İzmir mitingimizi Eş Genel Başkanımız Selahattin Demirtaş'ın katılımıyla gerçekleştirdik. Onursal Başkanımız Ertuğrul Kürkçü ve Syriza temsilcisi Yiannis Bournos'un da birer konuşma yaptığı mitingde Demirtaş İzmirlileri Türkiye'nin geleceğine oy vermeye çağırdı: "HDP’nin büyüttüğü umut, HDP’nin uzattığı kardeşlik eli her yerde tutulsun ki, o zaman işte biz nasıl bir Türkiye’yiz herkes görsün istiyoruz."
Eş Genel Başkanımız Selahattin Demirtaş’ın katılımıyla düzenlediğimiz İzmir mitingimize davetimiz üzerine partisi Radikal Sol Koalisyon’u (SYRIZA) temsilen katılan Merkez Komite Üyesi ve Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Yiannis Bournous, yaptığı konuşmada, ülkesinde uygulanan kemer sıkma politikalarının sosyal felakete yol açtığını, Yunan halkının buna son vermek için mücadele ettiğini söyledi.
Ülkesinde krizin toplumda yarattığı tahribatı gidermek üzere hayata geçirdikleri uygulamaları anlatan Bournous, “Tam bu noktada aynı amaçlar uğruna Bursa’da direnişini sürdüren emekçi kardeşlerimize en samimi dayanışma dileklerimizi göndermek istiyorum” diye konuştu.
Bournous, konuşmasını Nazım Hikmet’in şu dizelerini okuyarak tamamladı:
En güzel deniz henüz gidilmemiş olanıdır
En güzel çocuk henüz büyümedi
En güzel günlerimiz henüz yaşamadıklarımız
Ve sana söylemek istediğim en güzel söz
Henüz söylememiş olduğum sözdür
Biz Türkiye’yiz
Yiannis Bournous’un ardından Onursal Başkanımız ve İzmir Milletvekili Adayımız Ertuğrul Kürkçü halka hitap etti. Konuşmasında, Bournous’a atıfta bulunan Kürkçü, “Biz de sizler gibi diktatörleri alaşağı edebiliriz. Yunan halkları gibi bunu başarabiliriz” dedi.
İzmir’in bütün değişimlerin başkenti olduğunu belirten Kürkçü, HDP’nin Büyük İnsanlık Çağrısı’nın İzmir’den tüm Türkiye’ye ve dünyaya yayılacağını söyledi. Kürkçü, “Haziran’da o meclisin kapıları açılacak ve bir daha partimize kapanmayacak. İzmir büyük başarıların başkentidir. 68’in bütün mücadelelerinin başladığı yerdir. İzmir daha önce yaptıklarını tekrar yapabilir. Alevisi ile Kürdü ile Türkü ile değişimin rüzgarını biz yapacağız. İzmir’i yeni bir tarihin başlangıcına yerleştirecek olan sizlersiniz. İzmir ve Amed’in kardeş kent olmasının bir nedeni vardır. Tekçi zihniyet nedeni ile bu iki kentin belediyesi kardeş belediye oldu ancak bu yetmez. Amed’in halkı ile İzmir’in halkları bir araya gelince başarıya ulaşacak. Biz zaten Türkiye’yiz” dedi.
Erdoğan’ı yol üzerinden atmanın zamanının geldiğini vurgulayan Kürkçü, “Bugün İzmir’de bir araya gelen muazzam kitleye baktıkça görüyorum ki AKP’nin Türkiye’nin başında durma şansını ortadan kaldırmışız” diye konuştu.
HDP sizi tarihin çöplüğüne atacak
AKP’li milletvekilinin İzmirlilere yönelik kullandığı “Onlar içmekten başka bir şey bilmez. Mini etekle gezip, içerler” şeklindeki sözlerini de hatırlatan Kürkçü, “İzmir size neyi beklediklerini çok iyi gösterecek. Ne İzmir’i fethedebilirsiniz ne de Türkiye’yi. HDP, sizi tarihin çöp sepetine dökecek” dedi.
Yeni Türkiye’yi kurmak için herkesin el ele vereceğini vurgulayan Kürkçü, “Sizin böldüğünüz Türkiye’yi biz İzmir’de birleştirmeye başlıyoruz” diye konuştu.
AKP’yi o sarayda yalnız bırakın
Seçim çalışmaları sırasında sık sık yurttaşların balkonlardan “Bizi AKP’den kurtarın” şeklinde seslendiklerini aktarıp, “Evet kurtaracağız. Hep birlikte yapacağız” diyen Kürkçü, ‘Kobani düştü düşecek’ diyen bir iktidarın halka verecek bir şeyinin olmadığını da vurguladı.
