Temelli: 31 Mart’ta bu hastalıklı iktidardan kurtulacağız

Eş Genel Başkanımız Sezai Temelli, haftalık grup toplantımızda güncel gelişmeleri değerlendirdi. Temelli, şunları söyledi: 

Bugün burada Karadenizli hemşehrilerimiz var. Lazlar var, Lomlar var, Gürcüler, Çerkesler var. Direnişe, mücadeleye, dayanışmaya hoş geldiniz. İnanıyoruz ki, yan yana omuz omuza vererek Türkiye’deki, bu zulmü bu şiddeti hep birlikte bitireceğiz. Karadenizi ile Kürdistanı ile Trakyasıyla, Egesiyle birlikte bitireceğiz. İşte burada yan yanayız, bu mücadeleye omuz veriyoruz, güç veriyoruz. 

Amed’de salonu ayağa kaldıran gençler, yakında Türkiye ayağa kaldıracak

Pazar günü Amed’de gençlik kongremiz vardı. Kongre öncesi birçok arkadaşımız gözaltına alındı, tutuklandı. Bu gözaltılarla bu kongreyi engellemeye çalıştılar ama her şeye inat gençler Amed’de yan yana geldi, salonu ayağa kaldırdılar. Görülesi bir coşku vardı. Amed’de salonu ayağa kaldıran gençler, çok yakında Türkiye’yi de ayağa kaldıracak. 

Her gün direnişle yatıyoruz, direnişle uyanıyoruz

Bundan korkan iktidar bir paranoya içinde. Her gün, her sabah gözaltılara uyanıyoruz. Dün sabah yine gözaltılarla uyandık. 24. Dönem Kars Milletvekilimiz Mülkiye Birtane, MYK üyemiz Mahfuz Güleryüz olmak üzere birçok arkadaşımız gözaltına alındı, sendikacılar gözaltına alındı. TÜM BELSEN’den SES’ten sendikacılar gözaltına alındı. Bu sabah yine 23 arkadaşımızı gözaltına aldılar. Ama her gün direnişle yatıyor ve direnişle uyanıyoruz. Tek bildikleri hukuksuzluktur. Tek bildikleri çete devleti anlayışıyla ülkeyi yönetmektir. Buna izin vermeyeceğiz. 

AİHM’in Demirtaş kararı bu ülkeye bir hukuk dersidir

Bakın AİHM’in kararı nettir. AİHM’in Demirtaş kararı bu ülkeye bir hukuk dersidir. Bu ülkede hukuku tanımayanlara, bu ülkede hukuk devletini yerle bir edenlere bir derstir. Gecikmiştir. AİHM’in geçmişte almaya cesaret edemediği kararlar vardır. Sayın Öcalan ile ilgili karar ve KHK ihraçları ile ilgili kararlarda, AİHM siyasete esir düşmüştü. Ama ilk defa çok önemli bir karara imza attı. Önemli çünkü sadece hukuki anlamda değil demokrasi anlamında da çok önemli. 

Almış olduğu karar birçok açıdan çok çok büyük öneme işaret ediyor. Demirtaş’ın milletvekili ve eş genel başkanımız olarak Meclis faaliyetlerine katılamamış olması, siyasi faaliyetlere katılamamış olmasından dolayı aldığı ihlal kararı önemli bir karardır. Bu karar, siyaseten tutsak olan, bugün hukuka rağmen mevcut yasalara rağmen siyasi hakları elinden alınıp tutsak edilmiş tüm yoldaşlarımıza emsal olacak bir karardır. 

Demirtaş ve tüm yoldaşlarımız bir an önce özgürlüğüne kavuşmalı 

O yüzden bir an önce Selahattin Demirtaş serbest bırakılmalıdır. Burada da kalmamalıdır. Bu ve benzeri gerekçelerle tutsak edilen tüm yoldaşlarımız özgürlüğüne kavuşmalıdır. 

