Temelli: HDP olmadan 31 Mart olmazdı, HDP’siz gelecek de olmaz

Eş Genel Başkanımız Sezai Temelli, haftalık grup toplantısında güncel gelişmeleri değerlendirdi. YSK’nin mazbatalarını iptal ettiği KHK’li seçilmişlerin de katıldığı toplantıda Temelli, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın açıklaması ve YSK’nin aldığı kararlara değinerek, şöyle konuştu:

Geride bıraktığımız hafta içinde 1 Mayıs alanlarındaydık. Emekçiler, kadınlar, halklar yan yana geldi, beyaz tülbentleri ile orada olan annelerle bir araya geldiler. Bu buluşma kıymetli ve önemlidir. 

Geçtiğimiz hafta, 4 Mayıs 1937’de alınan Dêrsim kararının yıl dönümünde Dêrsim’i andık. Dêrsim Katliamı’nın 82’nci yılında acımız hala dinmedi. 

HDP, Denizlerin eşitlik bayrağını taşımaya devam ediyor

Dün 6 Mayıs, Deniz'in, Hüseyin’in, Yusuf’un idam edilişinin 47’nci yıl dönümüydü. HDP; Denizlerin, Hüseyinlerin ve Yusufların adalet ve eşitlik bayrağını taşımaya devam ediyor. Hukuksuzluk sürüyor. 82 yıldır sürüyor, 47 yıldır sürüyor. 4 yıldır sürüyor. Bu ülkede hukuksuzluk sürüyor. 

Füsun Üstel barış istedi diye cezaevine uğurlanıyor

Evet Füsun Üstel hocamız “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisini imzaladığı için 1 yıl 3 ay ceza aldı ve bugün cezaevine uğurlanıyor. Bir barış imzacısı, bir akademisyen barış istedi diye cezaevine uğurlanıyor. Tam 610 akademisyen bugüne kadar yargılandı, 190 akademisyene ceza çıktı. İşte hukuksuzluk sürüyor; hukuksuzluk adaletsizlik her yerde. Türk Tabipler Birliği Merkez Konseyi üyelerine de ceza çıktı. “Savaş bir halk sağlığı sorunudur” dedikleri için, savaşa karşı çıktıkları için halkı kin ve düşmanlığa sevk etmekten ceza kesildi. 

Hakkari’de bir çoban vurulmuş kimin umurunda

Hukuksuzluk her yerde. Hakkari’de bir çoban vurulmuş, kimin umurunda. Askeri alanda açılan ateş sonucunda Sertip Şen isimli bir yurttaş hayatını kaybetti. Yaralıydı, ambulans yetişebilirdi ama ambulansın geçişine izin verilmedi. 

Ramazan güzellemesi yapanlar Yeryüzü Sofrasına saldırdı

Dün Ramazan ayının ilk günüydü. Ramazan ayı tüm İslam alemine barış ve adalet getirsin. Ama Ramazan ayı güzellemesi yapanlar, dün Yeryüzü Sofrasına saldırılar ve İhsan Eliaçık Hoca da dahil olmak üzere birçok insanı darp ettiler. Kendisine buradan geçmiş olsun diyorum. 

Bu ülkeyi tecritleştiriyorsunuz

Memleketimden hukuksuzluk manzaraları; onca hukuksuzluk her yeri kaplamış durumda. Adaletsizlik her yeri sarmış durumda. Neden? Hep ısrarla bir şeyi vurguladık; “Bu hukuksuzluğun kaynağına dönüp bakın” dedik. Bu kürsüden, her kürsüden ısrarla bunu vurguladık, dedik ki, “Bu ülkeyi tecritleştiriyorsunuz”. Son 4 yıla dönüp baktığınızda bu hukuksuzluğun nasıl üst üste binerek geldiğini, adaletsizliğin nasıl her yeri kapladığını görmeniz mümkün. 

