
Eş Genel Başkanımız Sezai Temelli, Van İl Kongremizde gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Temelli, şu ifadeleri kullandı:
Bu mücadeleyi verenler ne olursa olsun boyun eğmedi, diz çökmedi. Bu da onlara dert oldu. Bu dertleriyle en kısa zamanda çekip gidecekler. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın. İnanıyorum ki bütün yoldaşlarımız en kısa zamanda özgürlüğüne kavuşacak. Biz, onlarla buluşup bu mücadeleyi güçlü bir şekilde amacına ulaştıracağız.
Türkiye kabustan çıksın diye kapılarınızı çalan Kürt halkı
Bugün Türkiye büyük bir kabusta. Türkiye bu kabustan çıksın diye kapılarınızı çalan biziz. Uyan Türkiye uyan, bu karanlığı parçala. Bu kabusa son ver. Kapılarınızı çalan Kürt halkıdır, özgürlük mücadelesi verenlerdir, HDP’dir. Uyanın artık uyanın, bu faşizme son verin.
Fikirler tecride sığmaz
Bugün Türkiye bir kabusta. Bir tecrit kabusunda. Tecritle ülkeyi yönetmek isteyenler, tecritle İmralı’nın sesini kısmak isteyenler tam 5 yıldır bu ülkeye bu kabusu yaşatıyor. Ne hukuk kaldı ne hukuk devleti. Hatta devlet bile kalmadı. Her yerde zorbalık, her yerde barbarlık. 2013-2015 arasında Türkiye bu kabustan uyanmıştı, umuda uyanmıştı, bir çözümün mümkün olabileceğine inanmıştı ama mutlak tecritle beraber yine karanlığa gömüldü. Gelin bu kabustan uyanın, gelin tecridi kırın. Fikirler tecride sığar mı? Sayın Öcalan'ın fikirleri hala her yere ulaşmaya devam ediyor, devam edecek. Çünkü bu ülkeye bu karanlığı yaşatanlar, bu zorbalığı dayatanlar hiçbir soruna çözüm üretemedi.
Kürt meselesinde ortaya çıkan her çözüm önerisinin üzerine topla, tüfekle gidiyorsunuz
Kürt meselesine bırakın çözüm üretmeyi, Kürt meselesini daha da çözülmez, içinden çıkılmaz bir hale getirdiniz. Sayın Öcalan demişti, "Çözemezseniz Kürt meselesi küreselleşir". Öyle de oldu. Şimdi bu küresel meselenin çözümünde siz katkı sağlamak yerine, ortaya çıkan her çözüm önerisinin üzerine topla, tüfekle, savaş çığırtkanlığıyla, ayrımcılıkla ve nefretle gidiyorsunuz. İşte diyoruz ki bu mutlak tecrit bitmeli, Sayın Öcalan avukatlarıyla görüşmeli. Hatta görüşmek isteyen herkesle görüşmeli. Bir çözüm mümkünse bunun yolu İmralı'dan geçiyor, Washington'dan Moskova'dan değil. Hala bunu anlamıyor, kalın kafalarınızla hala Türkiye'ye bu ıstırabı bu zulmü yaşatmaya devam ediyorsunuz. Sadece Türkiye’yi mi? Bütün Orta Doğu’yu istikrarsızlaştırdınız. Tüm Orta Doğu’yu zulme boğdunuz. Suriye meselesi bu hale gelmişse bunun müsebbibi sizsiniz.
Demografik hezeyanlarla bir uluslararası suça imza atıyorsun
Yeni Osmanlıcılık, alt emperyalist hayaller, Suriye’yi pazara çevirme sevdaları, inşaat sektörünü kurtarma maceraları... Oralara köy yapacaklarmış, inşaat yapacaklarmış; buradaki 4 milyon mülteciyi oraya götüreceklermiş. Kimin yurdunu parselliyorsun? Senin hiçbir şeye saygın kalmamış, nüfus politikasıyla, demografik hezeyanlarla, hayallerle bir uluslararası suça imza atıyorsun.
Bu son savaş onların iktidarının sonunu getirecek
Cenevre Sözleşmesi’nden de haberin yok. Kürtleri yerinden, yurdundan ederek aklınca mülteci sorununa çözüm üretiyor. Ürettiğiniz çözüm değildir, ürettiğiniz aslında çözümsüzlüktür.