Siyasi vesayet bütün mahkeme salonlarını esir aldı

Bu karar açıklandığı sırada, belki de o saatlerde Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Saray’daydı. Talimat alıyorlar, yargı talimatla çalışıyor. Hakimler, yargıçlar bu ülkede hukukun gereğini yerine getirmekten uzaklar, acz içindeler. Siyasi vesayet bütün mahkeme salonlarını esir almıştır. Ama bakın, her şeye rağmen bu karar önemli bir fırsattır. Gelin bu kararın gereğini yerine getirin. Gelin yargının üzerindeki bu vesayete son verin. 

Bilin ki o gün, bunun hesabını sizden sorarız

‘Bu kararı tanımıyoruz’ diyenlere inat, ‘bu kararın gereğini yerine getiririz’ diyenlere inat gelin yargıçlar olarak mesleğinizin etiğinden aldığınız güçle, bu kararın gereğini yerini getirin. Eğer getirmezseniz, sadece yoldaşlarımıza kötülük yapmakla kalmayacaksınız, bu ülkenin geleceğine büyük bir kötülük yapacaksınız. Demokrasi mücadelesine, barış mücadelesine kötülük yapacaksınız. Bu kötülüğü yapmaya hakkınız yok. Hesap  sorarız, yakanıza yapışırız. Gün gelir bu ülkeye demokrasi, bağımsız, tarafsız yargı gelir. Bilin ki o gün bunun hesabını sizden sorarız. 

Bugün size fotoğraflar getirdim. Bir cesur kadının, kadınların fotoğraflarını getirdim, Tutsak yoldaşlarımın, DTK Eş Başkanı ve Hakkari Milletvekilimiz Leyla Güven’in fotoğrafını getirdim, bu mücadeledeki yılmaz bir arkadaşımın fotoğrafını getirdim. Asla boyun eğmeyen, baş eğmeyen arkadaşlarımın fotoğrafını getirdim. Buradan onları bir kez daha saygı ile selamlıyorum. 

Leyla Güven 20 gündür tecrit kırılsın diye direniyor

Bugün sevgili Leyla Güven açlık grevinin 20. gününde. Tam 20 gündür açlık grevinde ve Türkiye cezaevlerinde bugün açlık grevi başlıyor. Neden? Çünkü bu ülkede tecrit var, bu tecrit kırılsın buna son verilsin diye... Sayın Öcalan’a uygulanan tecrit, bütün Türkiye'ye uygulanan tecrittir. Sayın Öcalan’a uygulanan tecrit barışa, demokrasiye uygulanan tecrittir. Dolayısıyla açlık grevinde olan yoldaşlarımız, tüm Türkiye’ye, tüm dünyaya çağrı yapıyorlar. Gelin bu tecridi bitirin, Türkiye’de barış ve demokrasinin yolunu açın. Bizim de çağrımız bu yöndedir. Bütün Türkiye halkları geçmişte olduğu gibi bugün de bu mücadeleye destek verecektir. Duyarsız kalmayacaktır ve inanıyoruz ki, bu tecrit en kısa zamanda sonlanacaktır. 

Değerli Leyla Güven’in bize yolladığı bir mesaj var onu size aktarmak istiyorum: 

Amed zindanının direniş ruhuyla hepinizi saygıyla selamlıyorum. 

İnsanlığın doğuşuna beşiklik etmiş bu kadim topraklarda tüm kimliklerin ve inançların özgürce yaşayabileceği bir sistemin inşasının mümkün olduğunu biliyoruz. Mevcut iktidarcı sistemlerin sadece kendi sahiplerine hizmet ettiğini biliyoruz. Savaş ve yıkımla ayakta duran bir sistem dolayısıyla bütün hesaplar ve çıkar ilişkileri bu dengeler gözetilerek sürmektedir. Savaşsız ve sömürüsüz bir dünyada yaşamak için daha çok mücadeleyi ve bu temelde direnmeyi esas almalıyız. 