Kürkçü, AKP zihniyetinin kadına dönük bakış açısına karşı özellikle İzmirli Kadınlara şu sözlerle seslendi: “Kadınları satan DAİŞ bugün İzmir’in, Mersin’in kapılarına dayanmadıysa bu Türkiye Cumhuriyeti’nin başarısı değil, bu Kobani’de direnen halkların başarısıdır. Bunlarca yıl aynı partiye oy vererek ne eşitsizliği ne tekçi yurttaşlık anlayışını, ne de kadın katliamlarını geriletmek mümkün oldu. Ama eğer HDP’yi Meclis’e gönderirseniz halkların seçeneğini Meclise yollamış olacaksınız. O nedenle sizlerden sadece partimiz olduğu için değil, halklarımızı Meclise taşımak için HDP’ye oy vermenizi istiyoruz. AKP’yi o sarayda yalnız bırakın. O Tayyip Erdoğan’ı o sarayda hırsız arkadaşları ile baş başa bırakın, geleceği kurtarın. Cezaevindeki çocuklar için, halklar için Erdoğan’ı sarayda yalnız bırakın. Eşit ve adil toplumu yeniden kurmak için sizleri mücadeleye davet ediyorum.”
Kürkçü’nün konuşmasının ardından milletvekili adaylarımız halkı selamladı.
Güzel İzmir’in güzel insanları...
İzmir milletvekili adaylarımızın Gündoğdu Meydanı’nı dolduran İzmirlileri selamlamasının ardından Eş Genel Başkanımız Selahattin Demirtaş konuşmasını yapmak üzere sahneye çıktı. Demirtaş’ın konuşmasının tamamını aktarıyoruz:
Değerli Kardeşlerim, güzel İzmir’in güzel insanları,
Bu meydanı coşkusuyla, barış duygusuyla, dualarıyla, sıcak yüreğiyle dolduran on binlere selam olsun. Hepinizi yürekten saygıyla sevgiyle selamlıyorum. Her birinizi ayrı ayrı… Hoş geldiniz, şerefler verdiniz diyorum.
Değerli kardeşlerim, bir kez daha burada, Gündoğdu Meydanı’nda, Türkiye’nin özgür yarınları, Türkiye’nin barıştan, kardeşlikten yana yarınları için bir aradayız. Elbette 81 vilayette, ülkemizin dört bir köşesinde, Halkların Demokratik Partisi’nin bu coşkulu mesajını il il, köy köy, sokak sokak, ev ev taşımak, her yerde bu kardeşlik selamına bir cevap almak bizim için büyük bir heyecan, büyük bir onurdur.
İzmir halkını da İzmir’de yaşayan bütün dostlarımızı da bu coşkuya kattıkları coşku nedeniyle kutluyorum; hepinizi yürekten kutluyorum. Hoş geldiniz, şeref verdiniz değerli kardeşlerim.
En kritik seçim
7 Haziran, Cumhuriyet tarihimizin görüp görebileceği en kritik seçim olacak. En tarihi seçim, sonuçları itibariyle de en büyük kırılmayı yaratacak seçim olacak. Elbette 7 Haziran akşamı, bütün ülkemizin dört bir köşesinde kırılma, özgürlükten yana olacak, umudun büyüdüğü, barış ve kardeşlik duygularının güçlendiği taraftan, HDP’nin tarafından kırılma olacak. Diktatörlüğe doğru, tek adamlığa doğru kırılmaya asla izin vermeyeceğiz.
7 Haziran seçimleri sadece parlamentoda bizi kim yönetecek, kimler milletvekili olacak seçimi değil, çocuklarımız torunlarımız bu ülkede nasıl yaşayacaklar, yani gelecek on yılların nasıl olacağına dair bir karar vereceğiz, bu nedenle tarihidir, bu nedenle önemlidir. 13 yıllık iktidarları boyunca, ellerine defalarca fırsat geçmiş olmasına rağmen ülkenin hiçbir temel sorununu çözmedikleri gibi, sorunları katmerleştirerek toplumu kutuplaştırarak, halklarımızı neredeyse birbirine selam veremeyecek duruma getirerek işçinin, köylünün çiftçinin emekçinin yükünü ağırlaştırarak yığınla sorunlar devretmiş bir AKP’ye şu saatten itibaren artık ülkeyi teslim edemeyiz. Hele hele Başkanlık, tabiri caizse “anayasal diktatörlük” rejimi altında ülkemizi felakete sürüklemelerine izin veremeyiz. 7 Haziran bu açıdan çok önemlidir değerli kardeşlerim.
Biz’ler HDP’nin neşesi, HDP’nin gölgesi HDP’nin güneşi HDP’nin sıcaklığı HDP’nin serinliği HDP’nin çoksesliliği HDP’nin çokkültürlülüğü yani tıpkı ülkemiz gibi. Rengarenk bütün seslerimizle, soluklarımızla bir araya geldik. Türkiye nasıl bir ülkedir dendiğinde, işte HDP gibi bir ülkedir demek lazım. Türkiye bütün çok kültürlülüğü ve sesleriyle, böylesine zengin bir ülke; o nedenle HDP bu kadar zengin bir parti. Biz gücümüzü de zenginliğimizi de sizlerin bu farklılığından alıyoruz. Tıpkı Türkiye nasılsa partimiz de öyle oldu.
İnşallah 7 Haziran’dan itibaren artık parlamento da tıpkı Türkiye gibi olacak. Güçlü olacak, birbirine kardeşçe el uzatan; birbirine yoldaşça dayanışma içerisinde birlikte yaşama kültürünü güçlendirmiş bir ülkeye uyanacağız. Ve daha güçlü bir demokrasiye, demokrasiye bağlı bir iktidara kavuşma imkanımız olacak. Bunun için HDP’yi izlemeye, HDP’ye gönül vermeye HDP’ye oy vermeye devam mı İzmir?
