Turan: Açıklanan memur zammı seçimlerde rıza üretmek için

Ekonomi ve Tarım Komisyonundan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcımız Rıdvan Turan, gündemdeki gelişmelere ilişkin Meclis’te yaptığı basın toplantısında önemli açıklamalarda bulundu. Turan, şunları söyledi:

Bilindiği gibi memur ve emekli maaşlarına yüzde 30 oranında bir zam yapılması geçtiğimiz gün Plan ve Bütçe Komisyonunda kabul edildi. Dün de Genel Kurula gelecekti ancak AKP’nin karar yeter sayısına ulaşamamış olmasından dolayı teklif görüşülemedi. Yüzde 30 zam olarak düşünülen bu teklifin, cari enflasyon dikkate alındığında çalışanların derdine derman olmayacağı son derece açık.

Yasa gereği, TÜİK tarafından yüzde 15,4 açıklanan enflasyon baz alınarak bu hesaplamanın yapılması gerekir. Yani yüzde 15,4 işçi ve Bağ-Kur emeklilerine, memurlarda da artı 1 puan fark uygulanması suretiyle yüzde 16,48 olarak uygulanacaktı. Fakat Erdoğan bunun önce yüzde 25, bir gün sonra ise yüzde 30 olarak uygulanacağını söyledi. Burada Erdoğan’ın bu oranları artırıyor olmasının ciddiyeti üzerine duracak değilim. Burada daha temel bir mesel var. Yasanın emrettiği oranla, yani yüzde 16,4 oranla memur ve emeklileri razı edebileceğini, buradan yaklaşan seçimlerde rıza üretebileceğini düşünmediği için Erdoğan bu yola tevessül etmiş durumda. 

Bu, memur toplu sözleşme düzeninin çökmesi anlamına geliyor

AKP kulislerinde söylendiği gibi Erdoğan’ın gani gönüllüğünden söz etmek söz konusu değil. Kurmuş oldukları sistemin çalışanlar açısından nasıl bir cendere olduğunu ve emeğin gelirinin ne düzeyde baskılandığını bize gösteriyor. Bu, aslında memur toplu sözleşme düzeninin tam anlamıyla çökmesi anlamına geliyor. Emeklilerde de 5510 Sayılı Kanunun emekli aylıklarını düzenleyen kısmın çökmesi anlamına geliyor. Bunu neden söylüyorum? Çünkü emekli aylıkları da aynı perspektifle el alınsa asgari ücretin yarısı kadar olacaktı. Ama iktidar bunun yarattığı toplumsal ve siyasal kaosu göze alamamış olacak ki bir Hazine desteğinden bahsetti. Hazine desteği vermek suretiyle de bu oranı 5500 liraya çıkardı. 

Asgari ücret istisnai ücret olmaktan çıktı

Buradan ezcümle çıkarılması gereken şudur; 21 yıllık iktidarı döneminde AKP çıkarmış olduğu çalışma yasalarıyla, emeklilik yasalarıyla, toplu sözleşme yaslarıyla olağanüstü bir biçimde emeğin gelirlerini baskılayan, çalışma ilişkilerini baskılayan ve sermayeden yana tavır alan bir tutum içerisine girdi. TÜİK, emek gelirlerinin baskılanmasında en temel hükümet aygıtı olarak işlev görüyor. Bağımsız bir aygıt değil bir iktidar organı olarak iş görüyor. Sadece TÜİK değil ilgili sendika da. Bir tarafta Memur Sen, diğer tarafta TÜİK ve iktidar ele ele vermişler ve bu maaş artışlarını güya enflasyona çalışanları ve emeklileri ezdirmemek için yüksekten veriyormuş gibi yaparak aslında reel olarak enflasyonun çok çok altında bir tür yaşam maliyeti krizini tetikleyecek bir yönelime girmiş durumdalar. Hem memur maaşlarının hem de emekli maaşlarının insanların insan onuruna yaraşır biçimde yaşamalarını mümkün kılmayacağını biliyoruz. Asgari ücrete yapılan zam dikkate alındığında ki o da yeterli değil. Memur ve emekli maaşlarının giderek asgari ücrete yaklaşmakta olduğunu, ülkemizde asgari ücretin artık tam anlamıyla istisnai bir ücret olmaktan çıkarak toplumun genel kesimlerinin çalıştığı bir ilişki biçimine dönüştüğünü üzülerek görüyoruz. 