Hakikat arayışçısı olarak İmralı tecridine karşı çıkıyorum

Mevcut kaos ve krizin bir nedeni de çözümsüz bırakılan Kürt sorunudur. Sorunu çözmeye çalışan tarafların da görmezden gelindiğini biliyoruz. Ben Sayın Öcalan’ın Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümü için büyük bir çaba sahibi olduğunu düşünüyorum. Sayın Öcalan’ın çözüm önerileri ve düşünceleri, sadece Kürt sorunu için değil, aynı zamanda Orta Doğu ve dünya halkları için de önemli bir perspektif sunmaktadır. Demokratik Ulus ve Demokratik Konfederal Sistem inşaları haklarımızın özlem duyduğu kalıcı barışın temel taşlarıdır. Sayın Öcalan üzerindeki mutlak tecrit tam da bu hakikati toplumdan gizleme yöntemidir. İnsanlık tarihi benzer örneklerle doludur. Hakikat arayışçıları ve savunucuları bu uğurda nice bedeller ödemişlerdir. Dolayısıyla günümüzdeki benzer uygulamalarda geçmişi aratmayacak kadar bir yoğunluk içindedir. Sayın Öcalan’ın İmralı özel sisteminde ağır tecride maruz bırakılması bu zihniyet dünyasının bir göstergesidir. 

Ben yaşamı uğruna ölecek kadar çok sevenlerin yoldaşıyım

Ben özgür irademle başlattığım açlık grevinin 20. günündeyim. İnsanlık suçu olduğunu düşündüğüm tecrit uygulamasına karşı bir şeyler yapıyor olmanın huzuru içindeyim. Bunun milyonların talebi olduğunun farkındayım. Dışarıda başta Kadın Meclisimiz ve kurumlarımız olmak üzere halkımızın geliştirdiği sahiplenme etkinliklerinin benim için çok değerli ve anlamlı olduğunu belirtmek isterim. Barış Anneleri. Cumartesi Anneleri şahsında bütün annelerin ellerinden öpüyorum. Uğrunda mücadele verdikleri kalıcı barışın bu topraklarda hakim olacağı günlerin yakın olduğunun farkındayım. Ben, yaşamı uğrunda ölecek kadar sevenlerin yoldaşıyım. Bu duygularla hepinizi tekrardan saygıyla selamlıyor, çalışmalarınızda başarılar diliyorum.

Yaşamı uğrunda ölecek kadar seven tüm yoldaşlarımı ben de buradan selamlıyorum. Onların direnişi bizim yolumuzu aydınlatıyor. 

Senin kayyumların ismini siliyor diye biz Tahir Elçi’nin ismini mi unutacağız?

Hep zulüm ve şiddetten bahsediyoruz. Bakın bugün Tahir Elçi’nin katledilmesinin 3’üncü yılı. 3 yıl oldu, hala Tahir Elçi’yi öldürenlerle ilgili bir gelişme yok. Katledenlere dair dosyada delil yok. 3 yıldır hiçbir gelişme yok. Buna karşın ne var? Tahir Elçi’nin adının unutturulma çabası var. Van Çatak’ta Tahir Elçi’nin isminin verildiği parkın ismi değiştiriliyor. Senin kayyumların bunu yapıyor diye Tahir Elçi’nin ismini mi unutacağız? Biz bu barış mücadelesini veren yoldaşlarımızı unutacak mıyız? Hepsinin ismini kalplerimize kazıdık. 31 Mart’tan sonra o parklara yoldaşlarımızın adını hep birlikte vereceğiz. 

Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde kadına şiddet uygulandı

Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü nedeniyle dünyada olmayacak bir şey oldu. Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü'nde kadına şiddet uygulandı. Taksim’de kadın arkadaşlarımıza polis müdahale etti, saldırdı, biber gazı sıktı. Bunun üzerine İçişleri Bakanlığındaki o vazifeli çıkmış diyor ki; ‘illa polise saldıracaklar.’ Bütün görüntüler ortada. Polis kadınlara saldırmış, bu çıkmış diyor ki ‘illa polise saldıracaklar.’ İşte karşı karşıya olduğumuz zihniyet bu. Bu İçişlerindeki zat Tahir Elçi’nin katillerini bulmak, Şenyaşar ailesinin faillerini bulmak yerine ülkeyi terörize etmeye devam ediyor. Çünkü ellerinde bir TMK var ve bununla hareketle her yeri terörize etmeye herkesi potansiyel olarak terörist olarak görmeye devam ediyorlar. Nerede hak iddia etmeye kalksanız karşınızda bu zihniyeti görüyorsunuz. 