Hukuku tasfiye eden bir OHAL düzeni inşa edildi

Çözüm masasının devrildiği günden beri barış isteyen herkes yargılandı. Onlarca kişi gözaltına alındı, yüzlercesi tutukladı. “Bu suça ortak olmayacağız” diyoruz, barış istiyoruz, yargılanıyoruz. Çünkü bu hukuksuzluğun başladığı günden bugüne kadar, bu ülkede var olan hukuku tasfiye eden bir OHAL düzeni inşa edildi. 15 Temmuz’daki darbe kalkışması ve sonrasında 20 Temmuz’da hayata geçirilen bu OHAL düzeni, karşımıza KHK’ler ile yönetilen bir ülke çıkardı. 

Mücadeleye devam edeceğiz

Şimdi bugün bu salonda biraz önce ismi okunan arkadaşlarım işte bu KHK’lerin mağdurlarıdır. Bu salonda o mağdurların sesini duyurmaya geldiler. Evet mağdurdurlar, 10 binlerce insan KHK ile ihraç edildi. Ben de onlardan biriyim ve bizler bu hukuksuzluğa karşı mücadele vermeye devam ediyoruz, devam da edeceğiz. Ne yaparlarsa yapsınlar, haklarımızı nasıl gasp etmeye çalışırlarsa çalışsınlar, bu hak gaspı karşısında mücadelemizi vermeye devam edeceğiz. Kararlı bir şekilde bu mücadeleye devam edeceğiz. 

Yüksek Seçim Kurulu değil Yüksek Sahtekarlık Kurulu

Ama “hukuksuzluk hukuksuzluğu doğuruyor” dedik. Mahkeme yollarını kapattılar, vatandaşlık hakkını gasp etmeye kalktılar, hem de YSK eliyle. 24 Haziran seçimlerinde YSK’ye KHK ile ihraç edilenlerin durumu soruldu. “Hiçbir mahsur yoktur” denildi ve seçime girildi. Bugün Meclis’te 10 tane KHK ile ihraç edilmiş milletvekili var. 31 Mart seçimlerine giderken belediye eşbaşkanlıkları, meclis üyelikleri için KHK ile ilgili bir sıkıntının olup olmayacağı bizzat YSK’ye soruldu. Ve siz arkadaşlarım, müracaat ettiniz. YSK, o OHAL hukukuna tabi olarak KHK ile ihraç edilmiş arkadaşlarımıza tuzak kurdu. Evet, tuzakçıdır. Yüksek Seçim Kurulu değildir, Yüksek Sahtekarlık Kurulu'dur artık onun adı. 

Gasp edilen sadece bizim mazbatalarımız değil bu halkın iradesi ve geleceğidir

Evet, bu hakkımız gasp edildi, bu hakkı gasp edenler, bu mazbataları başkalarına verdiler. O başkaları da bu utancı, bu adaletsizliği içlerine sindirdiler, gittiler o koltuklara oturdular. O koltukta onları oturtmayacağız. Bu utancı, bu adaletsizliği sokakta, mahallede ve her yerde onların yüzlerine vurmaya devam edeceğiz. Çünkü gasp edilen sadece bizim mazbatalarımız değil, bu halkın iradesi ve geleceğidir. Bu iradeyi onlara teslim etmeyeceğiz. 

Mazbatayı gasp etmiş olabilirler ama biz halkımız için çalışmaya devam edeceğiz

Mazbatayı gasp etmiş olabilirler ama biz halkımız için çalışmaya devam edeceğiz. Mahallemizde, ilçemizde, kentimizde, belediyelerimizle birlikte tüm hizmetleri el ve güç birliği ile yürüteceğiz. Halkımıza hizmette hiçbir zaman geri adım atmayacağız. Kentlerimize, Bağlar’a, Tuşba’ya, Edremit’e sahip çıkacağız. Toplumun hakkını ve toplumu savunmaya devam edeceğiz. 

