Eş Genel Başkanımız Selahattin Demirtaş, Ankara 1. Bölge milletvekili adayımız Sırrı Süreya Önder ve Ankara İl Eşbaşkanımız Lokman Ergün’le birlikte Ankara Gençlik Koordinasyonu’nun düzenlediği ODTÜ öğrenci buluşmasına katıldı. İlginin çok yoğun olduğu buluşmaya, binlerce öğrenci ev sahipliği yaptı. Basının etkinliğe katılmasına izin vermeyen okul yönetimini eleştiren Eş Genel Başkanımız Demirtaş, giriş kapısında bekletilen basın emekçilerinin sorularını yanıtladı. Basın emekçilerinin içeri alınmamasıyla ilgili değerlendirme yapan Demirtaş şunları söyledi:
“Üniversiteye yakışmaz, ODTÜ’ye hiç yakışmaz. Zaten her yerde HDP’ye sansür uygulamaya çalışıyorlar. HDP nin sesini kısmaya çalışıyorlar. HDP nin kamuoyuna ulaşmasına engel koymaya çalışıyorlar. Bu basına da sansürdür. Basının kendi işini yapmasını engellemeye yöneliktir ve rahatsız edicidir. İçeride konuştuklarımız veya konuşacaklarımız kamuoyuna ulaşması sakıncalı olan şeyler de değil, kaldı ki öyle olsa da kimseyi ilgilendirmez. Birazdan içeride konuşacağımız şeyin de kamuoyuna ulaşmasına artık engel koyabilecek bir teknoloji de yok. Beş dakika sonra sosyal medya üzerinden ne söylediğimiz canlı olarak kamuoyunun huzurunda olacak. Oradan basın kuruluşlarına. Basın emekçilerine kanun dışı, ahlak dışı bu tutum kabul edilebilir değildir.”
Bir basın emekçisinin sorduğu soruyu yanıtlayan Eş Genel Başkanımız Demirtaş, Yalçın Akdoğan’ın “HDP barajın altında kalırsa süper olur” sözlerinin aktarılması üzerine konuşmasına şöyle devam etti:
“Parlamento, yargı, üniversiteler, medya... Hepsini Aksaray’a bağlasa, daha süper olur. Parlamentoda AKP dışında milletvekili olmasa daha süper olur! Hayal ettikleri toplum, hayal ettikleri parlamento böyle bir parlamento. Fakat 7 Haziran akşamı neyin süper olduğunu görecekler. Kendisi de bu konularda az konuşsa süper olur bence” diye cevapladı.
Hangi Başbakan? Davutoğlu olan mı?
Demirtaş, başka bir basın emekçisinin “Başbakan odaklarına rağmen inadına çözüm süreci dedi. HDP ile hükümet arasında çözüm sürecine ilişkin diyalog hala devam ediyor mu”? Sorusu üzerine, “Hangi başbakan söyledi onu? Davutoğlu olan mı? İnanın ne söylediklerini kaale almaya da gerek yok. Biri Kürt sorunu yoktur diyor, öbür çözüm sürecini ısrarla sürdüreceğiz diyor. İki başbakan kendi aralarında anlaşamıyorlar. İki farklı kampanya sürdürüyorlar. Başbakanlardan biri AKP’nin bildirgesini savunuyor diğer başbakan ise Cumhurbaşkanı olan yani, kendi seçim beyannamesini savunuyor ve onda başkanlık dışında hiç bir şey yok. AKP seçim kazanırsa kendi beyannamesini uygulamayamıyacak. Çünkü başkanlık rejimi gelecek, ortada ne başbakan kalacak ne de AKP nin bildirgesini uygulayacak bir hükümet kalacak. O halde yeni başbakan tam olarak meydanlarda kime oy istiyor niye oy istiyor. Buna dikkat çekmek istedim öncelikle” dedi.
YSK’ya yapılan başvurunun reddiyle ilgili sorulan soruya da Eş Genel başkanımız Demirtaş şu sözlerle yanıt verdi:
“YKS’nın adil olmadığı adil olmadığının tespit edildiği bir ortamda seçim güvenliğini nasıl sağlayacağız? Seçmen güvenliğini nasıl sağlayacağız. YSK Sayın Cumhurbaşkanının şu anda seçimlere müdahale etmediğini söyleyemez. Bu halkı aptal yerine koymaktır. Halk aptal değildir. Herkes ne olduğunun farkında. Bir suç işlendiğinin farkında. Fakat YSK bunu tescillemiyor. Hergün YSK ya başvurumuz rutin olarak devam edecek. Sonuç alıncaya kadar. Son seçim gününe kadar. Ayrıca anayasa mahkemesine de arkadaşlarımız konuyu taşımak üzere hazırlık yapıyorlar.”