Çünkü sizler, bu iktidar, bu Erdoğan rejimi, AKP-MHP bloğu, bu faşist ittifak çözüm üretemez. Tam tersine zulüm üretir, şiddet üretir, savaş üretir. Savaşla, savaş politikalarıyla bugün ayakta durmaya çalışıyor. Ayakta durabilecek mi? Hayır. Bu son savaş onların da sonunu, bu iktidarın sonunu getirecek, bundan kimsenin kuşkusu olmasın.
Siyasi çözüme yanaşmıyor çünkü biliyor ki siyasi çözüm bu iktidarın sonu
Bakın bugün debeleniyorlar. 9 Ekim'de başlattıkları savaştan bir başarı öyküsü çıkarmaya çalışıyorlar. Ortada bir başarı falan yok, başarısızlık var ama ondan öte ortada çok ciddi bir yıkım, zalimlik, bir suç var. Bizler, özgürlüğü, demokrasiyi, barışı savunanlar, savaşa karşı çıkanlar; Türkiye’de de Suriye’de de Orta Doğu'da da barışı istiyoruz. Her yerde onurlu bir barışın hayata geçmesini istiyoruz. Her yerde demokrasi istiyoruz. O yüzden de diyoruz ki militarist çözümlerle değil, siyasi çözümlerle yol almak gerekir. Ama bugünkü iktidar hiçbir siyasi çözüme yanaşmıyor. Neden? Çünkü biliyor ki siyasi çözüm, bu iktidarın sonudur. Ayakta durabilmesinin yolu savaştır. Siyasi çözüme, demokratik çözüme sırtını dönerek adeta zulmüyle her yeri gasp etmeye, ele geçirmeye çalışıyor. Bu mümkün değil. Mümkün olmadığını da en kısa zamanda öğrendiler. Buradan tüm Türkiye’ye sesleniyorum. Bu iktidar en kısa zamanda gidecek, giderken kayyımlarını da alıp gidecek.
Rojava'daki demokrasi vahasını kurutmayın
Savaşın bir çözüm getirmeyeceğini, tam tersine savaşın aslında bölgeyi çok daha büyük bir felakete sürükleyeceğini defalarca dile getirdik. Bu savaşa karşı çıkmak, aslında hepimizin en önemli sorumluluğudur dedik. Bütün Türkiye’ye seslendik. Kimse sesimizi duymak istemedi. Meclise bir kez daha tezkere geldi, o tezkere Meclis'ten çıktı. Dedik ki, 'Buna ortak olmayın, bu iktidarın dayatmalarına boyun eğmeyin. Meclis'te dik durun, halkın iradesine sahip çıkın, tezkereye onay vermeyin, tezkereci olmayın. İktidarın arkasına boncuk gibi dizilmeyin, halkın iradesini savunun, halkların özgürlüğünü, barışını savunun. Çünkü bugün Kuzey ve Doğu Suriye'de, Rojava’da barış vardır, istikrar vardır, çözüm vardır, bir arada yaşama iradesi vardır. Kürdüyle, Türkmeniyle, Arabıyla, Süryanisiyle, Ermenisiyle orada bir demokrasi vahası vardır. Bu vahayı kurutmayın, bu vahadan bu demokrasi vahasından öğrenecekleriniz var. Orayı yaşatmak için çaba gösterin. Bu hem Suriye’de siyasi çözümün önünü açar hem Orta Doğu’ya barış getirir hem de Türkiye’de demokratik çözüme katkı sağlar’.
Biz bunları söyledikçe sabahtan akşama kadar HDP’yi suçladılar, HDP’ye saldırdılar. O Saray'ın maaşlı gazetecileriyle her akşam televizyonda HDP'ye küfrettiler, hakaret ettiler. Haritalar koydular, Suriye’nin haritasını değiştirmek için akla hayale gelmeyecek senaryoları halka anlattılar. İkna etmeye çalıştıkları bu halk, onlara en güzel yanıtı çok yakında verecek. Kimse bu savaşı istemiyor, kimse ne Suriye’de ne Türkiye’de savaş istiyor. Herkes onurlu bir barışı demokratik çözümü arıyor. Bunun yolunun nereden geçtiğini çok iyi biliyoruz. İşte o yüzden de her yerde savaşa karşı mücadelemizi yükseltmeliyiz.