En düşük memur maaşının 14700 lira olması gerekiyordu

Prof. Dr. Aziz Çelik hocanın yaptığı çalışmaya göre, eğer ortalama maaşı sadece resmi enflasyona göre bile artsaydı, 2022 Aralık ayı sonu itibariyle 9385 lira değil en az 11 bin lira olması gerekiyordu. Dolayısıyla biz yüzde 30 artışı 11 bin liranın üzerine konuşuyor olmalıydık. Eğer bu artışlar gıda enflasyonu oranında olsaydı 14300 lira, Kişi Başına Gayri Safi Yurtiçi Hasıla oranında olsaydı 14700 lira olmalıydı. Burada olağanüstü kayıp var. Çalışanlar açısından ve onların maaşına paralel olarak giden emekli maaşları açısından son derece ciddi bir kayıp var. İşçi emekli aylıklarına bakıldığına; 21 yıl önce, yani AKP’nin iktidara geldiği dönemde asgari ücretin yüzde 40 oranında üstündeyken, geçecek olan yasayla birlikte asgari ücretin yüzde 35 altına inecek. AKP’nin iktidara geldiği andan bugüne kadar işçi emekli aylıklarında nominal olarak yüzde 75’Lik bir azalma var. 

2002’de memur maaşı asgari ücretin yüzde 214 üzerindeyken, şimdi yüzde 43 olacak

21 yıl içinde asgari ücret çevresinde yaşamını idame edenlerin sayısının olağanüstü arttığını görüyoruz. Aynı durum memur aylıkları için de söz konusu. 2002’de ortalama memur maaşı asgari ücretin yüzde 214 üzerindeyken, şimdi yapılan bu sözüm ona zamla yüzde 43 üzerine düşecek. Yani aradaki reel uçurumun ne kadar devasa olduğunu hep beraber görüyoruz. AKP bunu neden yapıyor? Bunu yapmasının esas sebebi, çalışanların emeğinin karşılığını alması için değil. Esas mesele ufukta görünmüş olan 4-5 aya kadar gerçekleşecek olan seçimlerde yeniden bir rıza üretmek ve iktidarda kalabilirliğinin süresini artırmak. Şunu açık yüreklilikle söylemek gerekir ki toplumun geneli, ücretli kesimler, işçiler, memurlar ve emekliler tam anlamıyla kan ağlıyor. Yüzde 30 verdiğiniz zammın reel olarak karşılığını çarşı pazara çıktığınızda görebilirsiniz. 

Milyonlar çaresizliğe terk edilmiş durumda

Seçim bölgem Mersin’de geçtiğimiz yıl 40 lirayken ortalama bir peynirin kilosu, şu anda olmuş 100-110 lira. Mersin’de 5 bin lira civarında normal oturacak bir ev bulamazsınız. İstanbul’a gittiğinizde kümes derecesinde olan yerler ne yazık ki 6-7 bin liranın üzerinde. Bu zaman dilimi içerisinde iktidara yakın bir kesim giderek zenginleşirken; bu ülkeyi gerçekten emeğiyle var etmiş milyonlar, işçiler, emekliler, emekçiler ve kamu çalışanları olağanüstü bir yoksulluğa ve çaresizliğe iktidar sayesinde terk edilmiş durumda.

