alınacak diğer maddelerinin ihlaline ilişkin suç duyurusu ve şikayetten ibarettir.

SUÇ TARİHİ             : 25.11.2017

AÇIKLAMALAR          :

1) 25.11.2017 tarihinde şüpheli İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, partisinin Dernekpazarı 6. Olağan İlçe Kongresindeki konuşmasında, müvekkil eş genel başkan ve aynı zamanda milletvekili Selahattin Demirtaş hakkında hakaret ve halkı kin ve düşmanlığa tahrik içerikli ifadeler sarf etmiştir.

2) HDP Eş Genel Başkanı Sayın Demirtaş'ın cezaevinde kaleme aldığı "Seher" adlı kitabının gelirini çocukların ve gençlerin eğitimine bağışlayacağını açıklamasının ardından şüpheli Süleyman Soylu konuşmasında müvekkil hakkında "6-7 Ekim'de bu ülkenin çocuklarının katledilmesinin talimatını veren Selahattin Demirtaş" gibi sözler sarf etmiş, konuşmasında müvekkil milletvekili Selahattin Demirtaş'ı katil ve terörist ilan etmiştir. Süleyman Soylu'nun konuşmasından anlaşılan, Selahattin Demirtaş'ın kitabının gelirini çocukların eğitimine bağışlaması AKP iktidarını rahatsız etmiştir. Şüpheli Soylu'ya göre bu coğrafyanın çocuklarının eğitimini düşünmek bir milletvekili olan Selahattin Demirtaş'a kalmamıştır. Sonuçta, her ne kadar daha okul yaşına gelmemiş çocuklar uykularında panzerler tarafından ezilseler, okul üniformaları üzerilerindeyken, ellerinde ekmekle polis kurşunuyla katledilseler veya AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın mitingine götürülürken kazada hayatlarını kaybetselerde, güçlü AKP iktidarı, yaşama haklarını pek sağlayamasa da, çocukların eğitim haklarını layığıyla yerine getirebilmektedir. Yine ek olarak hatırlatmak gerekirse, 6-7 Ekim olaylarında gençlerin ölüm emrini verdi denilen Demirtaş'ın eş genel başkanlığını yaptığı HDP'nin, 6-7 Ekim olaylarının araştırılması için Meclise verdiği önerge Süleyman Soylu’nun mensubu olduğu AKP'nin oylarıyla reddedilmiştir. Yani şüpheli Süleyman Soylu'nun konuşmasında bahsettiği gençlerin katledilmesi talimatını verenlerin ve bunun ortaya çıkmamasını isteyenlerin kimler olduğu açıktır.

3) Ayrıca, suçsuzluk karinesi uyarınca, bir kişinin suçlu olarak nitelendirilebilmesi ve hakkında ceza hukukunun alanına giren müeyyidelerin uygulanabilmesi, kesin hükümle mahkum olmasına bağlıdır. AİHS’nin 6/2. maddesi, sadece yargılama makamlarını değil, devletin bütün resmi makamlarını bağlar. Allenet de Ribenot davasında (Allenet de Ribenotjudgment, 10 February 1995, series A, vol. 308, para. 31-37) davacı, tutuklanmasından sonra ve hakkında ceza davasının açılmasından önce, İçişleri Bakanının ve soruşturmadan sorumlu polis yetkilisinin düzenlediği bir basın toplantısında, kendisini suçlu olarak kamuya duyurmalarının, suçsuzluk karinesinin ihlali olduğunu ileri sürmüştür. AİHM bu davayı haklı bularak, kabul etmiştir. AİHK da İsviçre’ye karşı yapılan bir başvuruda (Krause v. Switzerland, no. 7986/77, decision of 3 October 1978, d.r. 13, ss. 73, 75-76)suçsuzluk karinesinin, herşeyden önce, sanığa, her türlü ceza muhakemesinde sağlanan bir güvence olduğunu belirtmiş, ancak kapsamının bundan daha geniş olduğunu ifade etmiştir. Komisyona göre, AİHS md. 6/2’deki suçsuzluk karinesi, kamu görevlilerinin kişilere, yetkili bir mahkeme tarafından suçlu bulunmalarından önce, suçlu gibi davranmalarını engelleyen bir ilkedir. Bu itibarla, kamu görevlilerin, bir kişiyi, yetkili mahkemece suçlu olduğuna henüz karar verilmediği bir aşamada, suçlu olarak kamuya ilan etmeleri, ilkenin ihlali anlamına gelecektir.Müvekkil Selahattin Demirtaş’ın yargılaması henüz devam etmekte olup duruşması dahi yapılmamışken, peşinen suçlu ilan edilmiş olmasının ve AKP iktidarı ve yetkilileri tarafından sistematik bir biçimde kriminalize edilmeye çalışılmasının hukukta yeri olmayıp, şikayet konusu olay yukarıda bahsedilen suçsuzluk karinesinin nasıl yok sayıldığının göstergesidir.

