Temelli: Savaşı finanse etmek için ülkeyi dünyaya pazarlayan bir iktidar var

Eş Genel Başkanımız Sezai Temelli'nin Gazete Duvar’a verdiği röportaj:

7 yılda 9 seçim atlatan, eş başkanlarından milletvekillerine 5 bine yakın üyesi tutuklanan HDP, gelecek 7 yıla hazırlanmak için örgütü yeniden yapılandırma kararı aldı. HDP’ye son seçimde 5 milyonun üzerinde oy veren seçmenlerden yüzde 10’unun üye yapılması hedefleniyor.

“Demokrasi ittifakını iktidara taşıma” çağrısı yapan HDP Eş Başkanı Sezai Temelli, bu çağrıyla yerelin ardından yeni bir iktidar yolu açmaya çalıştıklarını söyledi. Fırat’ın doğusuna yapılacak olası operasyon için “yangına benzin dökmek” yorumu yapan Temelli, başta CHP olmak üzere siyasi partilere çağrı yaptı, “Hep beraber ‘savaş istemiyoruz’ dediğimiz anda bu iktidar bir adım dahi atamaz. Bu gücümüzü 31 Mart’ta, 23 Haziran’da gösterdik. O güç barış mücadelesi veren bir güçtür. Bunun gereği yapılmalı. Madem ‘Yurtta Sulh, Cihanda Sulh’, buyrun! Cihan dediğiniz Yeni Zelanda değil Suriye sınırı ötesidir” dedi.

Sistemde revizyon tartışmalarını da değerlendiren Temelli, “MR’a gerek yok, hastanın gözüne baksan anlarsın!” derken iktidarın bu tutumunu sürdürmesi durumunda seçim tarihinin de hızla öne geleceği görüşünde.

HDP Eş Başkanı Sezai Temelli’nin HDP’nin örgütsel yenilenmesi, sistemde revizyon, yeni parti iddiaları, erken seçim tartışmalarıyla ilgili Gazete Duvar’ın sorularına yanıtları şöyle oldu:

‘GEÇEN 7 YILA BAKIP PARTİYİ ÖNÜMÜZDEKİ 7 YILA HAZIRLAMALIYIZ’

HDP’nin örgütsel olarak yeniden yapılanmasını tartışıyorsunuz. Neden böyle bir ihtiyaç duyuldu? Tespit ettiğiniz sorunlar nedir?

7 yaşına geldik. Bu 7 yılda Türkiye siyasetinde de bizde de birçok şey yaşandı. Bu 7 yılın en önemli siyasi öznesi HDP’ydi ama belki de bu 7 yılın en fazla yüküne, toplumsal maliyetine de HDP katlandı. İster istemez örgütsel yapımızda da belli sorunlar ortaya çıktı. Biri dışsal faktörler. Devletin HDP’ye yönelmesi dolayısıyla örgütsel yapımızda kan kaybı yaşandı. Eş başkanlarımızdan, il ilçe yöneticilerine 5 bin HDP’li cezaevinde. Öyle ki insanları siyaset yapamaz kılmak için 10 yıl geriye doğru tarayıp suç arıyorlar. Bu 7 yılda 9 seçim yaşadık. Yıpranan yapılarımız oldu. Bir diğer neden, biz çok yapılı bir partiyiz. Bu yapılarla başta kurguladığımız örgüt içi politik yaşamımızda değişimler gösterdi. Bileşen, ittifak hukukumuz siyasetin gelişimine bağlı olarak örgüt içi hayatı etkiledi. Tüm bunları değerlendirmemiz gerekiyordu. Geçmişin 7 yılını değerlendirip önümüzdeki 7 yıla, 10 yıla bakmamız, partiyi önümüzdeki sürece hazırlayacak şekilde yeniden yapılandırmak gerekiyor.

Yeniden yapılanma için aldığınız kararlar ne oldu?

