Tüm baskılara rağmen Bursa mitinginden güçlü hayır

Bugün 4 ilde düzenlediğimiz referandum mitinglerinden biri de Bursa'daydı.Neredeyse tüm yöneticileri tutuklanan HDP Bursa İl Örgütümüzün düzenlediği mitingde, MYK Üyemiz Yurdusev Özsökmenler ile Diyarbakır Milletvekilimiz Nimetullah Erdoğmuş yurttaşlara seslendi.

Konuşmalardan öne çıkan ifadeler şöyle:

Yurdusev Özsökmenler:

Biz her gün ölüyoruz, her gün kadın cinayetinde bir kardeşimiz ölüyor. Nerede onları öldürenler? Kravat taktı diye, takım elbise giydiler diye sokaklara salınıyorlar. Artık sokaklarda kendimizi güvende hissetmiyoruz. Çünkü tacizciler, katiller sokaklara salıverildi. Bunların döneminde kadına yönelik şiddet yüzde 1.400 arttı. Bizim hayır’Iarımız en yüksek hayır olacaktır. Kız çocuklarımız küçük yaşta evlendirilmesin diye bu sandıktan hayır’ı çıkarmak en çok bizim boynumuzun borcu.

Bizim sevdamız, yoksul halka bu ülkede barışı getirmektir. Bu ülkede demokrasiyi getirmektir. Bütün insanların, halkların, kadınların, erkeklerin çocukların kol kola refah içinde yaşamasını kara sevdasıdır. Hiçbir baskı bizi yolumuzdan asla döndüremeyecektir. Asla diz çökmeyeceğiz!

Bu ülkeye barış ve demokrasiyi getirene kadar yolumuzdan dönmeyeceğiz

Eş Genel Başkanlarımız, belediye başkanlarımız cezaevlerinde direnmeye devam ediyor, bize her gün direniş ve umut mesajları gönderiyorlar. Bizim onlara sözümüz var. Bizim yitirdiğimiz, yakılan, öldürülen yoldaşlarımıza sözümüz var. Bu ülkeye barış ve demokrasiyi getirinceye kadar yolumuzdan dönmeyeceğiz.

Bursa’da çok baskı var, yüzlerce insan gözaltına alındı. Biz miting yapabilelim diye yoldaşlarımız cezaevindeler. Açlık grevleri yükseliyor. Sandıktan hayır çıkarmak bizim yoldaşlarımıza borcumuz, bizlerin boynumuzun borcu. Suruç’ta yitirdiğimiz Ferdane arkadaşımıza ve onun şu anda gözaltında olan eşine, emekçilere, kadınlara sözümüz var. Asla vazgeçmeyeceğiz. Mutlaka kazanacağız.

Nimetullah Erdoğmuş:

Bursa özel bir şehir. Kuran-ı Kerim Mekke için şehirlerin anası der. Neden? Çünkü bir anne gibi kucaklayan, faklı insanları barındıran bir şehirdir. Bursa da tarihi ve toplumuyla her kesimden bütün insanları kucaklayan önemli bir şehir. Bursa'da Trakya’dan, Mezopotamya’dan insanlar bir arada.

Bir tarih yürüyüşümüz var, önümüzde yeni bir sayfa var. 16 Nisan sadece bir evet- hayır tercihinin yapılacağı gün değildir. Eminiz ki bu yeni sayfayla beraber, gerçek sorunlarımızın yeniden müzakere edilebileceği hayırlı bir zamanın sayfası olacak.

Temel sorunların gündemde tutulmaması, o sorunların olmadığı anlamına gelmez. Örneğin Kürt sorunu. Kürt sorunu derken, sanki Kürtlerin kendisi sorunmuş gibi bir algı üretiliyor. Kürt sorunu denilen şey, herkes biliyor ki Kürt olmaktan kaynaklanan gerçeklerimizdir. Biz kendi milletimizi inkar ederek yaşarsak, o zaman haysiyetimizi kaybederiz. Her millet, her inanç kendi kimliğiyle kendi anlayışıyla birlikte bir arada yaşasın.