Bizzat Cumhurbaşkanı insanları tehdit ediyor

Hukuksuzluk her yerde. OHAL düzeni her yerde. Bakın ekonomide de devam ediyor. Ekonomiyi bu hale getirdiler, büyük bir çürümeyi yarattılar ve şimdi ekonomide her şey yolundaymış gibi açıklamalarda bulunuyorlar. Ve insanları tehdit etmeye, ekonomi ile ilgili sorunları dile getirenleri tehdit etmeye devam ediyorlar. Bizzat Cumhurbaşkanı bunu yapıyor.

İçinizde enflasyonu düşen var mı? 

Enflasyonda ilk altıya girmişiz. Gıda fiyatlarındaki yükseliş çok dramatik. Öbür taraftan TÜİK diyor ki “enflasyon düştü”. Kimin enflasyonu düştü? İçinizde enflasyonu düşen var mı? Halkın enflasyonu çıkmaya devam ediyor. Uyduruk bir sepet yapmışlar, "enflasyon düştü" diye yalan atmaya devam ediyorlar. Enflasyonun düştüğü falan yok, bırakın düşmeyi artmaya devam ediyor. 

Hollanda büyüklüğünde ekilebilir bir tarım arazisini yok etmiş bir iktidar var karşımızda. Gıda fiyatları düşer mi, düşmez. Alım gücü nasıl yükselsin? Satın alma paritelerine de baktığımızda ciddi bir yoksulluğun her yeri kapladığını görüyoruz. Sadece gıda fiyatları değil, halkın en temel, en zaruri ihtiyaçları ne ise o alanda fiyat yükselişleri devam ediyor. 

Kanser ilaçları… Bu denli acımasız bir iktidarla karşı karşıyayız. Kanser vakaları artıyor ama ne kanser ilaçları ne bulunabiliyor ne alınabiliyor. 

Halı hala gelmedi

Yolsuzluk her yerde, yolsuzluğu OHAL düzeniyle olağanlaştırma gayretini kayyım döneminde gösterdiler. Evet bu kayyım zihniyetinden kurtulmak lazım. Kayyımlardan kurtulduk ama zihniyeti hala devam ediyor. Bu arada, halı da hala gelmedi. Onu da hatırlatalım. 

Yolsuzluklarına yayın yasağı getiriyor

Her gün yeni yolsuzluklar açıklanıyor ve bunların yayınlanması yasaklanıyor. Kendisi kayyım iken yaptığı yolsuzlukları teşhir edildiği için bir kaymakam, bununla ilgili yasak kararı aldırıyor. Evet böyle bir hukuksuzluk ve adaletsizlikle karşı karşıyayız.“

"S-400’leri neden alacaksınız” sorusuna yanıt yok 

Bütün bu hukuksuzluğun yaşandığı birçok alan var dedik. Bunun altında yatan en önemli şey bu iktidarın savaş politikalarıdır. Savaş politikalarında ısrardır. İşte S-400 rezaleti. “Bu S-400’leri neden alacaksınız” diye sorduğumuzda bir yanıt yok. Hangi pazarlığın bir sonucu olduğu belli değil. 

Savaş politikalarında ısrar İsrail’in de Türkiye’nin de devlet politikasıdır

Filistin’e ilişkin esip gürlüyorlar ama İsrail ile ticaret anlaşması devam ediyor. Diğer taraftan bakın Gazze’de, Filistinlilere karşı yapılan zulme karşı çıkıp esip gürlüyorlar ama İsrail ile 6 milyar dolara yakın ticaret anlaşması devam ediyor. Çünkü Orta Doğu halklarına yönelik savaş politikalarında ısrar, İsrail’in de Türkiye’nin de devlet politikasıdır. 

