Yüksekdağ: HDP ve Kürt halkı Türkiye’nin geleceğini belirleyecek konumda

Önceki dönem Eş Genel Başkanımız Figen Yüksekdağ'ın JinNews'e verdiği röportaj:

HDP önceki dönem Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, tutuklu bulunduğu Kandıra 1 No’lu F Tipi Kapalı Cezaevi’nden sorularımızı yanıtladı. Figen, tutsaklığının 6’ncı yılında halklara, “HDP ve Kürt halkı bugün Türkiye’nin demokratik geleceğini belirleyecek konuma ulaştı. Buradan geriye gidiş yoktur. Belki yara alacağız, tutsak düşeceğiz ama yönümüz ileriye olacak” sözleri ile seslendi.

Diyarbakır, Hakkari, Van, Şırnak ve Bingöl Cumhuriyet Başsavcılıkları tarafından yürütülen soruşturmalar kapsamında Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın da aralarında bulunduğu 9 HDP’li milletvekilinin tutuklanmasının üzerinden 5 yıl geçti. 4 Kasım 2016’de gece yarısı vekiller evlerine yapılan baskınlarla gözaltına alınmış, Meclis’te dokunulmazlıklarının kaldırıldığı ve ifade vermedikleri gerekçesi ile tutuklanmalarına hükmedilmişti. Vekillere yaptıkları açıklamalar ve katıldıkları etkinliklerdeki konuşmaları gerekçe yapılarak, "örgüt üyeliği”, “suç işlemeye tahrik” ve “örgüt propagandası yapmak" suçlamaları yöneltilmişti.

HDP, tutuklamaların yapıldığı 4 Kasım’ı “siyasi darbe” olarak nitelendirmiş halk ise sokaklara çıkarak vekillerine sahip çıkmıştı.

Tutsaklığının 6’ncı yılına giriyor

Tutsaklığının 6’ncı yılına giren ve hakkında bugüne kadar sayısız soruşturma ve dava açılan HDP önceki dönem Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, tutuklu bulunduğu Kocaeli Kandıra 1 No’lu F Tipi Kapalı Cezaevi’nden sorularımızı yanıtladı. Figen, kendilerine suçlama konusu yapılan Kobanê direnişi için tutum ve duruşunun değişmediği mesajı verirken, siyasi iktidarın gidişinin yakın olduğuna işaret etti. 1 Kasım Dünya Kobanê Günü’nü de halklara kutlayan Figen, iktidarın Kuzey ve Doğu Suriye için kapsamlı ve tehlikeli bir oyun kurduğu uyarısında da bulundu.

Şu an yargılanmanıza neden olan sürece dönmek istiyoruz. Kobanê’de yaşanan halk direnişine sizler parti olarak duyarsız kalmadığınız için bugün yargılanıyorsunuz. Peki, Kobanê Devrimi halklar için neden önemliydi?

Rojava’da yükselen halk ve kadın iradesi ezilenlere yazgı diye dayatılan sömürü ve zulüm düzeni dışında bir seçenek yarattı. Bu yanıyla 21’inci yüzyıl toplumsal hareketlerin başında gelir. Kemikleşmiş statükonun ve din, mezhep, ulus hapishanesine dönüşmüş jeopolitiğin değişimi yönünde devrimci bir çıkıştır. Demokratik, özgürlükçü ve farklılıklar arasında eşitlik ve dayanışmayı esas alan politik programıyla, dünya halklarına ışık tutmuştur. En ayırt edici ve güçlü yanı ise ortaya çıkardığı kadın devrimi ve aydınlanmasıdır. DAİŞ canavarlığının yarattığı insanlık dışı totaliterliğine karşı yeni bir var oluş zemini sunmuştur. Aynı zamanda Kürtlerin bölgede reddedilen ama yüzyıllar boyu yok edilemeyen tarihsel varlığını yeni demokratik biçimde tanıma kavuşturmuştur.

Rojava’daki halk iradesi DAİŞ’e karşı mücadele ve bu karanlık gücün yenilmesinde bütün bölge ve dünya halkları adına rol üstlenmiştir. Kobanê direnişi ve DAİŞ’in buradaki yenilgisi ise birçok açıdan kırılma noktasıydı. Hem DAİŞ’in sonunun başlangıcı oldu hem de savaş ve kaos ortamında büyük bir moral yitimi yaşayan azınlıklara-mazlum halklara güç ve cesaret verdi. Tarihteki sayılı meşru özsavunma direnişlerinden biriydi. Tam da bu nedenle bölgede ve dünyada yarattığı etki silinemiyor.

Daha önce "Bir 6-8 Ekim katliamı bir de direnişi var" demiştiniz. Kobanê direnişi bugüne nasıl bir iz bıraktı? Hem devlet hem de halklar açısından neyi gösterdi?