Basın emekçilerinin sorularını yanıtladıktan sonra Eş Genel Başkanımız ve Ankara Milletvekili adayımız Sırrı Süreyya Önder, HDP Ankara Gençlik koordinasyonu tarafından düzenlenen söyleşi kapsamında ODTÜ’de binlerce öğrenciyle bir araya geldi. Öğrencilerin yoğun ilgi gösterdiği söyleşide 6 Mayıs 1971’de idam edilen Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan şahsında devrim mücadelesinde yaşamanı yitirenler ansına saygı duruşunda bulunuldu.
“Karşıyaka 'Bir gider bin geliriz'in vücut bulmuş haliydi. Selam olsun herkese”
Konuşmaya ilk olarak başlayan Önder, “6 Mayıs da Türkiye halklarının mücadelesinin en güzel evlatlarından üçünün katledildiği günde buradayız. Anıları önünde saygıyla şükranla büyük bir ödenmez borçluluk duygusuyla eğiliyoruz. Anılarını ve devrimci mücadelelerini, kendi mücadelemizde yürütme sözü veriyoruz” diyen Önder. Denizleri Karşıyaka’daki mezarları başında andıklarını söyledi. Önder, “Başta gençlik olmak üzere bütün Ankara oraya akmıştı. O üç mezarın arasındaki mesafe bir insan seliyle tamamen kapanmış. Bir gider bin geliriz sözünün vücut bulmuş haliydi bugün Karşıyaka. Selam olsun herkese” diye konuştu.
“ODTÜ Rektörü ve benzer rektörler bu siyasal baskıyı kabul etmek istemiyorlarsa HDP onları da kurtaracak. Yok, memnunlarsa biz onlardan kurtulacağız”
Yüreğiniz yoksa bırakın
Ardından Eş Genel Başkanımız Demirtaş salondaki konuşmasında basın emekçilerinin okula alınmamasını değerlendirdi. Siyasetçilerin üniversiteyle, üniversite öğrencilerinin siyasetle buluşmasın önün kesilmesini engellemenin utanç verici durum olarak nitelendiren Demirtaş, ODTÜ yönetimi tarafından basına uygulanan sansürü de sert bir dille eleştirdi:
“ODTÜ yönetimi ODTÜ’nün direniş şanına yakışır bir tutum içerisinde olmadığını belirtmek isterim. Ben ODTÜ Rektörüne ve yönetimine şu tavsiyede bulunmak istiyorum. ODTÜ’de rektör olmak yürek ister! Yüreğiniz yetmiyorsa bırakın kardeşim! Cesaretiniz yoksa bırakın!” diye çağrıda bulundu.
“HDP’liler gelip burada konuştu ve ODTÜ öğrencilerini dinledi diye azar işitmekten korkuyorsan sen yanlış üniversitede rektörsün. Her şeye rağmen biz bu tür anlayışların, oto sansür anlayışının ya da yukarıdan baskıyla gerçekleşen sansür anlayışının da sultanın sarayıyla birlikte yıkılıp gideceğinden şüphe duymuyoruz. Önümüzde sadece 35 gün var. 35 gün sonra kendine güvenen Türkiye’nin sahibi olduğu duygusuyla her yere kendi dikta rejimini dayatan bu anlayıştan Türkiye kurtulmuş olacak ve bunu biz başaracağız. HDP olarak bir araya geldiğimiz bütün ilerici devrimci güçlerle birlikte bizler başaracağız. ODTÜ Rektörü ve benzer rektörler bu siyasal baskıyı kabul etmek istemiyorlarsa HDP onları da kurtaracak. Yok memnunlarsa biz onlardan kurtulacağız” diye konuştu.
