Tuncel: Bu yargılama ile kadın özgürlük mücadelesi hedef alınmıştır

Kobanî Kumpas Davası, Sincan Cezaevi Kampüsünde görülmeye devam etti.

Duruşmaya, Eş Genel Başkanlarımız Cahit Kırkazak ve Sultan Özcan, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Çiğdem Kılıçgün Uçar, DEM Parti milletvekilleri, Tevgera Jinên Azad (TJA) aktivistleri ve Barış Anneleri ile çok sayıda yurttaş ile kurum temsilcisi katıldı. Katılımcıların tutsak siyasetçileri “Jin jiyan azadî” sloganı ile karşıladığı duruşmada Sebahat Tuncel beyanlarda bulundu. 

Suçum barıştırmayı istemek, bedelini ödeyeceğim 

Sözlerine katılımcıları selamlayarak ve yazar Amin Maalouf’tan, “Bütün inançlara saygım var ve herkesin gözünde suçum budur. Hristiyanlar Nasıralılar için söylediğim iyi şeyleri duymazdan geliyor, Yahudileri ya da Zerdüşt’ü kötülemiyorum diye kızıyorlar. Müneccimler peygamberlerini överken kulak tıkıyor, İsa’yı ve Buda’yı lanetlediğimi duymak istiyorlar. Çünkü cemaatlerini sevginin değil nefretin etrafında topluyor, müminler de ancak kendilerinden olmayanlara karşı çıkmak için birbirlerine kenetleniyorlar. Onlar yasaklarda kardeş, başkalarını aforoz ederken kardeş. Bana gelince; herkes dost olmak şöyle dursun, yakında herkes bana düşman kesilecek. Suçum onları barıştırmayı istemek. Bedelini ödeyeceğim” sözlerini alıntılayarak başlayan Tuncel şunları söyledi: 

Yaşadıklarımız ağır krize neden olur diye uyardık, dinlemediniz

Barışın sesini yükselttiğimiz için yargılanıyoruz. Nefretin etrafında birleşenler Demokratik bir Cumhuriyet’i kurmanın önünde engel olmaya çalışıyorlar. Biz de inatla Türkiye halkları için eşit bir Cumhuriyet kurulacağına inanıyoruz. Bu yüzden burada yargılanıyoruz. 2015 yılında, ‘Türkiye’deki insan haklarını yok sayarsanız Türkiye ciddi bir krize girer. Savaş ve insan hakları ihlallerinin hedefindeki Kürt halkı 3 güvenlik operasyonuna kurban verildi. Kürdistan’ın birçok bölgesinin ağır silahlarla kuşaltıldığı, her evden bir cenazenin çıktığı bir süreçten geçiyoruz’ dedik ama ciddiye almadılar. Kadınların ölü bedenleri soyularak meydanlara atılıyor, cezaevlerinde 10 bini aşkın tutsağın rehine muamelesi gördüğünü söylemişiz. Hasta mahpusların serbest bırakılmasını söylemişiz. Bunların hepsi hala devam ediyor. Şu an hala cezaevlerinde Sayın Öcalan'ın özgürlüğü için açlık grevleri devam ediyor.

Kürtler, Kürt çocukları öldürülüyor, Elçi ve Poyraz cinayetleri aydınlatılmıyor

Kürtlere karşı cezasızlık politikası uygulanıyor. Kürtler öldürülebilir, çocukları öldürülebilir. Tahir Elçi cinayeti açığa çıkarılmıyor. Deniz Poyraz cinayeti aydınlatılmıyor. Bütün davalar artık zamanaşımına uğruyor. Roboskî hala adalet arıyor. Kürtlerin Cenazelerini bir kutuda gönderiyorsunuz. Maraş Katliamı 12 Eylül Darbesi’nin zeminini hazırlayan bir katliam ama devlet müdahale etmiyor. 78 ise Alevilere dönük kitlesel bir soykırımdır. Hala sorgulanıp yüzleşilmedi. Maraş’takilerin çoğu şu an yurtdışında, hala acılarını yaşıyorlar. Bunlarla yüzleşilmeden biz yeni bir başlangıç yapamayız ve bu katliamların hepsinin arkasında devlet var. Bir tweet attı diye, barış istedi diye insanları yıllarca tuttunuz ama ülkedeki çeteler elini kolunu sallayarak geziyor. Çünkü Türkiye 2015 yılında Çözüm Süreci’nden vazgeçerek parlamentoyu, Anayasa’yı askıya aldı ve mafya düzenine girildi. Devlet bu hale geldi. Kimdi 6-8 Ekim’deki paramiliter güçler? Devlet neden etkin bir soruşturma yapmadı? Öldürülen insanların sorumluluğunu bize yükleyemezsiniz. Onların birçoğu bizim arkadaşlarımızdı. Kim demokratik gösterileri, yürüyüşleri provoke ederek insanların yaşam hakkını elinden aldı? MİT ve Adalet Bakanlığı davamızdaki müştekidir. Devlet orada Kürtler burada. Bu kabul edilemez. Mahkemeniz de bu kumpasa ortak.