Zannediyorum İzmir’in bu onurlu duruşu, İzmir’in HDP’nin verdiği bu mesaja sahip çıkmadaki kararlılığı aslında Kenan Evren ve onun takipçilerinin barajlarının yıkıldığının fotoğrafıdır. Gündoğdu’nun resmi, barajın talan olduğunun fotoğrafıdır.
Şimdi bizler ülkenin dört bir köşesinde AKP’nin yaydığı karamsarlığı, AKP’nin yaydığı korkuyu, kibirle, öfkeyle, her birimizin inancına, kimliğine, yoksunluğuna hakaret edenler; ve ülkeyi, devleti ele geçirdiğini zannederek kendi hayal dünyalarını, kendi dar ufuklarını partizanca yaklaşımlarını ülkenin 81 vilayetinde egemen kılmaya çalışanlara demokratik bir cevap vermemiz lazım.
Ülkemiz 81 şehirden oluşuyor her biri kendi rengiyle güzeldir. Her biri kendi sesiyle güzeldir. İzmir de kendi duruşuyla güzeldir. Ve 81 ili birbirine benzetmeye, tek bir vilayetmiş gibi tek renge çevirmeye çalışanlara; ülkemizin bu renkli çiçek bahçesini soldurup gri bir Türkiye yaratmaya, karanlık bir Türkiye yaratmaya çalışanlara karşı herkesi HDP’de buluşmaya davet ediyoruz. Çünkü artık özgürlüklerin teminatı, halk olarak yan yana gelmiş, farklılığıyla birbirine kardeşçe, el ele, omuz omuza durmuş sizlerdedir. Umut sizsiniz. Umut diktatörlük sevdalıları değil, umut kibirlilerin, kendini kaybetmişlerin bize dayattığı “Yeni Türkiye” safsatasında değil.
Yeni bir Türkiye, yeni bir yaşam inşa edeceksek, elbette ki biz’lerin, HDP’nin parti programında ve seçim bildirgesinde ortaya koyduğumuz en demokratik ilkelerle inşa edeceğiz.
Değerli kardeşlerim, sizler İzmir’de emeğinizle alınterinizle, fabrikalarda atölyelerde, bağda bahçede tarlada, dairelerde, inşaatlarda çalışıp üreten, İzmir’in ekonomisini, ülkenin ekonomisini ayakta tutanlar, öncelikle size dayatılan kölelik düzenini kaldıracağız. Taşeron işçiliği kaldıracağız ve herkes, güvenceli, güvenlikli, kadrolu iş sahibi olacak.
Asgari ücreti, en az 1800 Lira yapmalıyız ki insan onuruna yakışır bir lokma ekmek yeme fırsatınız olsun diye. Genç arkadaşlarımın çoğu işsiz, gençliğin işsizlik oranı yüzde 50lerde neredeyse; resmi rakamlar yüzde 10-11 ama sokaktaki işsizlik yüzde 50’leri geçmiş durumda.
Öncelikle gençlere yönelik istihdam politikaları, gençlerin sınavsız bir şekilde istediği üniversiteye gidebilme imkanı, YÖK’ün kaldırılarak üniversite gençliğinin, üniversitelerin ve akademisyenlerin özgür, bilimsel ve demokratik bir üniversitede okuma ve çalışma fırsatları, sizlere iş bulana kadar da, 15-25 yaş arası bütün genç arkadaşlara Genç Yaşam Kartı... Her birinizin cebinde Genç Yaşam Kartı olacak. Ve aylık 200 TL otomatik olarak o karta yatacak; hiç değilse yol paranız olsun, hiç değilse telefon, internet, çay paranız olsun.
HDP kadın özgürlük sesinin merkezidir
Ve toplumun yarısı kadınlar, ülkenin yarısı kadınlar en çok emek harcayıp en fazla cefayı çekip vefadan nasip görmeyen kadınlar, sizler eğer özgür bir gelecekte, kendi kimliğinizle siyasal alanda, ekonomik alanda, toplumsal alanda “Ben de varım” demek istiyorsanız işte adres HDP’dir. Çünkü HDP’nin yarısı tıpkı toplum gibi kadındır. HDP’li adayların yarısı kadındır, parlamentoya taşıyacağımız milletvekillerinin yarısı kadındır. Kadının sesi, parlamentoda olsun istiyorsanız, sorunlarınızı, kadının yaşadığı dramı, kadının uğradığı zulmü, ikincisi sınıf yurttaş muamelesini kabul etmiyorum diyorsanız, işte HDP kadın özgürlük sesinin ve isyanının tam da merkezidir.
Evde çalışan, emek üreten kadınlar, sizler de emekliliği de hak ediyorsunuz, sosyal güvenceyi de, evde çalışarak maaşı da hak ediyorsunuz.
