Eş Genel Başkanımız Figen Yüksekdağ, Antep’te halk buluşmasına katıldı. Antep milletvekili adaylarının da eşlik ettiği buluşmada Yüksekdağ değerlendirmelerde bulundu.

Yüksekdağ yaptığı değerlendirmelerde:

Omuzlarımızda 103 barış şehidimizin sorumluluğu var. Katledilen çocuklarımızın vebali var. Bu zulmün karşısında gözümüzü kırpar geri adım atarsak gelin yakamıza yapışın, bizden hesap sorun.

Hırsıza hırsız, katile katil demeye devam edeceğiz.

Gözümüzü kırpmadan zulmün üstüne yürüyeceğiz. Asla bir adım geri atmayacağız. Kazanmak için on adım, yirmi adım ileri atacağız. Artık omuzlarımızda 103 barış şehidimizin sorumluluğu var. Katledilen çocuklarımızın vebali var. Bu zulmün karşısında gözümüzü kırpar geri adım atarsak gelin yakamıza yapışın, bizden hesap sorun. Bu halkın inadını bilmeyenlere inadımızı tanıtacağız. İnadına barış inadına HDP diyeceğiz.

Her şeye rağmen umut diyoruz, barış diyoruz. Her şeye rağmen halklarımızın demokratik direnişini ayakta tutuyoruz. Bizi yenemeyecekler. Çünkü biz halkız! Hiçbir diktatör bir halkı yenememiştir, yenemeyecek de. 1 Kasım'da halkın iradesiyle alay edemeyeceklerini öyle bir öğrenecekler ki, asla unutamayacaklar. 1 Kasım bizim için oy meselesi değildir. Bir insanlık, haysiyet meselesidir. Barış istemeyenler Ankara'da katliam yapan IŞİD canilerinin sorumlularıdır. Hırsıza hırsız, katile katil, diktatöre diktatör demeye devam edeceğiz.

Toplum tarafından biliniyor olmasına rağmen, bugün karşımızdaki siyasi iktidar 'arsızlık, yüzsüzlük en büyük güçtür' fikrine dayanarak katliamdaki sorumluluğunun üstünü örtmeye çalışıyor.

İŞİD'le işbirliği ve destekleme çizgisi kararlılıkla sürdü

Geride bıraktığımız süreç içinde izlenen savaş, gerilim ve katliam siyaseti bu çizgiye alan açan siyasetin işte tam da bu karanlık günlerde üstesinden gelinmesi gerekiyor. Geçtiğimiz günlerde siyasi iktidarın, AKP saray iktidarının izlediği siyasi çizgiyi defalarca eleştirdik. Karşısında demokratik bir duruş ve mücadele yükselttik. Ama karşımızdaki siyasi çizgi bu eleştiri ve söylemlerin hiç birisini dikkate almadığı gibi uzun yıllar önce kurduğu İŞİD'le işbirliği ve onları destekleme çizgisini kararlılıkla sürdürdü. Bugün Türkiye'de gerçekleştirilen katliamların her birisinin arkasında iki gerçek çıkıyor. Bir İŞİD'li canlı bombalar. İki bu canlı bombaların devlet istihbaratı tarafından bilindiği ve desteklendiği gerçeğidir. Bu iki gerçek, Reyhanlı katliamından bu güne katliamlardan devletin ve AKP'nin sorumluluğu bu kadar açık bir biçimde ifşa olmuştur. Toplum tarafından biliniyor olmasına rağmen bugün karşımızdaki siyasi iktidar 'arsızlık, yüzsüzlük en büyük güçtür' fikrine dayanarak katliamdaki sorumluluğunun üstünü örtmeye çalışıyor. Bir de bununla yetinmeyerek bizleri hedef gösteriyor. Geride bıraktığımız süreç içinde biliyorsunuz tüm Türkiye'nin aklı ile alay eden söylemler ve siyasetler geliştirdiler.

Cumhurbaşkanı Maraş ve Sivas'ın sorumlularının hesap vermesini gerek görmüyor ki Ankara ve Suruç katliamının hesabının verilmesini gerekli görsün.