Dayattığınız bu duruşma periyotları insanlık dışıdır

Aralıksız süren duruşma periyotları insanlık dışıdır, işkencedir. Bu mahkeme bize kölelik dayatıyor. Hastalık yaşıyoruz, iki arkadaşımızın kolu kırıldı. Türkiye’de böyle bir yargılama usulü yok, her gün duruşma olur mu? Buradaki arkadaşlarımızın suçlu olmadığını siz bizden daha iyi biliyorsunuz.

Filistin için laf söylemeye hakkınız yok, ne işiniz var sizin Efrîn’de?

Filistin halkının yaşadıkları karşısında yanındaymış gibi davranıyorlar. Sen önce kendi evine bakacaksın. Efrîn’de senin ne işin var? Bu ülkenin bunu söylemeye hakkı yok. Halkların dayanışmasını çok anlamlı buluyorum. Tıpkı Kobanî’de yaptıkları gibi, DAİŞ vahşetine karşı gösterilen dayanışma gibi. Bu direniş ve dayanışma DAİŞ vahşetini yenilgiye uğrattı. Bu dayanışma devletlerin savaş politikalarının değişmesi için baskı unsuru olacaktır, inanıyorum. Bütün ulus devletlerin yaklaşımında erkek anlayış var. İşgal ettikleri toprakları kadın olarak görüyorlar. Savaş kadınları öldürüyor. Yanı başımızda da böyle. Sadece PKK’nin ortaya çıkışıyla alakalı değil. Bu 100 yıldır devam ediyor.

Kürt halkı vardır hakları da vardır

Bu devlet Kürtleri yok sayarak asimilasyon politikaları yürütüyor. Asimilasyon insanlık suçudur. Kürtler vardır, Kürt halkı vardır o yüzden hakları vardır. Bu devlet bizi yok sayıyor. Bu davanın bir kumpas davası olduğunu bütün arkadaşlarımız anlattı. Bu dava başlamamış bir dava çünkü CMK ne diyor; dava başlarken kimlik tespiti yapılır ama bu davada kimlik tespiti yapılmadı. Benim Sebahat Tuncel olup olmadığımı bilmiyorsunuz ama siz bu hukuksuzluğu devam ettiriyorsunuz. İddianame hukuksuzca okundu, yüzümüze dahi okunmadı. Biz reddi hakim talebinde bulunduk. Bir çete üyesi gitti ama onunla beraber aynı kararlara imza atan diğer üyeler duruyor. Reddettiğim bir heyete karşı konuşmamayı çok düşündüm ama halkımıza borç bildim.

Bu heyet kumpasın bir parçasıdır

Bir itirafçı ‘duydum’ diyor. O beyanı kuvvetli suç unsuru sayıyorsunuz. Mahkemenizin güvenirliği benim açımdan sorundur. Adil ve bağımsız bir yargılama yapılmıyor aksine siz bu kumpasın içindesiniz. Savcı Ahmet Altun delilleri gizlemek istemiş. Bu kadar ayyuka çıktı. Bu dava için normal koşullarda iddianameyi göndermeniz ve ‘bu şekilde toplumsal adalet sağlanmaz’ demeniz gerekiyordu. O cübbeyi giymeseniz benim gibi bir yurttaşsınız. Onun onuruna sahip çıkmanız lazım ama yapmıyorsunuz” sözlerini kullandı.