Hakkınız olanı iade edeceğiz
Ve emekliler, yıllarca çalışıp üretip, Türkiye’yi Türkiye yapan, taş üstüne taş koyanlar, emekli oldunuz diye sizi unutanlara, sizi yok sayanlara bir cevap vermeniz lazım. ‘Emekli aylığı ve asgari ücret 1800 Lira olmalı’ dediğimizde maalesef ki AKP utanmadan, sıkılmadan meydanlarda bunu yuhalatıyor. Maalesef o yuhalayanların çoğu da asgari ücretle çalışanlar, taşeron işçiler, emeklilerdir. Biz bütün Türkiye’ye, 7’den 70’e her birinize, kendi emeğinizle karnınızın doyacağınız, işsiz kalmayacağınız, iş yerinde katledilmeyeceğiniz, Soma’da Ermenek’te olduğu gibi iş cinayetlerinde hayatınızın sudan ucuz olmadığı bir gelecek kurabiliriz.
Bunların hiçbiri sizler için armağan değil, sizler için HDP’nin hediyesi değil, lütuf değil bunlar değerli kardeşlerim. Size ait olanı, sizin hakkınızı size vereceğiz. O sizin gasp edilmiş hakkınızdır. Sadaka değil, yardım değil bunlar.
Kalıcı barış, adil paylaşım
Fakat bunları yapabilmek için ülkemizde acil bir ihtiyaca, barışa bir an önce ulaşmamız lazım. Ülkemizin hiçbir yerinde, şiddet, çatışma olmamalı. Barış kalıcı hale gelmeli ki hemen arkasından yeni bir anayasa ile darbe anayasasından kurtulup, sivil ve özgürlükçü bir anayasayla Türkiye’nin önünü açalım.
Biz halkımıza, biz sizlere, yani ülkeyi var eden onurlu her bir yurttaşımıza ‘İnsanlığın düştüğü yerde, yeniden insani değerlerimizi ayağa kaldıracağız’ diyoruz. “Büyük İnsanlık” şiarımız işte budur. Çünkü bu topraklar, çöl değil, kutup değil. Bu topraklar, onlarca medeniyet görmüş, yeryüzünde ilk insanlığın var olduğu, yeryüzünde ilk defa tarımın yapıldığı, yeryüzünde ilk defa yerleşimin oluştuğu topraklardır. Anadolu toprakları Mezopotamya toprakları, bütün insanlığı vakti zamanında beslemiş bu toprakların üzerinde aç susuz perişan yaşamaya mahkûm ve mecbur değiliz. Bu kadar zenginliği ceplerinizde de zenginliğe dönüştürelim istiyoruz. Ülkenin %1’lik nüfusu, ülkenin bütün kaynaklarını çalıp çırpmasınlar istiyoruz. Siz üretiyorsanız adil bir paylaşımla siz yönetin istiyoruz.
İşte Bursa’da metal işçileri, orada Renault ve TOFAŞ işçilerinin başlattığı direniş, tam da ‘Kendi emeğime sahip çıkıyorum’ direnişidir. İzmir’deki emekçiler de Bursa’ya ses vermeli, oradaki direnişe ses vermeli, Gündoğdu Meydanı öylesine bir haykırmalı ki şimdi, Bursa’daki işçi kardeşlerimiz, sizin sesinizi duymalı, ‘İzmir’de de işçiler ayakta, emekçiler ayakta’ diyebilmeli. Ancak böylesi dayanışmalarla ülkemizi düze çıkarabiliriz. İzmir Bursa’ya ses verecek, Trabzon Antalya’ya, Diyarbakır Edirne’ye ses verecek; her biri yaşadığı yerde, öbür bölgedeki, öbür şehirdeki kardeşinin acısını paylaşacak. Onu yürekten hissedecek ki, ülkede asıl birlik beraberlik o zaman gerçekleşsin.
Büyük, güçlü ve demokratik bir Cumhuriyeti inşa edeceğiz
Değerli arkadaşlarım, bizler farklı farklı kimliklere sahibiz; bunu değiştirmek istesek de değiştiremeyiz, değiştirmeyiz de. İnançlarımız var, mezheplerimiz var ve bizler bütün bu farklılıklarımızla büyük, güçlü, demokratik bir cumhuriyeti inşa edeceğiz. Birbirimizi inkar ederek, birbirimizi değişmeye zorlayarak değil; her birimiz diğerini olduğu gibi kabul ederek güçlü bir toplum inşa edebiliriz.
Onlar yuhalattıkça siz kardeşliği büyütün
Bu nedenle, AKP’nin kışkırtıcı söylemlerine asla kanmayın. Meydanlarda bizi yuhalatıyorlar, inancımızı, mezheplerimizi, kimliklerimizi yuhalatıyorlar; sakın ola ki bu tuzağa düşmeyin; onlar yuhalattıkça siz birbirinize sarılın. Onlar yuhalattıkça siz kardeşliği büyütün. Nerede bir Alevi görseniz, onlar yuhalattıkça siz sarılın, onlar düşman yapmaya çalıştıkça siz elinden tutun. İnancına, mezhebine göre ayrım yapmayın.
Oy verdiği partiye göre asla ayrım yapmayın. HDP’nin, sizlerin, bizlerin düşüncesi bu olamaz. Çünkü değerli kardeşlerim 8 Haziran’da da bu ülkede beraber yaşamaya devam edeceğiz. 7 Haziran’da her şey bitmiyor, 8 Haziran sabahında uyandığınızda da İzmir’de birbirinizin yüzüne bakacak yüz kalmalı. İzmirliler daha güçlü bir inançla 8 Haziran sabahına uyanabilmelidir. Biz onun için çabalıyoruz, onun için uğraşıyoruz. AKP’li CHP’li MHP’li hangi parti olursa olsun asla düşmanlaştırmayın; bunların tuzağına düşmeyin. Bilin ki AKP’nin çirkin iftira kampanyaları AKP’ye oy veren insanların düşüncesi, duygusu değil; Başbakanından Cumhurbaşkanına kadar, büyük bir iftira, yalan kampanyasıyla, HDP’yi, saldırarak, provoke ederek baraj altında bırakma oyunlarıyla ülkeyi felakete sürüklemeye çalışıyorlar.