Türkiye’de her gün şiddet uygulanıyor, Cumhurbaşkanı Fransa’daki şiddeti kınıyor

Bu böyle de Cumhurbaşkanı bundan farklı mı? Fransa’daki şiddeti kınayan bir Cumhurbaşkanı var. Fransa’da insanların direnişine polis şiddet uygulamış, bunu kınıyor ama Türkiye’de her gün her saat uygulanan şiddeti görmüyor.

Bunun eşitliğe bakışı sadece kaba güç üzerinden 

Cumhurbaşkanı tam da bugünlerde kadın erkek eşitliği üzerine konuşmaya başlıyor. ‘Kadınlar ile erkekler 150 metre birlikte koşamaz’ diyor. Yıllardır olimpiyatlar yapılıyor, zaten ayrı ayrı koşuyorlar. Bunun topluma bakışı, kadın eşitliğine bakışı böyle. Yani sadece ve sadece kaba güç üzerinden insanları tartan bir zihniyet. Toplumsal cinsiyetmiş, kadın erkek eşitliğiymiş, eşitlikçi bir toplum anlayışıymış, bunlarda yok. 

Biraz önce belediye başkanlarını açıkladılar. Listede bir tane kadın görmedik. 16 yıldır iktidardalar. 16 yıl boyunca ancak yüzde 18’e ulaşabilmişler kadın temsilinde. 49 il 558 ilçeyi yönetmişler sadece 7 kadın belediye başkanı var. Oran yüzde 1. Bu zihniyetin kadınla erkeği kıyaslaması ancak 100 metre yarışı ile olur. 

Leyla Güven’in belediye başkanı olduğunda yaptıklarına bakın

Bu zihniyet arkadaşlarımızı içeride tutan zihniyettir. Belediye eşbaşkanlarımızı içeride tutan zihniyettir. Bakın içeride tutulan arkadaşlarımıza. Leyla Güven, 2004’te Küçükdikili Belediyesinde belediye başkanı olduğunda toplu sözleşmeye bakın hangi maddeleri koyuyor; ‘Eşine şiddet uygulayan personelin maaşları kadına verilir’ diyor. ‘Kız çocuğunu okula göndermeyen personelin erkek çocuğuna verilen yardım kesilir.’ İşte Leyla Güven işte 100 metre koşu. İşte özgürlükçü mücadele, işte ceberut anlayış. Tüm halklarımız bunun farkında. Bu farkındalıkla şimdi 31 Mart’a gidiyoruz. 

Karadeniz de farkında o yüzden buradayız, yan yanayız. Hoş geldiniz. Sözlerimi müziği ile direnen Kazım Koyuncu’yu anarak sürdürmek istiyorum. Hiç unutmadık müziklerini hala bize güç katıyor, direnişimizi güçlendiriyor. 

Karadeniz’in talihsizliği: Erdoğan Rizeli, Soylu Trabzonlu olması

Son yıllarda Karadeniz denilince bir ırkçılık, bir şovenizm anlayışının öne çıkarıldığını görüyoruz. Karadeniz bu değil. Karadeniz’i böyle değerlendirmek, Karadeniz halklarına büyük haksızlık olur. Bu haksızlığı yapmayacağız. Bu haksızlığı yapanlardan hesap soracağız. Bir tanesi Trabzon Milletvekili, İçişleri Bakanı’nın Karadeniz’e yaptığı zulüm ortada. Diğeri de Rize’den. İki talihsizlik bir arada, hani biri olsaydı neyse. Biri Rize’den biri Trabzon’dan. Karadenizlilerin dediği gibi talihsizlik nerede saklı biliyor musunuz? Fındık kadar aklı olanlar iktidarda meselenin özü bu. O fındık kadar akıldan bir de kurt çıkıyor, kurda teslim olmuş bunlar.