4) Bununla beraber, üzerinde durulması gereken bir diğer husus da müvekkilin kamu görevlisi niteliğine ilişkindir. Ceza kanunlarının uygulanmasında; kamu görevlisi, kamusal faaliyetin yürütülmesine atama veya seçilme yoluyla ya da herhangi bir surette sürekli, süreli veya geçici olarak katılan kişidir. Müvekkil, demokratik seçimler sonucunda TBMM bünyesinde faaliyet hakkı kazanan ve temsiliyet bakımından yasal ve demokratik üçüncü büyük siyasi parti konumunda olan Halkların Demokratik Partisi'nin Eş Genel Başkanı ve son dönem milletvekillerinden birisidir. Seçim yoluyla işbaşına gelen milletvekillerinin kamusal faaliyet yürüten kamu görevlileri oldukları şüphesizdir. Kamu görevlisine görevinden dolayı hakaretin kabulü için, yapılan kamu görevi ile hakaret eylemi arasında nedensellik bağının bulunması gerekmektedir. Hakim her somut olayda nedensellik bağının bulunup bulunmadığını araştırarak, sonucuna göre, eylemin, suçun basit haline mi yoksa nitelikli haline mi uyduğunu tespit edecektir. Bu tespit yapılırken, hakaret eylemine muhatap olan kamu görevlisinin faile karşı doğrudan veya dolaylı görev yapması şartı aranmayacaktır. Zira hakaret doğrudan görevle ilgili olabileceği gibi, görevin yerine getiriliş yöntemi ya da sonuçları ile ilgili de olabilecektir.Şüphelinin müvekkil hakkında kullanmaktan çekinmediği katil üyesi ifadesinin, bir başka kişiye karşı kullanımı toplumsal ve gündelik dilde hoş karşılanmayan, sövme niteliği taşıyan, küçük düşürme, şeref, saygınlık ve manevi varlığını zedeleme amaçlı olarak sarf edilen bir küfür/hakaret kelimesi olduğu hukuken tartışma gerektirmeyecek kadar açıktır. Bu nedenle TCK m.125/3-a maddesinin şüpheli tarafından ihlal edildiği kanaatindeyiz.

5) Anayasanın 17/1 maddesi uyarınca; herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir. Bireyin kişisel şeref ve itibarı, Anayasanın 17. maddesinde yer alan "manevi varlık" kapsamında yer almaktadır. Devlet, bireyin manevi varlığının bir parçası olan kişisel şeref ve itibara keyfî olarak müdahale etmemek ve üçüncü kişilerin saldırılarını önlemekle yükümlüdür. Başka bir deyişle kişisel itibarın korunması hakkı, Anayasanın 17. maddesinin birinci fıkrasının koruması altındadır ve şeref ve itibarı etkileyen sözel saldırılar veya basın ve yayın yolu ile yapılan saldırılara karşı bireyin korunmaması halinde Anayasanın 17. maddesinin birinci fıkrası ihlal edilmiş olacaktır.

SONUÇ VE İSTEM  : Yukarıda açıklanan nedenlerle dilekçemizin işleme konularakhakaret (TCK 125, 125/3-a, 125/4), halkı kin ve düşmanlığa tahrik (216), adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs (TCK 288) ile re'sen tespit edilecek suçlamalar yönünden şüphelinin tespit edilerek haklarında etkili soruşturma başlatılmasını ve adil bir yargılanma sonucu cezalandırılmalarını saygıyla arz ve talep ederiz. 

28 Kasım 2017