HDP nasıl bir korku salmış bunların yüreğine?
Allah billah aşkına bir ülkenin Cumhurbaşkanı düşünün, parlamentoda Türkiye’nin dördüncü büyük partisi yer almasın diye elinden gelen her şeyi yapıyor. Böyle bir demokrasi anlayışı olur mu ya? Şu halimizle bile 10 milyonluk bir nüfusu temsil ediyoruz. HDP parlamento dışındaysa, 10 milyonluk nüfus ne olacak. Saadet Partisi var, başka partiler var, onların temsil ettiği inanışlar, anlayışlar, ideolojiler, siyasi çizgi var. Onlar parlamentoya girmesin, HDP girmesin. Peki parlamento kimin parlamentosu olacak? Madem ismi ‘Millet Meclisi,’ milletin bütün unsurlarının orada olması lazım.
Bir Cumhurbaşkanına düşen de, ülkede siyasi düşmanlığı kışkırtmak olmamalı. Madem ‘Bütün ülkenin Cumhurbaşkanıyım’ diyorsun, madem meydan meydan dolaşıp ‘Ben 77 milyonun Cumhurbaşkanıyım’ diyorsun, peki ötekileştirdiğin, baraj altında bırakmaya çalıştığın yurttaşların nasıl Cumhurbaşkanı olacaksın? Nasıl bu insanlara ‘Sizin de Cumhurbaşkanınızım’ diyeceksin? Hangi yüzle bunu söyleyeceksin? Bu tam bir baskıcı rejim anlayışıdır. ‘Ben diktatör değilim’ diyor, ama ‘HDP’ye aman aman oy vermeyin, aman aman parlamentoya gelmesinler’ diye ülkeyi adım adım dolaşıp tahrik mitingleri yapıyor.
AKP sözcüleri işi gücü bırakmışlar, kendilerine oy toplamaktan vazgeçmiş AKP, AKP’liler ‘Bize oy verin’ çalışması yapmıyorlar, ‘HDP’ye oy vermeyin’ çalışması yapıyorlar. Sadece HDP karşıtı bir kampanya yürütüyorlar. Allah billah aşkına, bu nasıl bir demokrasi anlayışıdır.
Bu HDP nasıl bir korku salmış bunların yüreğine? HDP nasıl bir gümbür gümbür geliş ortaya koymuş da yürekleri bu kadar titremiş?
Türkiye’nin geleceğine oy verin
İşin kolayını buldular. Neden yapıyorlar biliyor musun? İzmirli her kardeşim duysun bunu. Bakın matematik, hesap kitap ortada. AKP gece gündüz çalışsa bir puan oyunu arttıramaz, her gün düşüyor, her gün düşüşte. İnşallah kafa üstü düşmeye de devam edecek. Her gün düşüşte. Ama 1 puan bile oy arttıramayan AKP, eğer HDP’yi barajın altında bırakırsa, HDP’nin o %9.9’luk oyu otomatikman AKP’nin hanesine yazılıyor. Bunun için, bedava %10 için bu kadar çirkefleşiyorlar. ‘65-70 milletvekilliğini bedavadan almak varken niye AKP’ye oy toplayalım’ diyorlar. ‘HDPyi baraj altında bırakıp bedava on puanı AKP’nin hanesine yazalım’ diyorlar. Hesapları bu kadar ucuz işte. Buna da demokrasi diyorlar, üstelik ‘ileri demokrasi’ diyorlar. Öyle de bir isim koymuşlar.
Şimdi bütün Türkiye’nin bu matematiği iyi hesap etmesi lazım. Evet, bizler, parti olarak bugüne kadar barajı aşmadık, aşamadık. Tamamı bizim eksiklerimizdi, bizim yetmezliklerimizdi. Yüreğinize dokunamadık.
Sorunlarınıza kalıcı çözüm üretemedik. Kendimizi anlatamadık. Bu suç bu hata bizimdi.
Ama bakın şimdi, 81 vilayette, bütün Türkiye’ye elimizi uzattık, gönlümüzü açtık. Bütün partiler içerisinde en yüksek çıtalı demokratik beyannameyi ve çözüm önerilerini bizler sunduk. Kürt, Türk, Çerkez Ermeni, Arap, Alevi, Sünni bir araya geldik; kadınlarla gençlerle bir araya geldik, çevre hareketleriyle bir araya geldik. Ve bizler böyle renkli, çok sesli bir Türkiye’yiz deyip, olabilecek en demokratik partiyi ortaya çıkardık. Şimdi bu partinin baraj altında kalması demek, Türkiye’de umudun bitmesi demek, geleceğe dair karamsarlığın artık kalıcı hale gelmesi demektir. Bizler sadece kendimize oy istemiyoruz, Türkiye’nin geleceğine oy verin. Türkiye’nin geleceğini karartmak isteyen bedavacıları sandığa gömelim ki HDP’nin büyüttüğü umut, HDP’nin uzattığı kardeşlik eli her yerde tutulsun ki, o zaman işte biz nasıl bir Türkiye’yiz herkes görsün istiyoruz.
