HDP İstanbul Milletvekili Levent Tüzel, Çocuk Hakları Günü dolayısıyla TBMM Genel Kurulunda çocuk istismarını ve hak ihlallerini dile getirdi.

Tüzel'in Meclis konuşması şu şekilde;

"Dünya Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin kabul edildiği günümüzde, Cumhuriyet Halk Partisinin çocuk işçilikle ilgili Meclis araştırması konusuna elbette ben de katılıyorum. Son derece yakıcı bir ihtiyaç ülkemizin içinde bulunduğu durum ve sorunları açısından.

Konuşmama geçmeden önce yine bir zamanlar çocuk olan, Türkiye'de gençlerin idolü olmuş, devrimci gençlerin örnek aldığı Deniz Gezmiş'in annesi Mukaddes Gezmiş İstanbul'da hayatını kaybetmiş. Deniz'ine kavuştu ve geride binlerce Deniz bıraktı. Gezmiş ailesine ve sevenlerine başsağlığı diliyorum.

Yine, Dünya Çocuk Hakları Günü'nde, 21 Kasım 2004 tarihinde Mardin Kızıltepe'de babasının yanında -12 yaşında- 13 kurşunla vurulan ve gerçek anlamıyla hesabı sorulmayan Uğur Kaymaz'ı buradan sevgiyle saygıyla anıyorum.

Bu çocukları öldüren, vuran anlayış hâlâ son bulmadığı için, geçtiğimiz yıl yine haziran eylemlerinde gaz fişeğiyle vurularak öldürülen Berkin Elvan'ı da buradan sevgiyle anıyorum.

Evet, Dünya Çocuk Hakları Günü'nde çocuk işçilik üzerine Türkiye'nin manzarasına bakıldığında, 30 milyon genç ve çocuk, bunun 23 milyonu 15 yaş altında. Yasalarımız ilköğretimi görmek koşuluyla çocuk işçiliğine ne yazık ki izin veriyor. Yani dünyanın yasakladığı, sözleşmelerin yasakladığı çocuk işçilik bizde yasal bir şemsiye altında.

Oysaki Çocuk Hakları Sözleşmesi, çocukların yüksek yararı ve onların korunması açısından birçok hüküm getirmiş. Çocuk işçiliği, suç, ceza, cezaevi kavramlarını, bunları bağdaşır bulmamış. Ama, bizde 1 milyona yakın çocuk işçi, inşaat ve tarım alanı başta olmak üzere, sanayi sitelerinde çalışır durumda.

Şimdi, bu konuyla ilgili Çalışma Bakanlığına bir soru sorulmuş muhalefet milletvekili bir arkadaşımız tarafından. Bakanlık bu alanda 18 müfettişi görevlendirdiğini söylemiş yani bu kadar acz içerisindeyiz.

Yakın zamanda yaşadığımız bir trafik kazası diye sunulan işçi cinayetinde, o Isparta Yalvaç'ta mevsimlik tarım işçisi kadınlar çocuklarıyla birlikte hayatlarını kaybettiler ve orada da gördüğümüz manzara, tarım işçiliğinde yaş ortalaması 11'e kadar düşmüş durumda.

2014 yılının ilk dokuz ayında 42 çocuk işçinin ölümü söz konusu. Özellikle de Suriye'deki göçmenlerden sonraki bu göçmenlerin yarıya yakını çocuk yaşında ve bunların da memleketin her bir yerinde işçi olarak sömürülen ucuz iş gücü kaynağı olarak değerlendirildiğini görüyoruz. Yani, çocuklar, çocuk işçiler bir kez daha her tür istismara, emek sömürüsüne, cinsel istismara, şiddete açık bir şekilde memleketimizde her tarafta karşımıza çıkıyor.

Bunlardan birkaç örneği özellikle hâlâ hesabı verilmediği için sizlere hatırlatmak istiyorum. Ahmet Yıldız, 13 yaşında, günlük 18 lira için kafası preste kaldı ve onu çalıştıran patrona yirmi dört ay taksitle ödenmek üzere 30 bin lira ceza kesildi. Yılmaz İdareci, 16 yaşındaydı, epilepsi olan babası çalışamadığı için kendi ablasını okutmak adına okulu bırakıp çalıştığı inşaatın 8'inci katından düşüp öldü. Yine, Serkan Altunay, 16 yaşında, Bolu'da inşaatta kalıp çaktığı 4'üncü katta düşüp öldü. Nice inşaat işçisinin, nice tarım, sanayi işçisinin koşulları bu durumda.