Artık bütün dünya biliyor ki Kürtler olmadan çözüm olmaz
Bugün kimse karamsarlığa kapılmasın. Rojava'da yaşananlara dönüp baktığımızda, başarı öyküsü olarak anlatılanlara baktığımızda, bir askeri müdahaleyle bir işgal girişimiyle bir savaşla, 8-9 günlük kötü bir hafta yaşadık. Ama artık bütün dünya şunu biliyor ki Kürtlersiz çözüm olmaz. Eğer bir çözüm olacaksa artık Kürtler ile olacak. Bunu artık Esad rejimi de biliyor. Artık eskiden olduğu gibi Baasçı bir anlayışla Suriye'nin yönetilemeyeceğini Esad da biliyor. Bugün bunu artık Rusya da Amerika da Avrupa da biliyor.
HDP olarak tüm dünyada siyasi çözüm için çaba harcayacağız
8-9 günlük bir bedel ödenmiştir ama karşılığında orta ve uzun vadede çok önemli bir kazanım elde edilmiştir. Dolayısıyla şimdi bu kazanıma sahip çıkmak, siyasi çözümü güçlendirmek ve siyasi çözüm yoluyla Suriye anayasasının yapılmasına katkı sunmak önemlidir. HDP’ye düşen görev budur. Nerede bir siyasi çözüm varsa onu güçlendirmek için çaba göstereceğiz. Hem Türkiye'de hem dünyanın her yerinde biz bugün için özellikle tükenmiş olan Türkiye diplomasisini, artık aklını yitirmiş olan dış politikasını bir kenara bırakıp halklar olarak, HDP olarak tüm dünyada siyasi çözüm için çaba harcayacağız. Bu çözüm sürecine güç katacağız.
Çıkışın yolu Kürtlerle barışmaktan geçiyor
Rasyonel diplomasiden kopmuş bir dış politikayla Türkiye’nin nereye savrulduğunu, sürüklendiğini hep birlikte izledik. Evet, buradan çıkışın yolu Kürtler ile barışmaktan geçiyor. Çıkışın yolu Kürtler ile beraber siyaset yapmaktan geçiyor. Buradan çıkışın yolu, demokratik cumhuriyetten geçiyor. Bu yüzden de Türkiye’de demokratik cumhuriyet için, çoğulcu laik bir cumhuriyet için çaba göstereceğiz, mücadele edeceğiz.
Kürt düşmanlığına son verme zamanı geldi
HDP olarak bugün çok yakında 96. yılı kutlanacak olan Cumhuriyet'e dönüp baktığımızda 96 yıl boyunca tekrarlanan ve tekrarlandıkça ülkeyi boğan bir anlayış var. Nedir o, Kürt düşmanlığı. Şimdi buna son verme zamanı gelmiştir. En başa dönme zamanı gelmiştir. 1920'ye, o ilk meclise, o ilk meclisin hukukuna dönme zamanı gelmiştir. O Meclis’te Kürdistan vekilleri vardı, hem de 72 tane. Lazistan vekilleri vardı. Çoğulculuk vardı. Bir arada yaşama iradesi vardı. Ve o Meclis'in var etmiş olduğu 1921 Anayasası vardı. Şimdi dönüp bunlara bakıp, bunları bugünün koşullarında yerel demokrasi ekseninde, çoğulcu bir anlayışla yeniden ele alıp hayata geçirme zamanı.
Demokratik çözüm ve demokratik anayasa için mücadele ve müzakere edeceğiz
İşte HDP’nin demokratik çözüm olarak önüne koyduğu hedefe ulaşmasının yolu demokratik bir anayasayı hayata geçirmekten geçiyor. Bunun için de herkesle müzakere edeceğiz. Faşizme karşı mücadele ederken geleceği hep birlikte kuracağız. Nasıl ki Suriye’de siyasi çözüm için mücadele ediyorsak, Türkiye'de de demokratik çözüm için, demokratik anayasa için mücadele edeceğiz, müzakere edeceğiz.
Bu iktidar Kürtleri asimile ederek ayakta durabileceğini sanıyor
Bu faşist iktidarın, bu rejimin Türkiye'yi tüketmesine, Kürt düşmanlığı ile yol almasına izin vermeyeceğiz. Buna 'dur' diyeceğiz, bu faşist iktidarı yıkacağız, Türkiyeyi demokratikleştireceğiz. Bunu bildikleri için saldırıyorlar, bunu bildikleri için sabah akşam HDP’ye saldırıyor, işte bu yüzden kayyım atıyorlar. Bunlar kayyımcıdır. Bu rejim kayyım rejimidir. Kayyım rejimi aslında tükenmiş bir siyasettir. Acze düşmüş bir iktidardır. Bir yönetememe halidir, yönetemiyor. Yönetemediği için de kayyım atıyor. Evet, çünkü farklılıklara tahammülü yok. Çünkü bu farklılıklarla yol alabilecek aslında bir siyaseti de yok. Bu toprakları bilmiyor. Bu toprakların kadim haklarını bilmiyor. Bu toprakların tarihini kültürünü bilmiyor. Kürtleri yok sayarak, asimile ederek, onların haklarını yok sayarak ayata durabileceğini sanıyor.
