
Siirt Milletvekilimiz Kadri Yıldırım, Mecliste düzenlediği basın toplantısında ABD’nin Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanımasına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Yıldırım, şöyle konuştu:
“Mescid-i Aksâ esir olarak ağlarken ben nasıl gülebilirim!”
Selahaddîn Eyyûbî: “Lime la tedhakü?” (Niye hiç gülmüyorsun?) diye soran birine şu cevabı vermiştir: “Keyfe edhakü ve Aksâ esîrün tebkî!” (Mescid-i Aksâ esir olarak ağlarken ben nasıl gülebilirim!) Ancak 20 Eylül 1187 yılında Mescid-i Aksa’yı ve dolayısıyla Kudüs’ü özgürleştirdikten sonra; “el-An edhakü” (Şimdi gülebilirim) demiş ve o zamana kadar hiç gülmemiştir. Selahaddîn Eyyûbî Kudüs’ü özgürleştirmekle sadece Müslümanları değil, o zamanki despot yönetimin zulüm ve işkenceleri altında ezilen ve Selahaddîn’e “gel bizi kurtar” diye gizli heyetler gönderen Hıristiyan ve Yahudî halkları da özgürleştirmiştir. Bu bağlamda daha önce yönetimin zulümden kaçan Yahudî ve Müslümanları birlikte Kudüs’e geri getirip şehri birlikte imar etmiş ve böylece Müslüman, Hıristiyan ve Yahudiler kendi, din, dil ve kimlik özgürlükleriyle birlikte Kudüs’te ortaklaşmışlardır. Selahaddîn bu umumi barış ve özgürlükte ortaklaşmayı antlaşmalarla da garanti altına almıştır.
Kudüs barış yurdudur
Kudüs’e verilen “Ûrşelim” ve “Darüsselam” isimlerinin anlamları “Barış Yurdu”dur ve Selahaddîn Eyyûbî ile onun selefi Hz. Ömer bu isimlerin müsemmalarına bağlı kalmışlardır. “Kutsal” anlamına gelen Kudüs’e tarih boyunca çok sayıda isim verilmiştir. Bunlardan dikkatimizi çeken iki tanesi İbranice olan Ûrşelim ve Arapça olan Darüsselam’dır ki ikisi de Barış Yurdu anlamlarına gelmektedir. Gerek Kudüs’ü 638 yılında fetheden Hz. Ömer, gerekse 1187’de fetheden Selahaddîn Eyyûbî onun Barış Yurdu olma ruhuna bağlı kalarak üç semavî dinin mensuplarının kendi dinleri, dilleri ve kültürleri açısından burada barış içinde ortaklaşmalarını garanti altına almışlardır. Hz. Ömer Kudüs patrikleriyle yaptığı kendi antlaşmasını Hz. Ali ile yapmış olduğu istişare neticesinde onun görüşleri doğrultusunda yapmıştır.
Hz. Ömer ziyaret ettiği Kıyamet Kilisesi kendisinden sonra camiye dönüştürülmesin diye burada namaz kılması yönünde Patrik’in yaptığı teklifi kabul etmemiştir. Hz. Ömer Kudüs’ü fethettikten sonra Kıyamet Kilisesi’ni ziyaret eder. Namaz vakti geldiğinde Hz. Ömer dışarı çıkıp namaz kılmak ister. Patrik ona kilisede namaz kılmasını teklif eder fakat Hz. Ömer müthiş bir öngörünün göstergesi olan şu sözlerle teklifi kabul etmez: “Korkarım Müslümanlar benden sonra “Ömer burada namaz kılmıştı” diyerek bu kiliseyi camiye dönüştürürler”.
Hz. Ömer daha önce Kudüs’ün dışına çıkmış olan Yahudileri de Kudüs’e davet ederek Hıristiyanlarla yaptığı gibi onlarla da can, mal, dil, dil ve kimlik hürriyeti üzerinde antlaşma yapmıştır. Hz. Ömer tüm bu işleri Hz. Ali ile istişare ederek onun isabetli görüş ve tavsiyelerine önem vererek yapmıştır.