Bir başka yönden yine çocuklarımızın manzarasına değinmek istiyorum: Anne ve babası çalıştığı için bu kez -kimileri çocuklarını evde bırakıyor ama- bu talihsiz anne, baba Antalya'da bir fabrikada çocuklarını yanlarında götürüyorlar ama o fabrika ne yazık ki -Çalışma Bakanlığının verdiği yanıt bu- 12 işçi çalıştırdığı için ve bir kreş yapma yükümlülüğü olmadığı için 6 yaşındaki küçük Ali Can Öz tomruk altında kalarak hayatını kaybediyor. Emekçi ailesinin hayat koşulları böyle ve Bakanın da cevabı ne yazık ki böyle.

Bugün kimi fırsatçıların, yani çocuk sevgisinin, Çocuk Hakları Günü nedeniyle çocuk sevgisinin istismarını yapan bu tekellerden bir tanesi -burada sıklıkla bugünlerde bahsediyorum size- Ülker fabrikasının, firmasının bir reklamı var -hani çocuklarımıza şeker, bisküvi, çikolata almamızı teşvik eden- diyor ki: "Mutlu et ki mutlu ol." Şimdi, bu sloganı konuşarak ürünlerinin reklamını yapan ve çocuk sevgimizi istismar eden bu firma, aslında mutluluktan, çocuk sevgisinden en son söz edebilecek bir durumda. "Neden mi?" derseniz... Çünkü bu Ülker fabrikası "Fabrikamı yakarım da DİSK'i oraya sokmam." diyen bir emek düşmanlığının sonucu olarak 8 işçisini günlerdir kapıya atmış ve orada direnmeye mecbur etmiş durumda. O 8 işçinin çocuğu yok mu? Yirmi yıl boyunca o fabrikaya hizmet etmiş o 8 işçi gibi binlerce emekçinin çocukları, emekçi ailelerinin durumu ne yazık ki bu durumdadır. Ülker patronuna da, onun gibi davranan sermayedarlara da buradan seslenmek istiyorum: İşçilerine, ailelerine, çocuklarına böyle davranmayın, çalışma hayatını zehretmeyin. On iki saat boyunca onları çalıştırıp, sırtlarına kilolarca çikolata, şeker, un torbalarını yükleyip hayatlarını zehretmeyin diyorum.

Değerli milletvekilleri, bakın, ülkemizin yüzde 80'i yoksulluk koşulları altında yaşarken, 891 lira asgari ücretle çalışmaya zorlayıp "2015 yılında da günde 1 lira artışla sana zam yapacağım, bununla yaşa." derken, çok kazananın az, az kazananın çok vergi ödediği çarpık ve adaletsiz vergi düzeni, vergi politikaları devam ettiği sürece; paralı, ayrıcalıklı ve dinin istismar edildiği eğitim sistemi böyle oldukça tabii ki emekçi ailelerinin çocuklarına, o ailenin geçimine katkı sağlamak üzere kimi zaman bütün yıl boyunca, kimi zaman yaz aylarında çalışmak, işçilik yapmak ve aile bütçesine katkı sağlamaktan başka bir şans, bir gelecek tanınmamaktadır. Türkiye'nin, bu geri kapitalist düzenin, bu vahşi, barbar çalışma ve toplum yaşantısının emekçi ailesine sunduğu budur.

O hâlde, ne diyeceğiz? Bu yasalardan ve yasaklardan öte, aslında insan emeğini, çocuk emeğini sömüren, o, okul çağında, okuması gereken, beslenmesi, koşup oynaması, kişiliğini geliştirmesi, dünyayı tanıması gereken çocukları bu çarklara atan bu vahşi kapitalist barbarlıktan kurtarmak, kurtulmak için de mücadele etmek, emekçilerin ellerini birleştirmesi gerekir.

İşte, o emekçilerin bir kısmı bugün devlet şiddetiyle karşı karşıya kaldılar Meclisin önünde. Sağlık emekçilerinin taleplerini sağlık bütçesinde görüşülsün diye dile getirdiler ama gazlı, coplu, darplı bir saldırıyla karşı karşıya kaldılar.

Değerli milletvekilleri, bu ülkede emekçilerin birikimleri ranta, savaşa ve tabii ki milyar liralar harcanan ak saraylara, kaçak saraylara harcandığı sürece, emekçi ailesinin bütçesine katkı sunulmadığı sürece yine gözyaşı dökeceğiz binlerce, 1 milyona yakın çocuğumuz çalışmaya devam edecek. Bunun önüne geçmek için elbette Meclis araştırması yapılmalı ve hep birlikte bu konuların üzerine gitmeliyiz.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum."

25.11.2014