Bizi baraj altında bırakmak için olmadık oyunlarla, tezgahlarla, iftiralarla kampanya yürütüyorlar, yürütmeye devam edecekler. Sakın ola ki bunların kara propagandalarını dinlemeyin. Ben hep söylüyorum, bak zaten Türkiye’de elektrik çok pahalı. Zaten elektrik faturalarınızı ödemekte zorlanıyorsunuz. Onlar televizyona çıktığında elektriği ziyan etmeyin, kapatın ya. İki defa kara girersiniz, iki defa.
Onların hakaretlerini, onların mikrofonlar önünde sizin ekranlarınızdan size bağırarak çağırarak öfkeyle hakaret etmelerini izlemeyin. Hem onlardan kurtulursunuz hem de elektrik paranız cebinizde kalır. Yazık, ziyan oluyor ziyan. İzlemeyin, dinlemeyin. Yalandan başka bir şey konuşmuyorlar, çünkü iftiradan başka ellerinde malzeme kalmadı. 7 Hazirana 15 gün var, eğer ki sizler HDP’ye oy verecek gönüllüler, sizler bu kampanyanın bugüne kadar fedakar savunucuları ve yürütücüleri, daha disiplinli daha fazla emek harcayarak on beş gün daha çalışırsanız işte ülkemiz bu felaketten kurtulacak.
Halkımızın huzurunda ne dediysek onları yapacağız
Ben HDP’ye oy vermek istiyorum ama kararsızım diyen kardeşlerim! Bakın, sıradan bir seçim yaşamıyoruz. Oy vermenizi istediğimiz parti, Türkiye’nin en demokratik programını ortaya koydu. Türkiye’de birlikten beraberlikten yana, Cumhuriyet’in demokratikleştirilerek, özgürlükçü bir laiklikle yönetilmesi ve büyütülmesini savunan bu kadar ilerici bir program ve parti eğer sizin kararsızlığınız nedeniyle baraj altında kalırsa AKP’nin karanlığını ortadan kaldırmak daha zor olacak. Siz bize güvenerek ya da emaneten verdiğiniz her bir oyun karşılığını göreceksiniz. Burada, İzmir’de de bir kez daha söz veriyoruz. Halkımızın huzurunda ne dediysek onları yapacağız; meydanlarda, alanlarda ne konuştuysak 8 Haziran’da da aynısını söyleyeceğiz, 9 Haziran’da da aynısını yapmaya devam edeceğiz.
Ve HDP’ye oy veren herkes, gönül rahatlığıyla ‘İyi ki HDP’ye oy verdim de bu ampulün karanlığından kurtulduk’ diyecek. ‘İyi ki HDP var da, bu ülkede barışın ve kardeşliğin teminatı olan bir parti parlamentoya gitti’ diyecek.
Sizler eğer değerli kardeşlerim, on beş günü işte bu şekilde kararlı bir çalışma ile geçirirseniz baraj diye bir sorun ortada kalmayacak. Ve seçimden sonra artık barajlar kalkacak, biz kaldıracağız. Az oy alan partilerin de parlamentoya gelmelerini sağlayacağız. Sıfır baraj olmalı, sıfır. Tek bir milletvekiliyle temsil edilecek partilerin de orada olmaya hakkı var. Öylesine bir parlamento olmalı ki, o parlamentoya bakan herkes ‘İşte benim parlamentom’ diyebilmeli. Ama bugün meclise baktığınızda AKP’nin haksız, hukuksuz işgaliyle elde edilmiş bir AKP parlamentosu görüyoruz. Parlamento onların elinde, yargı onların elinde, üniversiteler, medya onların elinde, kolluk onların hakimiyetinde. Her yerde AKP’nin baskısının, AKP’nin otoriterizminin damgası var. Her yer AKP devletine dönüştürülmek isteniyor. Her yerde, her şehirde ‘Sadece AKP’liler gibi yaşayabilirsiniz’ deniliyor. ‘Yaşam tarzınız bizim gibi olacak’ deniyor. ‘Bizim gibi düşüneceksiniz, bizim gibi oy vereceksiniz. Eğer yapmıyorsanız vatan hainisiniz’ diyorlar. Böylesi bir anlayış, ülkeye, inanın ki felaket getirir.
Rojava, HDP gibi olarak başardı
Suriye’ye felaket getiren anlayış böyle bir anlayıştı. Irak’a, bütün Ortadoğu ülkelerindeki diktatörlüklere felaket getiren anlayış böyle bir anlayıştı. Kibirle yukarıdan bakarak, halkı küçümseyerek, sarayın yüksek pencerelerinden halkı hor görerek asla halka barış ve huzur getiremezler. Bizler, ülkemizin Suriye gibi olmaması için uğraşıyoruz. IŞİD barbarlığının her geçen gün nasıl büyük bir tehdide, nasıl büyük bir tehlikeye dönüştüğünü ibretle izliyoruz. IŞİD, özellikle AKP iktidarı, Suudiler, Katar rejiminin işbirliğiyle, alttan destekleriyle, gönderdikleri silahlarla, lojistik istihbarat desteğiyle ilerliyor. Bakın Irak’ın en büyük şehirlerinden birini Ramadi’yi de ele geçirdiler. Suriye’nin önemli bir kısmında artık tecavüz ordusu, barbarlık ordusu hakim. Şimdi zannediyor musunuz ki, IŞİD yönünü ve yüzünü Türkiye’ye dönmeyecek. Zannediyor musunuz ki hedefleri arasında Türkiye yok.
