Merkezi Kadın Koordinasyonumuzun açıklaması:

Bilindiği gibi 7 Haziran genel seçimleriyle birlikte Türkiye halkları tercihini adalet, demokrasi ve barıştan yana kullanmıştır. Bu tercihini partimiz ile meclise taşıyanlar için en yakıcı talebin demokratik çözüm ve barış olduğu görülmüştür.

Seçimlerin en önemli sonuçlarından biri elbette barışın ısrarlı savunucu olan kadınların, ülke tarihinin en yüksek temsiliyeti ile bu iradesini meclise taşımış olmasıdır. Başta kadınlar olmak üzere Türkiye halkları bu sürecin birleştirici gücüyle tüm siyasi aktörlere büyük bir sorumluluk yüklemiştir.

Ancak barışa en fazla ihtiyaç duyulduğu, demokratik çözüm ve barış açısından tarihsel bir süreçten geçildiği bu aşamada halkların iradesi savaş darbesiyle bastırılmaya çalışılmaktadır.

2013 Newroz’unda Sayın Abdullah Öcalan’ın çağrısıyla başlayan, Dolmabahçe Mutabakatıyla yeni bir aşamaya geçen ve yaklaşık 2,5 yıl süren Demokratik Çözüm ve Müzakere sürecini biz kadınlar olarak; başta Kürt sorunun demokratik çözümü olmak üzere onurlu, adil, kalıcı ve toplumsal bir barışın sağlanması yönünde ülke tarihinin en hayati süreci olarak gördük ve sahiplendik.

Fakat büyük bir titizlik ve emekle yürütülen,partimizin en önemli aktörlerinden biri olduğu bu müzakere süreci; barışa bir adım kala geçici AKP yönetiminin yaptığı siyasi bir darbe sonucu durdurulmuş ve Sayın Öcalan 4 ayı bulan ağır bir tecrite tabi tutulmuştur.

Biz Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve ona bağlı ‘savaş yönetimi’nin bu süreci neden durdurduğunu gayet iyi biliyoruz. Bu yönetim özellikle partimizin seçimlerden yüzde 13’ün üzerinde oy almasıyla, halkların barış ısrarını görmüş ve BARIŞ’tan korkmuştur. Bir savaş, rant, yolsuzluk ve kadın düşmanlığı yönetimi olduğunu bir kez daha göstermiştir. Barışın bu kirli yüzünü deşifre ederek kendi iktidarını yıkacağını görmüştür. Çünkü ‘Tek Adamlık’taki ısrarına ve başkanlık hayallerine halklar ‘Hayır!’ yanıtını vermiştir.

Özcesi savaş yönetimi barış, demokratikleşme, hak ve özgürlükleri bir kefeye; katil ve tecavüzcü ordusu IŞİD barbarlarıyla işbirliğini, yolsuzluğu, ırkçılığı, şovenizmi, kadın düşmanlığını ve tek adam diktatörlüğünü diğer kefeye koyarak tercihini bu yönlü darbe ve diktatörlükten, yani savaştan yana koymuştur.

Ülkeyi IŞİD’ın örgütlenme ve katliam alanı haline getiren AKP hükümeti, bu terör örgütünü kullanarak halka karşı katliam yaparak, savaş ve çatışma ortamı yaratarak, binlerce yurtsever, sol sosyalist insanı gözaltına alıp işkenceden geçirerek, Kürdistan coğrafyasında özellikle orman yangınlarıyla doğa katliamlarıyla, ırkçılık ve kadın düşmanlığını körüklemekle iktidarını zor ve baskı yoluyla devam ettireceğini düşünmektedir.

TBMM özel oturumunda savaş hükümetinin sözcüsü konumundaki kadın düşmanı Bülent Arınç’ın vekilimiz Nursel Aydoğan’a ‘bir kadın olarak sus’ demesi halka karşı başlatılan bu savaşın kadın yönünü açığa vurmuştur. Savaş yönetimi ve sözcüleri bu süreçte özellikle barışın ısrarcı gücü olan kadınları, susturulması ve sindirilmesi gereken düşmanlar olarak görmekte ve bunu her fırsatta açıkça dile getirmektedir. Çünkü savaşın en çok kadınların yaşamını, emeğini, bedenini, kimliğini ve iradesini vurduğunu, dolayısıyla savaşa karşı en güçlü barış mücadelesinin kadınlardan geleceğini çok iyi bilmektedir.

AKP’nin bildiği bu gerçeği biz kadınlar da biliyor ve bugün AKP’nin savaş politikalarını durdurmanın kadına yönelik savaşı durdurmak olduğu, toplumsal barışın esas muhataplarının kadınlar olduğu, dolayısıyla savaş hükümetine karşı güçlü bir barış koalisyonu yürütmek gibi tarihsel bir misyonumuzun olduğunun bilincindeyiz.

Özellikle 7 Haziran seçimlerinde ‘Biz’ler meclise, kadınlar meclise’ diyerek şiarlaşan ısrarımız, erkeklerin savaş yönetimine karşı kadınların barış iradesinin mecliste yükselmesine dönüktür. 32 kadın vekil ile TBMM'de bir kadın grubu oluşturacak sayıyı yakalayarak başta TBMM olmak üzere bütün demokratik ve meşru zeminlerde barış ısrarımızı ve barış mücadelemizi yükseltmekte kararlıyız.

Barış hakkı, yaşam hakkı kadar temel ve kutsal bir haktır. Dolayısıyla savaşa karşı barışı savunmak ve barış ısrarı partiler üstü bir mücadeledir. Biz burada HDP’li kadınlar olarak bir kez daha TBMM’de bulunan tüm partilerin kadın vekillerine bir kez daha sesleniyoruz. AKP'nin savaş politikalarına karşı gelin barışı beraber savunalım. Çünkü ''Barış tacı, hiç bir saltanat tacıyla kıyaslanamayacak kadar kutsal ve değerlidir''. Bunu biz kadınlardan daha iyi kim anlayabilir ki? Diktatörlük hülyaları görenler için rant, güç ve iktidar anlamına gelen savaş; biz kadınlar için yıkım, acı ve ölüm demektir. ''Barışı en zor hale getiren şey, ortak idealin ve iradenin tam olarak yok oluşudur.'' Gelin kadın iradesini ortak kılıp güçlü bir barış mücadelesini beraber yükseltelim.

Biz HDP'li kadınlar olarak halklarımıza verdiğimiz sözü bir kez daha yineliyoruz. Onurlu, adil, kalıcı ve toplumsal bir barışın sağlanması için bir an bile durmaksızın mücadelemiz devam edecektir. Başta kadınlar olmak üzere tüm halkımızı bu mücadelemizi yükseltmeye çağırıyoruz. Tüm kadın kurumları ve örgütlerini, savaş karşıtı uluslararası kuruluşları barışın sesini birlikte daha güçlü kılmaya çağırıyoruz.

Savaş, şiddet, ölüm ve acı üzerinden iktidar devşireceğini düşünen zihniyete ve savaş yönetimine ve tek adamlık hayali ile barışa savaş açanlara bir kez daha buradan sesleniyoruz;

BARIŞ İÇİN SUSMAYACAĞIZ!

SİZE SAVAŞ YAPTIRMAYACAĞIZ!

HDP Merkezi Kadın Koordinasyonu
31 Temmuz 2015