Orta Doğu halklarının kurtuluşu, barış mücadelesinde yan yana gelmekten geçiyor. Bütçelerin savaşa değil, halkların ihtiyacına ayrıldığı bir düzen barışı var edebilir. O yüzden de bugün savaşta ısrar edenler, halkın hakkını savaş bütçelerine ayıranlar, yolsuzluktan geçinenler; ekonomik ve finansal krizi derinleştirmeye devam ediyor. Hukuksuzluk devam ediyor, adaletsizliğe adaletsizlik eklenmeye devam ediyor. 

YSK’nın İstanbul kararı Muş, Malazgirt kararlarından sonra belliydi

Dün bir adaletsizlik, bir hukuksuzluk daha ortaya çıktı. Evet, YSK İstanbul seçimlerinin yenilenmesine karar verdi. İstanbul seçimleri derken İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerini. Yani seçimin içinden bir kısmı ayrılarak yenilenmesine karar verdi. YSK bütün meşruiyetini yitirmiştir. Ama Perşembe’nin gelişi Çarşamba’dan belliydi. Defalarca söyledik. Tüm Türkiye’yi, tüm halkları uyardık. Ama Türkiye dönüp de Muş’a bakmadı, Malazgirt’e bakmadı. Dönüp de HDP’ye karşı yapılan bunca seçim hukuksuzluğuna bakmadı. Çünkü YSK marifeti ile yapılan şeyin nelere yol açacağı daha seçime gidilmeden belliydi. Hatta 16 Nisan referandumunda, 24 Haziran seçimlerinde belliydi. Biz sürekli bunları dile getirdikçe aslında Türkiye’de demokrasiye, barış mücadelesine şaşı bakanlar bir türlü dönüp bu haksızlıklara sessiz kaldılar. 

Bizde fil hafızası var asla unutmayız

Sessiz kaldılar şimdi kıyamet kopuyor. Tabii ki kopacak, biz de koparacağız ama bunun böyle olacağı belliydi. Çünkü bu iktidar bu şaibelerin üzerinde kendi iktidarını var ediyor. Hatırlayın 7 Haziran seçimlerinden sonra “istikşafi görüşmeler” diye bir şey uydurdular. Geçen gün köprüdeydi birini kurtarıyordu. Ne istikşafisi, bu ülkenin kaç gününü yitirip bitirdiler. Sonra Suruç, Ankara Gar Katliamı’nı yaşattılar. Bunları unuttuk mu, asla unutmadık bizde fil hafızası var. Asla unutmayız. Şimdi çıkmış demokrasi havarisi kesiliyor. Bütün istikşaficileri biliyoruz. YSK de bugün 36 gün boyunca bu halkı oyaladı ve sonunda İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerini yenileme kararını verdi. 

HDP olmadan 31 Mart olmazdı, HDP’siz gelecek de olmaz

Evet AKP-MHP blokunun noterine dönmüş, iktidardan ne talimat gelirse onu yerine getiren bir YSK var. Şimdi, tartışmalar sürecek. Tabi 23 Haziran’a kadar bir seçim atmosferinde olacağız. Ama biraz önce saydım, hukuksuzlukların devam etmemesi sadece seçim atmosferine sıkışıp kalmamaktan geçiyor. “HDP İstanbul’da aday çıkaracak mı, HDP ne yapacak.” Kamuoyunun bunlarla meşgul olmasına gerek yok. Nerede bir haksızlık hukuksuzluk var HDP orada olacak. Unutmayın, HDP’siz 31 Mart olmazdı, HDP’siz gelecek de olmaz. Bizim ne yapacağımızla vakit harcamayın esas siz ne yapacaksınız? Bu kalemşörler, bu tweet uzmanları tweetin başında bir okuyorsunuz ki herkes mübarek Che Guevara olmuş. Devrim yarın hazır alıp da cep telefonunu sokağa çıkmak kalmış. Siz bırakın HDP’nin ne yapacağını, siz ne yapacaksınız? 