Değerli kardeşlerin, şu ana kadar IŞİD’in durdurulabildiği bir tek yer var: Rojava ve Kobani. Diz çöktürülebildiği tek yer orası. Ve nasıl başardılar; HDP gibi olarak başardılar. Orada Kürt, Türkmen, Ermeni, Arap, Sünni, Alevi Nusayri ayrım yapmadılar, yan yana durdular, IŞID barbarlığına birlikte direndiler, birlikte kazandılar, şimdi birlikte yaşayıp birlikte yönetmenin hazırlığını yapıyorlar.
Eğer ki AKP karanlığı IŞİD tarzı bir yönetimi ülkemize dayatacaksa, biz de işte, HDP’nin bütün renkleriyle bu anlayışa karşı direnmek zorundayız. Türkiye’de IŞİDvari bir siyaseti, tekçi bir anlayışı, ‘Benden olmayan düşmandır, katledilmesi gerekir’ diyen tekçi anlayışı asla ve asla geliştirmeyeceğiz.
Yok edilen doğa, yok edilen insandır
Bunun da 7 Haziran seçimleriyle doğrudan bağlantısı var. 7 Haziran seçimlerinden AKP güçlenerek çıkarsa, bugüne kadar İzmir dahil yukarıdan müdahale ettiği her yere daha fazla müdahale edecek. Bakın sokakta nasıl yürüyeceğinize karışıyor, köprüyü nereye yapacağınıza o karar veriyor, termik santrali, nükleer santrali, HES’leri nereye yapacağına o karar veriyor. Hangi köyü yıkacağına, hangi ağaçları keseceğine o karar veriyor. Yaşamımız zehir olsun diye, AKP’nin korkusu, AKP’nin yaydığı kaygı karşısında titreyelim diye uğraşıyorlar. Doğa, yaşadığımız çevre, bizim malımız filan değildir; şu gördüğünüz doğa, insan gibi yaşayan canlıdır. Ve bizler bütün canlılara, doğaya, hayvanlara sahip çıkarak ancak insan gibi kalabiliriz. Çevresini ve yaşadığı habitatı katleden insanlar kendi insanlığını katlederler.
Daha önce de belirttim, kesilen ağaçlar, zeytinlikler, HES’ler nedeniyle, madenler nedeniyle, kirletilen dereler, yok edilen doğa, yok edilen insandır. Kültürümüz yok ediliyor. Bir yerde doğa bitmişse orada tabiat kirlenmiş, yaşanmaz hale gelmişse orada artık türkü bitmiştir, orada şarkı bitmiştir, roman bitmiştir, şiir bitmiştir orada, dil bitmiştir ve gelecek bitmiştir, insan bitmiştir. İnsan onurudur kestikleri, ağaç değil. Bunlar bu kadar vahşice yaklaşıyorlar ve buna ‘kalkınma’ diyorlar. Bunun ismine, ‘modernleşme,’ ‘kalkınma’ diyorlar işte.
HDP tek bir kimliğin değil, bütün Türkiye’deki halkların kalıcı, gerçek teminatıdır
Sizler, Aliağa’da olduğu gibi, İzmir’in dört bir köşesinde her gün yeni bir çevre felaketiyle karşı karşıyasınız. Büyümek, ekonomik olarak gelişmek böyle bir şey değildir. Biz doğamızı katletmeden de sağlıklı bir şekilde büyüyebiliriz, ekonomimizi büyütebiliriz. Bunun formülleri, bunun çareleri HDP’nin ortaya koyduğu demokratik, ekolojik, sağlıklı ekonomik büyümededir. Sizler buna mecbur olmadığınızı hissediyorsanız, ama bir yandan da istediği şeyi istediği yere yapıyorsa, sizler oy vermemenize rağmen, İzmirliler olarak ‘Bunlar bizim hükümetimiz değil’ demenize rağmen onlar sizi yönetiyorsa bu işte bir terslik var. Bunu düzeltmenin yolu da demokrasidir. İşte ‘demokratik özerklik’ dediğimiz şey budur. İzmir’e nereye köprü, nereye yol, nereye park yapılacaksa İzmirli karar versin. Ankara’dakiler, Saray’dakiler değil! Ve bizler yerinden yönetimi güçlendirerek, yerinden yönetimde katılımı arttırarak sivil toplumun, gençliğin, kadının, esnafın karar alma süreçlerine katılımını sağlayarak kentlerimizi yönetmeyi başarırsak, o zaman işsizliği önleriz, o zaman çevre katliamlarını önleriz, o zaman açlığı önleriz, o zaman bizi birbirimize düşmanlaştırmaya çalışanlara karşı tek yürek oluruz. O zaman kardeş oluruz işte. Kardeşlik öyle lafta olmaz. İzmir bunun önemli örneklerinden birini sergiliyor. Burada İzmir’de yaşayan bütün kimlikler barış ve kardeşliği güçlendirmek adına, hangi partiden olursa olsun demokraside buluşmalı, demokratik yaşamda ısrarcı olmalıdır. 81 şehrin 81’i de farklı olabilir, farklı yaşam tarzları, farklı anlayışları, farklı parti kimlikleri olabilir. Her mahallenin farklı olabilir, her sokağın farklı olabilir. Bizim yani siyasetçiler olarak, yani devlet olarak bizim işimiz, bütün mahalleleri, bütün sokakları birbirine benzetmek değildir. Bütün yaşam alanlarını tekleştirmek değildir. Yaşamak istediğiniz gibi özgürce, yaşamak istediğiniz gibi kardeşçe yaşamanızı sağlamaktır. İşte HDP bunun teminatıdır. HDP tek bir kimliğin değil, bütün Türkiye’deki halkların kalıcı, gerçek teminatıdır.