Kobanê direnişi salt Kurdî bir hareket değildi, aynı zamanda güçlü enternasyonal bilinç ve dayanışma ortaya çıkardı. Halklar ve demokratik kesimler arasında politik dayanışma köprüleri kurdu. Türkiye-Kürdistan tarafından gelişen demokratik dayanışma ve direniş ise birlikte kazanma deneyimini ortaya çıkardı. DAİŞ’in Kobanê’den çıkarılması için direnen Türkiye halkları, kendi güvenliği ve özgürlüğü için kazanım sağladı. Elbette “Kobane düştü düşecek” diye günleri saatleri sayan siyasi iktidar, bu halk bilinci ve hareketlerinden çok rahatsızdı. Çünkü bugün olduğu gibi o dönem de DAİŞ tarafındalardı. DAİŞ’in yenilmesi AKP’nin bu katliam ordusu üzerine kurduğu stratejinin de yenilgisi anlamına geliyordu. O günden beri yaşadıkları hezimet karşısında öfkeleri dinmedi. “Çözüm süreci” konjonktüründe erteledikleri siyasi öç alma planları yine konjonktürüne göre aşama aşama devreye konuldu. Bugün Kobanê davasıyla halkların politik meşruiyetini ve haklı direnişini tarih sayfalarından silerek planın son aşamasını tamamlayacaklarını sanıyorlar.

2014’te katliam yapanlar ve azmettirenler, Kürt ve bölge halklarının demokratik vicdan direnişini, döktükleri kanın izleriyle boğmaya, karartmaya çalışıyorlar. O gün de provokasyon çeteleri sokağa salınana, askere, polise vur emri verilene kadar kimsenin burnunun kanamadığı eylemler, siyasi iktidar ve ortağı FETÖ tarafından kana bulanmıştı. Şimdi tek adam rejimini kurup kendilerini güvenceye aldıklarını ve bu nedenle hesap vermeyeceklerini sanıyorlar. Bizlere böylesi kuyruklu yalanlarla, arsız suçlamalarla saldırmaları da bu yüzden. Ama “Yalancının mumu yatsıya kadar yanar” demişler. Onlar için de günün sonu geldi. Tarih ve halkımız, 2014 Ekim’inde kadını, çoluğu çocuğuyla, yaşlısıyla binlerce mazlumun canını kurtarmak için can verenleri de DAİŞ’e destek için provokasyon yaratanları, katliam yapıp can alanları da unutmaz.

Partiniz, “2014’te 6-8 Ekim olaylarından sonra bir MGK toplantısı yapıldığı ve bugünkü sürecin kararının da oradan çıkarıldığı” değerlendirmesinde bulunuyor. 4 Kasım operasyonları için darbe girişimi gerekçe gösterilmişti. Sizlerin tutuklanmasında 2014’deki duruşunuzu ve MGK toplantısının rolünü nasıl değerlendirirsiniz?

MGK’nin 2014 tarihli “Çöktürme Planı” o dönem kamuoyuna açık bir belge değildi. 2015’in ikinci yarısında ifşaa oldu. Tabi sonrasında 6-8 Ekim katliam ve provokasyonlarının, bu kapsamlı planın aşamalarından biri olduğunu anladık. Bir yandan İmralı’da görüşmeler sürerken ve kamuoyuna mal olmuş bir “çözüm süreci” devam ederken sorunu gayrinizami harp programıyla çözmeye yönelik anlaşma metniydi Çöktürme Planı. FETÖ’nün yanı sıra derin devlet güçleriyle Ergenekoncu, kontracı kesimlerle yapılan ve devam eden bu anlaşma siyasete kirli savaşın karıştığı bir dönüm noktasıdır. Sivil halka ve demokratik siyasete yönelik katliam, provokasyon ve tasfiye boyutu, 6-8 Ekim Kobanê sürecinden itibaren devreye konuldu. Yıllar boyunca tüm ısrarlarımıza rağmen katliamın araştırılmaması bugün de bizlerin suçlu çıkararak konunun ve dosyaların kapatılmak istenmesi o sürecin çok büyük suçları ve ilişkiler ağını barındırmasından kaynaklanıyor. En basitinden FETÖ’cü polislerle, valilerle birlikte işledikleri suçlar ortaya dökülür. Aynı zamanda 6-8 Ekim bugün ki SADAT’ın, AKP-Saray iktidarına bağlı gayrinizami harp ordusundan talim alanıydı. Çöktürme Planı çerçevesinde bir süredir kızağa çekilmiş Hizbullah ve siyasi uzantıları da sahaya sürüldü. Kobanê Davası, HDP’ye yönelik siyasi linç operasyonları ve kapatma davası yolunda hedef şaşırtıp, manipülasyon yaparak çeşitli sözler verip anlaştıkları, kontra güçleri koruyorlar.

HDP dün olduğu gibi bugün de savaş, gerilim, provokasyon çizgisi karşısında demokratik duruşunu, tutarlığını bozmadı. Çağın vahşeti karşısında sessiz kalmadığımız için bizi suçlu çıkarmaya, pişman etmeye çalışanlar bilsin ki kurdukları suç imparatorluğunun çökmesi yakındır. O gün geldiğinde Rojava’daki mazlum toplumları ve Kürtleri bu kadar düşman gördükleri çağın belası DAİŞ’i halka tercih ettikleri için büyük pişman olacaklar.

