Taşdemir: Belediyelerimizin güvenlik sorunu yok, siz kadınlar için sokakları güvenli hale getirin

Kadın Meclisi Sözcümüz Dilan Dirayet Taşdemir, Genel Merkezimizde gündeme ilişkin basın toplantısı düzenledi. Taşdemir şunları söyledi: 

Kentlerin ablukaya alındığı, çocuk, kadın, genç, yaşlı yüzlerce insanın katledildiği sokağa çıkma yasakları sırasında, bu insanlık suçuna ortak olmayacağız diyerek barış isteyen 700’e yakın akademisyenin 3 yıldır uğramadığı zulüm kalmadı. Meslekleri ellerinden alındı, pasaportlarına el konuldu, yargılandılar. 

Bunlardan biri Füsun Üstel hocamızdı. Bir yıl 3 ay ceza aldı. Cezası onandı ve cezaevine girdi. Füsun Hoca cezaevi kapısında, "Sözün bittiği yerde değiliz, tam da sözümüzü söyleyeceğimiz yerdeyiz" dedi. Evet, tam da faşizme karşı sözümüzü, sesimizi yükselteceğimiz yerdeyiz. Onların barış mücadelesini sahiplenmeye ve onların yanında olmaya çalışacağız. 

Bu örgütlü kötülüğün karşısında barışı savunmak barışı getirir

Füsun Hoca, Ayşe Öğretmen gibi, Özgür Gündem ile dayanıştığı için yazar Ayşe Düzkan gibi cezalandırıldı ve bugün cezaevindeler. Bu örgütlü kötülüğün karşısında barışı savunarak barışı getireceklerine inanıyoruz. Füsun Hoca'yı, Ayşe Öğretmen'i, Ayşe Düzkan'ı ve barış mücadelesi yürüten bütün kadınları saygı ile selamlıyoruz. 

Kürtleri öldürmenin cezasızlıkla sonuçlanacağını bilmenin rahatlığı

14 Haziran 2017 tarihinde Lice'de Pakize Hazar katledildi. Dün görülen duruşmada Pakize Hazar'ı ezmekte yüzde 100 kusurlu bulunan panzerin sürücüsü, 3 yıl ceza aldı. Ama hakim bu cezayı sanığın üzerinde bırakacağı etkiye dayanarak 2 yıl 6 aya indirdi. 85 yaşında bir kadını katlediyorsunuz ama bunun karşısında aldığınız ceza 2 yıl 6 ay. Bu bizler açısından sadece bir trafik kazası değildir. Bu Kürtleri öldürmenin cezasızlıkla sonuçlanacağını bilmenin rahatlığıdır. Dolayısıyla mahkeme aldığı kararla bunu onaylamıştır katledenler kadar bu kararlar bunun zeminini sunmuştur. 

Mahkeme trafik kazası adı altındaki katliamları onaylamıştır

Mahkeme sanığın geleceğini dikkate aldığı kadar Pakize Hazar'ın, yine Silopi'de balkonda öldürülen 2 çocuğun geleceğini önemsememiştir. Dolayısıyla bu mahkeme bir kez daha trafik kazası adı altındaki katliamları benimsemiştir. Bu kararı bir kez daha kınadığımızı belirtmek isteriz. Bu ölümlerden bu yargı kararlarının da sorumlu olduğunu hepimiz biliyoruz.

Yine biliyorsunuz belediyelerimize kayyım atandı. Son iki gündür sosyal medyada dönen bir haber var. Kayyım rejiminin ne olduğunu bize gösteriyor. Gerçekten aslında kayyım rejiminin de ne olduğunu bize net gösteriyor. Mardin Belediyesi'ne atanan Kent A.Ş'ye bağlı bir polis memurunun bir kadını nasıl taciz ettiği…

40 haramiler gibi belediyelerimizi talan ettiler

Kürdistan'da kayyım rejiminin yarattığı yolsuzluk ve çürümenin her gün bir örneği ile karşılaşıyoruz. Halkımızın iradesi gasp edildi. Kürtlerin kültürü ve tarihini hedef aldılar. Halkımızın emeği, belediyelere gelen bütçe talan edildi. Bir saltanat kurduklarının örnekleri ile karşı karşıyayız. Tıpkı 40 haramiler gibi belediyelerimizin başına üşüşenler belediyelerimizi talan ettiler. Bir sömürge politikası ile hareket ettiler. Bir sömürge politikasıyla belediyelerimizin başına üşüştüler. 