Bizim ne yapacağımızı bırakın da siz ne yapacaksınız: Leyla Güven 181 gündür direniyor

Yine, Muş seçimleri çalınırken, Malazgirt çalınırken, Şırnak’ta garnizon sandığa giderken ne yaptınız? Evet işte demokrasi mücadelesi bazı hukuksuzluklara sırt çevirerek, bazı hukuksuzluklara karşı çıkarak olmaz. Demokrasi mücadelesi tutarlılık ve kararlılık ister. Bütünlüklü bir mücadeleye ihtiyaç duyar. Esas siz ne yapacaksınız? Bu tecrit konusunda ne yapacaksınız? Bakın bu kadar adaletsizlik 4 yıldır bu ülkede uygulanan mutlak tecride sessiz kalmanın bir bedelidir. 4 yıldır üst üste koyarak gelen bu adaletsizliklerin herhangi birine karşı çıkmakla olmaz. Tüm adaletsizliklere karşı yan yana omuz omuza vererek karşı çıkabiliriz. Ancak o zaman faşizmi durdurabiliriz, ancak o zaman faşizmi yıkabiliriz. Siz ne yapacaksınız? Leyla Güven 181 gündür açlık grevinde. Leyla Güven 181 gündür bu adaletsizliğe hukuksuzluğa karşı haykırıyor. Herkesi bu adalet ve hukuk mücadelesine çağırıyor. Nasır Yağız 169 gündür bedeni ile direniyor. Evet, bu Parlamento’nun üç vekili Dersim Dağ 65 gündür, Tayip Temel, Murat Sarısaç 60 gündür haykırıyor. Cezaevlerinde 144 gündür yüzlerce mahkum direniyor, adaletsizliğe, hukuksuzluğa ve tecride karşı sesleri duyulsun istiyor. Bugün cezaevlerinde 3 bine yakın yoldaşımız tecrit son bulsun diye seslerini duyurmaya çalışıyor. 

Kimsenin ölmesini istemiyoruz

Duymuyorsunuz, duyun artık bu sesleri, kimsenin ölmesini istemiyoruz. Açlık grevlerinin sonlanması ve bu gidişatın durdurulması için bu tecrit, bu OHAL düzenine, bu kayyımcı zihniyete karşı artık siz de sesinizi çıkarın. Gelin omuz omuza verelim, bu faşizmi geriletelim. Eğer bu sessizliğe devam ederseniz, bugün açlık grevinde olan birçok arkadaşımız yitirebiliriz, birçok tutsağı, birçok mahkumu yitirebiliriz. Bu vebali hiç kimse taşıyamaz. 

Ölümler olmasın, gelin annelere karşı yapılan rezalete karşı sesimizi yükseltelim

Bakın açlık grevlerine yönelik sessizlik nedeniyle 15 tutsak 30 Nisan’dan bugüne, yani tam sekiz gündür ölüm orucunda. Evet ölüm orucunda 8 gün. Önümüzde çok az bir zaman kaldı, bu insanlarımızı yitirmek istemiyorsak şimdi ölüm orucunda olanların sesine ses katmalıyız. Anneler, beyaz tülbentleriyle cezaevlerinin önünde evlatları ölmesin diye, bu ülkenin çocukları, Kürt çocukları, Türk çocukları ölmesin diye onurlu bir barış mücadelesi veriyorlar. İşte bu sese kulak vermelisiniz, o annelere saldıranlara, kendisine güvenlik gücü, polis diyen ama bu rezilliği yaşatanlara karşı sesinizi yükseltmelisiniz. Anneler, bu ülkeye barış gelsin diye bedenleriyle, beyaz tülbentleriyle her gün o cezaevlerinin önüne gidiyorlar. Gebze’de, Kızıltepe’de, Bakırköy Cezaevi’nde yaşanan bu zulme ses çıkarmalı ve dur demeliyiz. Bu zulme dur demeliyiz. Eğer bugün bu zulme dur demezsek, yarın çok geç olacak. Uzun zamandır bunu söylüyoruz, Türkiye toplumsal muhalefetine, tüm sivil toplum örgütlerine, sendikalara, dinamiklere bu çağrıyı yapıyoruz. 