Üç Fidan için buradayız
Demirtaş, konuşmasını şu sözlerle devam etti: “Kürt Hareketi, Alevi Hareketi, Gençlik hareketi, Sosyalist Hareket, Kadın Meclisleri, Çevre hareketi, feminist hareketler… Türkiye’nin geleceğine dair kaygı duyan bütün bu direniş çevreleri olarak bizler 7 Haziran’a elbetteki damgamızı vuracağız. ODTÜ Rektörü ve benzer rektörler bu siyasal baskıyı kabul etmek istemiyorlarsa bu siyasal baskıdan kurtulmak istiyorlarsa HDP onları da kurtaracak tek anlayıştır. Yok, eğer memnunlarsa biz onlardan kurtulacağız. Her halükarda bir çözüm bulacağız. Salon vermemekle basını engellemekle neyi sağlamış neyi başarmış oldular. Kaygıları neydi onu da bilmiyoruz doğrusu. Biz her halükarda bütün engellemelere rağmen topluma sesimizi duyururuz. Kaldı ki hiç merak etmesin ODTÜ yönetimi buradaki gençler sesimizi burada duymasalar da onların devrimci duruşunu engelleyemezsiniz. Bizimle devrimci olmadılar, merak etmeyin yani. Bu nasıl bir korku kaygı halidir. Kime hizmet etmeye çalışıyorsa bilemiyorum. Bu tutum özellikle son günlerde şenliklerle ilgili alınan tutum yürüyüşle ilgili alınan tutum hakikaten ODTÜ’lülere hakarettir. Bizde özellikle burada olmak istedik çünkü Türkiye devrim ve sosyalizm mücadelesi tarihinde üç yiğidin üç kahramanın idam edildiği faşist cunta tarafından anması vesilesiyle de buradayız. Çünkü hep birlikte Türkiye’deki bütün ezilenler olarak bu ortak mirası sahipleniyorsak ortak mirasımızın zafere ulaşması için mücadele ediyorsak ODTÜ’de 6 Mayıs da böylesi bir etkinliği engellemeye çalışanlar bu gücümüzü gördüklerinde herhalde ne kadar çaresiz oldularını anlamış olacaklar.”
Özellikle 6 Mayısta buradayız ki kendini sultan sananlar, kendini bu ülkenin hükümdarı zannedenler, unutmasınlar!
Özellikle 6 Mayıs da buradayız ki kendini sultan sananlar kendini bu ülkenin hükümdarı zannedenler unutmasınlar. “Bu seçimlerde ve seçim sonrasında, Türkiye’deki artık siyaset yapma biçiminin, egemen devlet siyaset dayanışmasını boşa çıkartacak bir anlayış ile bir başarı elde edersek elbette ki Denizlerin anısına bağlı kalmış olmanın da somut göstergesi olacaktır” diyen Demirtaş, “Kim her nerede bizler adına direnmişse, işkence tezgâhlarında dağlarda Rojava’da Şengal’de her biri bizim onurumuzdur. Ortak onurumuza sahip çıkmakta Türkiye’deki bütün devrimcilerin boynunun borcudur. HDP kendi payına düşen sorumluluğu yerine getirme gayreti içindedir” şeklinde ifade etti.
Konuşmasına öğrencilerin soruları ile devam eden Demirtaş, bir öğrencinin HDP Azadi hareketiyle seçimden sonra da yoluna devam edecek mi? sorusuna şöyle cevap verdi:
"Doğrusu şu anda HDP'yi oluşturan bütün güçler stratejik bir ittifakla partiyi kurdular. Fakat dışarıdan yaptığımız ittifaklarla bu stratejik birliğe dahil olsun diye uğraşıyoruz. İlkesel yaklaşımımız budur fakat seçimden sonra hep birlikte karar vereceğiz. Bizim arzumuz bu yönde. Azadi insiyatifiyle bu noktada HDP'yle stratejik çalışmayı sadece seçim taktiği için değil stratejik çalışmayı arzuluyor biz de çok arzuluyoruz çünkü islami bir hareket bir çevre olarak HDP'nin temel ilişkelerini son derece ciddi bir şekilde aslında savunan özümsemiş hayata geçirmeye çalışan Orta doğu genelinde ve Türkiye'de IŞİD EL KAİDE AKP benzeri islam dışı anlayışların topluma dayattığı bu kültürün ve bu siyasetin hakim olduğu bir ortamda azadi insiyatifi vb. islami hareketlerin HDP ile birlikte stratejik bir ittifaka doğru gitmesi de çok kıymetlidir. Temennimiz o ama seçim sonrası hep birlikte karar vereceğiz"dedi.