Karadeniz devrimci dayanışmayla anılmalı

Daha önce söyledik; bu akıldan kurt çıkarsa Osmaniye’den öteye gidemezsiniz dedik. Gidemiyorlar. Gidemedikleri için de adayları hep kayyum, hep bürokrat. Gidemezler öyle bir yüzleri yok. Madem Osmaniye’den öteye gidemiyorlar haydi Karadeniz’e de gelemesinler bunlar. Niye Karadeniz’i bunlarla anıyoruz ki. Karadeniz devrimci dayanışmayla anılmalı. Mahir Çayanlarla Cihan Alptekinlerle anılmalı. Karadeniz hayvan ve insan sevgisi ile nam salmış, HES’lere karşı mücadele eden kadınlarla anılmalı. Karadeniz, Kürt halkının özgürlük mücadelesinde en önde koşan Kemal Pirlerle. Haki Karerlerle anılmalı. Karadeniz Terzi Fikri ile, Fatsa ile, Hopa ile anılmalı. IŞİD’e karşı 60 yaşında olmasına rağmen gidip savaşan Sinoplu Rıfat Amca ile anılmalı. Bu iktidara karşı direnirken, atılan gaz bombası sonucu öldürülen Metin Lokumcu ile anılmalıdır. Devletin bekası diye halka zulmedenlere karşı ‘kimdir devlet’ diyen Havva Ana ile anılmalı. Bu zulmü, bu direniş yıkacak işte. Karadeniz isyanda, tüm Türkiye isyanda, bu zulme ve şiddete karşı. 

Karadeniz iktisadi şiddet altında 

Bugün uğradığı zulümle Karadeniz ciddi bir şiddet altında. Özellikle de iktisadi şiddet altında. 

Bakın Karadeniz deyince; çaydır, fındıktır, hamsidir. Balıkçılığın geldiği hale bakın. Hamsi neredeyse Karadeniz’de tükenecek. Balıkçılığın geldiği içinden çıkılmaz durum balıkçılıkla geçinen tüm aileleri perişan etti. Çay üreticileri, fındık üreticileri, fındık ki dünya fındık üretiminin yüzde 80’ine denk geliyor Karadeniz’deki üretim. Fındık üreten aileler yoksullaşıyor. FİSKOBİRLİK’e devlet desteği kesildi. Devletin desteği nereye gidiyor peki? Bize küfreden müteahhide gidiyor. O yüzden fındık üreticileri gereken cevabı 31 Mart’ta verecek. Aynı şey Çaykur için geçerli. Özelleştirmeleri gördük de Çaykur’daki gibisini hiç görmemiştik. Çaykur da satış kısmını özelleştiriyorlar. Tümünü değil, nerede karlı bir alan var, onun üzerinden rant alanı yaratmaya çalışıyorlar. 215 bin ailenin geçimini böylece yok ediyorlar. Tıpkı şeker pancarı üreticilerine yaptıkları gibi. Bunlar üreticiye, çiftçiye, emekçiye düşman. 

50 yıllık işletmeyi kapattığı gün kendisine 44 lüks araba aldı 

Bakın Tonya’da süt üreticilerinin durumuna. 50 yaşında olan bir işletmeyi kapatıyorlar. Belki de dünyanın en iyi en kaliteli tereyağının üretildiği bir yer. Süt üreticileri sütlerini buraya getiriyor ve geçimini bununla sağlıyorlar. Kapatıyorlar, nedeni belli değil. Bu işletmenin kapatıldığı gün Cumhurbaşkanı 44 tane araba alıyor. Aldığı arabalardan bir tanesinin değeri bu işletmenin 1 yıllık cirosundan fazla. İşte bu şiddettir, işte bu sömürüdür. Üretici mağdurdur, Saray refah içindedir. Bir değil 44 araç aldığı gün bu üreticilerin hakkı gasp edilir. 

1700 HES yapacaklar, karşı çıkanlara da 228 cezaevi 

Sadece üretim, ekoloji olarak baktığınızda bütün Karadeniz’in yıkım altında olduğunu görürsünüz. Nasıl ki Dersim’in ormanlarını yakıyorlar, Karadeniz’in de ormanlarını kesiyorlar. Karadeniz’de büyük bir katliam ve doğa talanı var. Bütün o doğal güzelliklere saldırıyorlar. 2023 yılına kadar 1700 tane HES yapacaklarmış. Bunun yanında bir şey daha yapıyorlar. HES’lere karşı çıkanlar için de 228 cezaevi yapıyorlar. Doğa talanı ve HES’lere karşı çıkanları bu zulüm ile cezaevine tıkmaya çalışıyorlar. Geçenlerde bir milletvekili kalktı, cezaevleri için ‘bacasız fabrika’ dedi. Cezaevleri üzerinden yeni bir emek sömürüsü planlıyorlar. 