Mesele sandık sonuçları değil demokrasi mücadelesidir

Mesele sadece sandık ve sandık sonuçları değildir. Mesele bir demokrasi mücadelesidir. Bu mücadele olmadıktan sonra o sandıktan ha Ali çıkmış ha Veli çıkmış? Gelin demokrasi mücadelesinde buluşalım ki sandıklardan demokrasi ve barış çıksın, Türkiye’nin önü açılsın. 

O yüzden de diyoruz tecrit son bulmalı. Bu mutlak tecride son vermelisiniz. HDP ne yapacak? HDP’nin ne yaptığı belli, HDP’nin yaptıkları üzerinden bu ülkede manipülasyonlara gerek yok. HDP tecridi sonlandırmak için, savaşı sonlandırmak için, demokrasiyi ve barışı inşa etmek için mücadelesine dün olduğu gibi bugün de devam ediyor. 31 Mart’ta bir strateji ortaya koyduk, siyasetin kulvarını değiştirdik. 3 tane belediye başkanlığı için yapmadık bunu. Tam tersine Türkiye’nin özlemini duyduğu barışın önünü açmak için mücadele ettik. Dün ne yaptıysak yarın da onu yapmaya devam edeceğiz. 

2 Mayıs’ta Türkiye yine umutlandı 

2 Mayıs günü Türkiye yeniden umutlandı. 2 Mayıs günü Sayın Öcalan’la görüşmek üzere 2 avukat arkadaşımız İmralı’ya gitti. Tam 8 yıl aradan sonra, düşünebiliyor musunuz bu ülkede bir hükümlü 8 yıldır avukatları ile görüşemiyordu. 810 başvuru yapılmış ama görüşme bir türlü sağlanamamıştır. Bursa Ağır Ceza Mahkemesi’nin İmralı’da avukat görüşmesiyle ilgili yasağı kaldırmasının ardından avukatlar İmralı’ya gidebildi. Sayın Öcalan ile bir saatlik kısıtlı bir görüşme gerçekleşti. Birçok kısıtın gerçekleştiğine avukatlar tanıklık ettiler. Gecikmiştir, eksiktir ama hukuki anlamda olumlu bir adım olduğunu söyleyebiliriz. 

Görüşmelerin yasal güvenceye kavuşması gerekiyor

Fakat bunun burada kalmaması gerekiyor. Bunun bir yasal güvenceye kavuşturulması gerekiyor. Düzenli olarak avukat görüşünün gerçekleşmesi gerekiyor. Evet Türkiye’nin bu umudu bir kez daha söndürülmemelidir. Tüm hükümlülerin yararlandığı haklardan, yasaların çizdiği çerçeveden Sayın Öcalan da diğer 3 hükümlü de yararlanmalıdır. Geç kalınmamalıdır. Bakın ölüm oruçlarından, açlık grevlerinden bahsettik, o yüzden geç kalınmadan bunun yasal statüsünün bir an önce belirlenmesi ve adaya gidiş gelişlerde avukat ve aile görüşünün düzeninin tesis edilmesinde yarar vardır. 

Türkiye’nin onurlu bir barışa ve demokratik siyasete ihtiyacı var

Türkiye barışı için, Türkiye demokrasisi için çok kritik bir süreçtir, geç kalınmamalıdır, keyfi uygulamalara artık izin verilmemelidir. Evet, Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu derin bir toplumsal uzlaşı ve demokratik müzakere sürecidir. Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu onurlu bir barış demokratik siyasete dayalı bir çözüm sürecidir. Türkiye demokrasisinin inşası demokratik cumhuriyetin inşası, bu mücadeleden geçmektedir. Evet bir uzlaşı, toplumsal uzlaşı demokratik müzakere sürecini, 2013’te başlayan bu süreci bu iktidarın nereye sürüklediğini de biliyoruz. 2015’ten sonra kesintiye uğrayan süreçten bahsetmiyoruz. Demokratik bir süreçten bahsediyoruz, o yüzden de tüm Türkiye toplumunu, emekçileri, kadınları bu demokrasi müzakeresinde rol almaya, mücadelede yan yana olmaya davet ediyoruz. 