Burada erkek devlet şiddeti yaşıyoruz

Siz bize erkeklik gösterisi yapıyorsunuz. Burada erkek devlet şiddetini bizzat yaşıyoruz. Siz bıyıklı göbekli beyefendi oluyorsunuz, biz şirret kadın oluyoruz. Erkekler kravat giyiyor diye herkes kadını sorguluyor. Eril sistemin temsilcilerisiniz. Bizim yıllarımız bu zihniyetle mücadeleyle geçti. Kendi yoldaşlarımız içinde de bu mücadeleyi verdik. Size karşı mı yürütmeyeceğiz? Mikrofon sizin elinizde diye bir anda kapatıyorsunuz. Bu bir şiddettir, illa dövmenize gerek yok. CMK’ya göre sorgu bittikten sonra müşteki ve tanıklar dinlenir. Onu bile yapmadınız. Daha savunmalar devam ederken dinlediniz. Bir de bizlere ‘zoom’ yaptınız, ismimizi söylediniz. Emniyet bile bu kadar yapmadı yani. Müştekileri, tanıkları yönlendirdiniz. Müştekilerin çoğu zaten polis. Gelip burada başka ne söyleyecek? İşinden olacak söylerse, bu kadar ekonomik kriz var. Diğer mahkemelerde de dinlediniz ama onları daha bilmiyoruz. Gizli tanıkları gizli dinlediniz. Biri gizliymiş açık olmuş. Burada da adalet diyorsunuz. Sorgu bitmeden ‘siz yargılamayı uzatmak istiyorsunuz’ deyip savunma hakkımı kısıtlıyorsunuz. Ben 7 yıldır cezaevindeyim, niye uzatmak isteyeyim? Gizli tanık Ulaş’ın polisin araştırma tutanağında ifadesi yok ama siz gizli dinlediniz. Anlattıkları dedikodu. Hani dedikoduyu kadınlar yapardı sadece! Yalan söylediği ortada ama siz kanıtlamak istemiyorsunuz. Ulaş’ı dinledikten sonra ‘öncekini içerir ifadeleri’ şeklinde karar veriyorsunuz. Yok öyle bir şey.

Yas hakkımızı elimizden aldınız, Aysel Tuğluk’a annesini gömdürmediniz

Devlet bu süreçte bizim yas hakkımızı dahi elimizden aldı. Figen başkan Gültan başkan, Bülent arkadaşımız, Zeynep Ölbeci arkadaşımız, Aynur Aşan arkadaşımız, Ayla Akat Ata arkadaşımız, Dilek Yağcı arkadaşımız, Ali Ürküt arkadaşımız yakınlarını kaybetti. Ben de dedemi kaybettim. Hiçbirimiz cenazelerine gidemedik. Gittiğimizde de işkenceye dönüştü. Aysel Tuğluk'a annesinin cenazesini gömdürmediniz. Toprağın altından çıkarıp Dersim’e gönderdiniz. Taybet Ana’yı sokak ortasında bıraktınız. Bu halkın çocuklarını kurda kuşa yem ettiniz. Kürt halkının çocuklarının cenazeleri kutularda gidiyor. Kimin yası tutulabilir, kimin tutulamaz? Bütün mesele bu. Ritüeller topluma aittir, insani iyileştirir, toplumla bağını kurar. Siz ne sevincimizi ne de acılarımızı yaşamamıza izin vermediniz. Aysel Tuğluk’u eşikte bıraktınız. O yüzden bu kadar yıkıcı bir hasar bıraktı. Bu bizim toplumla bağımızı koparmayı amaçlayan bir devlet şiddetidir.

Kürt sorunu Sayın Öcalan ile çözülecektir, özgürlüğü buna katkı sunar

Türkiye’de Kürt sorunu çözülecekse bu Sayın Öcalan ile çözülecektir. Demokratik çözüm çabaları bütün Türkiye açısından çok kıymetli. Sayın Öcalan'ın özgürlüğüne kavuşması, Türkiye'deki toplumsal barış için çok önemli. Bir arada yaşamanın en iyi yolu Öcalan ile müzakerelerin yeniden başlatılmasıdır. Sayın Öcalan'ı ağır tecrit ve izolasyon altında tutuyorsunuz. 5275 sayılı kanundan kaynaklı hiçbir hakkını kullanamıyor. 2009 yılında açlık grevlerinde 6 insan yaşamını yitirdi. Şu anda cezaevindeki insanlar açlık grevinde. Artık ölümlere dur demek gerekiyor.”