Doğayı savunmak, talana son vermek zorundayız

98’den beri ekoloji mücadelesi Karadeniz’de sürüyor. Türkiye’nin her yerinde sürüyor. Bugün Okluk’ta da sürüyor. Okluk Koyu bir doğa harikası. Cumhurbaşkanı’nın yazlık sarayı için ağaçları katletmiş, hektarlarca ormanı kesmişler. Karadeniz’deki zulmün aynısını Okluk Koyu'nda da Trakya’da da görüyorsunuz. Bütün Trakya bir ölüm coğrafyası olmuş. Termik santrali ile her türlü kirliliği ile işte Ergene çayı ortada. Bütün doğayı talan eden, emeği sömüren bu iktidara karşı doğayı savunmak, talana son vermek zorundayız. 

HDP Türkiye halklarının partisidir

Bu mücadelenin her yerindeyiz, en önündeyiz. Nerede talan varsa sömürü varsa kadına yönelik şiddet varsa halklarımıza karşı zulüm varsa orada halklarla birlikte HDP vardır ve mücadelenin en önündedir. Cerattepe’de HDP vardır. Cerattepe’deki bütün yoldaşlarımızla omuz omuza o madenin doğadaki tahribatına karşı mücadelemiz sürüyor. Türkiye’nin her yerinde bu mücadeleyi Türkiye halkları, emekçileri ile veriyoruz. Ama bazı internet sitelerine, bazı gazetelere bakıyorsunuz diyorlar ki; HDP Türkiye partisi olmaktan uzaklaşıyor. Biz değiliz de kim Türkiye partisi. Ya sen coğrafyayı bilmiyorsun, o derse girmedin ya da evinden dışarı çıkmadın. 

Türkiye’nin her yerindeyiz yegane Türkiye partisiyiz, bunu herkes böyle bilsin. Türkiye halklarının partisiyiz. Bu demokratik mücadelenin içindeyiz. Demokratik Cumhuriyeti var edene kadar da bunu sürdüreceğiz. Osmaniye’den öteye geçemeyenler, Hakkari’de, Şırnak’ta bir milletvekilimizi çalmak için ordunun yarısını Hakkari’ye, Şırnak’a gönderenler mi Türkiye partisi? HDP Türkiye partisi değilmiş, hadi oradan!

Karadeniz’deki zulmün bir diğer adı da yoksulluk. Kürt illerinden sonra en yoksul illerin başında Karadeniz illeri geliyor. İşsizlik had safhada, yoksulluk had safhada. Göç ediyorlar da iş bulabiliyorlar mı? Hayır. İş bulsalar geçinecek kadar ücret alabiliyorlar mı? Hayır. İşte asgari ücret ortada. 1608 TL olan asgari ücret 1800 mi olsun 2 bin mi olsun diye tartışıyorlar. Hala bu sömürüyü derinleştirmeye çalışıyorlar. 

HDP’li bulamazlarsa soğanları gözaltına alıyorlar

Bunlara cevabımızı 7 Haziran’da, 1 Kasım’da, 24 Haziran’da olduğu gibi en güçlü şekilde vereceğiz. Bunu başaracağız, birlikte başaracağız, omuz omuza başaracağız. Bundan ders almamışlar. Kampanyalarını yine HDP karşıtlığı üzerinden sürdürüyorlar. HDP’li bulamazlarsa etrafta soğanları gözaltına alıyorlar. "Soğanları terör örgütü kurmaya çalışırken ele geçirdik." diye manşet atabilirler. 

