Şırnak Milletvekilimiz Faysal Sarıyıldız'ın Yeni Özgür Politika'da yayınlanan yazısı:

 

Meclisten geçmesine rağmen Cumhurbaşkanı bir türlü “Dikta Metni’ni” imzalayamadı. Bu Anayasa değişikliği uğruna izlediği kanlı yolu, bir türlü Meclise getiremediği için Başbakanlıktan ettiği Davutoğlu’nun dramını, hepimiz biliyoruz. Bu denli aceleci olmasına ve bu uğurda katliamlar gerçekleştirmesine rağmen meclisten geçmişken haftalardır imzalamamasının gerekçesi ne ola ki? Belli ki devletin tüm aygıtlarını baskı mekanizmasına dönüştürüp halkları biat etmeye zorlamalarına rağmen yaptırdıkları anketlerde ‘HAYIR’ oyunun baskın çıkması bu imzayı geciktirdi.

‘HAYIR’ diyenler arttıkça, sokaklarda ses yükseldikçe Sarayında çılgına dönen zat ve onun kapıkulları demokratik hakkını kullananları marjinalleştirme, gözaltı ve tutuklama ile sindirme çabasına girdiler bile. Neden ‘EVET’ dediklerine dair halka tek bir cümle edemeyenler, kampanyalarını başlatamayanlar, ‘HAYIR’ diyen iradeye saldırma kampanyası yürüterek HDP Milletvekili ve Parti sözcüsü Ayhan Bilgen’i ve HDP Milletvekili Meral Danış Beştaş’ı rehin aldı. Hem örtük hem aleni, o kadar koyu bir faşizm var ki, ‘HAYIR’ demek kriminalize olma nedeni oldu. Tüm bu olanlar OHAL sürecinde gerçekleştirilmesi beklenen referandumun meşruiyetini sorgulatmakta…

Faşist akıl ‘HAYIR’ diyenleri kriminalize ederken herkesin hayırını aynılaştırma, tekleştirme derdine düştü. Homojen bir topluluk olarak nitelendirilmeye ve bu şekilde manipüle edilmeye çalışılan ‘HAYIR’cılar çok sesli ve farklı siyasal düşünceler sahip. HDK ve HDP bileşenleri, CHP, EMEP, ÖDP, TKP, HALK EVLERİ, diğer sol, sosyalist ve demokratik kitle hareketleri, yeni toplumsal hareketler, feministler ve kadın hareketleri, Aleviler, Kürtler, Sendikalar, MHP içersinde önemli bir kesim, İslami kesim, Liberaller, AKP’li Kürtler…liste daha da uzatılabilir. Parçalı ve çoklu bir ‘HAYIR’ın olduğu çok açık.

Herkesin ‘HAYIR’ının kıymeti yadsınamazken Kürtlerin referandumdaki tavrı tartışılmakta ve belirleyen olarak nitelendirilmektedir. SAMER yöneticisi Yüksel Genç geçtiğimiz günlerde vermiş olduğu bir röportajda Kürdistan’da yaptığı araştırmalara dayanarak Kürtlere dair şunları ifade etti, ‘Dört kişiden biri “referandumdan evet de çıksa, hayır da çıksa, yaşadığımız hal yine bu olacak” görüşünü savunuyor. Bu, siyasetten bir şey beklememe haline denk geliyor. İktidar ve Türkiye’nin muhalefet siyasetini yürütenler fark etmiyor olabilir ama insanlardaki duygu kırılması aynı zamanda bir ayrışmanın ifadesidir.’ Kürtlerin bugün ‘siyasetten bir şey beklememe hali’nin müzakere sürecinin tek taraflı bitirilmesi, Önderliğine uygulanan tecrit, 7 Haziran’da iradesinin engellenmesi, anılarıyla dolu kentlerinin evlerinin yıkılması, yoldaşlarının katledilmesi, Parlamentodaki temsilinin rehin alınması ile ilgili oluğunu biliyoruz, tanığıyız.

Kürt sorununun ne var olan sistemle ne de dayatılan Başkanlık sistemi ile çözülebileceğine dair en ufak bir umudunun olduğu söylenebilir. Ama Kürtler sandığa gitmemenin ‘EVET’e yarayacağının da bilincindedirler. Tek adamlığın geri dönülmez bir kopuş yaratacağını katliamların devam edeceğini ve devlet nezdinde meşru kılınacağını, Başkanlık sisteminin içeriğinden de MHP ittifakından da biliyoruz. MHP ittifakına rağmen ‘Kürt sorununun tek adamın elinin güçlenmesi ile çözüleceği’ yalanları da Kürtler üzerindeki yeni bir taktik değil, İttihat ve Terakki’den bu yana aynı zırvalığın Kürtlerin yaşamına nasıl mal olduğunu deneyimledik. Kürtler bugün bu siyasi psikoloji içinde ‘HAYIR’ı tam bir çözüm olarak görmese de çözüme giden bir adım, aralanılacak bir kapı olarak değerlendirmektedir. Kürtlerin siyasi temsili olan bizler özellikle de Kürdistan’da yürüteceğimiz ‘HAYIR’ kampanyasını bu düzlemde değerlendirerek öreceğiz elbette. Lakin önümüzde aşılması gereken bir sorun daha var.

Sandığa gidecek olan Kürdistanlılar ikametgahlarının bulunduğu evler dahi yıkılmışken OHAL sürecindeki referandumda nasıl oy kullanacaklar? Trafolara giren kediler hala belleklerimizdeyken AKP’nin seçim hilelerine karşı, özellikle Kürdistan’da oy kullanma hakkının engellenmesine ve sandık güvenliğine dair tüm demokratik kitle hareketlerine önemli bir görev düşüyor. Bizler bu görevi yerine getirdiğimizde ‘Analar ağlamasın’ diye başlayan müzakere sürecinin bitirilerek Anaları katledilip cenazeleri 7 gün sokakta bekletilen, değerleri ayaklar altına alınan Kürtler Taybet İnan için diktatörlüğe ‘HAYIR’ diyeceklerdir.

9 Şubat 2017