Trump'ın kararı, 3. dünya savaşına bile yol açabilecek çılgınca bir provokasyondur
Trump’ın kararı Üçüncü Dünya Savaşına yol açabilecek kadar çılgınca bir provokasyondur. Trump bu kararla aslında İslam adına şiddete başvuran örgütlere bilinçli olarak bir nevi davetiye çıkarmıştır ki o ve benzerleri bu örgütlerin eylemleri üzerinden İslam’ı terör üzerinden vursunlar.
Türkiye, İran ve Arap devletleri derhal ortaklaşmalı
Trump; Ortadoğu İslam Dünyasını oluşturan Türkiye, İran ve Arap devletlerinin başta Kürt sorunu olmak üzere etnik ve mezhepsel açıdan yaşadıkları ciddi iç sorunları bilerek ve bundan yararlanarak bu cesareti göstermiştir. Dolayısıyla bu devletlerin temel hak ve özgürlükler noktasında kendi bünyelerindeki farklı halk ve inançlarla derhal barışıp ortaklaşmaları gerekir. Aksi takdirde bütün hamasî nutukları havada kalır ve Trump bunlara sadece gülüp geçer.
Kudüs ve Mescid-i Aksa siyaset üstü olarak görülmeli
Kudüs ve Mescid-i Aksa siyaset üstü olarak görülmeli, hiçbir siyasete alet ve kurban edilmemelidir. Başta Türkiye olmak üzere bu devletler bu ciddi meseleyi siyasî bir malzeme olarak kullanmaktan çekinmeli; içerde ve dışarda yaşadıkları ekonomik, sosyal ve siyasal sorunları biraz daha soğutma amacını gütmemelidirler.
Türkiye bir an evvel Kürt ve Alevi sorunlarını çözerek dünya müstekbirlerine karşı elini güçlendirmelidir. Said Nursî’nin çok önemsediğim bir sözü vardır. Diyor ki: “Türklerle Kürtlerin toplamı iyi bir adam eder”. Dolayısıyla Türksüz Kürt eksik kalacağı gibi, Kürtsüz Türk de hep eksik kalacaktır.
Mavi Marmara Antlaşmasında Kudüs bir nevi başkent kabul edilmiş
Mavi Marmara bağlamında Türkiye ile İsrail arasında yapılan Tazminat Antlaşmasının son 6. Maddesinden sonra şöyle deniliyor: “Bu Anlaşma, Ankara ve Kudüs’te 28 Haziran 2016 tarihinde eşit derecede akdedilmiştir”. Yani bu cümleyle Kudüs’ü İsrail’in bir nevi resmi başkenti olarak kabul etmek gibi bir şey ortaya çıkmaktadır.
Tüm İslam ülkeleri dönüşümlü veya koalisyon şeklinde eşit yönetmede ortaklaşmalı
Hz. Ömer ve Selahaddîn Eyyûbî zamanında olduğu gibi Kudüs üç semavî dinin mensuplarının barış ve özgürlük içinde ortaklaşacakları bir statüye kavuşturulmalıdır. Hz. Peygamber namazın farz kılındığı Miraç Gecesi Kudüs’e döndüğünde burada tüm peygamberlerin ruhaniyetleriyle beraber Hz. Musa ve Hz. İsa ile de namaz kılmış ve Kudüs’te bir nevi ortaklaşmışlardır. Günümüz bunu gerektiriyor.
Yanlış anlaşılmasın ama Mekke’nin bugünkü statüsü de tartışılabilecek bir statüdür. Tüm İslam Ülkeleri dönüşümlü veya koalisyon şeklinde burayı eşit yönetmede ortaklaşmalıdır. Bence elini güçlendirmiş bir Türkiye bunu da düşünsün!
8 Aralık 2017