Meclis Yolsuzluk Komisyonu'nun 4 eski bakanla ilgili kararını değerlendiren Eş Genel Başkanımız Figen Yüksekdağ, "Asla bu işin peşini bırakmayacağız. Yüce Divan'a gitmediler ama halkların divanına gidecekler. Kendilerini aklanmış sanıyorlar ama halkların nezdinde asla aklanamazlar" dedi.


Eş Genel Başkanımız Figen Yüksekdağ, TBMM Yolsuzlukları Araştırma Komisyonu'nun AKP'li dört eski bakanı aklayan kararının komisyonun gidişatı bakımından beklenen bir karar olduğu değerlendirmesini yaptı. Yüksekdağ, "Böyle bir komisyondan böyle bir kararın çıkması siyasi bakımdan da yüz karası bir karardır" dedi.

17 Aralık'tan sonra yaşanan gelişmelerin siyasi iktidarın merkezinde durduğu yolsuzluk ve rüşvet çarkını birçok kez ortaya çıkardığını belirten Yüksekdağ, şöyle konuştu: "Bu gelişmeler siyasette kirlenmenin ve çürümenin düzeyini, AKP'siyle Cemaati'yle nasıl bir tablo açığa çıkarmış olduğunu gösterdi. Bu aslında toplam tablonun da çok daha küçük bir kısmı. Dün başka bir rezaleti konuşuyorduk, bugün başka bir rezaleti konuşuyoruz. Komisyonun aldığı bu karar bir rezalet olarak adlandırılabilir. Komisyonun çoğunluğunu oluşturan AKP'nin, bakanları gerçekten demokratik ve şeffaf bir şekilde yargılayacağı, en azından tutarlı ve kapsamlı bir şekilde bu konuyu soruşturacağı yönünde bir beklenti de yoktu. AKP Hükümetine dönük olarak demokratik kamuoyu ve halklarımızda hiçbir ahlaki beklentinin kalmadığının da göstergesidir."


"Bağımsız bir komisyon bile kurulamadı"

Komisyonun antidemokratik yönüne dikkat çeken Yüksekdağ, "O kadar çürümüş bir yapı var ki, bağımsız bir komisyon bile kurulamıyor. İtham edileni, şüphe duyulanı komisyonun merkezine yerleştiriyorsun. AKP komisyonun salt çoğunluğunu oluşturuyor. Böyle bir soruşturma, adalet arayışı olabilir mi? Hem AKP, hem de bir devlet mekanizması bakımından bir çürümüşlüğün ifadesidir" dedi.

"Komisyonun çalışma biçimi de başka bir rezaletti" diyen Yüksekdağ, komisyon çalışmalarına getirilen yayın yasağına ilişkin olarak şunları söyledi: "Vergi veren her yurttaşı ilgilendiren bir konuda, bir komisyonun çalışmasına bir kara perde çekiyorsanız, o komisyonun artık güvenilirliği kalmamıştır. 'Biz bu tiyatronun, bu oyalamanın, bu gayri meşru hareketin bir parçası olmayacağız,' diyerek komisyondan çekildik. Şu anki tablo bize bu kararımızın oldukça doğru ve haklı olduğunu da gösterdi" diye konuştu.

Komisyonun sadece bürokratik bir zorunluluğu yerine getirdiğini belirten Yüksekdağ, "Bütün diğer adalet arama süreçlerinde karşımıza çıktığı gibi AKP Hükümeti siyasi bir karar vermiştir. Bu siyasetin temelinde hırsızlık ve sömürü vardır. AKP, tüm toplumun gözünün içine baka baka 'Çaldım, yine çalarım, çalanı da aklarım' demiştir. Ancak toplumun vicdanında bu durumu hiçbir şekilde aklayamazlar. Bu kara leke alınlarına yapışmıştır. Bu kara lekeyi alınlarından temizleyemezler. Bizim iki elimiz de yakalarında olacaktır" dedi.

Eş Genel Başkanımız, halkın yolsuzlukların hesabını AKP'den soracağının altını çizdi, "O nedenle bir aklanma durumundan ziyade çok daha büyük bir silinmez kara çalınmıştır Hükümete ve Türkiye siyasetine" diye konuştu.


"Geniş bir toplumsal tepki AKP'ye yönelecektir"

Eş Genel Başkanımız Yüksekdağ şöyle konuştu: "Bu karar AKP Hükümetinin bütün siyasi yürüyüşüne yansıyacaktır. Çok ciddi suçlamalarla karşılaşan siyasetçileri korudu, kolladı ve onların suçunu üstlendi. Bunun siyasi sorumluluğu ağırdır.

Seçimlere giderken Hükümetin bu vebali taşıyabileceğini düşünmüyorum. Çünkü bütün Türkiye toplumunun adalet ve vicdan duygusu böyle bir haksızlık ve rezalet karşısında daha güçlü bir şekilde harekete geçecektir. Doğru, AKP toplumda rıza üretti. 'Çalıyorlar ama yapıyorlar da' algısını maalesef üretti. Şimdi bu algıya güveniyor. Bu son karar ve yönelimi, AKP'yi bu politikada da sınıra getirdi. Çünkü o rızasını aldığınız kesimleri, bu zamana kadar idare etmiş, oyalamış olabilirsiniz ama bundan sonraki aşamada bu kadar ağır bir siyasi suç karşısında uzun süre oyalayamazsınız. Çok daha geniş bir toplumsal tepkinin AKP Hükümetine karşı yöneleceğini düşünüyorum.

Asla bu işin peşini bırakmayacağız. Yüce Divan'a gitmediler ama halkların divanına gidecekler. Kendilerini aklanmış sanıyorlar ama halkların nezdinde asla aklanamazlar. Bunun siyasi bir sorun olarak ama her şeyden önce de ahlaki bir sorun olarak peşini bırakmayacağız."