Torbaya yasaya yönelik muhalefet şerhimiz

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda kabul edilen, pandemi döneminde uygulamaya konulan nakdi ücret desteğini "3 lira" arttıran, cezaevlerinde bulunan hükümlülerin iletişimlerinin kayıt altına alınmasının önünü açan, çiftçi borçlarını yüksek faizle yeniden yapılandıran, ‘Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’ne ilişkin milletvekillerimiz Garo Paylan ve Necdet İpekyüz imzasıyla verilen muhalefet şerhi:

Genel değerlendirme

Türkiye’de AKP’nin 2002’den beri devreye koyduğu ve giderek tahkim ettiği otoriter neoliberal birikim rejimi tıkanmış; bu tıkanıklıkta rantiyer dağıtım mekanizmaları daha fazla devreye girerek “yandaş ağları”nı tahkim etmiştir. Bir yandan iktidarın bu yönelimi diğer yandan neoliberal birikim rejiminin tıkanması, rant ve iktidarın sürdürülmesi için halka baskı yapılmasını ardı sıra getirmiştir. Dolayısıyla Türkiye’nin gençleri, işsizleri, esnafı, kadınları, yani yüzde 99’u hem küresel hem ulusal birikim rejimlerinin üst üste bindirdiği yükler hem de otoriter baskı mekanizmaları ile karşılaşmıştır.

Türkiye’nin AKP iktidarı ile adım adım derinleşen ekonomik krize siyasi krizlerin eklendiği bir momente vardığında, Covid-19 pandemisi tüm yerküreye yayılmıştır. Bu yayılım ile birlikte iktisadi etkinlikler durma noktasına gelmiş, sağlık ve ekonomi tüm dünya halklarının ortak gündemi haline gelmiştir. Öte yandan dünyadaki eşitsizlikler her zamankinden daha fazla görünür olmuş, temel hakların sunumunun özelleştirilmesinin yarattığı facia tablosunun boyaları dökülmeye başlamıştır.

2020 yılı Mart ayı ile Türkiye’de devreye konan pandemi önlemleri kapsamında, AKP iktidarı ne halkın sağlığını koruyabilmiş ne de halka ekonomik güvenceler verebilmiştir. Bir yönetememe durumuna eklemlenen “yandaş ağları” için krizi fırsata çevirme doymazlığı, 2021 yılı Nisan ayı itibariyle bir felaket tablosunu; yapısal krizler silsilesini var etmiştir.

Böylesi bir dönemde, TBMM’ye gönderilen 2-3519 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, sorunlara çözüm bulmak bir tarafa; AKP iktidarının yönetememe durumuna ve sorunları çözme kapasitesinin bulunmadığına dair bir MR niteliği taşımaktadır.

Öncelikle kanun teklifi, 22 milyonu aşan sayıda icra dosyası bulunmakta iken, icrada bulunan yurttaş ve esnafların bu sorununu çözmeye yönelik bir düzenleme getirmek yerine icra krizini derinleştirecek palyatif çözümler peşinde koşmaktadır. Yani her dört kişiden biri icralık iken kanun teklifi, icralık yurttaş ve esnaf sayısını azaltacak bir düzenleme yapmaktan uzaktır.

Öte yandan yıllardır halktan alınan vergilerden oluşan güvenceler günbegün erimektedir. İktidar, Merkez Bankasındaki 128 milyar doların nerede olduğuna, Merkez Bankası başkanının görevden alınması ile oluşan 6,1 milyar dolarlık haksız kazancı kimlerin yaptığına dair sorulara cevap veremez iken, 10 milyonu aşan işsize destek vermek yerine işsizlik fonunu sermaye sınıfının yükünün azaltılmasına harcamak istemektedir. Türkiye’de işsizlik tarihte görülmedik düzeylere ulaşmasına rağmen iktidarın sermayeyi, işsizlik fonu üzerinden, yasaları hiçe sayarak desteklemesi onun ne denli acz içinde olduğunu göstermektedir.

