Tahir Elçi cinayetine ilişkin araştırma önergemiz

Grup Başkanvekillerimiz Meral Danış Beştaş ve Saruhan Oluç, Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi cinayetinin öncesi ve sonrasında yaşanan gelişmelerle birlikte hala faili/faillerinin neden bulunmadığının ortaya konulması ve cinayetin yarattığı tahribatın boyutlarının tespiti amacıyla Meclis Araştırması açılması için TBMM Başkanlığına başvurdu.

Önergede şu ifadeler yer aldı:

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA

Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi cinayetine ilişkin yargılamada henüz bir ilerleme kaydedilmemiş olması, sorumluların açığa çıkarılmaması yaşanan facianın tüm boyutları ile araştırılmasını gerekli kılmaktadır. Bu bahisle Elçi cinayetinin tüm öncesi ve sonrasında yaşanan gelişmelerle birlikte hala faili/faillerinin neden bulunmadığının ortaya konulması, cinayetin yarattığı tahribatın boyutlarının tespiti ve aradan 7 yıl geçen, etkisi itibariyle çok önemli bu katliamın izahı için meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

GEREKÇE

Diyarbakır Baro Başkanı iken bir cinayet sonucunda yaşamını yitiren Tahir Elçi; insan hakları savunucusu olarak bu alanda çalışmalar yürütmüş, uğraş vermiş ve yaşamını barışa adamış değerli bir hukukçuydu. Meslek yaşamı müddetince ülkede büyük kıyımların, faili/failleri bulunmayan davaların sonuçlanması için mücadele etmiş ve maalesef acı bir tesadüfle, son sözlerinde “silahlar sussun” derken, kendisi de faili/failleri bulunmayan bir cinayetin kurbanı olmuştur. 

Tahir Elçi’nin ölümüne değin gerçekleşmiş olaylar silsilesine kısaca bir göz atacak olur isek; Tahir Elçi 2015 yılı Ekim ayı başlarında Ahmet Hakan'ın moderatörlüğünü yaptığı Tarafsız Bölge programındaki sözleri nedeniyle hakkında basın-yayın organları vesosyal medya kanalları başta olmak üzere açık bir linç kampanyası başlatılmıştır. Söz konusu linç kampanyası yargı erki tarafından da sahiplenilerek başlatılan soruşturma kapsamında hakkında yakalama kararı çıkarılan Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi’ye 19 Ekim günü sabah karşı gözaltı işlemi başlatılmıştır. O esnada Baro binasında tebligatı bekleyen Elçi’nin yakalama kararında yer alan ‘Terör örgütü propagandası yapmak’ suçundan hakkındaki soruşturmanın sonuçsuz kalmasını sağlamak amacı ile yurt içinde saklandığı; tüm aramalara rağmen Elçi’ye ulaşılamadığı ve tebligat yapılamayacağı anlaşıldığından hakkında yakalama kararı çıkarıldığı’ hususları yargı mekanizmasının işlevi bakımından çarpıcıdır. 

Öte taraftan, Tahir Elçi kullandığı twitter hesabından kimseden korkmadığını, tüm bunların mücadelesinin bir parçası olduğunu dillendirirken de hedef olduğunu belirtmiş ve adeta bu cinayeti, olmadan evvel kamuoyuna ilan etmiştir. Alenen hedef gösterilen bir kimsenin can güvenliğini koruma görevi devletin asli görevi olup Elçi hakkında hiçbir önlem alınmamış olması meselenin diğer önemli yanıdır. 

Cinayet anına dair kamera kayıtlarında Tahir Elçi’ye isabet eden kurşunun kolluk görevlilerine ait ateşli silahlardan çıkmış olması kamuoyunun malumudur. Elçi’nin basın açıklaması yaptığı yerde bulunan polislerin güvenliği sağlamaya dönük bir hamlelerinin olmadığı, tehlikeyi gördükleri halde buna dönük bir refleks göstermedikleri de açıkça gözlemlenmiştir. Adeta göstere göstere gelen bu cinayete ilişkin hiçbir önlem alınmadığı gibi olaydan sonra da kolluğun olay mahalline su sıkması, savcının anında tespit yapamaması gibi durumların faillerin bulunmasını olanaksız hale getirdiği açıktır.

Dönemin iktidar sözcülerince bu cinayet “hunharca bir suikast” olarak nitelendirilmiş; cinayetin aydınlatılacağı “faili meçhullere izin vermeyecekleri” sözleriyle ifade edilmiş, hedefin “Türkiye” olduğuna vurgu yapılmıştır. Ancak gelinen fazda cinayetin sorumluları bulunmadığı gibi dava dosyasında da ilerleme kaydedilmemiştir. Olay anında yapılması gereken inceleme, Elçi’nin öldürülmesinden 3,5 ay sonra yapılmış, iddianame ise cinayetten 4 yıl 6 ay sonra kabul edilirken ilk duruşması da olaydan 5 yıl sonra gerçekleşmiştir. Elçi’nin vurulma ve ölüm anını en iyi verecek görüntüyü kaydeden 4 no’lu kameranın çalışmaması, 5 no’lu kamerada 17 dakikalık kesinti oluşu, suçun cezaevinde bulunan Deniz Ataş’a mal edilmesi için bir savcı tarafından baskı yapıldığına ilişkin iddialara ve buna dair Deniz Ataş’ın mektuplar yollamasına rağmen adı geçen savcı tarafından bir işlem yapılmadığı gibi dosyanın ilerlememesi de davanın akıbetine dair kaygıları artırmaktadır. 12 Eylül 2021’deki Diyarbakır ziyaretinde “Tahir Elçi, siyasi bir suikasta kurban gitti” diyen dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun dinlenmesine karar veren mahkeme, daha sonraki kararlarında vazgeçtiğine hükmetmiştir. Mahkemenin bu karardan vazgeçme gerekçesi ise müphem kalmıştır. 

Bu bağlamda Tahir Elçi’ye yönelik suikastın açıklığa kavuşturulması, geçmiş dönemlerde yaşanan faili/failleri bulunmayan cinayetlere de bir ışık tutması bakımından da önemlidir. Sorumluları ortaya çıkarılmamış birçok faili/failleri bulunmayan cinayetin yarattığı umutsuz tabloda, Tahir Elçi cinayetinin sorumlularının ortaya çıkarılması toplumsal kucaklaşma ve tesis edilecek onurlu bir barış adına da önemli bir adım olacaktır. Bu nedenle ve ülke olarak geçmişte yaşanılan acı tecrübelerden hareketle; Elçi cinayetinin sebep-sonuç ilişkisinin ortaya çıkarılması ve cinayete giden yolda önlem almayan, sonrasında failleri bulmayan iradenin ortaya çıkarılması amacı ile meclis araştırması açılması elzemdir. 

29 Kasım 2022