Bizim büyük hedefimiz barıştır

Bu problemler çözülmediği için, çözüm masası kabul edilmediği için bir felakete dönüştü. Bu felaket semavi olsaydı birbirimizi teselli ederdik. Ama felaketler insan eliyle oluyorsa, çaresini bulmakla sorumluyuz. Neden sorumluyuz? Çünkü bu ağır yükün bedelini toplumun kendisi ödüyor. Toplum canıyla, kanıyla ödüyor. Bütün halklar ödüyor bunun bedelini. Peki çaresi nedir? Çare öylesine büyük bir hedeftir ki bu hedefe ulaşma noktasındaki cesareti bu iktidarda bulamıyoruz. Her ne kadar parmak sallayarak yürütülen bir siyaset varsa da, cesaret yok. Ne kararlılık ne cesaret var. Bizim büyük hedef dediğimiz, barışın kendisidir. Çıkıp haklı olarak diyorlar ki dinimiz barış dinidir. Doğrudur, İslam’ın özü bu şekildedir. Barışa teslimiyet göstermektir. Barışı bir müsabaka gibi, büyük bir maraton gibi kabul ediyoruz. Yani barış bir sayfa değil ki o sayfa kapandı diyelim. İktidarın söylediği bu. “O iş bitti” diyorlar. Kimse o sayfayı kapatamaz. Biz o yolda yürümeye devam edeceğiz.

Bize diyorlar, bölücü. Sorun bizsek, buyurun barışı siz tesis edin. Ama gelin görün ki, bizler barış deyince bunu kendileri için bile hakaret kabul ediyorlar. Neden? Tenezzül etmiyorlar. “Siz kim, barış kim” diyorlar. Emin olun Allah'ın nezdinde en kabul edilemez şeylerden biri de, bir yönetimin kibirli ve zorba olmasıdır. Bu kibirle, bu dayatmayla en çok toplumumuz zarar görmektedir.

Bizim hareketimiz vicdan hareketi

Önümüzde 18 madde tartışamıyoruz. Neden? Çünkü bu anayasanın iklimi müsait değil bir kere. Sadece Bursa’da, yüzlerce çalışanımız cezaevinde. Metin arkadaşımız, hem eşini hem oğlunu Suruç Katliamı’nda kaybetti; tutup onu içeri atmışlar. Biz asla ve asla mağduriyet edebiyatı yapmadık, yapmayacağız da. Eşbaşkanlarımız içeride. 10 bine yakın arkadaşımız derdest edilmiş durumda. Bir tek arkadaşımızdan mağduriyet edebiyatı duydunuz mu? Hayır. Çünkü bizim hareketimiz vicdan hareketidir, vicdan. Er geç vicdanlar buluşacak.

Beraber oldukları, 15 yıl boyunca birlikte hareket ettikleri bir iktidarda öylesine bir düşmanlık başlattılar ki hayret ediyorsunuz. Biz mi yanlış bildik? Adına FETÖ dediler. Ama ya siz düne kadar her konuda içeride, dışarıda, eğitimde, emniyette, yargıda, sermayede, ticarette birlikte hareket etmediniz mi? Ne oldu da birbirinize düştünüz?

Biz 12 Eylül Anayasasına da hayır dedik

12 Eylül anayasasına da hayır dedik. Evet ile geçti ama meşruiyeti hep tartışıldı. Neden? Çünkü cuntanın dayatmasıyla yapılan bir anayasaydı. Hukukçular yaptı o anayasayı da. Ama ikilimi müsait olmadığı için o anayasanın meşruiyeti hep tartışıldı.

Medine vesikası var, 47 maddelik. Hz. Muhammed Medine halkıyla bir araya geldi, inananlar var, inanmayanlar var. Kabileler var, farklı farklı boylar var. Herkesin, bu benim onurumdur diyeceği bir vesikaya imza atacağız dediler. Bizim anayasada insan onuru nerede? İnsan hayatının kutsallığı nerede? İnsanların özgürlüğü nerede?

Her bireyin onuru esas alınmazsa, sadece güç sahiplerinin kendi gelecekleri güvence altına alınıyorsa o zaman bu anayasadan hayır gelmez. Hayır gelmeyecekse, anayasaya da biz hayır diyoruz. 12 Eylül Anayasası’na da hayır dedik, bu anayasaya da hayır diyoruz.

9 Nisan 2017