Bu kanun teklifinde bir başka acziyet örneği daha bulunmaktadır. Buna göre ücretsiz izin desteği aylık 47 TL’den 50 TL’ye çıkarılmaktadır. Ücretsiz izne ayrılmış bir emekçiye aylık görülen ek artış sadece 3 TL’dir. Bu emekçinin dört kişilik bir haneye gelir getirdiğini düşündüğümüzde aylık kişi başı artış sadece 75 Kuruş olmaktadır. İktidar ve mensuplarına ait her gün yeni bir haksız kazanç, israf, çoklu maaş örneği ortaya çıkarken emekçi ve hanesine layık görülen aylık 75 kuruşluk artış hem iktidar kibrinin hem insafsızlığın hem hukuksuzluğun hem de halktan kopukluğun işaretidir.

Türkiye’de felaket tablosunun en bariz mukayesesi şudur: Ücretsiz izne ayrılan birinin hanesine günlük 2,5 kuruş layık görülürken, tek adam için yapılan Sarayın günlük harcaması 10 milyon TL’dir. Yani halkın hanesine layık görüleninin yaklaşık 40 milyon kat fazlası Saraya layık görülmektedir.

Kuşkusuz ki, tarihte bu işaretleri vermiş her iktidar için sonun yakın olduğu sayısız defa deneyimlenmiştir.

AKP ülkenin yönetilemediği, lüks-israf-vurgun düzeni olduğu bir dönemde iktidara gelmiş; iktidarlaşmış, karunlaşmış, devletleşmiştir. Bu yüzden de en yakın zamanda Türkiye halkları, hikayesi kalmamış, dar çıkar gruplarının, oligarşik kamu mensuplarının iktidarı olan AKP’den kurtulacaktır.

Torba yasa yöntemi yasama etiğini ayaklar altına alıyor

2/3519 Sayılı yasa teklifi, 9 farklı yasada değişiklik öngören bir torba yasadır. Birbiriyle alakasız farklı kanunlarda düzenlemeler getiren torba yasalar, her zaman ifade ettiğimiz gibi “yasama kurnazlığı”nın bir ifadesidir. Çünkü torba yasalar pek çok alanda düzenlemeler içerdiğinden tartışmalı düzenlemelerle, daha az itiraz edilebilecek düzenlemeleri aynı anda içerebiliyor. Dolayısıyla torba yasa tekniği, Roma Hukuku’ndan bu yana gelen evrensel hukuk ilkelerinin de ihlalidir. Çünkü hiç kimse farklı alanlara ilişkin düzenlemeler içeren bir metne, tek bir görüş sunmaya zorlanamaz. Oysa torba yasalar tam da bunu yapmaktadır. Öte yandan torba yasalar, yasama kalitesini de düşürmektedir. Çünkü torba yasalar, müzakereci yasa yapım süreçlerine imkan vermeyen bir mahiyettedir.

Örneğin 2/3519 Sayılı bu torba yasada da Plan ve Bütçe Komisyonu’nun uzmanlık alanına girmeyen düzenlemeler yer almaktadır. Teklifin 9. ve 10. maddeleri esasen Adalet Komisyonu’nun uzmanlık alanına girmektedir. Tutuklu ve hükümlülerin iletişim hakkına ilişkin düzenlemeler getiren maddelerin bu yasa teklifinde yer almaması gerekir. Ancak tabiri caizse “madem torba yasa getiriliyor, bu düzenlemeler de arada kaynasın” mantığıyla Plan ve Bütçe Komisyonu uzmanı olmadığı bir alanda düzenleme yapmaya zorlanmaktadır. Dolayısıyla tekrar vurgulamak gerekir ki torba kanun yönteminde ısrar etmek, yasama etiğini ayaklar altına almaktır.

AKP-MHP koalisyonu toplumsal hayattan kopmuş durumda

Yasama etiğini ayaklar altına alarak getirilen bu torba yasa, ülke gündemiyle ve halkın sorunlarıyla ilgisi olmayan bir torba yasadır. Pandemide 3. dalga sert bir biçimde yaşanırken, getirilen bu torba yasa, AKP-MHP koalisyonunun toplumsal gerçeklikten nasıl koptuğunu net bir biçimde göstermektedir. Açıktır ki AKP-MHP Koalisyonu, “toplumsal derealizasyon” süreci yaşamakta, toplumsal hayatın gerçekleri ile bağının olmadığını göstermetedir. Saraylardan siyaset ve torba yasa dizayn edenler, yurttaşların gerçek gündeminden bihaberler. Toplumsal gerçeklerden kopmuş durumdalar. Oysa toplum, geçim derdiyle uğraşmaktadır. İşsizlik almış başını gitmiştir. İğneden ipliğe her şeye neredeyse her gün zam yapılmaktadır. Esnaf gününü siftahsız kapatmaktadır. Her geçen gün pek çok işletme kapısına kilit vurmaktadır. Yoksulluk ve sefalet her yanı sarmış durumdadır. Ancak bu torba yasa, sanki hiç bunlar yokmuş gibi başka bir telden çalmaktadır. Toplumun acil sorunları çözüm beklerken AKP-MHP Koalisyonu, toplumun hiçbir sorununa temas dahi etmeyen bir torba yasayı Plan ve Bütçe Komisyonu’nun gündemine getirebilmiştir.