Belediyelerde fuhuşa ikna odaları kurulmuş

Bu ahlaksızlık ve yolsuzluk sadece halkın değerlerine karşı yaşanmadı. Başka bir ahlaksızlığı görüyoruz. Resmen belediyelerde fuhuşa ikna odaları kurulmuş. Buralarda fuhuş teorileri yapılıyor. Mardin Belediyesi'nde ne olduğu basına düşen ses kayıtları ile ifşa oldu. Biz belediyelerde bu çetelerin neler yaptığı açığa çıkmadığı için bilmiyoruz bunun da açığa çıkması lazım. 

Kadın özgürlük mücadelesi karşısında çürümüşlükle mücadele etmeye çalışıyorlar 

Elbette ki bizler son 3 yıldır belediyelerimiz işgal edildiğinde, kadın dernekleri kapatıldığında, eşbaşkanlık sistemimiz hedef alındığında bu zihniyetin kadın özgürlük mücadelesine neden saldırdığını çok iyi biliyoruz. Ama bugün fuhuş örgütlenmesi ile de açıkça açığa çıkmıştır ki kadın özgürlük mücadelesi bu çürümüşlükle mücadele etmeye çalışmaktadır. 

Belediyelerimiz yerine fuhuşun örgütlendiği yerlere X-Ray koyun

Kayyım rejiminin yansıması ve etkileri korunmaya ve devam ettirilmeye çalışılıyor. Sözde güvenlik gerekçesiyle İdil, Cizre ve Silopi belediyelerimiz abluka altına alındı. Yine belediyelerimiz önüne X-Ray cihazları konulmaya çalışılıyor. Belediyelerimizin güvenlik sorunu yoktur. Bu belediyeler halkın belediyeleridir ve halk ile birlikte yönetilmeye devam edilecektir. X-Ray cihazlarını belediyelerimizin kapısına dikmek yerine fuhuşun örgütlendiği yerlerin kapısına yerleştirin. Siz buraların nereler olduğunu çok iyi biliyorsunuz.

Güvenlik önlemi alacaksanız çocukları koruyun

Dolayısıyla bizim belediyelerimizin bir güvenlik sorunu yoktur. Bu ülkede güvenlik sorunundan bahsedilecekse kadınların ve çocukların güvenlik sorunu vardır. İstanbul’da 5 yaşındaki bir kız çocuğu tecavüze uğradı. Eğer güvenlik önlemi alacaksanız sokakları güvenli hale getirin, çocukları koruyun.

Siz önce sokakları kadınlar için güvenli hale getirin

Birkaç gün önce metrobüste, kalabalık bir ortamda bir kadın tacize uğradı. Kendi tacizcisini sosyal medya üzerinden teşhir etti ve ancak gözaltına aldırabildi. Metrobüsleri ve sokakları kadınlar için güvenli hale getirin, belediyelerimizi değil. 

Her yıl en az 350-400 kadın erkek şiddeti sonucu yaşamını yitiriyor. Hatay'da 19 yaşındaki Berfin, sokak ortasında yüzüne kezzap atılarak ağır yaralandı. Berfin'in güvenliğini almayan, Berfin'i korumayan bir İçişleri Bakanlığı, belediyelerimizi ablukaya alıyor. Berfin'i korumayan bir İçişleri Bakanlığı, belediyelerimizi ablukaya alıyor ve belediyelerimizi sözüm ona korumaya çalışıyor. Biz bu zihniyetin kadınları korumak gibi bir derdi olmadığını biliyoruz. Kadınlar dayanışarak birlikte örgütlenerek kendilerini de bu toplumu da koruyacaklardır.

Belediyelerimizi hedef haline getiren, fuhuşu örgütleyen bu haramileri ifşa etmeliyiz

Bu sahte maskeleri, bu yalanları karşısında kamuoyunu uyarıyoruz. Belediyelerimizi hedef haline getiren, fuhuşu örgütleyen bu haramileri ifşa etme, sorgulama durumu ortaya çıkmıştır. Herkesin bu konuda duyarlı olması gerekmektedir. Başka nerelerde bunların örgütlendiği incelenmeli ve kamuoyuna açıklanmalıdır.

Tüm toplumu tecrit altına almaya calışan bir zihniyet ile karşı karşıyayız

Ülkenin temel gündemlerinde biri de açlık grevleri. Sayın Öcalan şahsında somutlaşan, tüm toplumu ruhen, fikren fiziken tecrit altına almaya çalışan bir zihniyet ile karşı karşıyayız. Bu tecrit sistemine karşı 6 aya yakındır Leyla Güven şahsında cezaevlerinde, Hewler'de, Amed'de ve pek çok yerde başlayan açlık grevleri devam ediyor. 