Türkiye de Suriye de demokratik çözümünü arıyor

Demokratik cumhuriyet konusunda atılacak adım, Kürt meselesinin çözümünde atılacak adımdır. Demokratik siyaset ancak böyle kendisini kurumsallaştırır. Demokratik cumhuriyeti ancak böyle var edebiliriz. Hem Türkiye’de hem de Suriye’de var edebiliriz. Toprak bütünlüğünün korunarak Suriye halklarının kendi geleceğini var edebileceği bir süreci oluşturabiliriz. Savaş çığırtkanlığı yaparak değil karşılıklı hassasiyetleri önemseyerek Suriye’nin demokratik çözümüne katkı sunabiliriz. Türkiye nasıl ki demokratik çözümünü arıyorsa, Suriye de demokratik çözümünü arıyor. İşte o yüzden diyoruz ki gelin demokrasi ittifakında buluşalım. Bu demokrasi ve müzakere zeminini bir toplumsal barış ve yeni bir anayasa sürecinde buluşturalım. 

Otoriter rejim plebisit arıyor

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, bu otoriter rejim kendisine plebisit arıyor. 23 Haziran İstanbul Büyükşehir Belediye seçimleri bu otoriter sistemin kendisine aradığı plebisittir. Kendisini oylatmasıdır. İşte tam da bunun karşısında şimdi demokrasi referandumunu var etme zamanıdır. Bugünden yarına tüm demokrasi güçlerinin bu otoriter rejim karşısında ortaklaşması çok büyük bir önem taşımaktadır. Bu bir demokrasi ittifakı çağrısıdır. Demokrasi ittifakında Kürtler, Türkler, Aleviler, tüm ezilenler, tüm emekçiler, kadınlar, gençler bir an önce buluşmalıdır. 

Seni mutlaka susturacağız

Türkiye ittifakı diyerek toplumu kutuplaştıran bu zihniyetin karşısında, toplumsal barışı savunan, yargı reformuyla hukukun üstünlüğü, insan hakları savunusuyla hızla bir mücadeleyi büyütmek, talepleri bir an önce hayata geçirmek lazım. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile bu ülkeyi sürekli bir gerginlik atmosferinde tutanlara karşı Türkiye, demokrasisini mutlaka bulacaktır. Demokrasi güçleri bu ittifaktan aldığı güçle önünde sonunda bu ceberut iktidardan mutlaka kurtulacaktır. Geçenlerde diyor ki bugüne kadar konuşmadım hep sustum. Sen hep sus. Seni mutlaka susturacağız. İstedikleri kadar bağırıp çağırsınlar bu ülke mutlaka demokratikleşecek.

HDP 31 Mart seçim sonuçlarını belirleyen çok güçlü bir siyasal, toplumsal harekettir. İzlediğimiz strateji ile demokratik bir seçenek ortaya çıkardık, değişim-dönüşümün önünü açtık. Demokrasi mutlaka HDP ile gelecektir. İstedikleri kadar bağırsınlar, çağırsınlar bizi suçlasınlar, HDP’yi demokratik siyasetin dışına itmeye çalışsınlar. Bu ülkeye demokrasi mutlaka gelecek. Bu cumhuriyet demokratikleşecek. Adalet ve hukuk bu ülkede yaşam bulacak. Barış bu topraklarda yeşerecek bu da sizlerin mücadelesiyle mümkün olacak. Sizlere çalışmalarınızda mücadelenizde başarılar diliyorum. Hepinizin yolu açık olsun. Serkeftin hevalno! 

7 Mayıs 2019