Torbadan emekçilere 3 lira çıktı!

Türkiye tarihinin en büyük iş ve istihdam kaybı yaşanırken AKP-MHP Koalisyonu bambaşka bir gündemle torba yasa hazırlıyor. Emekçiler, kısa çalışma ödeneğinin uzatılmasını, asgari ücretten vergi kesilmemesini, Kod 29 uygulamasının suiistimal edilmesinin önüne geçilmesi gibi acil sorunlarına çözüm beklerken 2/3519 sayılı yasa teklifi bu taleplerin yanından dahi geçmiyor. Hatta, yurttaşların ekonomik sorunlarıyla ilgisi olmayan bu torba yasa, emeğiyle geçinen milyonlarca insanla adeta dalga geçiyor. Bu torba yasadan emekçilerin payına 3 lira düşmüştür. Pandemi döneminde uygulanmaya başlanan “nakdi ücret desteği” 47 liradan 50 liraya çıkarılıyor! Bilindiği üzere, 4447 Sayılı Kanun’un geçici 24. maddesi kapsamındaki kişilere ücretsiz izne çıkarıldıkları veya işsiz kaldıkları dönem için İşsizlik Sigortası Fonu’ndan ve İŞKUR tarafından günlük 47 lira ödeme yapılıyordu. Ücretsiz izne çıkarılan işçilere yapılan bu ödeme, 3 TL artışla 50 TL’ye çıkarılmak isteniyor. Buna göre ücretsiz izne çıkarılan kişilere aylık bin 500 TL verilecek. Oysa Türk-İş’in araştırmasına göre dört kişilik bir ailenin 2021 yılının şubat ayı için açlık sınırı 2 bin 719 lira. Dolayısıyla bu torba yasa teklifiyle AKP-MHP Koalisyonu, ücretsiz izindeki işçiyi adeta açlığa terk etmektedir.

İşsizlik Sigortası Fonu sermayenin işgalinde

Ücretsiz izne çıkarılan işçilere günlük 50 lirayı reva gören bu torba yasa teklifi, sermayenin İşsizlik Sigortası Fonu’ndaki işgalini güçlendirerek devam ettirmek istemektedir. Teklifte yer alan düzenlemeye göre, yiyecek ve içecek sektöründe çalışanların Nisan ve Mayıs aylarındaki işveren sigorta primleri İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılanacaktır. İşsizlik Sigortası Fonu, yapılan yasal değişikliklerle, isminin aksine bir biçimde suiistimal edilerek hükümet tarafından uzunca bir süredir kullanılıyor. AKP-MHP Koalisyonu, İşsizlik Sigortası Fonu’nu sermayenin talanına açmış durumda. Artık karları düşen sermayeye fondan doğrudan kar transferi yapılması dahi kimseyi şaşırtmayacaktır. Hazine’den karşılanması gereken pek çok gider İşsizlik Fonu’ndan karşılanmaktadır. Öyle ki İşsizlik Sigortası Fonu’nun büyüklüğü Mart 2021 itibariyle beş yıl sonra ilk kez 100 milyar liranın altına inerek yaklaşık 93 milyar lira olmuştur. Yapılan hesaplamalara göre 20 yılda biriken fon varlığının neredeyse üçte biri, son bir yılda tüketilmiştir. DİSK’in yaptığı açıklamaya göre son dört yılda yani 2017-2021 yılları arasında fondan işverenlere yapılan destek 51 milyar liradır! İşsizlik Sigortası Fonu emeğiyle geçinen işçilerindir. Fon sadece işçiler ve işsizler için kullanılabilmelidir. İşsizlik Sigortası Fonu’ndaki sermaye işgaline derhal son verilmelidir.

