Suruç Katliamının neden ve sonuçlarının araştırılmasına ilişkin araştırma önergemiz

Grup Başkanvekillerimiz Meral Danış Beştaş ve Saruhan Oluç, 20 Temmuz 2015 tarihinde Urfa'nın Suruç ilçesinde 33 sivil yurttaşın yaşamını yitirmesi ile sonuçlanan IŞİD'in canlı bomba saldırısının neden ve sonuçlarının ortaya çıkarılması için Meclis araştırması açılmasını istedi. 

Suruç'tan Kobanê'ye sivillere yardım götürecek olan yurttaşların Amara Kültür Merkezi’nde basın açıklaması yaptıkları sırada IŞİD'in canlı bomba eylemine maruz kaldıkları belirtilen önergede, katliamının aydınlatılmasının diğer büyük katliamların da ortaya çıkarılması açısından son derece önemli olduğu vurgulandı. Araştırma önergesinde şu ifadelere yer verildi:

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞI’NA

20 Temmuz 2015 tarihinde Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinde meydana gelen patlamada 33 sivil yurttaş yaşamını yitirmiş olup bu saldırının neden ve sonuçları halihazırda ortaya çıkarılmamıştır. Ancak bu büyük saldırının neden ve sonuçlarının ortaya çıkarılması geçmişle yüzleşme ve tarihsel sorumluluk gereği olduğu kadar gelecekte meydana gelecek olası saldırılar için bir önleme mekanizmasının oluşturulması açısından da önem arzetmekte olup Suruç katliamının araştırılması amacı ileAnayasa’nın 98 inci, İçtüzüğün 104 üncü ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılması için gereğini arz ve teklif ederiz. 

GEREKÇE

Suruç'tan Kobanê'ye giderek oradaki sivillere yardım götürecek olan yurttaşlar, Amara Kültür Merkezi’nde basın açıklaması yaptıkları sırada büyük bir patlamanın mağduru olmuşlardır. Bahse konu patlamada,33 kişi hayatını kaybetmiş, 100’ü aşkın kişi yaralanmıştır. Olayın akabinde ise sorumluların tespiti için çalışmalar yürütmekle mükellef olan kolluk görevlileri, saldırıyı protesto edenlere saldırmış ve gözaltına almıştır.

Olayın üzerinden 5 yıl geçmiş olmasına rağmen sorumlular ortaya çıkarılmadığı gibi etkin bir soruşturma da yürütülmemiştir. Savcı ve olay yeri inceleme ekiplerinin olay yerine geç gitmesi, keşif yapılmaması, görgü tanıkları ile olaydan sağ kurtulanların ifadelerine başvurulmaması, soruşturmayı savcı yerine TEM Şubesinin yürütmüş olması, soruşturma müddetince “gizlilik kararı” olduğu için avukatların denetleme ve kanıt toplanmasına katkı sunamadığı, soruşturmanın genişletilmesi taleplerinin kabul edilmediği ve kolluğun ihmaline dair bir işlem tesis edilmediği olarak belirtilmektedir.

Suruç Katliamına ilişkin iddianame olaydan tam 19 ay sonra hazırlanmış olup iddianameye göre Ankara katliamı nedeniyle Sincan 1 No'lu F Tipi Hapishanesi'nde tutuklu olan Yakup Şahin ile Suriye'de bulunan Deniz Büyükçelebi ve İlhami Bali sanık olarak yer almaktadır. Yine iddianamede olayın sorumluları olarak adları geçen Halil İbrahim Durgun ve Yunus Durmaz; Gaziantep’te polisin düzenlediği bir operasyon neticesinde ölmüştür. Halil İbrahim Durgun ve Yunus Durmaz’ın 10 Ekim Ankara Katliamının failleri oldukları bilinmektedir. İddianamede ayrıca canlı bomba Şeyh Abdurrahman Alagöz’ün Aligör Mahallesi'nden saat 09.01.55'de yaya olarak Suruç merkezine giriş yaptığı, ilçe merkezinde dolaşıp olay yerine gelerek keşif yaptığı, bir saat de internet kafede zaman geçirdiği, Suruç’ta görüldüğü andan itibaren yalnız olduğu, ilçede kimse ile görüşüp irtibat kurmadığı, herhangi bir araca binip, inmediği, ikamete girmediği hususlarına da yer verilmiştir. Fakat canlı bombanın Aligör Mahallesi'ne nasıl geldiğine dair herhangi bir tespit yer almamaktadır.

Suruç’ta katliamın gerçekleştiği yerde sürekli kolluk görevlileri bulunmasına rağmen olay esnasında hiçbir kolluk görevlisinin orada olmadığı, güvenlik önlemlerinin alınmadığı, mobese kameralarının çalışmadığı, otogarda bulunan kameraların ise 3 gündür bozuk olduğu, kolluk görevlilerinin olayın ardından olay yerine gelip yaralılara müdahale ettiği ve ambulans geçişlerine izin vermediği hususları ise kamuoyunun malumudur. Yine hala bitmemiş olan yargılamada beş saatlik görüntü kayıtlarının dosyaya ısrarla sunulmadığı dava aşamalarına dair ifade edilenler arasındadır. Öte yandan IŞİD emiri olarak bilinen İlyas Aydın’ın verdiği bir demeçte "Suruç'u patlatan Antep hücresinde istihbaratçılar vardı. Suruç'tan sonra onlarca misafirhane iki saat içerisinde istihbarat tarafından basıldı" sözleri patlamanın önlenebilecekken önlenmediğine dair soru işaretleri barındırmaktadır.  Yine IŞİD emiri olarak bilinen başka kimselerin de uluslararası basın organlarına verdikleri demeçlerde devletle ve MİT ile olan ilişkilerine dair yapılan atıflar son derece çarpıcıdır. Bu tür açıklama ve değerlendirmelerin ise yargı sürecinden azade tutulması yargılamaların sorumluları ortaya çıkarmayacağına dair kaygıları artırmaktadır.

IŞİD’in daha öncesinde partimizin 5 Haziran 2015’de Diyarbakır’da düzenlenen parti mitingine düzenlediği saldırı ve hatta daha da öncesinde 18 Mayıs 2015’te partimizin Adana ve Mersin il binalarına yönelik saldırı girişimi herkesin malumudur. Suruç öncesinde meydana gelen gelişmeler yeterince irdelenmediği için Suruç katliamı yaşanmış; sonrasında da Ankara Tren Garı Katliamı başta olmak üzere çok sayıda IŞİD saldırısı gerçekleşmiştir. Suruç katliamının aydınlatılması, diğer büyük katliamların da ortaya çıkarılması açısından son derece önemlidir. Kuşkusuz olası saldırılar için önleyici mekanizmaların oluşturulması toplumsal barış ve geleceğe güvenin tesisi bakımından da önemli bir adım olacaktır. Diğer yandan IŞİD sanıklarının korunduklarına dair pek çok örneği de barındıran hususların ortaya çıkarılması da bu bakımdan gereklidir.

20 Temmuz 2020