Sandıklara doldurduğumuz oyları sandıktan çıkarmak da bizlere düşüyor
Seçimlerin en önemli aşamalarından biri de sandıklara yani oylarımıza sahip çıkma aşamasıdır; sizler bin bir emekle fedakarlıkla çalışma yürütüyorsunuz. Zaten adaletsiz bir yarış var. Zaten bu yarış demokratik, eşit bir yarış değil. Devlet imkanlarını sonuna kadar kullanıyorlar, Hazine’den bütçe alıyorlar, örtü ödenekleri var, kaymakam ve valilerin çoğu AKP il-ilçe başkanları gibi çalışıyor. TRT bütün kanallarıyla maalesef ki emirlerinde. Özel kanalları, yüzlerce gazete televizyonları var. Buna rağmen HDP’den korkuyorlar. ‘Aman HDP barajın altında kalsın, barajın üstüne çıkmasın’ diye bütün kampanyayı bize karşı yürütüyorlar. Biz eğer oyumuza sahip çıkamazsak sandık hileleri de yapacaklar. O vesileyle, İzmir’deki bütün gençler, gönüllüler, sandık başında müşahit olarak, gözlemci olarak görev almalılar; sandığa oya sahip çıkarak hırsıza ve hırsızlığa engel olarak gerçek bir halk iradesini ortaya çıkarmalıyız. Bunun için hazır mı İzmir’in gençliği?
Hemen mitingden sonra bulunduğunuz, yaşadığınız il ve ilçelerdeki parti teşkilatlarına gidin, görevli olarak kendinizi yazdırın, oylarınıza sahip çıkın. Öyle şeyler var ki, yatalak olmasına rağmen gidip oy kullanacak insanlar var; yürüyemeyecek durumda hasta olup gidip oy kullanacaklar var. Her bir oy o kadar kıymetli ki çalınmasına izin vermemeliyiz. O kadar büyük emekle çalışmayla sandığa doldurulan büyün oyları oradan çıkarmayı başarmalıyız. Eğer sizin bu konudaki duyarlılığınız, dikkatiniz ve disiplininiz seçim gecesine kadar; oy sayım resmi işlemler bitene kadar devam ederse emin olun barajı aşmış olacağız. Emin olun 7 Haziran akşamı Türkiye’de düğün olacak, bayram olacak inşallah.
Sizler adaylarımızın etrafında, her iki bölgede, halkın bizatihi kendi içinden çıkmış adayların etrafında kampanyayı büyüterek sürdürmelisiniz. On beş günü iyi değerlendirip, adaylarımızla birlikte sahada çalışmaya devam edersek kurtulacağız bunlardan artık.
Onun yüz ifadesini değiştireceğiz, size söz veriyorum
AKP artık bu ülkenin başına musallat olamayacak. Artık çıkıp oradan parmak sallayamayacak size. Onun yüz ifadesini değiştireceğiz, size söz veriyorum. Yüz ifadesini değiştireceğiz. Halka saygı duyulması gerektiğini ona öğreteceğiz. Halk tek partiden ibaret değildir, tek parti olmak zorunda da değil bunu ona öğreteceğiz.
Bizler, HDP’nin bütün güçleri, HDP çatısı altında bir araya gelmiş bütün devrimciler, ilericiler, Aleviler, Sünniler, Kürtler, Türkler, yani biz Türkiye’nin gerçeği olarak, ayrımız gayrımız yok. ‘Hepimiz Türkiye’yiz’ diyerek sandıklara gümbür gümbür gideceğiz; neşeyle, coşkuyla sevinçle gideceğiz ve bütün Türkiye’ye o zaferi armağan edeceğiz. Bu duygularla hepinizi yürekten selamlıyorum, her birinize ayrı ayrı saatlerdir bu sıcak meydanda yüreğiyle meydanı ısıtanlara sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.
Başarılar diliyorum. Yolunuz ve yolumuz açık olsun. Sağ olun ve var olun.
Son bir ricam, miting bittiğinde dağılırken de aynı neşeyle, aynı sıcaklıkla bütün İzmir’e selam vere vere, kardeşlik ve barış mesajlarını dağıta dağıta coşkuyla dağılalım.
Teşekkür ediyorum.