Kürt halkını yalnız bırakmayın
Ben bütün Türkiye halklarına sesleniyorum, Türklere sesleniyorum, bu topraklarda yaşayan 72 millete sesleniyorum: Kürtlerin haklarına yönelik bu saldırı sizin de halklarınıza yöneliktir. O yüzden Kürt halkını yalnız bırakmayın. Onun hak mücadelesinin yanında yerinizi alın, bütün halkların mücadelesi için yan yana durun.
Öyle arsız ki doymak bilmiyor
Bu tekçi anlayış, bu ceberut iktidar aslında size de saldırıyor. İşçiye saldırıyor, kadına saldırıyor emekçiye, köylüye, esnafa saldırıyor, bütün hakları yıkmak istiyor. Çünkü doymuyor. Öyle arsız ki doymak bilmiyor. Her şeyi tüketmek istiyor ve bunu yaparken de kendisine Kürt düşmanlığı ile bir kılıf hazırlamak istiyor.
Kayyımlara sessiz kalanlar seçme hakkından, vatandaşlıktan vazgeçmiştir
Kürtler, tüm halkların mücadelesine öncülük yapan bu onurlu halk, bu zulme dün nasıl boyun eğmediyse bugün de boyun eğmeyecek. Diz çökmeyecek. Bu mücadeleyi vermeye devam edecek. O yüzden de diyoruz ki bu mücadele önemlidir. Kayyımlara karşı çıkmak önemlidir. Bugün kayyımlara karşı çıkmıyorsanız aslında sizin bir siyasi iradeniz yoktur. Siyasi iradesi olmayan vatandaş da olamaz yurttaş da olamaz. Bugün kayyımlara sessiz kalanlar seçme hakkından vazgeçmiştir. Vatandaşlıktan vazgeçmiştir. Yani bütün haklarından vazgeçmiştir. Bu kabul edilebilir bir şey değildir. Kayyım Van'a atanmıştır ama Van halkı kabul etmiyor. Kabul edenler sessiz kalanlardır. Sessiz kalmayın kayyımlara karşı çıkın. Bu irade gaspına dur deyin.
Kayyım atıyor çünkü çaresiz, siyasetsiz
Neden kayyım atıyor, çaresiz. Neden kayyım atıyor, çünkü siyasetsiz. Neden kayyım atıyor, çünkü korkuyor. Yönetemeyen bir iktidar olarak korkuyor. Basın açıklamalarından korkuyor. İnsanların düşüncelerini ifade etmelerinden, sosyal medyadan korkuyor. Bu korkusu ile aslında bütün bir tüm ülkeyi cezaevine, açık bir cezaevine çevirmiş durumda. Kayyımlar korkuyor. Çünkü bizler HDP toplumcu belediyecilik anlayışımızla, radikal demokrasi anlayışımızla, halkın kaynaklarını halkla beraber yöneteceğimizi söylemiştik. Ve bunu hayata geçirmek için işe koyulduk. Onlarsa halkın kaynaklarını gasp eden, ranttan beslenen bir anlayışa sahipler. İşte bundan korkuyor ve o yüzden de vesayet rejimini her yere dayatıyorlar.
Türkiye tecrit, savaş ve kayyıma son vermeli
Bugün Türkiye, geleceği konusunda demokrasiden yana, onurlu bir barıştan yana karar verecekse üç şeye son vermeli: Bir tecride son vermeli, iki savaşa son vermeli, üç kayyıma son vermeli. Bu üçüne son vermeden Türkiye'nin atacağı bir adım söz konusu değil. O yüzden sıkışıp kalmışlar.
3 gün Meclis'e gitmedik gene HDP'yi konuşmuşlar
3 gün Meclis'i terk ettik. 3 gün boyunca çalışmalara katılmayacağımızı söyledik. Boykot ettik. Bu boncuk tanelerine dedik "Bir baş başa kalın bakalım ne konuşuyorsunuz". Dönün bakın ne konuşmuşlar? Yine HDP'yi konuşmuşlar. Çünkü konuşacak başka bir şeyleri yok. Çünkü bu halk için, Türkiye için çözüm üretecek bir şey heybelerinde yok. Hepsi aynı kafa. Bunlar tezkereci, bunlar kayyımcı.