HDP’nin kuruluşunda, program ve tüzüğünde bütün kesimlerin ve aydınların emeği var

Öğleden sonraki oturumda da HDP’nin kuruluş aşamasına değinerek beyanlarına devam eden Tuncel şunları söyledi:

“Bir çatı kurmak istemiştik ama çatı akıyordu. ÖDP deneyimi vardı istenilen sonuç alınamadı. Biz Türkiye'deki bütün siyasi partilere, kadın derneklerine, ekoloji hareketlerine gittik. ‘Türkiye’nin yeni bir şeye ihtiyacı var, yeni bir anlayışa ihtiyacı var’ dedik. HDP’nin program ve tüzüğünde aydınların büyük emeği var. Biz günlerce sadece bir başlık için tartışma yürüttük. ‘Demokrasinin kazanılması’ diye bir başlık hazırladık çünkü ortada bir demokrasi yoktu. HDP bir müzakere partisi olarak kuruldu, sadece devlet ile değil. Biz farklılıklarımızla bir arada yürüme meselesinde yol aldık. Öyle talimatla falan kurulmadık. Toplumda yeni bir siyasete ihtiyaç vardı. Bugün de öyle. Bizim halk ile buluşmadığımız tek bir alan bir kalmamıştı. Böylesi bir yapının talimat ile hareket edeceğini düşünüyor musunuz? Bizim içimizdeki sosyalist hareketlerin birçok noktada farklı düşünceleri olabiliyor ama HDP neden umut oldu? Çünkü herkese alan açtı, ‘gelin ve sözünüzü söyleyin’ dedi. 2015'te 6 milyon kişinin arkasından gelmesinin nedeni de bu.

Bu yargılama halkların birlikte yaşama umudunu ortadan kaldırmaya dönüktür

Kürt sorunundaki çözümsüzlük anlayışıyla HDP kapatma davası açıldı, Kobanî Kumpas Davası açıldı. Talimat ile twit meselesi kocaman bir yalandan ibaret. Toplumu manipüle ediyorlar. İnsanlara mikrofon uzatsanız herkes Erdoğan'ın dilinden bu davayı anlatır. Bizim ise imkanlarımız kısıtlı. Ancak iyi ki de HDP’yi kurmuşuz, iyi ki bu yola girmişiz. Bunun için bizi cezalandırmaya çalışıyorsanız o sizin sorununuz. Bu tehditler bizi mücadeleden vazgeçirmez. Demokrasi mücadelesini devam ettirebilmek için onlarca Kürt siyasetçi katledildi. Biz bu süreçlere kolay gelmedik. Devletin Kürt’e kini bitmiyor. Bu yargılamadaki mesele de bu. Bu yargılama halkların birlikte yaşama umudunu ortadan kaldırma yargılamasıdır. HDP’yi kapatmaktaki amaç budur. Ben bu iktidarı beğenmiyorum, değiştirmek istiyorum. Bu nedenle de siyaset yapıyorum. Siz de beni hapsediyorsunuz.

Bu yargılama ile kadın özgürlük mücadelesi erkekler tarafından hedef alınmıştır

Biz kadınlar eşitlikçi bir düzen kurulmasının tüm toplumda devrimsel bir değişime yol açacağını düşünüyoruz. Kadın erkek eşitliğinin ortadan kaldırılarak, emeğinin ve bedeninin sömürülmesine neden olan bu sistemin değişmesi için mücadele ediyoruz. Bu talep için yüzlerce yıldır kız kardeşlerimiz mücadele ediyor. Kadınların yürüttüğü özgürlük mücadelesi erkek egemen sistemler tarafından hedef alınmıştır. Kadınlar bu süreçte bedeller ödese de önemli kazanımları da olmuştur. Kürt kadın hareketinin yargılanmasındaki esas amaç değişim umudunu taşımasıdır. Kadın siyasetçilere ve aktivistlere dönük baskı politikaları yeni değil ama kız kardeşlerimiz gibi zulme karşı direnmek bize mirastır. 