Çalıştayla başladık. İl, bölge konferanslarının ardından bir ilk olan 1. Merkezi Örgütlenme Konferansımızı gerçekleştirdik. Evet devletin saldırıları, HDP’nin hedef haline getirilmesi var ama bizim de yapacaklarımız var. Bu 7 yıla takılmamalıyız. Tüm bileşenlerimiz, kongrelerimiz, üye yapımızla siyasetin kendisini dönüştürdüğü yere hazırlıklı bir örgütsel yapı açığa çıkartmalıyız. Alınan tavsiye kararlarını ocak ayında yapacağımız büyük konferansta yeniden tartışacağız ve şubattaki kongrede nihai karar haline getireceğiz.

‘ALDIĞIMIZ OYUN YÜZDE 10’UNU ÜYE YAPMAYI HEDEFLİYORUZ’

İttifak, bileşen hukukundan bahsettiniz, evet bir klasik siyasi parti değilsiniz ama bir üye kampanyası düşünüyor musunuz?

Evet alışılagelmiş bir parti değiliz. Bileşen, ittifak hukukumuz var. Ama buna rağmen şimdi kitlesel karakteri ile de kendimizi yeniden yapılandırma kapsamında ciddi bir üye kampanyası yapacağız. Önemli hedefler koyduk. İlk koyduğumuz hedef son seçimlerde aldığımız oyun yüzde 10’unu üye yapmak.

Düne göre nasıl farklı bir HDP göreceğiz?

Aslında dünden bir kopuş değil. Dünden yarına bir süreci örüyoruz. Bizim dünümüz de sadece geçen 7 yıl değil. Onun öncesinden gelen bir mücadele tarihi Türkiye barışı, demokrasisi açısından çok değerli. O mirası ileriye taşımak temel sorumluluğumuz. Bunu ileri taşımak hem halkın beklentilerini karşılamak hem de iddialı bir siyaseti ortaya koymaktan geçiyor.

‘POST-FAŞİZM DÖNEMİ’

Nasıl bir siyaset öneriyorsunuz?

Bugün herkesin ortaklaştığı şey, Türkiye’de otoriter bir rejim var. Bu faşizmin kurumsallaşması olarak adlandırdığımız bir durum. “Faşizm” denilince akla iki dünya savaşı arası yaşanan Avrupa faşizmleri geliyor. Ama bugünün faşizmi için “post-faşizm” diyebiliriz. Sağ popülizmin üzerinden yükselen otoriter rejimi yaygınlaştıran ve kurumsallaştıran bir faşizm. Genel kamuoyunda ifadesi faşizm ve öncelikle faşizme karşı mücadele, bu mücadelede kararlılık ve bunu örgütsel yapımızda da direngen, güçlü hale getirmek hedefimiz. İkincisi Türkiye’yi demokratikleştirmek. Bu mahalleden sokaktan başlayıp bütün Türkiye’yi kuşatan bir dalga haline gelmeli. Biz tüm Türkiye’yi radikal bir mücadeleye çağırıyoruz.

‘DEMOKRASİ İTTİFAKINI İKTİDARA TAŞIYALIM’

Türkiye’yi demokratikleştirmek istiyorsanız gelin demokratik bir anayasa yapalım, bir demokrasi ittifakı yaratalım, müzakerelerin önünü açalım, Kürt sorununu hep birlikte çözelim. Türkiye’yi demokratikleştirmek istiyorsak doğa talanına dur diyelim. Kadına yönelik şiddet, emek sömürüsüne baktığımızda bunlar hepimizin sorunu. Sadece HDP’yi örgütlemek değil, toplumu da bu düşüncede örgütlü harekete davet etmek gerekiyor. HDP’ye davet etmek ama onun ötesinde demokrasi ittifakına davet etmek. Gelin bu meselelerde taşın altına elimizi koyalım, mücadeleyi ortaklaştıralım, Türkiye’yi demokratikleştirelim. Mücadele ve müzakere hattını birlikte örelim. Bunun üzerine önümüze bir de iktidar hedefi koyuyoruz. Nasıl yerellerde iktidara geldik, nasıl yerellerde iktidarın değişmesini sağladık, bu bizim gücümüz, stratejimiz, siyasetimizdi, şimdi demokrasi ittifakını iktidara taşımalıyız. Türkiye halkları, kadınlar, gençler bunu istemeli. Bunu başarabiliriz. Bir iktidar yolu açmaya çalışıyoruz. “Üçüncü yol” bu yolu tüm Türkiye halkları için açan bir mücadele hattı. Türkiye’nin ihtiyacı olan bu. Türkiye’nin bu savaş ikliminden bu otoriter rejimden kurtulabilir.