Eş Genel Başkanımız Selahattin Demirtaş Öğrencilerin sorduğu diğer sorulara şöyle cevap verdi:
AKP ile ittifak yapmak için bu kadar zahmet çekmiyoruz. Biz HDP olarak bir istikrarsızlığa izin vermeyiz
AKP ile bir koalisyon olması mümkün mü?
Şöyle bakmanız lazım meseleye. Hiç bizim "AKP ile koalisyon yaparız" şeklinde bir cümlemiz olmadı. Şu anda da açık söylüyorum. Biz AKP ile ittifak yapmak için bu kadar zahmet çekmiyoruz. Ama şunu ortalama Türkiye seçmeninin hissetmesi lazım. Türkiye'de insanlar 8 Haziran'da da esnaflar sabah dükkanlarını açmak istiyorlar. Memurlar işçiler maaşlarının alınabileceğine dair garanti istiyorlar. Bu da ancak siyasi istikrarla mümkün olur. AKP ve özellikle cumhurbaşkanı koalisyon tartışmalarına atıfta bulunarak bir korku ortamı yaratıp AKP'nin etrafında oy toplamaya çalışıyorlar. Yani koalisyon olursa felaket olur dolayısıyla esnaf memur işçi zora girersiniz. Çünkü hepsi Türkiye'nin çok önemli bir kısmı yüzde yetmiş beşi neredeyse borcu var. Bizatihi kredi borcu var taksitleri var ve bu AKP eliyle topluma salınan bu korku vesilesiyle kaybettiği oyları toparlamaya çalışıyor. Biz de koalisyondan korkulmaması gerektiği mesajı vermek istedik. Yani ne olursa olsun sonuç, Türkiye hükümetsiz kalmaz merak etmeyin maaşınızı da alacaksınız, kredi borcunuzu da ödeyeceksiniz. Bunun için illa AKP ye oy vermeniz gerekmez. AKP'nin tek başına iktidar olması gerekmez. Biz HDP olarak bir istikrarsızlığa izin vermeyiz mesajı verdik. Yoksa biz AKP ile koalisyona hazırız iktidar kurmaya hazırız gibi bir anlayışla yapmadık. Dediğiniz doğru, ilkeleri uyuşmayan iki uçtaki partiyiz. Birlikte bir hükümet programı etrafında çalışmamız imkansızdır. Biz AKP'ye en kaliteli en nitelikli muhalefeti yapmak için parlamentoya giriyoruz. Yoksa AKP'yi diriltip büyütüp yeniden can vermek için parlamentoya girmiyoruz. Mümkünse AKP'nin sonunu artık Türkiye'de getirip Türkiye'yi AKP'den kurtarmak istiyoruz.
Özel Güvenlik konusunda ne yapmayı düşünüyorsunuz?
Bakın,taşeron sistemi de özel güvenlikle ilgili bir mevzu değil sadece, Türkiye'de modern köleliğin sömürünün katmerleştiği halin ismidir taşeronluk. İster özel güvenlikte olsun ister öğretmen alımlarında olsun ister başka mesleklerde madenlerde olsun, taşeron sisteminin tümden kaldırılması lazım. Bu zaten bizim parti programımızda seçim bildirgemizde de var. Zannediyorum ki güçlü bir şekilde parlamentoda olursak bunu başarabiliriz. Yani taşeron sistemi tarihe karışabilir. Herkes güvenceli iş yaşamına kavuşabilir. Tabi ki bu sadece üniversitedeki güvenlik personeli açısından bir sorun değil evet biz onları kadroya kavuşturacağız ama onlarında öğrenciler ya da akademisyenler üzerindeki bir zulüm mekanizması olmasına asla izin vermeyeceğiz. Onların işi öğrenciyi korumak, polisle birlikte öğrenci dövmek değil.
E-bilet ve Passolig hakkında görüşünüzü alabilir miyiz?