Radikal ve kapsamlı bir vergi reformu şarttır

Ekonomiye sermayenin gözüyle bakan AKP-MHP Koalisyonu, yalnızca İşsizlik Fonu’nun kullanılmasında değil, vergilendirmede de emekçilerin aleyhine bir sistemi savunmaktadır. Ülkede en çok vergiyi emeğiyle geçinen yurttaşlar ödemektedir. Bu torba yasa teklifinde kurumlar vergisi oranının iki yıl için yeniden düzenlenmesine ilişkin hükümler vardır. Şayet vergilendirme politikalarından düzenlemeler yapılacaksa, ülkede vergi adaletinin sağlanması için tüm vergi sistemi baştan ele alınmalıdır. “Çok kazanandan çok, az kazanandan az”  vergi ilkeleri başta olmak üzere radikal bir vergi reformu yapılmalıdır. Asgari ücretten ne gelir vergisi ne de damga vergisi alınmamalıdır. Toplam vergi gelirleri içerisinde oldukça yüksek bir paya sahip olan dolaylı vergilerin payı, vergi adaletinin sağlanması için düşürülmelidir. Ülkede gerçekten vergi adaleti sağlanmalıdır. Bunun için de, bu torba yasadaki gibi kurumlar vergisi oranının birkaç puanlık değiştirilmesi gibi hiçbir derde deva olmayan düzenlemelere değil, ülkedeki tüm vergi sisteminin yapısal olarak radikal ve kapsamlı bir biçimde yeniden düzenlenmesine ihtiyaç vardır.

Baskı politikalarında yeni pencereler cezaevlerinde hayata geçiriliyor: Tutuklu ve hükümlülerin iletişimlerini izlenecek!

Son olarak bu torba yasada niçin yer aldığına akıl sır ermeyen bir düzenlemeden de söz etmek gerekir. Yasa teklifinde yer alan düzenlemeye göre, mahpuslar artık e-posta yoluyla haberleşecek, mektup ve görüşmeleri de kayıt altına alınacak. E-postalar eğer herhangi bir soruşturma ve kovuşturmaya konu edilmemişse en geç 1 yıl sonra silinecek. Yine, Kapalı Ceza İnfaz Kurumları’ndaki hükümlülerin ziyaretçileriyle (eşi, üçüncü dereceye kadar kan ve kayın hısımları ile vasisi veya kayyumu) yaptığı görüşmeler, dinlenebilecek ve kaydedilebilecek. Kayıtlar, eğer herhangi bir soruşturma ve kovuşturmaya konu edilmemişse yine en geç 1 yıl sonra silinecek. Açıktır ki AKP-MHP Koalisyonu ülkenin tümünde kurduğu BigBrother sistemini, bu kez tutuklu ve hükümlülerin haberleşme haklarını da içine alacak şekilde genişletmek istemektedir. Bu denetim arzusu, temel insan haklarına tamamen aykırıdır. Mahpusların iletişim ve haberleşme haklarının önündeki engellerin kaldırılması gerekirken denetime ve izlemeye alınmasını içeren bir düzenlemeye gitmek asla kabul edilemez.

HDP olarak işbu kanun teklifi kapsamında, komisyon aşamasında çeşitli önerilerle hem yasama tekniği ve dolayısıyla kanunun meşruluk derecesini düzeltmek hem de halkın sorunlarının teklif kapsamında olabildiğince çözümü için çeşitli değişiklikler sunduk.  Bu önergelerle:

50 TL’lik ücretsiz izin desteğinin 100 TL’ye çıkarılmasını talep ettik. Böylece işçilerin pandemiden en az şekilde etkilenmesi için muhalefet ettik. Çiftçilerin borçlarının 50.000 TL’ye kadar olan kısmının silinmesi gerektiğine dair önerge sunduk. Cezaevlerine ilişkin iki maddede gerçekleştirilmek istenen düzenlemelerin tekliften çıkarılarak Adalet Komisyonunda görüşülmesini önerdik.

Fakat tüm bu önergelerimiz AKP-MHP işbirliği ile ret edildi. Böylece emekçi karşıtı baskıcı politikalarda iktidar ısrarı bir kez daha ortaya çıktı.

Muhalefet şerhinin tamamına buradan ulaşabilirsiniz.

12 Nisan 2021