Muhalefet 31 Mart, 23 Haziran seçimlerinde iyi bir sonuç aldı. İktidar cephesinde yeni parti arayışları var. Ne olur önümüzdeki süreçte?

4 yıl böyle gitmez. Biz 4 yıl daha tecritleşmiş bir sistemde OHAL aklı ile kayyımcı zihniyetle, şiddetle, savaşla yaşamak istemiyoruz. Herkes bir arayışta. İktidarın tükenmişliğini, çaresizliğini, siyaset üretemez halini Cumhurbaşkanının saldırgan, savaştan beslenen, şiddeti olağanlaştırmaya, meşrulaştırmaya çalışan dilinde, söyleminde görmeniz mümkün. Biz buna dur deme zamanı diyoruz.

‘TOPLUMUN HAFIZASINI TAZELEMESİNE YARDIMCI OLACAĞIZ’

İktidar cephesinde arayışlar var. İktidar alternatifinin yine iktidar cephesinden çıkabilir mi?

Buna toplum karar verecek. Toplum bu yaşadığı 17-18 yıla dönüp bakacak. Toplumun hafızasını tazelemesine biz de yardımcı olacağız. AKP siyaseti tükenmiştir. AKP siyasetinin fabrika ayarlarına dönmesi, kendini yenilemesi mümkün değildir. Burada en gerçekçi turnusol kağıdı Kürt meselesidir. “Ben yeniyim” diyenin ne kadar yeni olup olmadığını Türkiye halkları, emekçileri bu meseleye bakarak görebilir. Fabrika işçisi “ben neden asgari ücretle çalışıyorum” diyecek. “Çalışıyorsun çünkü biz leblebi değil top, mermi atıyoruz” diyorlar. Yani Kürt sorununu barışarak çözmek yerine savaşta ısrar edenler asgari ücreti açlık sınırının altında bırakıyorlar. Çanakkale’de ağaçların kesilme nedenlerinden biri de bu savaştır. Çünkü ülkeyi savaşı finanse etmek için dünyaya pazarlayan bir iktidar var. Yeni diye yola çıkanlar ülkeyi pazarlamaya devam edecekler mi? Tıpkı 2002-2007 arasında yaptıkları özelleştirme gibi ülkeyi kurum kurum parsel parsel satacaklar mı? Bu nedenle gelen yeni değildir. Yeni olan HDP’dir, HDP fikriyatıdır. Bizim iktidarın yolunu açmak dediğimiz budur. Tek başına HDP iktidar olsun, reçete bizde demiyoruz. Gelin anayasayı birlikte yapalım, halk kendi iktidarının yolunu açsın.

‘KÜRT RAPORUNU DEVLETE BAKARAK YAZACAKSINIZ’

CHP Kürt sorunu raporunu güncelleme kararı aldı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Rapor yazsınlar fakat aslolan rapor çıktıktan sonra ne yapacaklar? Bu raporun gereğini yapacaklar mı? Saadet Partisi de açıkladı. Kürt meselesine dair rapor hazırlarken “bu Kürtlerin bir sorunu var onu çözeyim” diye yazılmamalı. Bu ülkenin bir Kürt sorunu var diye yazılmalı. Bu sorunu yaratan Türkiye’nin devlet aklı, geleneği, iktidar yapısıdır. Kürt sorunu raporunu devlete bakarak yazacaksınız. Devletin Kürt siyaseti, nüfus politikalarına, güvenlik politikasına, dış politikasına, ekonomi politikalarına bakarak raporu yazacaksınız. Buradaki sorunları çözdüğünüzde Kürt sorunu çözülecek.

Örgütlenme Konferansında başta CHP olmak üzere tüm partilere dönük bir çağrınız vardı. Nedir CHP’den beklentiniz?

Başta CHP ama tüm muhalefet partilerine hatta Meclis’teki tüm partilere, sivil toplum örgütlerine çağrı yapıyoruz. CHP’ye de ismini zikrederek çağrı yapıyoruz. Ortada yangın var. Yangını söndürmek lazım. Buna son vermek için savaşın karşısına dikilmek, barış mücadelesini yükseltmek lazım. CHP’nin kodlarında var. CHP neden “Yurt sulh cihanda sulh” demiyor.