Sokakta halkla mücadele edene vekil denir
O denli acze düşmüşler ki milletvekili olduklarını unutmuşlar. Muhalefete sesleniyorum: Siz eğer muhalefetseniz iktidara karşı bu halkın haklarını savunmakla mükellefsiniz. Savundunuz mu, hayır! O yüzden 3 gün boyunca parlamentoya gitmedik. Çalışmalara katılmadık. Parlamentoda HDP dışında kalan milletvekillerinin fotoğrafını halka, topluma gösterdik. Dedik ki, 'Senin sorunlarınla ilgilenmeyen bir meclis, meclis olamaz. Senin sorunlarına çözüm üretmeyen bir meclis, meclis olamaz. Sana sorun yaratan, sana kayyım atayan, seni savaşa sürükleyen, seni tecride mahkum eden bir meclise meclis denmez. O vekillere de vekil denmez.' Vekil işte benim arkadaşlarıma denir. Sokakta halkla bir arada mücadele edene denir.
Meclis kürsüsünü halkın kürsüsü yapacağız
Biz bu kararlı mücadelemizi sürdüreceğiz. Meclis'te bu mücadeleyi vereceğiz. O kürsüyü halkın kürsüsü yapacağız. Tüm halkın; Kürt halkının da Türk halkının da, bu ülkede herkesin hakkını o mecliste savunacağız. Çözüm üreteceğiz. Doğanın hakkını savunacağız. Doğanın talan edilmesine karşı çıkacağız. Emekçilerin sömürülmesine karşı çıkacağız. Onların hakkını savunacağız. Ve biz o kürsüyü kadınların kürsüsü haline çevireceğiz, kadınların hakkını savunacağız. Kadına yönelik şiddete, saldırıya hep birlikte o kürsüde 'dur' diyeceğiz. O kürsüde bir demokrasi mücadelesi vereceğiz. Onurlu bir barış mücadelesi vereceğiz. Türkiye demokratikleşinceye kadar hem o kürsüde hem sokaklarda halkımızla birlikte bu mücadeleyi yükselteceğiz.
Meclis çözüm üretmek zorunda, herkesi Meclis'e çağırıyoruz
Bugün yine Amed'de tüm halkımızla bir araya gelerek bu irademizi tekrar ortaya koyduk. Her gün, her yerde bu mücadelemizi, irademizi ortaya koyacağız. Tüm Türkiye halklarına sesleniyorum, kadınlara sesleniyorum, annelere sesleniyorum; HDP il binası önünde oturan annelere sesleniyorum; bu savaşı siz durduracaksınız. Siz de biliyorsunuz ki çözüm HDP de. O yüzden diyorum ki bütün annelere; Meclis'e gelin. Savaşa hayır diyen, evladını yitirmek istemeyen bu iktidarın savaş politikalarına teslim olmak istemeyen bütün anneleri Meclis'e çağırıyorum. Meclis çözüm üretmek zorundadır, sizin sesinizi duymak, dinlemek zorundadır. Bütün emekçileri, bütün işçileri, işsizleri, sömürülenleri Meclis'e çağırıyorum. Saray için değil sizin için çalışmalıdır o meclis. Eğer çalışmıyorsa o meclis, meclis değildir. Bütün ekoloji mücadelesi verenleri, yurduna, toprağına sahip çıkanları, doğasına sahip çıkanları çağırıyorum. Kazdağlarını peşkeş çekenlere karşı Meclis'e gelin. Meclis çözüm üretme yeridir. Çözüm üretmiyorsa senin meclisin değildir. Biz oradayız. Biz sokaklardayız. Nasıl sokaklarda halkımızla buluşuyorsak Meclis'te de sizinle buluşacağız. HDP'nin kapıları size açıktır. Herkese davetimizdir, gelin birlikte çözüm üretelim ve size sırtını dönenlere karşı da söyleyecek sözünüz olsun.
Kayyıma ses çıkarmayan Van vekiline vekil denmez
Bu Van ilinin AKP’li vekilleri yok mu, var. Onların kentine Kayyım atandığında bunlar çıkıp Meclis'te bir tek kelime etmiş mi, etmemiş. Ona Van vekili denir mi, denmez. Halkın nezdinde ne itibarı vardır artı ne de vekilliği vardır. İşte o yüzden diyoruz ki; herkes Meclis'e, Meclis'te çözümü üretmeye.