Biz hem şike süreçlerinde hem de futbol üzerindeki mevcut egemen siyasetin, spor sadece futbolla ilgili değil ama spor sektörüyle kurduğu ilişki konusunda da parlamentoda en net tutumu ortaya koyduk. Son derece kirlenmiş bir sektör. Muazzam bir rant sektörüdür. Türkiye'deki bütün ekonomi iktisat alanını ilgilendiren bütün üretim türlerinden çok daha ciddi paraların döndüğü bir sektördür ve bizler televizyonları başında takımlarının taraftarı olarak sevinçle keyifle maçlar izlerken o stadyumun kapalı kapıları ardında ne kadar kirli işler döndüğünü biliyoruz ve bunu asla kabul etmeyeceğimizi belirttik. Bunun için o kadar büyük çeteler kuruldu ki. Bunun için iktidarla bakanlarla iktidar milletvekilleriyle iş yapan o kadar büyük çeteler kuruldu ki ve parlamaentoda bazı milletvekilleriyle bazı bakanlar da bunlara alet oldular. Bazı yasalar parlamentoda çıkarılmak istendi. Özellikle şikeyi önleme açısından büyük bir kulis yaptılar. Özellikle bu çeteyi oluşturan spordaki rant çetesi parlamentoda kulis yaptılar ve bu yasaları engellediler. Şimdi e-bilet sistemi de aslında bu anlayışla spora yaklaşımın bir göstergesidir. Şunu engellemeye çalışıyorlar bir defa: Spor kendi başına devletin egemenliğine iktidarın mutlaklığına hizmet etsin istiyorlar. Bunun dışında muhalif düşünen sportif duruşuyla muhalif duruşunu birleştiren herkesi bir şekilde diskalifiye etmeye çalışıyorlar. Özellikle büyük futbol taraftar kulüplerinin hükümete yönelik muhalif tutumları gezi direnişi sonrası ortaya koydukları onurlu duruş iktidarı çok rahatsız etmiş meslek kuruluşlarına meslek odalarına barolara kadar mühendis odalarına kadar üniversitelere kadar yaptıkları müdahalenin bir benzerini futbola taraftarlara yapmak istiyorlar. Taraftar kulüplerine yapmak istiyorlar. Bu dayattıkları sistem de e-bilet sistemi de özellikle buna hizmet etme anlayışıyla dayatılmış bir sistem. Dikkat edin patronların kulüplerin patronları da bunlara çok itiraz etmediler. Onlar da zannedersem bu alışverişten memnunlar ama biz HDP olarak gücümüz yettiğince en azından parlamentoda sizin sesiniz olmaya devam edeceğiz diyeyim.
Cumhurbaşkanını alkışlama konusunda size getirilen eleştirileri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Temsil ettiğim gelenek direniş geleneğidir. Temsil ettiğim gelenek tarihinde faşizmin zalimin zulmün önünde diz çökmemiş gelenektir. Amed zindanında Mazlum Doğan'ın ve onun yoldaşlarının Kemal Pirin temsil ettiği gelenekten geliyorum. Hiç bir zamanda en zor koşullarda çekindiği için korktuğu için geri adım atmadı bu hareketler. Kirli uzlaşmalara kirli ittifaklara asla girmediler.Şimdi bir yanda bu gelenek bu mücadele geleneği dururken bir cumhurbaşkanı adayı olarak parlamentoda bulunduğum saatte sadece bütün genel kurul içerisindeki tek aday olan şahıs olarak ve partinin genel başkanı olarak parlamentonun açılışı sırasında ayakta bizler meclis başkanını karşıladık ve meclis prosedürü böyledir. İstiklal Marşı okunur milletvekilleri ayağa kalkar ve Cumhurbaşkanı yemin töreni için içeri girer. Bunu bile hırsızı coşkuyla ayakta alkışladı diye verenler lütfen geleneğimize baksınlar. Ben sadece geçmişimize sığına bilirim. Onun dışında bizim buradan yola çıkarak dostça eleştirenlere kırılmış olanlar en azından lütfen bu geçmişimize bakarak kendilerini bu yönüyle anlamaya çalıştığımızı onlarında bizi anlamaya çalışması gerektiğini ifade ediyorum. Hırsızı hırsız diye eğer bizler kabul ettiysek eleştirilerinizde haklısınız ama şu anda Türkiye'de hırsızdan hırsızlıktan diktatörlükten hesap sorabilecek tek güç olarak bizler ayakta kalmışken bu şekilde hırpalanmaya çalışılması da HDP'nin doğru olmaz. Biz ne söz verdiysek yerine getirdik. Söylediğini yapan yaptığını da söyleyen bir hareketiz. HDP de buluşanlar da böyle bir harekettir. İçiniz rahat olsun.
Seçim hilelerine karşı ne yaptınız?