‘FIRAT’IN DOĞUSU TURNUSOL KAĞIDI’

Fırat’ın doğusuna operasyonla ilgili tutum bir turnusol kağıdı mı olacak?

Tabii. Kürt sorunu başlı başına turnusol kağıdı. Afrin’de yaşananlar kimin vicdanına sığar. 180 bin insan söküp atılmış, hayatlarını kurtarmak için gitmişler. Afrin’e sokulan çete orayı talan etmiş. İnsanların zeytinini çalmış sen o zeytini pazarlamışsın. Böyle bir Tarım Bakanı var ülkenin. Afrin Afrinlilerindir. Bize böyle bir şey yapılsa kabul eder misiniz? Üstelik Afrin, Suriye savaşı boyunca tek çatışmanın olmadığı yerdi. Buna herkes bir şey söylemeli.

Fırat’ın doğusuna yapılan bir operasyonun sonucu ne olur?

Bu yangına benzin dökmektir. Biz yangını söndürelim diyoruz. O nedenle CHP’ye ve diğer partilere çağrı yaptık. Hep beraber “savaş istemiyoruz”, dediğimiz anda bu iktidar bir adım dahi atamaz. Bu gücümüzü 31 Mart, 23 Haziran’da gösterdik. O gücün üzerine yerellerde iktidara gelmiş bir parti o gücün kıymetini bilmelidir. O güç barış mücadelesi veren bir güçtür. Bunun gereğini yapmalıdır. Madem “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh”, buyrun! Cihan dediğiniz Yeni Zelanda değil, bugün Suriye sınırı, Suriye sınırı ötesidir. Barış mücadelesine sahip çıkmalıyız. Yoksa Türkiye daha ciddi sorunlara doğru sürüklenmeye devam edecek.

‘MR’A GEREK YOK HASTANIN GÖZÜNE BAKSAN ANLAŞILIR’

Yeni sistemde revizyon tartışması var. Anayasa değişikliği gerektirmeyen bazı değişiklikler olabilir. Tutumunuz ne olur?

Anayasayı yapım süreci tabii zaman alır. Biz bir strateji belgesi koyuyoruz. Bayramdan sonra her yere gideceğiz. Herkesi anayasa üzerine düşünmeye çağıracağız. Mücadele müzakere hattını birlikte yürütmek gibi bir kararlılığımız var. Anayasa 1 ya da 2 yılda yapılmalı ama başlanmalı. Anayasa beklenmeden atılması gereken acil adımlar var. Yol temizliği dediğimiz konunun başında yargı var. Bir an önce belli düzenlemeler yapılarak haksız, adaletsiz şekilde cezaevinde olanlar tutsaklıktan kurtulmalı. İfade, basın özgürlüğü için adımlar atılmalı. Hukuk devleti önünde en ciddi engel TMK’da düzenlemeler yapılmalı. AB ile görüşmelerin önünü açacak yasal düzenlemeler yapılmalı. Avrupa Özerklik Şartı için adım atılabilir. Doğa talanı var. Çevre mevzuatı açısından da adım atılmalı. Partili Cumhurbaşkanlığına, Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerine son verilebilir. Yasama, yasa yapma erkine yeniden kavuşmalı. Bunlar hemen olmalı. MR çekeceğiz, rehabilite diyorlar. Buna gerek yok. Hastanın gözüne baksan anlarsın. Bu hastalıklı sistem ve hastalığın nereden kaynaklandığı belli. Ur dışarı vurmuş. Bunun için MR’ı bekleme bir an önce müdahale et. Bunlar hemen gerçekleşebilir.

Erken seçim bekliyor musunuz?

Seçimin ne zaman yapılacağını kişiler değil siyaset belirler. İktidar bu tavrını sürdürdüğü sürece seçimler hızla öne doğru gelecek. Bu tablo böyle devam ederse 2021’yi bulmaz. 2020 seçim getirir.

Röportaj: Nergis Demirkaya

7 Ağustos 2019