Aday bulmakta zorlanıyorlar kayyumları, bürokratları aday gösteriyorlar 

Hastalıklı bir durumla karşı karşıyayız. Artık bu iktidar hastalıklıdır. Bu hastalıktan bu ülkeyi kurtarmak zorundayız. Biz yerel yönetimlere talip olurken, sadece belediyeleri kazanmak için talip olmuyoruz. Yerel demokrasi için yerinden yönetim için talip oluyoruz. Geçmişten gelen deneyimlerimizi geleceğe taşımak için talip oluyoruz. Bugün belediye başkan adayı bulmakta zorlanıyorlar. Diyarbakır’a kayyumu aday olarak gösterdiler, Ankara’ya Kayseri eski belediye başkanını aday olarak gösteriyorlar. Bu kürsüde sormuştum 26 sayfalık yolsuzluk dosyan nerede? Madem aday oldun şimdi çık göster o dosyada neler yazıyor. İzmir’e ekonomiyi perişan etmiş, cinsiyetçi dili olan bir adayı, Zeybekçi’yi gösteriyorlar. 

Halkların, emekçilerin, kadınlarını adaylarını göstereceğiz

Biz de tüm bunlara karşı halkların, emekçilerin, kadınlarını adaylarını göstereceğiz. Hep birlikte sadece kayyumları değil Türkiye’nin her yerinde bu iktidarı ve anlayışını faşizmin çöplüğüne süpürüp atacağız. 

Süpürgeleri hazırlayın 

Şimdi süpürgeleri hazırlama zamanı. Temizlik başlıyor. Türkiye’yi bunlardan kurtaracağız. Önce yerel yönetimlerde iktidara geleceğiz, sonra da eşit yurttaşlık temelinde Demokratik Cumhuriyeti var edecek, bir dönüşümü hep birlikte başlatacağız. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın. Karadenizli hemşerilerim bunları yapmak için 4 ayımız var. 4 ay boyunca 7 gün 24 saat çalışacağız. Halkımızın rehberliğinde her evde her sokakta her mahallede olacağız ve halkın sesini hep birlikte yükselteceğiz. 

Yerellerde başarırsak demokrasinin de barışın da yolu açılacaktır

Evet, bize karşı zulüm olacak, baskı olacak. Bizi görünmez kılmaya çalışacaklar. Her türlü hile ve şaibeyle sandık tezgahlarını karşımıza getirecekler. Ama tüm bunlara rağmen nasıl ki 24 Haziran’da barajları yıktık şimdi de 31 Mart’ta tüm yerellerde halkın iktidarını hep birlikte var edeceğiz. Türkiye’nin her yerinde halkın iradesine saygı göstereceğiz. Bugün için önceliğimiz bu faşist zihniyetten kurtulmaktır. O yüzden halkın iradesi yönünde güçlü ittifakları hayata geçireceğiz. Yerellerde bir kez bunu başarırsak, demokrasinin de barışın da yolu açılacaktır. 

Şimdi aday başvuruları başladı. Herkese buradan çağrı yapıyorum, kadınlara, gençlere, emekçilere; gelin aday adayı olun, gelin hep birlikte bu mücadeleye katılın. Aday adayı olmak bu mücadeleye omuz vermektir. Gelin birlikte olalım, gelin hep birlikte bu gücü sandıklara taşıyalım. Şimdi mücadele zamanıdır. 

Facebook, Instagram, Twitter güzel ama sokak daha güzel

Türkiye’de 12 milyon sosyal medya kullanıcısı varmış. Onlara çağrı yapıyorum.  Evet, Facebook, Instagram, Twitter güzeldir ama güzel kardeşim sokak daha güzeldir. Haydi şimdi sokağa. Bütün il ilçe binalarımız açık. Sandık görevlisi olun, müşahit olun, seçim çalışmalarına katılın. Sandıklara hep birlikte sahip çıkalım. Bu çalışmayı hep birlikte omuz omuza yapalım. Bu çağrımızı tüm kadınlara, gençlere yapıyorum. Şimdi çalışma zamanıdır, bu iktidardan kurtulma zamanıdır. Tüm arkadaşlarımıza başarılar diliyorum, inanıyorum ki 4 ay sonra daha özgür bir ülkeye uyanacağız ve tutsak olan arkadaşlarımıza kavuşacağız. 

27 Kasım 2018