Bu kayyımların kaldırılması için o Meclis'teki bütün milletvekilleri görev almalıdır. Ve bizim arkadaşlarımız bir an önce görevlerine iade edilmelidir. Tutuklu tüm arkadaşlarımız özgür kalmalıdır. Bakın yargı reformu yapıyorlar kimseye hayrı yok. Neden? Aman HDP’lilere bir hayrı dokunmasın diye. Bu Meclis bir an önce inisiyatif almalı, ülkeyi TMK denen ıstıraptan, bu çemberden, bu tecritten kurtarmalıdır. Bunu hep birlikte başarabiliriz. Şimdi artık her yer Meclis'tir. Meclis de kapılarını halka, topluma açmalıdır. Bu üç günlük boykotumuzla bunu tüm Türkiye’ye anlattık, bunu yapmayanları da teşhir ettik. Artık bundan kaçamazlar. Ya o kürsüde halk adına duracaklar ya da o utanç içinde yaşamaya devam edecekler.
Seçilmişler kayyıma sessiz kalıyorsa kentlerini Saray yönetiyordur
Bütün seçilmişlere sesleniyorum, sadece milletvekillerine değil, Türkiye’nin her yerinde seçilmiş belediye meclis üyelerine, belediye başkanlarına; kayyımlara sessiz kalıyorsanız bilin ki siz yönetmiyorsunuz. Sizi, kentinizi kayyım yönetiyor, kentinizi saray yönetiyor. "Benim kapımı çalmaz" demeyin. Bilin ki bu ırkçı faşist anlayış herkesin kapısını çalar. Zulmünü her yere taşır. Bu zulme dur demek istiyorsanız şimdi faşizme karşı omuz omuza verme zamanıdır.
İlmek ilmek bütün Türkiye'yi, bütün Orta Doğu'yu örgütlemeliyiz
Bugün burada kongremizi gerçekleştiriyoruz. Bizim kongrelerimiz bir görev değişimi değildir. Bizde eski yönetici yoktur. Bizim kongrelerimiz büyüme, çoğalma, güçlenme, yan yana gelme kongreleridir. Şimdi daha güçlüyüz. Şimdi bir kez daha bu kongremizde irademizi tüm Van'a , tüm Türkiye'ye bir kez daha ifade ettik. İfade etmeye devam edeceğiz. Çok daha güçlü çıkacağız. Mücadelemizi çok daha güçlü şekilde vereceğiz. Hepimize çok önemli sorumluluklar düşüyor. Kongre yapıp yönetim belirlemek sıradan partilerin işi: Biz bir kongre yaptığımızda tüm HDP’liler, tüm halkımız kendisini yeniden görevlendirir, yeniden yetkilendirir.
Şimdi önümüze koymuş olduğumuz görevlerimiz var. Tecridi kırmak dedik, savaşı sonlandırmak dedik, bu kayyımları, iktidarı süpürüp atmak dedik. Bunu yapmanın yolu mahalle mahalle, iş yeri iş yeri örgütlenmekten geçiyor Bu örgütlülükle tüm bu zulme son verebiliriz. Meclisi olmayan mahallemiz, iş yerimiz kalmamalı. Bu meclislerde buluşmalıyız. Yan yana gelmeliyiz. Bütün herkesle yan yana gelmeliyiz. Bütün herkes Türkü ile Kürdü ile kim varsa işçisiyle öğretmeniyle kim varsa yan yana gelmeli, müzakere etmeliyiz. Biz radikal demokrasiyi savunuyoruz. Dolayısıyla en uzlaşılmaz olanın bile konuşabileceği meclisleri var etmeliyiz. Sorunlarımız ortaksa ortak çözümü bulmalıyız. Hep birlikte çok daha güçlü bir örgütlü yaşamı hayata geçirmeliyiz. Ve bu sayede mahallemizden, iş yerimizden başlayarak ilmek ilmek bütün Türkiye'yi, bütün Orta Doğu'yu örgütlemeliyiz. İşte o zaman özgür olacağız, işte o zaman onurlu bir barışa kavuşacağız. Zulüm nereden gelirse gelsin onun karşısına bütün cesaretimizle, bütün gücümüzle dikilmeye devam edeceğiz.
25 Ekim 2019