HDP’nin o süreçteki tavrı iktidarı neden korkuttu?

İşin aslı HDP’nin o dönem yaptığı dayanışma ve demokratik direniş çağrıları suç ilan edildi. İktidar HDP’den çok 2013-2014 kesitinde yayılan kitlesel demokratik halk hareketlerinden yani bizzat halkın kendisinden korktu. 2013 Gezi, 2014 Kobanê eylemleri. Türkiye tarihinin yakın tarihi en yaygın kitlesel farklı kesimleri birleştiren dayanışma bilincini yükselten politik hareketleriydi. Vekiller değil asiller, yani halk, kadınlar, gençler ve emekçiler siyaset meydanına çıkmıştı. Bu hareketler sönümlenmiş, katliam ve provokasyonlarla bastırılmış olsa da halkların bilincinde, hafızasında derin ve güçlü izler bıraktı; politik birikime dönüştü. 2015 yılında 7 Haziran sürecinde ise iktidarı yerinden edecek bir demokratik irade halini aldı.

Rejim sahiplerini korkutan, panik, öfkeye sürükleyen esas olarak bu toplumsal gelişmedir. Bugün uyduruk iddianameler ve kumpas davalarla bizim nezdimizde halkı cezalandırıyor ve gözdağı veriyorlar. Gezi ve Kobanê sürecinde sadece aktif olarak sokağa çıkan insanların sayısı 10 milyonun üstündeydi. Milyonları yargılayamayacaklarına göre onlara ibret olsun diye bizlere zulmediyorlar. Ama korktukları asıl güç yerli yerinde duruyor ve yeni tarihsel hareketler için güç biriktiriyor.

7 yıl sonra Kobanê’ye karşı duruşunuz suçlama konusu yapılarak yüzlerce yıllık cezalar istenen iddianame hazırlandı ve bu suçlamadan da şu an yargılanıyorsunuz. İktidarın Kobanê ve halkların direnişine karşı bu tavrı hakkında neler söylemek istersiniz?

İsterlerse milyonlarca sayfalık iddianame hazırlasınlar, halkların haklılığını yargılayamazlar. Ama bu dava onların uyguladığı mezalimi unutmamaya, hafıza tazelemeye hizmet eder. AKP-MHP güdümlü mahkemeler zaten her aşamada Kobanê davasını iktidarın seçim stratejisine bağlı olarak yürütüyor. Seçime karar ve ceza yetiştirmek için acele ediyor. Bu nedenle bizleri ve HDP’yi dünden bugüne suçlu çıkarmaları lazım.

Ne var ki siyasi iktidar gibi bu dava da çökecek. Büyük yalanlar söylemeleri, büyük cezalar istemeleri bu gidişe engel olamaz.

1 Kasım Dünya Kobanê Günü ve 4 Kasım sizlerin tutuklanmasının yıldönümü için mesajınız ne olur? Halen direnen halklara nasıl seslenmek istersiniz?

1 Kasım Kobanê Günü bütün bölge ve dünya halklarına özellikle de DAİŞ canavarlığına karşı zafer kazanan kadınlara kutlu olsun. Ne acıdır ki tüm dünyada halklar ve demokrasi güçleri 7 yıl önceki Kobanê zaferine sevinirken, Türkiye’de siyasi iktidar öfke ve nefret nöbetleri geçiriyor yine. Kardeşlik dururken kavgayı ve düşmanlığı seçenler sınır ötesi operasyonla, DAİŞ artıklarıyla kurulan çeteler aracılığıyla gözünü bir kez daha Kobanê’ye dikmiş durumda. Kuzey Suriye’deki halk statüsünü bahane ederek iç ve dış politik boyutları olan kapsamlı ve tehlikeli bir oyun kuruyorlar. Bu koşullarda halklar arasındaki barışı, sınır komşularımızın demokratik iradesini savunmak çok önemli.

Evet bir taraftan da 4 Kasım’da tutsaklığımızın 6’ncı yılına giriyoruz. Çok şey söylemeye gerek yok. 5 yıl geçti dimdik ayaktayız. Bize diz çöktürmeye çalışanlarsa her gün daha fazla dibe batıyor. HDP ve Kürt halkı bugün Türkiye’nin demokratik geleceğini belirleyecek konuma ulaştı.

Buradan geriye gidiş yoktur. Belki yara alacağız, tutsak düşeceğiz ama yönümüz ileriye olacak. Halklarımız demokratik direniş, dayanışma ve kazanma çizgisinde daha güçlü kenetlenmeli. Ve en fazla kendisine, halk mücadelesinin ortaya çıkardığı değerlere, demokrasi-özgürlükler programına güvenmeli.

Röportaj: Nişmiye Güler & Rozerin Gültekin

4 Kasım 2021