Kadın kazanımları güvencede değil 

Erkek akıl kadın üzerinden büyük operasyonlar gerçekleştirmiştir. Erkek egemen sistem kadını cinsel bir köle olarak görmüştür. Kadına dönük şiddetin katliama dönüşmesi ya da çocuk yaşta evlilikler, erkeklerin kadını mülk olarak görmesinin bir sonucudur. Kadın cinselliği ayıplanırken erkeklik bunun üzerinden kurulur. Aile içinde kurulan düzende kadın emeğinin değeri erkeklerden aşağı tutulmuştur. Kadınlar yüzlerce yıldır bu baskılara karşı mücadele yürütmektedirler. Kadınların sorunları henüz çözülmüş değildir. Erdoğan bir gecede kadınların kazanımlarını iptal etti. O yüzden sürekli mücadele gereklidir. Bakın şimdi nafaka hakkını gündeme koydular. Toplumsal bir baskıyla hakkımızı elimizden almaya çalışıyorlar. Kazanımlarımız güvencede değil. Bu erkek egemen zihniyet fırsat bulduğunda her şeyi elimizden alabilir. 

Feminizmin kendisini güncelleyerek kadınlara yönelik saldırılara cevap olması gerekir

Erkek egemen sistem kadınları bir meta haline getirmiştir. Kadının sunulmadığı hiçbir alan yoktur. Kadının konumunu en eski sömürge olarak tanımlayabiliriz. Kadınların içine düşürüldüğü bu durum ideolojik aygıtlarla günlük olarak üretilmektedir. Kadın erkek akıl tarafından insanlıktan çıkarıldıkları için haklarını kullanabilmek için yüzlerce yıl mücadele etmek zorunda kalmıştır. Bu yıkıcı aklın, savaşları da başlatması bizim açımızdan anlaşılırdır. Özgürlüklerin mümkün olabilmesi, erkek aklın yıktığı ahlaki-politik toplumun yeniden inşasıyla mümkündür. Savaşın en büyük faturasını kadınlar ve çocuklar çekmekte. Bu savaşlar kadınlar yüzünden çıkmadı. Tüm bilimlerde olduğu gibi sosyal bilimlere de damgasını vurmuş olan erkeklik sözleri, kadının gerçek statüsünü örtbas etmiştir. Feminist hareket işte bu gizlenen örtü ile mücadele ediyor. Ancak feminizminin kendini sınırlandırması günümüzde yetersiz kalmasına neden olmuştur. Feminist hareketin kendini güncelleyerek bu ihtiyaca cevap olması zorunluluktur. Kürt kadın hareketi olarak kadın özgürlük mücadelesini bin yıllarca süren deneyimlerden geliştirdik. 21’inci yüzyılın kadın özgürlük yüz yılı olması için üçüncü cinsel kırılmanın kadınların lehine kırılması için mücadele ediyoruz. Kadın gerçekliğine dair araştırma yöntemleri geliştirmek ve bir iktidar ideolojisi olan cinsiyetçiliğe karşı olarak kadının varlığını güven içerisinde devam ettirebilmesinin yöntemlerini Jineoloji’de geliştiriyoruz. 

Jineoloji bütün dünyada tartışılıyor

Jineoloji bir hakikatin peşine düşmüştür. Ortaya çıkardığı olguların bilim alanlarında kadınların gizlenen tüm gerçekliklerini açığa çıkaracağını düşünüyoruz. Jineoloji, kadın bilimi tartışmaları bugün dünya kadın hareketleri tarafından da tartışılıyor. Kadının doğasının karanlıkta bırakılması tüm doğanın da karanlıkta kalmasıdır. Kadının sömürgeleştirilmesinin açığa çıkarılması tarihin diğer tüm konularının açığa kavuşturulmasında önemli bir rol oynayacaktır. Kadın statüsünün açığa çıkarılması sorunun bir yönünü ifade eder. Kadın özgürlük mücadelesi yürütenler, toplumun genel özgürlük düzeyiyle kadının özgürlük düzeyinin dengesine dikkat çeker. Kadınlık biyolojik değil sosyolojik bir olgu olarak görülmezse bu sorun çözülemez. Kadının erkek tarafından tanımlanmaktan kurtulması kadınların kurtuluşu için zorunludur. 

11 Aralık 2023