Zamanla yarışmamız gereken bir noktadayız

Bu hukuki, meşru talep tamamiyle karşılanmadığı için 30 Nisan’dan bu yana açlık grevleri ölüm oruçlarına dönüştürüldü. Artık bu açlık grevlerinin bu ülkenin temel gündemi olması gerektiği, zamanla yarışmamız gereken bir noktada olduğumuzu ifade etmek isterim. Tecrit bir insanlık suçudur. Bu suç işlenmeye devam ediliyor. Açlık grevinde olanlar bu suça dikkat çekiyor. Tecridin sonlandırılması talebinde bulunuyor. 

Görüşme olumlu ancak tecridin kalktığı söylenemez

Bildiğiniz gibi 2 Mayıs'ta 8 yılın ardından sonra Sayın Öcalan ile avukatları kısa bir süre de olsa görüşebildi. Elbette bu görüşme oldukça anlamlı ve olumludur. Ama tecridin tümüyle ortadan kalktığını, taleplerin tümüyle yerine getirildiğini söylemek mümkün değildir. 

Ne zaman İmralı'nın kapısı aralansa barış umudu yükseliyor 

Tecridin kalkması Türkiye'nin barışı ve demokrasisi için çok önemlidir. Ne zaman İmralı'nın kapısı aralansa barışın, demokrasinin, özgürlüklerin savunulması için umudun yükseldiğini görüyoruz. Dolayısıyla Sayın Öcalan ile yapılan görüşmede de bir kez daha açığa çıktı ki Sayın Öcalan'ın görüşleri bu ülkenin barışı için son derece önemlidir. Barışta ısrar etmenin, demokraside ısrar etmenin tecrit politikaları ile mücadele etmekle nasıl bağlantılı olduğunu göstermiştir.

Tecrit halkların bir arada yaşama umuduna uygulanıyor

Tecridin kırılmasını talep etmenin Türkiye demokrasisi için ne kadar önemli olduğu, Sayın Öcalan üzerinde uygulanan tecritte neden ısrar edildiği ve neden bu tecridin kaldırılması gerektiği bir tarihsel gerçeklik olarak ortada duruyor. Bizler açısından bu tecrit sadece politik bir lidere uygulanmıyor. Bu ülkenin demokrasisine, barışına, halkların bir arada yaşama umuduna uygulanıyor. 

Milyonlar tecridin Türkiye demokrasisine darbe olduğunu ifade ediyor

Leyla Güven 183 gündür buna dikkat çekiyor. Nasır Yağız 171 gündür bunu anlatmaya çalışıyor. Cezaevlerindeki tutsaklar 146 gündür açlıkla direnerek bunu anlatmaya çalışıyorlar. Diyarbakır'daki vekillerimiz 67 gündür bu gerçekliğe dikkat çekiyorlar. Yine milyonlar 20 yıldır tecrit kalksın derken tam da bu gerçekliği ifade ediyorlar. Tecridin Türkiye demokrasisine darbe olduğunu ifade ediyorlar.

Annelerin barış sesini duymak yerine anneler yerlerde sürükleniyor 

Yine cezaevleri önünde beyaz tülbentleri ile annelerimiz buna dikkat çekmeye çalışıyor. Ama maalesef bu sesi duymak yerine, barış ve demokrasi talebini duymak ve bir an önce adım atmak yerine annelerimiz yerde sürükleniyor. Beyaz tülbent yasaklanmak isteniyor. Annelerin yanında olan, onlarla dayanışan kadın vekillerimiz hedef haline getiriliyor ve şiddette uğruyor. 

Anneler gününde AKP'nin annelere hediye ettiği şey çocuklarının eriyen bedenleri

Bu hafta Anneler Günü haftası. Bu vesile ile bütün annelerin Anneler Gününü kutluyorum. Annelerin gözyaşları ve acıları üzerinden siyaset yapıp iktidarını kurumsallaştıran AKP'nin bugün annelere hediye ettiği şey, çocuklarının eriyen bedenleri, annelerimizin beyaz tülbentleri ile yerlerde sürüklenmesi ve annelere yönelik şiddet olmaktadır. 

Annelere vereceğimiz en büyük hediye barış ve demokrasi

Bu zulüm politikaları karşısında HDP Kadın Meclisi olarak annelere vereceğimiz en büyük hediye barış, demokrasi ve açlık grevindeki çocuklarının sesini yükseltmek, bu mücadeleyi hep birlikte yükseltmek olacaktır.

Beyaz tülbentliler başaracak 

Beyaz tülbentliler bunu başaracak. Bu faşizm karşısında, bu örgütlü kötülük karşısında mutlaka barış, özgürlük ve demokrasiyi getirecekler. Biz de HDP Kadın Meclisi olarak bu vicdan sahibi beyaz tülbentli annelerimizi selamlıyoruz. 

9 Mayıs 2019