Elinde kan olan hiçbir iktidar ayakta kalmamıştır

O zaman Saray ve AKP hesap verecek. Ama bu Saray hiçbir şekilde hesap verme sorumluluğunu hissetmiyor. Cumhurbaşkanı bize diyor ki 'Sivas'ın, Maraş'ın failleri istifa etti mi? Siz bu gün bizim bakanların istifasını istiyorsunuz' diyor. Biz de şöyle cevap veriyoruz evet Sivas'ın Maraş'ın sorumluları istifa etmedi. Ama Sayın Cumhurbaşkanı onların hepsi toptan gitti. İstifa etmeyenler, hesap vermeyenler, ağızlarını açmayanlar hepsi gittiler. Eğer sizler de bu katliam karşısında sorumluları aklamaya devam eder, korumaya devam ederseniz kendi sorumluluğunuzu demokratik bir şekilde üstlenmezseniz siz de toptan bir şekilde gideceksiniz. Elinde kan olan hiçbir iktidar ayakta kalmamıştır. Bu ülkenin Cumhurbaşkanı Sivas ve Maraş katliamını gerçekleştirenlerin zihniyetinin her zaman yanında olmuştur. Cumhurbaşkanı Maraş ve Sivas'ın sorumlularının hesap vermesini gerek görmüyor ki Ankara ve Suruç katliamının hesabının verilmesini gerekli görsün. Aynı Cumhurbaşkanı başbakanlık yaptığı sırada Maraş ve Sivas katliamının sorumlularını bakan, milletvekili ve belediye başkanı yaptı. O katliamların sorumlularını ödüllendiren bir zihniyet ve siyaset var karşımızda. Böyle bir zihniyet Suruç'un hesabını vermiyor. Ankara'nın hesabını vermiyor. Çünkü bu katliamların hepsi bu zihniyetin ürünüdür. İşte bunun için bu iktidar katildir. İşte bunun için bu katliam siyasetinden besleniyor ve beslenmeye devam ediyor.

1 Kasım hesaplaşma günüdür

Biz 7 Haziran'da baskı ve terörle oy almadık. Bize verilen her bir oy helaldir. Halkımız göğsünü siper ederek oy verdi. Halkı ölümle, sıkıyönetimle, hileyle tehdit ederek iradesini teslim alamazsınız. 1 Kasımda yine cevaplarını alacaklar" dedi. AKP'nin, HDP'nin Antep'te aldığı iki milletvekilini geri almak için her türlü hileye başvurduğunu görüyoruz. Ama biz şimdi üç vekil alarak onlara yanıt vereceğiz.

Acımız ve taziyelerimiz halen devam ediyor. Bizler bu süre içinde aynı zamanda bütün Türkiye halkına ve Ankara barış şehitlerine verdiğimiz sözü de tutacağız. Barış ve demokrasiyi sağlama ve gerçekleştirme sözüdür. Bu katliamcı zihniyetle hesaplaşma mücadelesidir. 1 Kasım bizim için demokratik bir hesaplaşmanın günüdür. 1 Kasım siyasi iktidarın yürüttüğü gerilim siyaseti ile hesaplaşma günüdür. Halkımıza reva görülen zulümle ve bu büyük acılarla bütün bir Türkiye halkına yaşatılan acılarla hesaplaşma günüdür. Özellikle Ankara katliamdan sonra halkların birlikte yaşaması ve barış mücadelesinin artık bir hayat ve memat meselesi olduğunu çok iyi biliyoruz. Karşımızdaki iktidar barışın adını ve kavramını ağzına bile almıyor. Öyle rahatsız oluyorlar ki barış kelimesini ağzına almaktan korkan bir siyasi yaklaşım var. 1 Kasım'a giriş sürecimiz budur.

Bugün Saray ve AKP, 'ben devletin kendisiyim' diyor. O zaman katliamın hesabını da verecekler.

Türkiye kendi yurttaşına karşı savaş yürütüyor

Bugün siyasi iktidar o sandıklardan demokrasi çıkmasın diye çalışıyor. O sandıklardan 400 vekili çıkmadığı için savaş başlattı. 7 Haziran'dan bu yana zulmün her türlüsü ile bizi mücadele etmek zorunda bıraktı. Bu Türkiye toplumunu cezalandırma savaşıdır. Türkiye şu an kendi halkına ve yurttaşına karşı bir savaş yürütüyor. AKP ve Erdoğan'a oy vermeyenlere karşı başlatılmış bir savaştır. Ankara katliamı bize bunu çok açık gösterdi.

Öyle yalanlar söylediler ki, bu katliamı 'HDP yaptı' dediler. Arkadaşlarımızı işkenceyle eylemi yaptığını kabule zorladılar. Ankara katliamını yapan IŞİD'liler MİT tarafından üç yıldır takip edilmiş, haklarında klasör klasör dosya tutulmuş. Bugün Saray ve AKP, 'ben devletin kendisiyim' diyor. O zaman katliamın hesabını da verecekler.