Seçim güvenliğiyle ilgili bu kadar öğrenciyle bir aradayken bu çağrıyı da yapmış olalım. Bütün üniversite öğrencilerinden ricamızdır. Oy kullandığınız sandıklarda aynı zamanda lütfen gözlemci olun. müşahit olun. Sadece HDP oylarını değil bütün partilerin oyları kıymetlidir. İnsanların iradesine duyulan saygının gereği olarak mutlaka o oylara sahip çıkılması lazım ama en çok çalmaya çalışacakları oylar HDP'nin oylarıdır. Çünkü HDP barajın altında kalsın diye bütün hileleri yapmaya çalışacaklar Biz de teknik olarak da bazı tedbirler aldık. Bütün sandıklarda gözlemcilerimiz de var ama sizlerde görev alırsanız güç ve destek sunmuş olursunuz. Sizlere de bu yönüyle çağrı yapmış olalım. Biz de dijital takip sistemi de kurduk. O yönde de bir tedbir hazırlığımız var.
Devrimci tutsaklar sürgünler ve iç güvenlik yasasıyla ilgili barajı aşarsanız ne yapmayı düşünüyorsunuz?
Parlamentoda daha güçlü bir şekilde yer alırsak hasta devrimci tutsaklar sürgünler ve iç güvenlik paketiyle ilgili neler yapılabilir. Tamamı bizim aynı zamanda taleplerimizdir. Yani vaatlerimiz değil mücadele gerekçelerimizdir. HDP'nin varlık gerekçeleridir. Devrimci tutsaklar bizim yoldaşlarımızdır. Onların içeride olduğu her saat biz de onlarla birlikte aslında içerideyiz. Onlar özgür olmadıkça bizim özgür olma şansımız yok. Biz sadece yasal bir düzenlemeyle devrimci tutsakların serbest kalabileceğini de düşünmüyoruz. Bu bir bütünlüklü mücadeledir. Yani dışarıda devrimci mücadele ne kadar güçlü olursa onların serbest kalması özgür kalması o kadar mümkün olur. Çünkü onlar tam da bu nedenle bu gerekçeyle içerdeler. Yani politik kimliklerinden siyasal düşüncelerinden ve devrimci duruşlarından dolayı içerideler. Hasta tutsaklarla ilgili seçimden sonra da parlamentoda güçlü bir halk iktidarı oluşturma şansı olursa ilk gün yapabileceğimiz işlerden biridir. Şu anda mevcut yasa da aslında tahliyelerine izin veriyor cevaz veriyor ama adli tıp kurumları ve savcılıklar polis bunu engelliyor. Bürokraside ciddi bir AKP engeli var. Onu aşmanın yolu da AKP nin iradesini kırmaktan geçer. İç güvenlik yasasını tümüyle yani peketin tamamını iptal edeceğiz. Öyle yeniden tartışıp düzenleyip getireceğiz gibi değil. İç güvenlik paketini çıkardıkları maddelerin tamamını iptal edeceğiz. Tek bir maddeyle ortadan kaldıracağız.
Adayların yarısı kadındır. En büyük güvence bu. Kadınlar geri adım atmıyor biliyorsunuz
Adayların yarısı kadın. En büyük güvence bu. Kadınlar geri adım atmıyorlar biliyorsunuz!
Herkesin içi rahat olsun. Türkiye'de muhalif ne kadar dinamik varsa ilerici ne kadar dinamik varsa onları temsil eden kadın ve erkek adaylarımız var. Yani biz tek başımıza HDP olarak eş başkanlık nezdinde topluma güvence veriyoruz desek yanılgı olur. Bütün bu kolektif güçler bir araya geldiler ve aday profilimiz de buna uygundur. O nedenle ben şuna yürekten inanıyorum, yani bize oy veren ve HDP'den beklenti içerisinde olan herkes önümüzdeki dönem parlamentoda verdiği oyun karşılığını görecektir. İlerici bir gerekçeyle demokratik bir gerekçeyle bize oy verenler verdikleri oyun karşılığını bulacaklar. Aleviler Kürtler sosyalistler demokratik islam hareketinin bileşenleri çevre hareketleri kadın hareketleri gençlik ve emek hareketleri. Yani bir bütün olarak HDP'yi oluşturan bütün ilerici güçler temel ilkeler konusunda asla geri adım atmayacak. Aday profilimiz de bunun garantisidir. Yani her biri sözünün sahibi ve geri adım atmadan direnebilecek kesimlerin adaylarıdır. Bir defa adayların yarısı kadındır. En büyük güvence bu. Kadınlar geri adım atmıyor biliyorsunuz.