Yüzde 100 oranında zam önerimiz AKP-MHP oylarıyla reddedildi

Bugün Genel Kurula gelecek olan kamu emekçilerine ve emeklilere yapılacak bu yüzde 30 oranında zam oranının kabul edilebilir hiçbir tarafı yoktur. Aslına bakılırsa kaynaklar var. İnsanların insanlık onuruna yaraşır biçimde yaşayabilecekleri koşullar var. Ama gelin görün ki bu bir tercih meselesi. En düşük emekli maaşının 3500 liradan 5500 liraya çıkarılmasının maliyeti 22 milyar. Geçen gün komisyonda söylendi bu. Siz bunu eğer asgari ücret düzeyine yani 8500’e çıkarırsanız bunun kamuya yükü 50 milyar lira denildi. Bakın milyonlarca insan biraz daha insanca yaşayacak ve siz 50 milyarlık yükü çok görüyorsunuz. 50 milyar, sermayenin bu bütçe döneminde alınmaktan vazgeçilen 990 milyar lirasının yanında devede kulak dahi değildir. Affedilen vergiler dikkate alındığında çalışanlara, yani emeğiyle bu ülkeyi var edenlere bu kadar desteğin çok görüldüğü bir AKP iktidarının bu seçimlerde destek göreceğini düşünmek asla ve asla akılcı değildir. Biz komisyonda en düşük emekli aylığının asgari ücrete eşitlenmesini önerdik, kabul edilmedi. Memurlara ve emeklilere yüzde 100 oranında zam önerimiz oldu, AKP-MHP oylarıyla reddedildi. İktidar iyi bilsin ki; geçim konusunda halkın bu kadar ümüğünü sıkan yaklaşımı mutlaka ve mutlaka sandıkta kendisine ciddi faturalar çıkaracaktır. 

EYT’yi bir an önce sorunları çözerek Genel Kurul’a getirin

EYT meselesi hala kanayan yara. Bakana göre çözülen sorun bir türlü ne yazık ki Genel Kurul’a gelemiyor. EYT’yi bir an önce Genel Kurul’a getirin. Ama EYT’de de depreme takılanların sorunlarını çözerek getirin. Stajyerlerin sorunlarını çözerek bir an evvel Genel Kurul’a getirin. Milyonlarca insan sosyal medyada feryat ediyor. Her gün bürolarımızın telefonu yüzlerce defa bu sebeple aranıyor. Stajyerler ve EYT’de zamana ya da depreme takılanlar meselesi çok temel özelliğe sahip. Stajyer çok basit bir şey istiyor. Benim stajımın başladığı tarih aynı zamanda sigortamın başladığı tarih olsun ki EYT’den yararlanayım. Son derece meşru ve rasyonel bir teklif. Niye böyle? Çünkü staja başladığı zaman zaten emek vermeye başlıyor. Zaten birileri tarafından sömürülmeye başlanıyor. Sigorta primi meselesi kendi meselesi değil, sermayeyle devlet arasında bir meseledir. İnsanları mağdur etmekten vazgeçin. Buradan bütün stajyerlere söz veriyoruz; böyle bir teklif geldiği takdirde arkasında duracağız. 

Bu kötü gidişata dur deme zamanı gelmiştir

Diğer mesele depreme takılanlar. 8.9.1999 tarihi baz alınmış. Bir insan daha önce çalışmaya başladı ama işveren onun sigorta primini ödemedi. Bu tarihten sonra sigorta başladı, bunun hesabını kim verecek? Olağanüstü deprem süreçlerinde bu konuda ivedi davranamamışların kabahati nedir? Burada da bir günle, bir ayla insanların yıllarca emekli olmayı beklememesi gerekiyor. Burada da tarihin 31.12.99 ve öncesi olarak güncellenmesi gerekir. Böyle olursa mağduriyetler ortadan kaldırılır ve biz olumlu yaklaşım sergileyeceğiz. Son olarak tarım danışmanlarının olağanüstü kötü koşullardaki çalışma biçimleri. 72 bine çıktı bu insanların devletten aldığı destek. Bu aya vurduğunuzda asgari ücretin çok altındadır. Kabul edilemez. Tarımın stratejik mesele olduğu yerde, tarım danışmanlarının böylesine açlık sınırına terk edilmesi kabul edilemez. HDP olarak tarım danışmanlarının özlük haklarının iadesi ve reel maaş alabilmesi için kanun teklifi verdik. Önümüzdeki dönem son derece kritik. Ama bilelim ki işçinin, emekçinin, çiftçinin, bu ülkede emeğiyle çalışan herkesin bu kötü gidişata dur deme zamanı gelmiştir. Halkımız enseyi karartmamalıdır. 

11 Ocak 2023